- 928 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Ben -l- Gece...
Gece; bir çok anlamda kullanılsa da betimlemelerde bildiğiniz gece işte. Karanlık, gizlenmek, sarılmak, sarınılmak yokluğa, kapamak gibi gözlerimizi dış dünyaya, etkenlere, etkileyebilenlere. Sadece kendimizle kalmak, kalabilme cesareti hatta.
Bilinçsiz zamanlarımda bilmeden de olsa kendime neden karanlıklar kraliçesi dediğimin cevabı çıkıyor böylelikle. karanlık insanın kendini en iyi gördüğü zaman; dışarıdan gelen ışığın mahrumiyetinde, kendi iç ışığının özgürlüğünde... böylelikle kendini en tarafsız alanda sorgulamalar başlayabiliyor. Gözleriniz sadece sizi görürken aynada nasıl yalan söyleyebilirsiniz ki ona? Tabii istemedikten sonra. Önemli olan aynaya neden baktığınız aslında ki gece denilen karanlıkta aynaya bakmaya çalışmak ne kadar doğru bir karar ya da akıl işi mi düşünmek lazım. Ayna.. sırrının ardında yaşamlar barındırdığına inandığım cam yani soğuk yüzey. Sanki baktığımda, bulunduğum yerde değil de yaşam, baktığım yerde tutsak ediliyormuş hissi yaratan bilinmezliklerimin korku kaynağı. Aydınlıkta yani ışıklı bir ortamda dahi bakarken ürperdiğim gerçeklik ve göz ardı etmek istediklerimi gözümün içine inadına sokan bir korkusuzluk abidesi. Korkusuzluk mu? Şövalyelere kadar uzanır bu konu şimdi. Yuvarlak masa toplantılarından tutun da, kılıçla kutsanmaya kadar. Leydiler kurtarılmayı bekler, canavarlar şatoya bekçilik eder. Sevgili atım ve ben zırhımızı giymiş son hız şatonun taş köprüsü üzerinden geçerken, nal seslerimiz avlu da yankılanıyor, pelerinim arkamdan savrulurken yüzümde rüzgarı, baharın o güzelim gece kokusunu hissediyorum. O an gözlerimi yukarı kaldırıyor ve önümde açılmış olan tüm güzelliği ile gökyüzünü görüyorum; ufka kadar açık, lacivert, yıldızlarla dolu, tek bulutun dahi tecavüzüne uğramamış saflıkta ve dolunay... Atımın dizginlerine hafiften asılıyor ve yavaşlatıyorum. Bu anı hafızama kaydetmem lazım. Ölesi, öldüresi, tapınılası bir güzellik karşımdaki. Bir kurt ulumasına bir çakal sesi eşlik ediyor. Nefesim kesik, soluyorum sessiz. Arada unutuyorum... Burun kanatlarım sonuna kadar açılmış; atımın ayakları altında ezilen otların, kır çiçeklerinin ezilirken attıkları acı çığlıklarına karışan, ölüm kokularına gecenin ıslak dudağından buselerle ciğerlerimi kanırtıyorum. Hatta kanatırcasına içiyor, sarhoş oluyorum. Uzaktan yanan bir ateş beliriyor gözümde, bir silüet karşımda yükseliyor. O an tek bedende vücut buluyoruz. Gece ve ben. Gece ve aşk. Ben ve aşk
YORUMLAR
Kalemini beğeni ile izliyorum
bazen fazla keskin uçlara kaymaya meylini,
ama derinlik arayışını da görerek
başarılarının devamını dilerim
sevgilerimle
"Leydiler kurtarılmayı bekler, canavarlar şatoya bekçilik eder."
öznur karayumak tarafından 3/1/2007 1:10:12 AM zamanında düzenlenmiştir.