- 405 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DARBUKA (Üçleme-2)
“Yüzüğün üstündeki hiyeroglifler sanki dün kazınmış gibiydi. Anadolu’da çıkan gizemlerle dolu ‘Ölümsüz Ece’ olayı böylece sona erdi. Ama Ölümsüz Ece, erinçli insanların gönlünde ölümsüzlüğünü sürdürdü.”
Kitabın kapağını sertçe kapattı, sobanın yanındaki çekyata fırlatıp eline muşambaya sarılmış kumandayı aldı. Bir iki kanalı gezdi ama istediğine ulaşamadı, kafası dağılmıyordu! Olmuyordu işte! Kafasında dönen tilkilere engel olamıyor, derdi başının her bir köşesini yavaş yavaş kemiriyordu.
Gözleri televizyondan sehpaya kaydı, portakal soymuştu annesi. Bir lokmada ağzına tıktığı portakalın kabuğunu sobanın üstüne koyup ateşi yokladı. Sıcaktan kavrulmuş pembe yanaklarının bulunduğu yüzünü ovdu ve bir iki tur küçük odada döndü. Döndü, döndü… Duraksadı… Durdu ve başını kaldırdı, montunu askıdan kapıp çakısını cebine attı. Koşar adımlarla evden çıktı.
Çok geçmeden duvarları açık maviye boyalı, sıvaları dökülmüş göçmen evinin önüne geldiğinde ufak pencereyi tıklattı. Tıklattığı gibi biraz uzaktaki parka gitti, banklardan birine oturdu, nefeslendi, gözlerini kapattı. Bu dünyadan bir süreliğine soyutlanmak istese de onu bu soyutlanmadan koparan tatlı bir koku ve yumuşacık dokunuş oldu. “Zeytin!” gözlerini açıp kendini dürten kıza hayranlıkla baktı. Her defasında kalbinin sıkışmasına neden olan o gözlerin içinde kaybolmak istedi. Ama kaybolamadı, kaybolamayacaktı…
Bankın öbür ucunda oturmuş kızı kolundan tutup kendine çekti. Başını saçlarına gömüp soluklandı, bir yaşın gözünden düşmesine izin verdi. Ama yaş kızın başına değil Zeytin’in içine düştü. Düştüğü gibi titredi ve korunmak ister gibi kızı daha da sıkı sardı.
Hala ne olduğunu kestiremeyen kız merakla ağzını açacaktı ki iki parmak dudağına kondu, susturdu. “Ayça ileride sana çiçek gibi bakacak birini bul olur mu? Ben olurum, olmam; ömrünü bir şerefsize verme.” , “Niye bunları söylüyorsun ki şimdi?” , “Öyle işte, boş ver” cevap vermek yerine susmayı tercih etti kız. Gözlerini kapadı, son an olduğunu hissetmişti, Zeytin’in kararlı olduğunu fark etmesi için dile getirmesine gerek yoktu.
Biraz daha baş başa kalan ikili en sonunda kollarını birbirinden ayırdı. Zeytin kızın saçını okşayıp sordu “ Rıza aga napay?” kız gözlerini kaçırıp cevap verdi “ Bilmez misin babamı, her vakit piiz.” Zeytin öfkeyle soludu “Sokayım onun rakisine! Kızçesine pederlik etse ya!” kız duyduğu küfürle elini sevdiğinin ağzına yasladı “ Kudurma Zeytin, bir duyan olacak.” Gözlerini kapatıp içinden sövdü bir süre. Sonra uysallaştı, onayladı. Kızı alnından öpüp ayaklandı. “Kara trenle geri döneceğim.” Söylediğiyle kızın gözleri doldu “Hıdırellez’deki ile mi?” , “Evet onunla…” başını eğdi ve cevap veremedi Ayça.
Zeytin gözden kaybolduğunda uzaktan mı yakından mı olduğu kestirilemeyen darbuka sesi duyuldu. O gün akşama kadar ritim hiç susmadı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.