- 283 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
İNSANLAR YAŞAMA SEVİNCİNİ NEDEN KAYBETTİ
İNSANLAR YAŞAMA SEVİNCİNİ NEDEN KAYBETTİ?
Yazacağım yazı ne kimseye dokundurmak, ne de eleştirmek için değil bunu başta belirtmek isterim. Herkesin “mutsuzluktan” şikayet edip antidepresan ilaçlara, keyif veren maddelere ya da abuk subuk şeylerden zevk almaya çalışırken, kötü şeylere sarılmasının nedenlerini sorgularken kafama takıldığı için yazmaya karar verdim.
Eğitimlisi mutsuz, eğitimsizi de, yaşlısı mutsuz, gençlerin ruh hali ortada, zengin mutsuz, fakir zaten şikayetçi, evlisi, dulu, çalışanı, işsizi, köylüsü, şehirlisi, kırsalı metropolü, kadını, erkeği, çoluğu çocuğu mutsuz bu dünyanın...
“Yaşamaktan haz alıyorum, memnunum” diyen kimsecikler yok çevremizde.
Neden!
Mutluluk nerede ellerimizden kaçıyor, böyle bir çağda üstelik, her istediğimiz şeye bu kadar kolay ulaşırken neden hala mutsuzuz! Sanırım bunun bendeki cevabı başta inancımızın ve amacımızın olmamasıyla alakalı. İstediğimiz şeylere çabucak ulaştığımız için hayal gücümüzü bile kaybettik. Kaldı ki hayal etmek, başarmanın başlangıcıdır. Üreten insan mutlu insandır. Elde etme kavramı maalesef yerle bir edildi. Artık “erişmek” her anlamda çok kolay. Herkes kendi imkanı nispetinde istediği her şeyi elde edebiliyor.
İnanç sistemi bitmiş. Bitirilmiş... İnandığımız şeyin hiç bir önemi yok. Asıl inanmamız gerekenleri öteliyoruz. Benliklerimiz derin boşluklara düşmüş. Serseri mayın gibiyiz. Nerede, niçin patlayacağımız belirsiz. Çoğumuz mutluluğun peşinden çılgınca koşarken yorgunuz. Kimi parayı, kimi cinselliği, kimi ünü, kimi şöhreti kimi evine alabildiği bir somun ekmeği mutluluk sanıyor. Günün sonunda istediğine kavuşsa da yine de mutsuz.
Mutlu olmak için neden hep zahiri şeylerden medet bekliyoruz hala anlamış değilim şahsen. Neden yetinmeyi bilmeyiz!
Size bu noktada ilginç olmayan, fakat unutulmuş bir şeyi hatırlatmak isterim. Bu söylediğim şeyle belki sizleri mutlu edemem, ancak gerçek şu ki “ Mutluluk tercih meselesidir!” Ne yani ben mi istiyorum mutsuz olmayı, hadi canım sende demeyin lütfen. Gerçekten bunu kendinizle konuşun, bakın bakalım sonuç ne olacak, iç sesiniz size benim dediklerimi diyecek mi? Yoksa ya aslında senden daha kötü şartlarda mutluluğu hayattan söke söke alanlar var mı diyecek!
Neden mi mutlu değiliz?
Çünkü artık doyumsuzuz! Çünkü mutlu olacağımıza İNANMIYORUZ. Bunu başaracağımıza da İNANMIYORUZ. Aslında işin en kötüsü de, mutsuz olmak için direnmemiz. Akıp giden anlarımıza yazık, bunu kendimize yapmamalıyız. Çünkü bu hayatın tekrarı yok. Bir nefes deyip küçük gördüğümüz anın kıymeti bilinmezse o anlar birleşip, ömrü oluşturuyor. Ömrümce hiç mutlu olmadım der ve hep yakınırız! Farkındaysanız bunu çok fazla insandan duyuyoruz. Eğer biz inanırsak hayat inandığımız doğrultuda şekil verir ömrümüze. İnkar etmek kolay geliyor. Değil.
İnanırsak, elimizdekilere şükredersek ve yaşama da pozitif bakarsak mutlu olmanın kapısı en azından aralanır. Sen bilerek ve isteyerek kendi mutluluğunun önüne set çek, mutsuzluğun arkasına saklan, kapıyı kapat ve üstüne de asma kilit tak. Sonra mutsuzum diye yırt kendini, bu şekilde mutlu olmayı beklersen, emin ol kapıyı “MUTLULUK” kırıp içeri girmez, giremez. Bitici ve geçici şeylere ulaşamadığımız için mutsuz oluyoruz. İçsel ve somut şeyler önemini yitirdi. Ruhumuzu iyiliklerle besleyerek kalıcı mutluluklar yaşamaya odaklanmıyoruz. Takılmışız gösterişin ve elden gidici dünyevi hazların peşine, hep bir ağızdan avaz avaz mutsuzum diye feryat ediyoruz.
Mutluluk bir yağmur damlasında, mutluluk bir bebeğin masum yüzünde, mutluluk bir yaşlının duasında, mutluluk bir kitabın satırlarında, mutluluk yalnız bir insanla yalnızlığını paylaşıp onu dinlediğiniz konuşma da. Mutluluk sağlıkla aldığımız nefeste. Mutluluk içinizde, mutluluk kendi ellerinizde! Mutluluk semaya açılan avuçlarımızda aslında...
Bulunduğumuz yerlerde mutsuzluk yakamızı nasıl bırakmıyorsa, mutlulukta gölge gibi bizi takip etmekte. Yeter ki tercihimiz o yönde olsun.
Bu sadece bakış açımızla alakalı. Kimse bana “ama” ile başlayan cümleler kurmasın, eğer gösterilen gerekçeler gerçek sebepler olsaydı, zenginler, sağlıklı olanlar, güzeller, başarılılar, ünlüler çok mutlu olurdu. Yazdıklarım kendinizi kandırın demek olarak algılanmasını da asla istemem. Çünkü Polyanna sadece bir masal kahramanı!
İnanan insanlar için mutluluk var ve mutlular, mutlu olmayı istemeyenler için ise sadece masal!
Unutmayın hayatınızı masallardaki kadar mutlu yaşamak kendi elinizde. Bu da tatminkar olmak ve ruhun içsel doyuma ermesiyle birebir doğru orantılı. Herkese mutluluklar dilerim. Bu yazıyı yazdığım için çok mutluyum.
Müzeyyen Eser.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.