- 397 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Bu Deliye Sahip Çıkalım...
…
Beşinci mevsimin ortalarına gelmiştim…
Böyle bir yanımda yağmurlar yağıyor fırtınalar, kıyametler kopuyor da diğer yanımda sanki yaprak kıpırdamıyor gibi…
Uzaklara gitmiş gelmesini beklediğim gurbetçi düşüncelerime gebeyim şimdilerde…
Alışılmışın dışında bir yaşam sürmeye heves ettim, Pazar günlerimi ayaklarımın gitmediği kiliselere yönelttim, bir günah çıkarma meselesi, bir geçim kaygısı yahut başlamaya niyet etmeden bitmeye yüz tutmuş gönül meselesi gibiydi inanç meselem…
Tanrıyla aramda süregelen ve değişime tabii olmayan bir tartışmadır devam ediyor işte…
Gelenin de gidenden farkı yok inanır mısın Albayım halden anlamıyorlar, sen onları saatlerce dinleyip bir psikolog edasıyla çözüm ararken onlar için, onlarsa sana sadece “çok abartıyorsun , takma kafana, bunlar da geçer” gibi saçma sapan şeyler ile seni teselli ediyorlar, adalet bu mu Albayım?
Ben onların inandığı adaletin kervanını s*****m be Albayım…
Sonun da bana bunları da söylettiler ya daha da bir şey demiyorum ben Albayım, ama bana da yazık, düşüncelerime de yazık be Albayım…
Ben kaç aydır çıkmayan günahlarım yüzünden kilise de yatan düşüncelerime refakatçilik yapıyorum Albayım, insanlar yüzünden hastalanmış düşüncelerim var benim, çözüm aramaktan kaçan çok kıymetli eşim dostum var, benim sırtım hiç yere gelir mi aşk olsun Albayım , hiç tanıyamamışsın beni ve çevremi bak bana nasıl da tek başıma koca bir ordu gibi her şey ve herkese karşı dimdik ayakta gibi ama yerle bir duruyorum…
Şimdi anladın mı Albayım beni? Bu nasıl bir yorgunluk bu nasıl bir tükenmişlik anladın mı Albayım…?
Üç noktalarımın geçmişinden gelen bir acıyı ben onurla günümüze kadar getirdim ve sonsuza dek uslanmaz bir yara gibi taşıyacağım üzerimde…
Felsefi düşüncelerimin içine, yer yer karışan komünist fikirlerime saygı duyulsa keşke, kimsenin görmediği yanımı herkes görse ve toplumsal bir kampanya başlatılsa mesela “bu deliye sahip çıkalım” diye, anlıyor musun Albayım, bu deliye sahip çıkılsa…
Mevsimler değişti, tanıdığım tanımadığım insanlar, gittiğim gitmediğim bütün şehirler, ülkeler, küresel iç ve dış savaşlar fikirler, düşünceler, kağıtla kalem, yer yerinden oynadı, gök kahrından ağladı, her şey değişti de bir ben bir de zihnimdeki oyunbaz düşler değişmedi işte Albayım…
Kaçıncı rövanşı oynuyoruz bilmiyorum, ama anlam veremediğim tek şey ben her seferinde yenik düşmeme rağmen oyun hep uzatmalara gidiyor Albayım, oysa ben artık kitabımı kolumun altına alıp öbür taraf diye nitelendirilen öğretilmiş dünyaya gidip , onlara da anlatmak istiyorum aslında kurgudan ibaretti inanmışlığımız, bir insana, bir tanrıya…
Yazık ettiler kendilerine Albayım, insanlar kendilerine ve kendilerinden sonra gelecek olanlara çok yazık ettiler, kendi inandıklarını sonrakilere dayatarak onlarında hayatlarıyla oynadılar, oysa bıraksalardı da herkes kendi istediği şeye inanıp o yönde ilerleseydi, belki şimdi bireysel veya toplumsal düşünceler yerine tamamen (insansal) insancıl düşünceler olurdu, savaş diye bir sözcük olmazdı, dünyayı yerle bir etmek yerine yaşanılabilir bir yer olarak kalmasını sağlayacak fikirler öne sürebilirdik…
Gelişler kadar gidişler bıraktım adımladığım yerlere ben Albayım, insanlar görsün ki ben ne kadar geldiysem onlar için, koşar adım uzaklaşmamı sağladılar kendilerinden, şimdi mi; insanlara kutsal bir kitabın ilk buyruğu gibi sesleniyorum “insan olan hiçbir şeyi ve hiçbir yeri sevmeyin” diye, üzgünüm Albayım bende de adalet terazisi şaştı artık…
Acılardan yapma oyuncaklar, hüzünlü şarkılar, kan kırmızı şaraplar, ve tanrının en net gördüğü yerde, ellerim ellerinde, herkesi şahit tutarak kilisenin tam ortasında dans ediyorum en ölü niyetlerimi avuçlarıma alarak…
Bu günah çıkar mı Albayım, bu beden iyiye döner mi, “sev” diyen kitabı bana mı yazdılar, “Yuhanna ve Matta” anlar mı halimden ben böylesi her şeyi sevmekten vazgeçmişken…
Tanrının havarilerini şahit tuttum kendi içimdeki duygularımın vaftiz törenine, kötüsünden ayırt edilen bütün iyi niyetlerimi kurban ettim, huzurunda bir kutsal kitabın…
Hava şartları elverişli olmadığı için uzaktı insan insandan benim gözümde Albayım, imkanlar bu kadar kısıtlıyken nasıl olurda kavuşurdu elleri ellerime bir Tanrının…
Cümleye “sözün özü” diye başlasam ne fayda sözümün içinde özüm kalmadıktan sonra Albayım, resmi ve gayri resmi bütün inanışlarımı aşkla karışık, kilise kapısına bırakıp kaçtığım bir yerdeyim şimdi, dünyanın güzelleşmesi için, elimde bir mektup, gördüğün görmediğin herkese böyle buyur Albayım “Bu deliye sahip çıkalım…”
Aşkın Şairi / 7.His
YORUMLAR
Kampanyaya ilk imza benden; “sahip çıkalım bu deliye!”:) belli ki daha söyleyecek, dinlenmeye değer çok sözü var.
Yine çok çok iyiydi! Altını çizmeye niyetlendim bazı yerlerin ama o kadar fazlaydı ki:)
Yazıya teşekkürler... Sevgiler...