- 299 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EĞİTİMDE ÇÖZÜMSÜZLÜK SENDROMU
EĞİTİMDE ÇÖZÜMSÜZLÜK SENDROMU
Çözümsüzlük, insanların karşılaştıkları problemler karşısında çaresiz kalma halidir. Biz biliriz ki her sorunun mutlaka bir çözümü vardır. Ancak sorunun kaynağı insan olunca çözüm bulmak çok da kolay olmasa gerek.
Belli kurallar olmadan hiçbir sorun çözülmez. Kuralsızlığın kural haline dönüştürüldüğü günümüzde sorunları çözerken başka sorunlarla karşılaşıyorsunuz. Her sorun bir başka sorunla çatışırken hangi sorunu nasıl çözeceksiniz bilemiyorsunuz. Sorunlar birer birer ve birbirinden ayrı olarak değerlendirilse; ayrı zaman ve mekânlarda olsa çözüm belki daha kolay olacak. Sorunların insan kaynaklı olması çözümü zorlaştırıyor. Bir kısım insanlar her konuda özgürlüğü savunurken, bir kısmı kurallar olması ve bu kurallara uyulması gerektiğine inanıyor. Bir kısmı ise işine geldiğinde kurallara, işine gelmediği zamanlarda ise sınırsız özgürlüklere sarılıp problemleri arttırıyor. İşin kötüsü bunun bir hak ve özgürlükler kapsamında görüyor olmasıdır.
Toplumdaki öfke, kavga ve cinayetlerin asıl sebebi de bu olsa gerek. Benmerkezcilik ve empatiden yoksun insanların davranışları toplumdaki sorunları arttırıyor. Evde anne-baba çocuğuna gerekli davranışları veremediği için çözümü şiddette arıyor. Bu, azarlama, sesini yükseltme ve hatta fiziksel şiddete kadar varabiliyor. ( Bu bir sorundur.) Bazı anne-babalar da çocuk ne yaparsa yapsın hiçbir kural ve yasaklama getirmediği gibi olumsuz ve yanlış davranışlarını da ortadan kaldırıcı müdahalelerde bulunmuyor. Bu müdahaleyi çocuğun hak ve özgürlüklerine hatta kişilik haklarına müdahale gibi görüp çocuğun bencil ve sınırsız davranış özgürlüğü içinde yetişmesine sebep oluyor. (Bu da başka bir sorun.) Bunların dışında çocuğun her türlü hak ve hukukuna dikkat ederken yanlış ve olumsuz davranışlarının önünü alıcı çözümleri anlatarak, göstererek yetiştiren aileler de başkalarının hak ve hukukuna saygılı, sosyal hayat içinde dikkatli ve empatik davranışlar içinde olan çocuklar yetiştiriyorlar. Bu iyi bir örnek olmasına rağmen sorunların zararlarından en fazla etkilenen kesimdir.
Çocuklar arasındaki karakter çatışmaları problemlere sebep oluyor. Öğretmen bu sorunlara çözüm üretmeye çalışıyor. Öncelikle yanlış davranışları, olumlu davranışları açıklar, öğrencileri bilgilendirir, gerektiğinde bireysel, gerektiğinde toplu olarak uyarılarda bulunur. Bazen de sorunu aileyle çözmeye çalışır. (Ancak çoğunlukla aileyle hiçbir sorunu çözemez.) Eğitimin her türlü yöntem ve tekniğini kullanır. Çözemediği zaman ise sesini yükseltmeye başlar ki iş burada düğümleniyor. İşte öğretmenin çözümü tükettiği yerdir orası. Öğretmen sesini yükseltmişse orada çaresizlik vardır.
Anne baba aralarındaki sorunu çözemeyince birbirine, çocuğun yaptığı bir hatadan dolayı çocuğa bağırıp çağırırsa, öğretmen işin içinden çıkamayınca sesini yükseltirse çocuk da arkadaşlarıyla normal konuşurken bile sesini yükseltecektir. Çocuklar yanındaki arkadaşıyla konuşurken neden bağırarak konuşuyor acaba hiç düşündük mü? Karı koca arasındaki kavgalar, cinayetler; trafikteki kapışmalar, kavgalar; mahallelerde çocuk kavgaları üzerinden birbirine giren aileler ve cinayetler… Öfke sendromuna girmiş insanoğlu… Gürültü yaptı, balkondan alt balkona çöpünü, izmaritini attı ama bundan dolayı hiç rahatsız olmayan komşusuna tahammül edemeyip komşusunun kapısına dayanan, öldüren, öldürülen komşular… Trafikte yayaya ve diğer sürücülere tahammül edemeyen sürücüler, yol vermediği için bağırıp çağıran, kendinde öncelikli hak olduğuna inanan, sürücüyü ve kendini tehlikeye atan yayalar… Sadece kendi haklılıklarına inanan bu insanlar; birbirlerine bağırıp çağırırlar, işin ayarını kaçırıp kavgalara ve hatta cinayetlere varan olaylara sebep olurlar… Çözüme değil çözümsüzlüğü körükleyen davranışlar…
Konuşarak sorunlarını halledemeyen bu insanlar, nasıl bir ruh halindedirler ki işin sonunda kavga ve cinayetler işliyorlar? Bu nasıl bir hastalık ki kimse karşısındakine değer vermiyor, hakkını hukukunu düşünmüyor, bütün hak ve özgürlükleri kendinin görüyor… İşte bu bir çözümsüzlük sorunudur! Yıllardır eğitimde yaptığımız yenilik ve değişiklikle belki bu sorunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz ama maalesef her değişiklik sorunları daha da artırmıştır. Bir bataklığa saplanmış çırpınıp duruyoruz. Çözümsüzlük sendromu içindeyiz. Hepimiz bu sorunun sebepleriyiz. Bunun çözümü farklı bir yazı konusu. İşe kendimizi sorgulamakla başlasak nasıl olur… 26.11.2019
YORUMLAR
Sayın hocam, şu 'kadına şiddete' karşı gelişen, toplumun büyük oranda uzlaştığı, sosyal politikanın en görünür yanı haline gelen durumun sağladığı bilincin ne oranda kadınlarımız tarafından taşındığı sorunsalı var bir de...
Büyük kesimi eğitimsiz, kültürsüz (felsefesiz, sanatsız, edebiyatsız...) ve hatta ahlakı iffetten ibaret gören kadınımız başta sözünü ettiğim bilinci hemen hiç taşımıyor...
O zaman da kültürsüzlüğünün biçimlendirdiği bir kafa yapısının tartışma ve/veya eleştiri konusu yapılmamasını 'kadınlık bilinci' olarak taşıyor...
Aslında böylece de kadını o çok şikayet ettiğimiz 'gelenekçi kadın' çerçevesine hapsediyor, yani nesneleştiriyor, dolayısıyla kişiliksizleştiriyoruz...
Ne yazık ki böyle...
Sonuç olarak kadınımız çocuk yetiştirirken sormuyor, sorgulamıyor, dönüşmüyor ve tabii ki de dönüştüremiyor...
Yani, kendine benzeyen bir çocuk gönderiyor okula...
Egoist, egosantrik, sadist, açgözlü, saldırgan, edepsiz, ahlaksız bir çocuk...
Saygılarımla.