- 269 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAKİKAT YAŞAMA YÖN VERİR, YAŞAMDAN DOĞMAZ
Hakkı gizleyen, yanlışı savunan, zorda kalınca sabrı öğütleyen yeni inşa edilen dinin, insanlığı nereye götüreceğini zaman zaman merak etmiyor değilim... Hakikatle insanlar arasına duvarlar örüldüğü zaman, hakikat kendi kabuğuna çekilir, yanlışlar savunma aşamasını geçip saldırıya geçer, tahammül edemeyenlere sabır öğütleyerek yol almak isteseniz de, hangi duvara toslayacağınızı siz bile kestiremezsiniz. Geçenlerde çok üst makamlardan Allah’ın ayetinin nerelerde kullanıldığını görünce bir insan olarak insanlığımdan utandım. “Allah, açlık korku, canlardan mallardan eksiltmekle sizi imtihan eder, sabredenleri müjdele “Bu mealdeki ayetlerin insanların menfaati söz konusu olduğu zaman Sümen altından çıkarılıp gündem yapılması nasıl bir algı ve anlayışın ifadesi olabilir sizce?
Bir iş yeri patronu düşünün ki, çalıştırdığı insanların geçimlerini sağlayacak ücretler ödemiyor, sonrasında kalkıp bu insanlardan kestiği paralarla hayır yapmaya çalışıyor.(!)Hayır(!) yapmak istediği zaman da çevresini biraz araştırıyor, ne yazık ki, ihtiyaç sahiplerinin kendi çalıştırdığı insanlardan olduğunu görünce, hemen bir oyun kuruyor ve uygulamaya geçiyor. Zor durumda olan o işçilerine hayır paralarından her ay ödeme yapıyor.(!) Bunun adına da hayır diyor. Yani ben kendi işçilerime bile hayır yapıyorum onlar geçinemiyor ben de onları destekliyorum diyerek övünebiliyor. Bu söylemim bir karakter çizme değil muhatap olup konuştuğum patronun açıklamaları...
Eğer sorumlu olduğunuz ve o insanların yaşamlarını insanca geçirmeleri için emek harcayarak katkı sunan insanların bu emeklerinin bedelini kısarak, arttırdıklarınızla hayır yaptığınızı düşünüyorsanız, çaldıklarınızla fakir doyuruyorum demek gibi bir tilki kurnazlığı yapmış olursunuz ki, bu sizin helakınızı hazırlar. Bunu neden mi, örneklendirdim, şayet siz bir manayı kendi menfaatlerinize göre değiştirir ve yeniden anlamlandırmak isterseniz, böylesi içi boş, karşılığında avuç yalanacak bir tabloyla karşılaşırsınız. Bir şerrin içinden hayır çıkmayacağını anladığımız gün hayırla elde ettiklerimizden hayır yapmaya yöneliriz. Ne yazık ki, Allah’ın açık seçik beyanlarını kendi menfaatlerimiz doğrultusunda yamultmakta üzerimize kimse yok... Çalmanın adını cami yapacağız diye savunuruz, kendi adamlarımızın aldığı rüşveti, biz almazsak başkaları alacak deriz, emanete ihanet etmeyi, bal tutan parmağını yalarla izah ederiz, hakikatin açığa çıkmasını önlemek ve yanlışı gizlemenin adını kol kırılır yen içinde kalır diyerek çığırından çıkarırız. İşte böylesi mezbeleye dönen yaşamlardan kalkıp hayır ve hasanet ortaya çıkarmaya çalışırsak kendi helakimizi yaklaştırmış oluruz.
Herkesin ağzında bir söz, Allah’ın Resulü der k, Benim ümmetim helak olmayacaktır. Yani toplu gazap bize gelmeyecektir diyerek kendimizi avutmakta da üzerimize kimseyi tanımayız. Sahiden bize gönderilen bir belge mi var helak olmayacağımıza dair. Nasıl olur da Allah’ın Resulüne böyle bir sözü atfederek ona iftira atarız hiç mi utanma duygumuz kalmadı. “Rabbim benim ümmetim benden sonra Bu Kur’an’ı terk etti “Diyerek bizim için yapılan şikâyetleri görmeyeceğiz ama çıkarımızı okşayan her sözü Resule atfederek olumsuzluklarımızı meşrulaştıracağız. İnsan da bir ar ve utanma duygusu olur...
Eğer bir yaşamda Yaratanın gönderdiği buyruğun anlamları değiştirilmeye ve farklı amaçlarla kullanılmaya başlamışsa, oradan Allah’ın dini uzaklaşır. Ortalıkta olan yaşam insanların kendi elleri ile inşa ettikleri yaşam olur. Bu yaşama uymayanları dini gerekçelerle aforoz etmeye çalışmak, büyük bir pisliğin ortaya çıkmasını istememek olur ki, Allah tüm gizlediklerimizi bilir. İçimizde gizlediğimiz hain ve gizli planları tersine çevirir. Onun içindir ki, samimi olduğunu düşündüğüm ama günü kurtarmak için hakikatin yamulmasında bir beis görmeyenler tüm yaşamlarını kararttıklarını bilmelerini isterim. Günü kurtarmak için tüm yaşamı imha etmeyi göze almak akıl ve izandan yoksun olmaktır.
Ahiretin, sonsuz yaşam olduğuna inanılan bir yaşamda, günlük hazları alabilmek için hakikati tepelemek sonsuz yaşamı cehenneme çevirmek olduğu bilindiği halde, hakikati menfaatler endeksine göre tanımlamak sahiden nasıl bir algı olabilir? Hakikati gizleyenlerin, hakikati savunma adına böyle bir eyleme giriştiklerini söylediklerini duyduğum zaman, hakikatin böylesi yaşamlara hiç uğramadığını söylemiş olmakla abartıda bulunmuş olduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü her olumsuzluk savunulurken, mutlaka önüne bir hakikat kalkan olarak konuyor, ondan sonra yanlışların faydalı ve gelecekte getireceği nimetler anlatılmaya başlıyor. İnsanoğlu insan böyle bir zorlamanın kâinatın kuralına ters olduğunu çok iyi bilir. Kâinatın yasasında, sıvı olanlar gökyüzünden yeryüzüne düşer, gaz olanlarda yerden göğe yükselir. Ancak insan kendisini zorlayarak, hayır ben sıvıyı göğe çıkaracağım, gazı da yere indireceğim derse, kâinatın yasasına müdahale etmeye çalışan bir mütekebbir olacağı için, söyleyeceği hiçbir sözün anlamı kalmaz.
Yeryüzündeki yaşam denklemi de bu kanunlara göre işler. Ancak insan öyle bir yaratık ki, çok unutkan cahil ve şımarık olduğundan bu kanunlara müdahale etmeye kalkar. Sonrası büyük bir hüsranla sonuçlanır. Kelime kavram ve eşyanın tanımı yaratıldıkları anda tanımlanmıştır. Bu tanım insanın fıtrat kodlarına yerleştirilmiştir. Bu kodlama üzerinde oynama yaparsanız kendi ellerinizle kendinizi karanlığa gömersiniz. Çünkü o kodlamalar bize aydınlatıcı bilgiler verir, ancak o kodlamalar kazınarak yeniden farklı bir kodlama yapılmak istendiği zaman, aydınlatıcı tüm ışık noktaları imha olmuş olur. Bu imha sonrasında sizlerin yapacağı hiçbir tanım sizi doğruya götürmez. Onun içindir ki, Hakikatin mutlak sahibinin sözleriyle hakikate gidelim. Yoksa hakikat bize kendisini kapadığı gibi bir daha açmaz.
Toplumsal yaşam da insanlar yaşamlarında zorluklarla karşılaştıklarını dile getirdikleri ve biyolojik yaşamlarını devam ettirmeden sosyal yaşamın olamayacağını anlatmaya başladıklarında, sizden kaynaklanan bu olumsuzlukların etkisini azaltabilmek için, Allah’ın kelamı ile bunlara öğütler vermeye başlamışsanız sözler öğüt alınacak söz olma özelliğini kaybederler. Bir sözün öğüt alınacak söz olarak yüreklerde karşılık bulması için, sözü söyleyenin amacına uygun ve o amaca uygun yaşayan dillerden ve yüreklerden dökülmesi lazım. Sözler anlam kayması yaşadığı zaman, hayat zaten erozyona uğrar ve dönüşü olmayan bir zemin kaymasıyla, bir daha orada hakikatin gövermeyeceği yer haline gelmesine neden olur.
Korku açlık sıkıntı canlardan mallardan eksiltmenin sabrı gerektiren bir davranış olduğunu bilgi olarak bilen insanların yaşamlarına bu sözün anlam katmasının yegâne sebebi, bu sözün hayatın her noktasına müdahale etmesine bağlıdır. Ben çok zengin ve istediğim her şeye kavuşurken, yediğim önümde yemediğim arkamda dururken, çalıştırdığım insanları gerilimli bir hayata mahkûm edip, onları yaşamın zorlukları altında inim inim inler gördüğümde, sabredin, Allah boşuna demiyor, canlardan mallardan eksiltmekle sizi imtihan ederim diye... Sabredenleri müjdeleyin diyor, bunlarda geçer bir gün iyi günlere kavuşuruz diyerek onlara hayal sattığım bir ortamda kendimi de onların derdi ile dertleniyor gibi sunarak sadece hakikati yamultmuş olurum. Onun içindir ki, hakikati çıkarlarımızı korumak ve yaptığımız yanlışları gizlemek için kullanmayalım, Allah’ın tokatı fenadır. Yaşadığımız ortamlarda ne yazık ki böylesi tahribatlara şahit olmadan yaşamak büyük bahtiyarlıktır. Bu bahtiyarlığa kavuşabilecek miyiz diye hep o günlerin özlemini çekerek aydınlık ufuklara gözümü diktim...Karanlıkları kararanlara bırakarak aydınlık ortamlara bir yolculuk yapmak istiyorum...Orada yanlış ile doğrunun çizgileri net ve kavramlar Hakikat sözlüğünde tanımlandığı gibi hayatta karşılık buluyor. Ondan öylesi bir ortamı çok özledim, Rabbim bu özlemlerimizi yaşanabilir kılar inşallah...
Güne umutla başlayıp, hakikat ile var olanlara selam ve muhabbetlerimle en içten kalbi dualarımı yolluyorum...
Erol KEKEÇ/31.05.2022/11.28
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.