- 620 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Altın Sperma
Kimiz?
Bilsem verirdim cevabını. Senelerdir, hem de çok senelerdir arayıp da cevabını bulamadığım bir soru? Zor soru..
Nereden gelip nereye gittiğini bilmediğimiz iki açık uç arasında belirgin ne olabilir ki? Böylesine belirsiz başlangıç ve bitiş arasında, bu soruyu cevaplandırabilmek için hangi yapay ipucu işimize yarayabilir? ! !
Ben; iyi bir ailede, sevgi dolu bir ortamda yetiştim, okudum, meslek sahibiyim, iyi bir aile babası / annesiyim, çocuklarımı okuttum, üstüme düşen görevleri yaptım; Allah ‘ a dinime karşı saygılı oldum, hacca gittim, fakirlere yardım ettim, seçimlerde oyumu kullandım.. Bana nasıl olmam gerektiği söylendiyse öyle oldum..
Ben bir fahişenin oğlu / kızı olarak dünyaya gelmişim, ne ana bilirim ne baba, sokaklar yetiştirdi beni, okuyamadım, bu yüzden meslek sahibi değilim. Bildiğim tek şey çalmaktır. Uyuşturucu kullanırım ve satarım, Allah ‘a ve değerlerine inanmam, ikide birde hapishaneye girerim. Bu hayat beni psikopat yaptı, acımasızım; sekiz yaralamam var.. Sevgi mi? Nedir o?
İki yaşam çerçevesi çizmeye çalıştım sadece.
Bu iki çerçeveyi kim çizdi?
Kader mi?
Tanrı mı?
Çevremiz, ailemiz mi?
Biz mi?
Neden - varsayalım – ben birinci çerçevedeyim, sen ötekinde? Ya da tersi?
Ya da bu iki çerçeve arasında kalan diğer çerçevelerde?
Vietnam’da, Filistin ‘ de, Bosna ‘da, Irak’da ölen çocuklar hangi çerçevede?
Afrika ‘ da açlıktan ölenler?
Neden Ali zengin doğuyor da, Ayşe fakir?
Beni dölleyen sperma altındandı da seninki bakırdan mı? Ya da döllendiğimiz yumurtalar?
(Yoksa; sosyalizmin, liberalizmin, komünizmin – bana göre doğru yazılışı bu -, kızıl, sarı, yeşil, beyaz renkli paylaşım anlayışının, adı her ne olursa olsun, ortaya atılmış doktrinlerin, hiç bir zaman kabul edilmeyen ama hep var olan çıkarcı yanlarının genlerimizi bozmasından mı kaynaklanıyor bu durum?)
Neden, sen müslüman bir ülkede doğdun diye, müslümansın da; ben bir başka yerde doğduğum için hıristiyanım? Ya da yahudi, ya da budist..?
Spermalar mı farklıydı, yumurtalar mı?
Benim spermam HAÇ taşıyordu da seninki YEŞİL BAYRAK mı?
(Bakınız: Ezoterik / Batıni doktrinler.. Atlantis‘ten, Mu‘dan başlayan hikayeler.. Pardon, büyük sırlar.. Kutsal rahipler, kutsal bilgiler.. Ne bileyim; ismaililer, templierler, masonlar, sabetayistler, inisiye edenler, edilenler, filan filan.. Aynı dine mensup, ama üçü bir araya geldiğinde, ortak bir nokta da birleşemeyen din bilginlerimiz, profosörler.. Konumuzla fazla bağlantılı değil, geçelim..)
Neden benim dinim, bana önce iman etmeyi şart koşuyor.. Öğrenip, anlayıp, inanınca iman edemez miyim?
Ben okudum diye, o fahişenin oğlundan fazla mı hak ediyorum yaşamı?
Ya da benim çocuğum; kendisinin çıkarmadığı bir savaşta, vurulup ölen çocuktan?
Daha bir arabası bile yok onların, PETROL için çıkarılan bir savaşta ölmek için nedenleri bile yok! ! ! .. (Benim çocuklarımın var? ! ! ! ..)
Yanlış olan ne?
Yanlış olan kim?
Hiç bir şey adil değil.. Biz de..
Bize öğretilmiş bir şey yok.. Ne öğrendiysek kendimiz öğrendik.. Temize çekmeye vaktimiz olmayan bir karalamanın - yaşamın - içinde.. İyiyi de, kötüyü de.. İşimize geldiği şekilde tabii, egolarımızı ön plana çıkararak.. Kendi adaletsizliğimizi yaratarak..
Diyelim ki ben solcuydum ve yalnızca ideolojimi öğreten kitapları okuyordum..
Sen sağcıydın ve yalnızca sana ’ Bunları oku ’ denen kitapları okuyordun..
Ben; sağı anlatan hiç bir kitabı okumuyordum, sen de; solu öğreten hiç bir kitabı. Doğru olan, her iki ideolojiyle ilgili kitaplar okuyup, kendi sentezimizi, kendimizin yaratması değil miydi?
O zaman ’ ÖĞRENMİŞ ’ olurduk.. ’ ÖĞRETİLMİŞ ’ kalmazdık. Savaşmazdık..
Her konuda olduğu gibi..
Öğretilen hangi şey tam doğruydu? Hangisi tam olarak geçerliydi?
Öyle olsaydı, dedikleri gibi olsaydı her şey; kolaydı..
İşine sarılır, çalışır yükselirdin..
(Torpilin, çevren varsa demeyi unutmuşlar..)
Çalışır, zengin olurdun..
(Hangi zenginin çocuğu, bir gündelikçi kadından daha çok çalışıyor?)
Okur, adam olurdun..
(Bir şey demiyorum, sadece etrafınıza bakın.. Bana da bakabilirsiniz! ! ..)
Dindar ve iyi bir insan olur, cennete giderdin..
(Bana bakmayın..! !)
Seversen, sevilirdin..
(Kendinize bakın..)
Vs... Vs...
Kapayın gözünüzü.. Ne görüyor sunuz? Hiç bir şey..
Siz var mısınız?
Açın! . Şimdi ne kadar görüyor sunuz? Neleri? Sadece görüş alanınıza giren şeyleri.. Arkanızda bir dünya var mı? Var diyenlere sorarım: Dönün o zaman arkanıza bakın, neler görüyor sunuz? Farklı şeyler mi? Güzel, biraz öncekiler nerede?
Gözümüzle mi görüyoruz, beynimizle mi?
Gördüklerimizi mi düşünüyoruz, düşündüklerimizi mi görüyoruz?
İlk soruya dönelim, gözünüzü kapadığınızda var mıydınız?
Yoktum diyorsanız, daha siz kendinizi fark etmemişsiniz; kaldı ki başkaları sizi farketsin..
Varım diyorsanız, varsınız. Fazla sevinmeyin, o kadarsınız.. Tek başınıza..
Gelelim gözü açık halimize.. Bu odadaysınız, öbür odalar yok.. öbür odalara gidince de bu oda yok.. Gerçek dünyanız bu kadar.. Sevgiliniz, anneniz, arkadaşınız GÖRÜYORSANIZ var, GÖREMİYORSANIZ yok..
Ankara’ daysanız, İstanbul yok.. (Ankara, görebildiğiniz kadarıyla var..)
Dünyanız, görebildiğiniz yer kadar.. GÖRDÜĞÜNÜZ KADAR..
Gerisi, sizin sanrılarınız..
(Bir ara soru: Duvarı aynayla kaplayın. Odanın ortasında durun. Ne görüyorsunuz?
hem önünüzdekileri hem de arkanızdakileri mi?)
AYNA? ! !
Unutmayın, şu anda hayranlıkla kullandığınız bu teknoloji sadece iki sayı üzerine kurulmuştur: 0 ve 1
Dijital bir ekranın hangi tarafında sınız?
Düşünün...
DÜŞÜNÜN! ! ...
Bu kadar bilinmezlik içinde, ben kimim?
İşte, bizi yola çıkartan (yoldan çıkartan da diyebiliriz..) soru..! ! !
ANLATTIM YA! ! ! ...
NOT: Bu yazı saçma bir yazıdır.. Sadece vakit geçirmek amacıyla yazılmıştır.. Önemsemeyin..! !
YORUMLAR
fihaha(OrhunBasat)
yenileri olmayınca eskilerle oyalanıyorum.. mazur görüle..
sevgiyle ..
Tüya
Ayrıca, henüz okumayanlar için de iyi bir fırsat oldu, diye düşünüyorum.
Yine teşekkürler, saygılar, esenlikler dilerim, hocam.
Kim miyiz? Tabikinede biziz. Hani şu dünyanın içine edenler var ya onlarız. Göz yuman, susan, duymayan üç maymunuz. Kendisine dokunmayan yılanı baştacı yapan, düşene tekme atan, düştüğü yerde ateşi körükleyen insan...
Nasıl ki hristiyanlık İznik konsülünde dizayn edilmiş, biz de öylesi dizayn ürünü ete kemiğe bürünmüş robotlarız...
Çünkü, güç sahipleri bize şekil vermezse kendileri aç kalır...
Bakalım bakalım, bütün dinler ve sonu izm ile biten bütün ideolojilere... Sorsak hepsi insan için. O ideoloji veya dini idare eden tepede de insan var ve orada kalmak için yapmadığı pislik, satmayacağı beden yok.
Eğitimden tut da sosyal yaşama kadar hep bir düzenleme söz konusu.
Tıpkı dinde kaderin olması gibi bir şey. Kadere inanmazsa insan isyan eder çünkü. Nasıl sindirecek peki? Tabi ki cehennemle... Taa ilk insandan bu yana, ilk aletin kullanımından, ateşi fark etmelerinden bu yana gelişen hayatın geleceğe etkisidir bizi bu noktaya getiren. Yani ben dedelerimin beni sürüklediği hayatı yaşıyorum. Çocuklarımda benim onları sürüklediğim hayatı yaşayacak muhtemelen...
Hani suçun yüksek olduğu yerlerde kader birliği vardır ya onun gibi bir şey...
Adalet diye bir şey yok olsaydı belki bu yazıya da gerek olmazdı...
Sen var, ben var, biz yok...
Tıpkı bilgisayar alt yapısında 0 ve 1 olması gibi bizim hareketimizi de belirleyen iki değer var ego ve kibir... Onu da boyut kazandıran menfaat... Ya da dünden gelen yakın geçmişimiz...
Çok şey denilebilir daha da gerildim aklımdakileri yazmak için çok küfür etmem lazım.
Rica ediyorum abi hayatın saçmalıklarını böyle boylu boyunca önümüze serme lütfen. İnsan durduk yerde günaha girer alim Allah...
Biliyorum derdimi anlatamadım, yazının karşılığı değil yazdıklarım ama temelinde bunlar var diye düşünüyorum...
Sevgilerimle selamlıyorum asil yüreğini abi...
Zaman ve mekânda var olmuş olan...beş duyudan gelen bilgileri algılayan kimyasal karşımlar ve salgılardan oluşan beden ve beynin oluşturduğu... bilinç.
Hepsi bu.
Yok az da içine ruh katalım, inanç katalım az da sonsuzluk isteği kattık mı? Hele de ödüllü yarışma gibi. Bil Kazan, uy kazan. Kazanamazsan ateş ne güne duruyor.
"Sabır şükür" lan öldük diye bağırıyor biri az da siz şükredin diye sallıyor ortalığa. Haklı...
Eh bi parça insana benzedik galiba.
Kandırmaca ya da oyun ya da yanılsama illüzyon. Aman boş ver heri demiş Amasyalı.
Sabah serin oksijen bol, keyifli bir kahvaltı ve çay. Eskiden olsa bir tüttürdüm mü. Ah lânet doktor yasak dedi ya.
O kalsın...
Yaşamak, yine de yaşamaya değer.
Bu yazı mı saçma?!
Galiba bazılarımız ancak, ta en başta kazanabildiği yarışın zaferiyle yetinmek zorunda kalıyor hayatı boyunca:) ötesi hep mağlubiyet!
Sevgilerimle...
fihaha(OrhunBasat)
niye yazdımsa bunu şimdi?!! şımarıklık işte .. :))))