- 276 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ZAMANSIZLIK TÜNELİ
Şehrin dışında kalın surlarla çevrili bir yer gördüm.
Burası şehrin bir hayli dışında ve tamamıyle boş bir alandı.
Bu boş alan içerisinde bu surların ne işi olabilirdiki?
Belkide içinde çok değerli şeyler vardı.
Surlara yaklaştığımda baktım dış kısmı dikenlerle çepeçevre sarılmıştı.
Dikenler öyle büyümüş, öyle uzamışki duvarın boyunu aşıyordu.
Kalın duvarlara baktığımda kolay, kolay buranın içine girilemeyeceğini anladım.
Etrafı dolaşırken arkasına kadar açık bir kapı gördüm.
Kapıdan başımı uzatıp baktımki, burası bir çiçek bahçesi.
Bir çiçeklik için bu kale duvarları biraz fazlaydı.
Merak edip kapıdan adımımı atmamla, kapı şak diye kapandı.
Geri dönüp asıldım ama çoktan kilitlenmişti.
Şimdide kendi ellerimle kapana kıstırmıştım kendimi.
Ben birisinin bahçesine hemde izin almadan girdiğime göre gelecek olan belayada katlanmalıydım.
Bahçe alabildiğine geniştı.
İçinde güller, karanfiller, laleler, kaktüsler daha akla gelebilen çiçek ve bitki türlerinin birçoğu vardı.
O kadarda bakımlıydıki akıl alır gibi değildi.
İşinin ehli onlarca işçi çalışıyor olmalıydı.
Bahçede gezerken bir başka bahçeyle karşılaştım.
Burası bahçe içinde bir bahçeydi.
Bu bahçe daha bakımlı ve özel çiçeklerin yetiştirildiği bir yerdi.
Bu bahçenin ortasında küçük birde çardak vardı.
Çardağa yaklaştığımda sakallı bir ihtiyarı çeşme başında çiçekleriyle uğraşırken gördüm. Çardağın az ilerisinde birkaç odalı birde ev görünüyordu.
Bu ev daha çok kulübeyi andırıyordu.
Sanıyorum ihtiyar orada yatıp kalkıyordu.
İhtiyara yaklaşıp selam verdim.
Selamımı alıp başka bir şey söylemeden uğraşısını sürdürdü.
Uzun süre tek kelam etmeden çiçekleriyle uğraştı.
-Buralara yabancısın değilmi?
-Evet efendim. Sadece yabancı olsam iyiydi, aynı zamanda şaşkınımda.
Bahçeye şaşırdım.
-Bahçenin nesi varmış?
-Böylesine bir yerde böyle güzel bir bahçeyle karşılaşacağım aklıma bile gelmezdi.
-Marifet bahçenin kendisinde değil.
-Onu bu hale getirende.
-Çok emek sarfettim. Ömrüm bu yolda geçti.
-Değmiş ama.
İhtiyar akıllı birisine benziyordu.
Konuşmalarından bilge bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılıyordu.
Ama bende hayatımda çok bilgeler görmüştüm.
Çoğu kabak çıkmıştı.
Artık ağzı her laf yapana inanmayacaktım.
İhtiyarı henüz tanımıyordum.
Onun bilge olup olmadığını anlamama daha çok zaman vardı.
O kadar maceralı bir yaşamdan sonra buraya kadar geldim.
Ölümden kıl payı kurtulduğum anlar oldu.
Bir yere varmak için hep emek sarf ettim.
Benim aradığım neydiki?
Ben neyin peşindeydim daha onu bile bilmiyordum.
Tek hedefim doğup büyüdüğüm şehre ulaşmaktı.
Varabilecekmiydim?
Daha ben nerede olduğumu bile bilmiyordum.
Peki o şehir neredeydi?
Yönümü doğrultup durmadan yürüyordum.
Her adım attığımda biraz daha yaklaştığımı sanıyordum.
Acaba öylemiydi?
Dahada uzaklaşmış olamazmıydım?
Belki buralarda kalacaktım, belkide yok olup gidecektim.
İhtiyar yemek hazırlamıştı. Çardakta hem yiyor, hemde sohbet ediyorduk.
-Bu çiçekleri kime satıyorsunuz?
-Ben çiçek satmam.
Onlara bakar büyütürüm.
-Sonra?
-Sonrası ta,ki kendiliğinden kuruyup gidene kadar.
-Bu işten para kazanmıyormusunuz?
-Hiçbirşey kazanmıyorum.
-Neden bu kadar emek veriyorsunuzya?
-Kendimi diri tutmak için bunlarla uğraşırım.
-Hem pahalı, hemde zahmetli bir uğraş değilmi?
-İnsanlar vardır bir hastalığa yakalanır ve bir serveti bitirir.
Bense seksen yaşımdayım ve daha bir doktorla tanışmış değilim.
Dolayısıyla servetimde yerinde sağlığımda.
Bundan daha fazla ne isteyebilirimki?
-Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz demek istemiştim.
-Arka tarafta özel bir bölüm vardır, oradada kendi yiyeceklerimi üretirim.
-Yetiyormu peki?
-Siz nereden geliyorsunuz?
-Ben yıllar oluyorki yollardayım.
-Peki sizin böyle bir bahçeniz varmı?
-Benim hiçbirşeyim yok.
-Neden bu kadar çok soru soruyorsunuzya?
Yıllardır yoldayım diyorsunuz ama yaşıyorsunuz.
Buda sizin açlıktan ölmediğinizi göstermiyormu?
Sen nasıl rızkınla yetindiysen, bende onunla yetiniyorum.
-Yollarda çok korkunç olaylarla karşılaştım.
-Herkes karşılaşabilir.
-Daha önce ne görmüş nede duymuştum.
-Siz yaşayanmıydınız yoksa görenmi?
-Neyi?
-O korkunç olayları?
-Görenim.
-Ben aslını yaşayandan dinlemek isterim.
-Gözlerimle gördüm ama.
-Siz yaşamadınızki, sadece gördünüz.
Baktım ihtiyar kısa ve özlü cevaplar veriyor, o zaman bu tür konuşmaları uzatmanın anlamı yoktu.
Konuşmalarından akıllı birisi olduğu görülüyordu.
Acaba gerçekte öylemiydi, yoksa yaşından dolayı biraz bunamışmıydı?
En iyisi zamana bırakmakta yarar vardı.
Bana yatacağım yeri gösterdiğinde baktım kilerde yiyeceğide boldu.
Her tarafı gezdirip tanıttı.
Bukadar iyilikten sonra artık bahçe işlerinde ona yardımcı olabilirdim.
-En güzel ve değerli çiçeklerimi bu küçük bahçede yetiştiririm.
Baktım dış bahçedeki çiçeklerden hoşlandığım oldu, onu hemen söker buraya dikerim.
-Yer bulabiliyormusunuz bari?
-Burada yer herzaman vardır, yeterki öyle birisini keşfedeyim.
-Bahçenin dışıda bir alem yani, yaban otları ve dikenden geçilmiyor?
-Onların bana bir zararı yoktur.
-Ya duvardan içeri sarkarlarsa?
-Merdiven ve makasım vardır.
Kafalarından koparırım.
-Yani bahçenin dış kısmı sizi hiç ilgilendirmiyor, sadece duvardan sarkan olduğunda kellelerini koparıyorsunuz?
-Öyle yapıyorum.
Daha sonra ihtiyardan ayrılıp kulübemde uykuya çekildim.
Gece yarısı şiddetli bir yer sarsıntısıyla uyanıp baktığımda gök kubbe sanki başımıza çöküyordu.
Bense kalaslar altında kalmıştım.
Baktım yanımda birisi daha var.
Dokundum kırmaşmadı.
Hemen ihtiyarı aramaya başladım.
Baktım ortalıkta yok.
El yordamıyla bulduğum bir delikten kendimi dışarı attım.
Bu delik başka dünyalara açılan bir nevi tünel gibiydi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.