- 405 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİKTİR –İ BOKTAN BİR NEFES ikinci bölüm
E.Yaşar Ovalı 22.05. 2022
Ortaokul Başlıyor ( İkinci Bölüm)
Ortaokula Yenimahalle Mustafa Kemal Lisesinde başladım. İyi bir liseydi. Babam Cebeci de ki evimizi ,iki büyük çocuğu olan dul bir bayana vermişti. Kız işten çıkartıldı diye bir yıl hiç kira ödememişler ,sonra da kız acayip teklifler sunarak babamı ayarlamaya çalışmıştı. Bir yanda kira öde , diğer yanda kira alama , sonunda kafası atmıştı babamın. Tam bu duygularla mahallemizin berberi Asım Amcaya gittiğinde içeri giren bir adam , Abi, biz ne güne duruyoruz? İşimiz ev tahliyelerine yardımcı olmaktır . Deyince, babam da peki ne istiyorsunuz ? Bir aylık kira bey amca. Ulan zaten bir yıldır kira alamıyorum, becerebilirsen helal olsun deyince, adamlar beş kişi birden kapıyı çalıp eve giriyor ve hiç bir şey söylemeden eşyaları toplayarak kamyona dolduruyorlar. Kadın ve çocukları da kamyonun önüne oturtuyor. Kırk beş dakikada evin anahtarı geliyor. Böylece Cebeciye taşınıyoruz. Ben de Cebeci Ortaokulu İkinci sınıfa başlıyorum.
Babamın bana ilk ve tek cinsel eğitimi ; Kamışa su yürüdü mü? Utanıyorum, anlamam azlığa geliyorum. Oysa o sene mastım asyon dahil pek çok şeyi öğrenmişim. Hele alt kat komşumuz Müjgan Abla nişanlısından ayrılmış ve on sekiz yaşında idi . Annem, Onlara kahve içmeye gittiğinde, ben odun kazanını yakmış , taburede oturmuş, banyo yapıyordum. Annem, kalkmalıyım ,ocakta yemek var deyince Müjgan ocağı kapatmak için anahtarı alarak bizim eve geliyor ve ben banyoda on iki yaşında bir çocuk yıkanıyorum. Üstelik kendimi yeni tanımışım. Güya sırtımı sabunlayacakmış . Ona abla diyorum, nişanını evinde yapmıştı. Nişan pastasını çok beğenmiştim. Neyse çok ama çok güzeldi. Annem komşuya , Müjgan bize. Hayata başlamaya nasıl bir ortam ama. O sene orta iki deyim . On üç ders var. Karneye on bir zayıf geliyor. Spor toto yu tutturmuşum. Karnede bir ve iki, hiç gördünüz mü? İkinci dönemde ise, beş dersten ikmale kalıyorum. Aklımda Müjgan ile yalnız kalmaktan başka hiç bir düşünce yok. Ders falan dinleyemiyorum .
O seneyi ucundan kurtarıp Gölbaşı Ortaokuluna kayıt oluyorum. Parasız yatılıların sürgün yeri ve daha yatakhaneye girer girmez Kabadayı lakaplı bir çocuğun saldırısına uğruyorum , Onu iyi bir dövmem bana saygınlık kazandırıyor. O sıralar epey güçlüyüm. Eski bir öğrencinin , Koç un üst ranzasına kabul ediliyorum. İstanbul dan sürgün Adalar faytoncusu Neptün ,Çakal Ahmet , Beşe beş ile samimi oluyorum. Akrabam Meclis Özel Kalem Müdürü Şemsi Beyin oğlu Tanju da iyi arkadaşım. Beşe beş ayrıca etüt arkadaşım , onu çok seviyorum. Çok şişman olduğu için onu böyle çağırıyorlar , asıl adı Mevlut. Bizden en az üç yaş büyük aslında . Bana da Pos Bıyık diyorlar. O yıl resimcinin git bıyıklarını kestir diye beni dersten atması ile kondu bu isim . Beşe beş, bir kadını otele götüreceğinden bahsediyordu. Ben de Cumartesi öğleden sonra evci çıkıyor Müjgan ile buluşuyordum. Yer bulamadığımız bir gün kömürlükte kapıcıya yakalanmıştık. İyi bir adamdı anlayış gösterdi ama sonraları kızın anasının kulağını çekmiş. Bir Pazartesi okula döndüğümüzde Beşe beşin otel odasında , kadının üzerinde öldüğünü öğrendik. Çok üzülmüştüm. Onu gömmek için mezarlığa gittiğimizde siki dik miydi yoksa inik miydi münakaşası vardı.
Okuldan yeni mezun olmuş olan biyoloji öğretmeni Öz… ile sınıfta ilk tanışmamızda ona aşık olmuştum. Yaşı on dokuzdu , benimki de on üç . Kızın hiç günahı yokken, benim kendi kendime hallenmem çok üzücüdür.
Lan bu gece kim nöbetçi biliyor musunuz? Öğretmenlerin yattığı ikinci katta ki, odanın beş metre ilerisinden su kulesi çıkıyor. Yoklama alındıktan sonra, Çakal Ahmet ile kuleye sızarak yerimizin alıyoruz. Alt basamaklarda da bir kalabalık var . Resul Hoca nın evi de Gölbaşı nda olduğu için, içimizde bizi ürperten bir korku da yok değil. Ortalıkta hiç ses yok. Aman Tanrım Öz… içeri giriyor . İnin lan aşağıya eşekoğlu eşekler. Vay anam ,bu gerçekten Resul Hocanın sesi. O saniyede bir karar vererek, üzerimize tutulan el fenerine inat aşağıya değil , Çakal ı çekerek, su deposunun en üzerine çıkıyorum. Fener aşağıdan yukarıya su deposunu tararken , biz en üstten deponun içine sarkıyoruz. Aşağıdan Resul Hocanın küfürleri ve yalvarmalar geliyor. Bu kule üstelik çokta yüksektir. Bu dayak faslı, yarım saat sonra sona eriyor ama biz suyun içinden çıkamıyoruz. Resul Hocanın yakaladığı yedi kişi ise üç gün içinde okuldan atılıyor.
Ancak sabaha karşı donma tehlikesi geçirip , etrafta kimsenin olmadığına emin olduktan sonra , Koç isimli sınıf kıdemlisinin de onayı ile aşağıya iniyoruz. Doğru yemekhaneye. Aşçı sabah çayını, koca güğümlere yapmış, Bir güğüm kaçırıp kafamızdan aşağı dökerek donmaktan kurtuluyor ve Koç un getirdiği battaniyelerin altına girerek kurtuluyoruz. Kafadan aşağı çay dökmemiştim hayatımda. Bari bu kadarla kalsana .
Ayağıma ayna koyup bacaklarını seyrederken yakalanıp, idareye verilmem , Resul Hocanın beni fena halde dövüp , disipline vermesi, okuldan atılmanın ucuna gelmişken, uzaklaştırma ile paçayı kurtarmam ve sonunda benim tek dersten ikmale kalışım… Kuleli nin ikmal li öğrenci almaması nedeniyle o yıl beklemeye kalmam.
Bir öğrencinin beklemeye kalması çok yanlıştır. O sene nasıl geçti gel de bana sor. Müjgan lar başka bir semte taşınmışlardı. Bir yarış bisikletimin oluşu nedeniyle yine de ona gidiyordum. Ankara yı dört dönüyor, devamlı sinemalara gidiyorum. Dört Yol sinema önünde evde ciltlediğim Teksas, Tommiks, Kinova gibi resimli romanları satıyor ve kimseye muhtaç olmadan geçinip gidiyordum. Ama bir gün yaşları benden büyük, üç çocuğun saldırısına uğradım. İyi bir dayak yemiş, yanımda çakım olmasına rağmen bir şey yapamayıp , çakı çektiğim için daha fazla dayak yemiştim. Hayat nasıl zoruma gitmişti anlatamam. Sınıfta çakmışım, paramı ve kitaplarımı kaptırmışım, dert yanacağım kimsem yok ve ölmek istiyorum. Üç kişi birden geldiler ibneler. Onları teker teker yakalayıp analarını sikmezsem, bana da yazıklar olsun .Tren yolunda Kurtuluş a doğru yürüyorum. Biri bana bağırıyor , Kenara çekil tren geliyor, çekil kenara. Koşarak yanıma gelip kolumdan tutarak rayların üzerinden çekiyor. Halimden ve yırtılan gömleğimden darp edildiğim belli . Bu adam bir zamanların meşhur boksörü Kadırga lı Rüstem . Onun biraz ilerde ki kulübesinin önünde banka oturuyoruz. Bana temiz bir gömlek veriyor . Tren yolunun makasçısı olan bu insana ömrüm boyunca saygı duyacağım . Niye onları teker teker yakalayıp dövmüyorsun?
Önce bana Japon güreşini çizgi resimlerle anlatan bir kitap veriyor . Seni boğmak isteyen bir saldırganı, nasıl kolunu bükerek tesirsiz hale getirirsin? Sana arkadan sarılan birinden, nasıl kurtulursun? Sana gelen bir tekmeyi nasıl savuşturursun? Bu kitabın bile bana öğrettiği judo hareketleri, çok yerde işime yaramıştır. Bir ay bu hareketleri mahallede arkadaşım Sabri ile çalışıp birlikte onun yanına giderek ,bir de gösteri yapmıştık. Gerçek bir ağabey di. Bir kızı ve karısı vardı, bu işi ona veren Demiryolları na mihnet duyuyordu. Beni Altın Eldiven Boks Kulübü ne göndermişti. Orada ki arkadaşının ismi, sonraları Türkiye ve Avrupa şampiyonu olacak olan Nazif Kuran dı. Onun ismini söyler söylemez, çok az konuşan Nazif Hoca eldiven taktırarak beni tartmıştı. Tamam , kaydını yaptır .Bacakların uzun ,göğüs kafesin müsait , nefesini de iyi kullana bilirsen… İlk on liramı annem vermişti. İki yanı beyaz şeritli bir şort ve lastik spor ayakkabılarımla beni gören belki de gülebilir di.
Çok mütevazi ve çok efendi bir hocaydı Nazif hoca . O kulüpte kimler yoktu ki; Cemal Kamacı, Eraslan Doruk ,Celal Sandal , Nuri Eroğlu ve daha nice boksörler. Benim tek amacım; o sıralar beni döven üçlü çeteden intikam almaktı. Gün geldi üye aidatını ödeyemediğim için ring temizledim, kum torbası yerine ringe çıktım. Altı ay sonra kendinden emin bir delikanlıydım. Sinemalarda bilet satarak hem kulüp parasını çıkartmaya , hem de kimseden para istememeye çalışıyordum. Cebeci İnci Sinemasına Ben Hur filmi gelmişti. Tam beklediğim fırsattı . Saatlerce bekleyerek bilet almak ve karıyla satmak için sıraya girmiş ve sıranın tam bana geldiği zaman, omuzuma dokunan bir el ile sarsılmıştım. Bana da, iki bilet al koçum . Vay ibne vay. Vay orospu çocuğu vay. Omuzumda ki el, beni dövenlerin elebaşı olan Hamit in eliydi . Nazif Hocanın öğrettiği bir iskiv den sonra, Cemal Kamacı dan gördüğüm aparkat ile onu uzaklaştırırken, Eraslan Doruk seriliğiyle girişmiş , Nuri Eroğlu karmasıyla saniyeler içinde Halit i aynaya bakamaz hale getirmiştim. Sinema kuyruğu bozulmuş, onu elimden almaya çalışıyorlardı. Özür dilerim .Özür dilerim. Öbür ibnelerin birini daha langırt salonunda sıkıştırarak aynı kelimelerle yalvartmıştım. Bu zaruretten öğrendiğim boks sporu hayatımın her döneminde işime çok yarayacaktı. Üçüncüyü hiç göremedim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.