Çılgın Türk..!
BİNBAŞI ŞENER KOLTUK..
Tarih : 14 Ekim 1987
Saat : 11:05.
Yer : Ankara - Mürted.
4’üncü Ana Jet Üssü’nün pistinde
bir F16 frenlerini bırakmış,
Kulakları adeta sağır eden
bir gümbürtüyle hızlanıyordu.
Nefesler tutulmuştu.
Çünkü, 86-0068 kuyruk numaralı F16,
Tarihimizde yeni bir sayfa açıyordu.
Türkiye’de üretilen yeni nesil ilk savaş uçağıydı.
İlk kez test ediliyordu.
Haliyle, düşme ihtimali yüksekti.
Pilot, 36 yaşında bir binbaşıydı.
Şener Koltuk.
’Kelle Koltuk’ diyorlardı ona.
Haklıydılar...
Çünkü bu işi yapabilmek için hakikaten
Kelleyi koltuğa almak gerekiyordu.
Havalanacak, bütün manevraları deneyecek,
Kelimenin tam manasıyla Canını çıkaracaktı hiç uçmamış uçağın...
Kalktı, daldı, çıktı, yattı, döndü ve Sağ salim indi.
’Tamam’ dedi, ’Bu uçar...’
*
Gözü karaydı, mangal yürekli...
Tam çılgın Türk!
*
Kıbrıs’ta savaştı. F100’le...
Bu F100 dedikleri,
Hesapta avcı bombardıman uçağı, ama,
Aslında soba borusu gibi bir şey...
ABD’nin bize envanter dışından
kakaladığı uçaklardan... 1953 model.!
Onunla dağıttı Yunan’ı, mütecavizi F104 macerası var bir de...
Bandırma’ya inecek, basıyor düğmeye,Sol iniş takımı açılmıyor...
Komutan, Cumhur Asparuk Paşa...
’Atla’ diyor, ’Uçağın canı cehenneme, Pilotumdan kıymetli değil...
Atlasa, rutin kontrol için hastaneye gidecek,28 gün uçuştan men edilecek,
Kural bu...
Uçak arızalı ama, Pilot daha arızalı.!
’Çorbayı akşam evde içeceğim
komutanım’ diyor, atlamıyor!
Gövde üstü indiriyor uçağı.!
Hem de öyle indiriyor ki,
Tereyağından kıl çeker gibi,
Tekerlekle inse bu kadar olur...
Aynı uçağı,
27 gün sonra ’kendisi’ test ediyor ve Yeniden Hava Kuvvetleri’ne dahil
ediyor.!
*
521 uçağın test uçuşunu yaptı.
521 kez ’maksimum’ riske attı hayatını...
Bu bir dünya rekoru...
Çünkü, binlerce parça ve milyonlarca hesaptan oluşan
’SIFIR KİLOMETRE’ 521 UÇAĞI, DÜŞÜRMEDEN İNDİREN
BAŞKA BİR PİLOT YOK DÜNYADA.!
*
Emekli oldu sonra...
ABD’den iş teklifi aldı.
Acayip paralar teklif edildi. Gitmedi.
’Ben bu işi para için yapmadım,
Bu vatanın,Ne toprağını terk edebilirim,Ne gökyüzünü’ dedi.
Restoran açtı.
’Ticaret yapmak
F16 uçurmaktan zor’ diyordu arkadaşlarına:
’Buzda kayıyorsun,
Suya yazı yazıyorlar, dürüstlük yok!
Böyle ortamda Uçmak mı kolay, ticaret yapmak mı?’
Uçmak; sadece belli bir mantığı olan ve mantığı tamamen ilme dayanan bir şey.
Ama ticaret hiçbir tarafı bilinmeyen bir durum.
Ve tarih, 13 Haziran 2008...
Yer, Ankara Kocatepe Camii...
Musalla taşında ay-yıldızlı tabut.
Şener KOLTUK...
Henüz 57 yaşında,
Kalp krizinden vefat etti.
TÜRKİYE,
HAKKI ÖDENMEZ BİR KAHRAMANINI SESSİZ SEDASIZ TOPRAĞA VERDİ.
Ruhu şad Mekanı cenet olsun..
Not.: Yavuz Şen. (Paylaşımından alıntı)
YORUMLAR
NedameT
Deli Battal, herkesin kızdırdığı bir delidir, kendisini kızdıran kişileri yakalayınca paçasından tutarak havaya kaldırır, yere çarpar ve herkesi güldürür. Acıkınca bir eve giderek yağlı katmer ve üzüm hoşafı isteyerek karnını doyurur. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı zaten yoksul olan milletimizi daha da yoksullaştırmıştır. Emirdağlı Kadınlar, yün eğirir ve yünden çorap yaparak Kuvva-i Milliye'ye gönderirler.
Bir gün Deli Battal, İncili Mahallesinde bulunan bir eve giderek bir kalıp sabun ister, sabunu alınca evin karşısındaki çeşmede ayağından çıkardığı topuğu yırtık çorabını ve öküz derisinden yapılmış çarığını köpürterek iyice bir yıkar, çorap ve çarığını elline alarak yalın ayak doğru Askerlik Şubesi binasına gider. Yolda bir ayağı dizinden aşağı kesilmiş bir Balkan Savaşı gazisi: "Deli Battal, senin yalın ayakla gezmen bizim şerefimize dokunur, yanıma gel de sana bir çift çarık vereyim." der ama Deli Battal cevap bile vermeden yoluna devam eder.
Askerlik Şubesi Binasına girerek kapalı bir kapıyı çalarak içeri girer, o esnada Şube Reisi, Kaymakam, Jandarma Komutanı ve Kuvva-i Milliye reisi gizli bir toplantı yapmaktadır, Deli Battal, esas duruşa geçerek tekmil verir:
"Kuvva-i Milliye Karargahına Deli Battal'dan selam olsun, Kuvva'cılar var olsun, Deli Battal hepinize kurban olsun.. Duydum ki Mustafa Kemal'in askeri yalın ayakmış, çarığı da delikmiş, Kuvva'cılara yardım için herkes bir şeyler yapıyor. Allah şahidimdir ki benim malım mülküm yok. Size çoraplarımı getirdim,şimdi yıkadım, vallahi temizdir, çorabımın topuğu azıcık deliktir ama çarığım sapa sağlamdır."
Deli battal, çorap ve çarığını teslim ederken ağlamaktadır, göz yaşlarına hakim olamaz ve konuşmasına devam eder: "Eskere alın desem, beni yazmayacağınızı biliyorum, Deli Battal'dan Mustafa Kemal Paşa'ya selam olsun, gazanız mübarek olsun. Haydi bana eyvallah." Deli Battal, odadan asker selamı vererek çıkar ve yalın ayak sokaklarda dolaşmaya başlar. Yunan Ordusu Emirdağ'ı işgal edince Yunan kuvvetlerini takip ederek öğrendiklerini ve gördüklerini gizlice Milli Kuvvetlere bildirerek istihbarat elemanı olarak faaliyet gösterir. Türk Ordusu 1922 yılı Eylül ayının ilk günlerine Emirdağ'a girdiğinde Yunan Ordusunun gizli silah depolarını komutanlara bildirir, Yunanlılar kaçarken Deli Battal'ı yakalarlar ve kurşuna dizilerek şehit ederler.
Emirdağ'da dikilen heykelinde bir elinde çorabı diğer elinde ise çarığı vardır, Kahraman şehidimiz Deli Battal'ı ısmarlama tarih kitapları yazmaz, bu kahramanı tarih öğretmenleri bilmez, O, on binlerce Adsız Kahramanlardan biridir, bu adsız kahramanları tanımak ve genç nesillere tanıtmak Devletimize, Milletimize, ecdadımıza, şehit ve gazilerimize karşı bir namus borcumuzdur...
Mekanı cennet olsun.
Biz böyleyiz işte.
Ne isimsiz kahramanlarımız var.
NedameT
Deli Battal, herkesin kızdırdığı bir delidir, kendisini kızdıran kişileri yakalayınca paçasından tutarak havaya kaldırır, yere çarpar ve herkesi güldürür. Acıkınca bir eve giderek yağlı katmer ve üzüm hoşafı isteyerek karnını doyurur. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı zaten yoksul olan milletimizi daha da yoksullaştırmıştır. Emirdağlı Kadınlar, yün eğirir ve yünden çorap yaparak Kuvva-i Milliye'ye gönderirler.
Bir gün Deli Battal, İncili Mahallesinde bulunan bir eve giderek bir kalıp sabun ister, sabunu alınca evin karşısındaki çeşmede ayağından çıkardığı topuğu yırtık çorabını ve öküz derisinden yapılmış çarığını köpürterek iyice bir yıkar, çorap ve çarığını elline alarak yalın ayak doğru Askerlik Şubesi binasına gider. Yolda bir ayağı dizinden aşağı kesilmiş bir Balkan Savaşı gazisi: "Deli Battal, senin yalın ayakla gezmen bizim şerefimize dokunur, yanıma gel de sana bir çift çarık vereyim." der ama Deli Battal cevap bile vermeden yoluna devam eder.
Askerlik Şubesi Binasına girerek kapalı bir kapıyı çalarak içeri girer, o esnada Şube Reisi, Kaymakam, Jandarma Komutanı ve Kuvva-i Milliye reisi gizli bir toplantı yapmaktadır, Deli Battal, esas duruşa geçerek tekmil verir:
"Kuvva-i Milliye Karargahına Deli Battal'dan selam olsun, Kuvva'cılar var olsun, Deli Battal hepinize kurban olsun.. Duydum ki Mustafa Kemal'in askeri yalın ayakmış, çarığı da delikmiş, Kuvva'cılara yardım için herkes bir şeyler yapıyor. Allah şahidimdir ki benim malım mülküm yok. Size çoraplarımı getirdim,şimdi yıkadım, vallahi temizdir, çorabımın topuğu azıcık deliktir ama çarığım sapa sağlamdır."
Deli battal, çorap ve çarığını teslim ederken ağlamaktadır, göz yaşlarına hakim olamaz ve konuşmasına devam eder: "Eskere alın desem, beni yazmayacağınızı biliyorum, Deli Battal'dan Mustafa Kemal Paşa'ya selam olsun, gazanız mübarek olsun. Haydi bana eyvallah." Deli Battal, odadan asker selamı vererek çıkar ve yalın ayak sokaklarda dolaşmaya başlar. Yunan Ordusu Emirdağ'ı işgal edince Yunan kuvvetlerini takip ederek öğrendiklerini ve gördüklerini gizlice Milli Kuvvetlere bildirerek istihbarat elemanı olarak faaliyet gösterir. Türk Ordusu 1922 yılı Eylül ayının ilk günlerine Emirdağ'a girdiğinde Yunan Ordusunun gizli silah depolarını komutanlara bildirir, Yunanlılar kaçarken Deli Battal'ı yakalarlar ve kurşuna dizilerek şehit ederler.
Emirdağ'da dikilen heykelinde bir elinde çorabı diğer elinde ise çarığı vardır, Kahraman şehidimiz Deli Battal'ı ısmarlama tarih kitapları yazmaz, bu kahramanı tarih öğretmenleri bilmez, O, on binlerce Adsız Kahramanlardan biridir, bu adsız kahramanları tanımak ve genç nesillere tanıtmak Devletimize, Milletimize, ecdadımıza, şehit ve gazilerimize karşı bir namus borcumuzdur...
Suat Zobu
Hiç unutmam. Sene 1982-83 falan. Konya'da okuyoruz. 5-6 arkadaş Devlet Hastanesinin oradan yürüyerek Zafer'e gidiyoruz. Karatay Medresesi'nin arkalarında falan karşımıza bir meczup çıktı. Yanımızdaki arkadaşlardan biri Konyalı Osman Özyurt. 2009 yılında rahmetli oldu. Mekanı cennet olsun. Osman o meczubu tanıyormuş. Pir Ali.
Pir Ali bize "Yirmi Lira vereceksiniz" dedi.
Hepimizin cebini toplasan 20 Lira zor çıkar.
"O kadar paramız yok. 3-5 Lira verelim" dedik.
"Yok 20 Lira vereceksiniz" diyor başka şey demiyor. Aşağısını kabul etmiyor.
Sonuçta veremedik. Yürüdük.
Peşimizden "İnşallah başınıza yağmur yağar" dedi.
Havada bulut bile yok. Masmavi.
50 metre ya gittik ya gitmedik. Bir yağmur yağdı, bir yağmur yağdı. Kovayla boşaldı resmen.
Ya "Taş yağsın!" deseydi.
Veya biz o parayı verebilseydik?!
Ne olurdu acaba.
Selam ve saygı bıraktım buraya.
NedameT
Unutma ki yaptıklarımız değil yapmadıklarımız yakamıza yapışır ve ömür boyu gizemiyle beraber zihnimizi meşgul eder..
Geçmiş gitmiş söylenecek hiç bir şeyin artık önemi yok..! xkx