TALKAN VE CURCAN KATLİAMI
ARAPLARIN TÜRKLERE YAPTIĞI İKİ BÜYÜK KATLİAM VARDIR
SATIR SATIR OKUNUP DERİN DERİN DÜŞÜNMENİZ GEREKEN.
1.Büyük Katliam – TALKAN KATLİAMI
Buhara’da olanlar diğer Türk Beyliklerinde de etkilerini gösterir. Aynı şeylerin kendi başlarına geleceğinden korkmaktadırlar. Sogd meliki Neyzek Tarhan şehrinin yıkıma uğramaması için Kuteybe ile anlaşmakzorunda kalır. Bu anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve tarafsız kalacaktır. Ancak bu tarafsız kalmalar ve Türklerin birleşememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini istedikleri gibi istila edip talan etmişlerdir. İlk olarak saldırıya uğrayan Kibac Hatun’a diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler aynı akibete uğramışlardır. Bu olaylarda Türklerin belli bir şekilde organize olamamaları da onların Araplar tarafından istila edilmelerini kolaylaştırmıştır. Neyzek Tarhan daha sonra Kuteybe ile yaptiğı anlaşmada hatalı olduğunu ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir güvence getirmeyeceği gibi diğer Türk Beylerine de ihanet etmiş olacağını anlar. Tohoristan’a dönerek bütün Türk Beyliklerine birer mektup yazar ve onları ortak bir direnişe girmeleri için uyarmaya çalışır. İlk olumlu yanıt Talkan meliki Sehrek’den gelir.
Tarhan’ın planlarını öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük bir ordu ile Talkan şehrine doğru yürür. O ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybe’nin gelişinden önce şehri terkeder. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybe’nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen nekadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler. Bu katliam o zamana kadar yapılanların en büyüğüdür. Kuteybe bu katliamı diğer beyliklere ibret olması için yapar. Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar. Bu yolun 4 fersah ( 24 Km.) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur. Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır. Bütün bunlar hep İslam adına yapılmıştır.
Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer. erkeklerin pek çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alıkoyar. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar.. Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar. Erkekleri dövüşerek ölürler. Bütün şehir yakılır. Araplar bu şehre yakılmış şehir anlamında Muhtereka derler.
Kuteybe, Faryab’dan sonra, Tarhan’ın çekildiği kale Bazgis’i kuşatır. 2 ay süreyle devamlı olarak buraya saldırır fakat bir sonuç elde edemez. Bu arada kış yaklaşır. Kuteybe’nin kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir. Her iki tarafta savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür. Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur. Tarhan’ın yanına Muhammed bin Selim adındaki adamını gönderir. Muhammed ibni Selim Tarhan’ın teslim olması durumunda kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan’ın Kuteybe’nin teklifini kabul etmesinden başka yapılacak bir şeyi yoktur. Komutanları ile görüşüp teklifi kabul ederler. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, etrafı hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur..Kuteybe bu arada Tarhan’ı hemen öldürmez. Haccac’a haber göndererek ne yapacağını sorar. Haccac Tarhan için, “ O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden öldür” der. Kuteybe önce Tarhan’ın iki oğlunu, Tarhan’ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan’ın ve halkın gözü önünde kestirir. Tarhan’ı da bizzat kendisi öldürür. Bütün kesilen başlar Haccac’a gönderilir.
Tarhan’ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölü’nün altında bulunan Harzem bölgesine yürür. Harzem’de Caygan ile Havarizat arasında taht kavgası vardır. Kuteybe Caygan’la işbirliği yapar. Önce Havarizat ile etrafındakileri öldürtür. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında esir alırlar. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin emri üzerine öldürülürler.
Bu olay, Ziya Kitapçı”nın, İslam Tarihi ve Türkler adlı kitabında aynen şöyle anlatılır ;
Bu harblerden birinde, et-Taberi”nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe”ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman”ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir. Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır:
”Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız. Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler.”
Harzem’de ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı öldürür. Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzem’i yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir. Harzemli ünlü Türk bilgini, Biruni Harzem’deki uygarlığın yok edilişini şu şekilde anlatır. “Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, geleneklerini koruyanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylece herşey karanlıklara gömüldü. İslam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi hakkında bilinenleri artık öğrenme olanağı bırakmadı. Harzem’i yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür. Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister. Taşkent ve Fergane’den yardım gönderir, fakat gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler. Semerkant, kuşatılır. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Gurek, Kuteybe ileanlaşmak zorunda kalır. Bu anlaşmaya göre,
1.Semerkant Araplara her sene 2.200.000 altın ödeyecektir.
2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir.
3.Şehirde Cami yapılacaktır.
4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.
5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir.Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve Merv’e geri döner. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Muslim’i Semerkant’ın başına vali olarak bırakır.
Kuteybe’nin Merv’e dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında işgalci Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar. Zaman zaman Ceyhun ırmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler. Haccac Kuteybe’ye Taşkent ve Fergana’yi işgal etmesi talimatını verir. Kuteybe Taşkent’e gider fakat başarılı olamaz. Bu arada Haccac ölür. Halife Velid, Kuteybe’ye Türklere karşı savaşları devam ettirmesini söyler. Kuteybe bu sefer Kasgar’a doğru yola çıkar. Tam Kasgar’ı kuşatacakken Halife Velid ölür, yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur. Bu yeni Halife ile arası hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile birlikte 716 senesinde kafası kesilerek öldürülür.. Çünkü Kuteybe’nin komutanları Halifeye karşı gelmek istememişlerdir.
2. Büyük Katliam – CURCAN KATLİAMI
Kuteybe ve Haccac’ın ölümü, Arapların Türkleri Müslümanlaştırmak ve Türk şehirlerini talan etmek politikalarında bir değişiklik yapmamıştır. Öncelikle, Araplardaki Türklere karşı olan korku ortadan kalktığı için, Araplar, Kuteybe’den sonra da aynı şekilde Türk yurtlarına saldırılarını sürdürmeye devam etmişlerdir. Kuteybe’nin öldüğü aynı yıl olan 716 da, Yezid ibni Muhelleb Horasan’a vali atanır. İlk iş olarak Dağıstan’ı işgal eder. Dağıstan meliki Saltekin, Yezit’e karşı uzun süre dayanır. Sonunda Dağıstan düşer. Şehir yağmalanır ve 14000 kişi öldürülür. Dağıstan’dan sonra Curcan’a yönelir. Curcan 300.000 dirhem karşısında savaşmadan teslim olur. Yezid, Curcan’a bir bölük asker yerleştirerek, Taberistan’ a doğru yola koyulur. Taberistan Meliki, İsfehbed, Deylem melikinden 10000 kişilik bir yardım alarak savaşa başlar. İsfehbed savaşırken, Curcan halkı da ayaklanarak Esed ibni Abdullah komutasındaki askerleri imha ederler. Yezid öfkeye kapılır, Curcan’lı Türkleri yendiğinde kanlarından değirmen döndürüp ekmek yiyeceğine dair Allah’a yemin eder. Askerlerini toplayarak Curcan üzerine yürür. Curcan beyi, şehirden çıkarak Curcan kalesine çekilir. 7 ay süren savaştan sonra, kale düşer. Curcan beyi öldürülür. Kaledeki askerler esir alınır. Araplar, daha sonra Curcan şehrine girerler. Burada da aynı şekilde Kuteybe’nin yaptığı katliama benzer bir katliam yapılır. Türkleri öldürerek, 4 fersah boyunca sağlı sollu ağaçlara astırır. Allah’a verdiği sözü yerine getirmek için, esir aldığı binlerce Türk’ü, Enderiz vadisindeki nehrin kenarına sürükler, orada askerlerine korumasız Türkleri öldürtür. Öldürülen Türklerin kanlarını nehire akıtır. Nehrin suyuyla akan kanlardan, ilerideki değirmenden un ve ekmek yaptırarak yer ve Allah’a verdiği sözü yerine getirir. Katliamdan geriye kalan kız ve kadınlardan beş de biri cariye olarak halifeye ayrıldıktan sonra, geriye kalanlar askerler arasında ganimet olarak paylaştırılır.
Kaynaklar Curcan katliamında Talkan katliamında olduğu gibi yaklaşık 40.000 Türk’ün öldürüldüğünü söylerler.
717 yılından sonraki zaman, Arapların kendi aralarındaki çatışmalarla geçer. Buraya kadar dikkat ederseniz, ilk Arap saldırıları başladığında Kibac hatun diğer Türk Beyliklerinden yardım istediği halde istediği yardım kendisine verilmemişti. Sonra o yardımı göndermeyenler, yardıma muhtaç duruma düştüler. Bu olaylardan Türklerin daha o zaman da aralarında tam bir birlik ve beraberlik sağlayamamış olduklarını görüyoruz. 717 yılında Ömer ibni Abdulaziz halife olur. İki yıl sonra hastalanır yerine, 719’da, Yezid ibni Abdülmelik geçer. Yezid ibni Abdülmelik ile Yezid ibn Mehleb’in arası iyi değildir. Yezid ibn Mehleb hapse attırılır ancak, Yezid ibni Mehleb hapisten kaçarak, Basra’da örgütlenir ve Yezid ibni Abdülmelik’e karşı ayaklanır. 721’de Abbas ve Mesleme adında iki komutan önderliğinde kurulan hilafet ordusu Yezid ibni Mehleb ile savaşır. Bu savaşta Abbas ve Yezit ibni Mehleb olur. Yezit’in kafası kesilerek halife Yezit ibn Abdülmelik’e yollanır. Mesleme, Mehleb’in yakını olan yaklaşık 300 kişinin daha kafasını kestirerek öldürtür. Yezid ibni Mehleb’in oğlu olan, Muaviye ibni Yezid’de elinde bulundurduğu 32 kadar Mesmele taraftarının kafasını kestirtir. Aralarındaki savaş, Mehleb taraftarlarının tamamen yok edilmesi ile biter. Mesmele, Mehleb’den ele geçirdiği aralarında Türklerin de bulunduğu cariyeleri Cerrah ibni Hakem’e satar. Bu arada, Yezid ibni Mehleb’in yerine getirilen yeni Horasan Valisi, Cerrah ibni Abdullah, Türkmenistan’ın iç kısımlarına bazı saldırılar yaparsada başarılı olamaz.
Kuteybe’nin ölümüyle birlikte Türk topraklarına yapılan akınlar eskisi kadar başarılı olamamışlardır. Bu dönemde İslam yayılmacılığı bir duraksama içine girer. Halife II. Ömer ibn Abdülaziz, işgal altında bulunan yörelerdeki Arap egemenliğinin her geçen gün biraz daha zorlaşır bir hale gelmesinden dolayı bu bölgelerde yaşanan gerginliğin azaltılarak İslam’ın kuvvetlendirilmesine çalışır. Kendisine bağlı yöneticilere, “ Bundan böyle Türk Beyliklerine saldırmayın, hakimiyetiniz altında bulunan bölgelerde gücünüzü arttırarak İslamı yaymaya çalışın” demiştir. Ayrıca, II. Ömer, Müslüman olan halklardan cizye alınmamasını isterse de, Arapların gelirlerinde önemli ölçüde düşme olmasından dolayı bu karardan daha sonra, Türklerin Müslümanlıklarında samimi olmadıkları bahane edilerek vazgeçilmiştir. Bu arada Horasan’da Cerrah ibni Abdullah, yerine Abdurrahman ibni Nuaym atanmıştır.
Hakan Sulu”nun Göktürk Boylarının Başına GeçmesiTürkler, Arapların istilasına karşı direnişlerini Çin’den yardım isteyerek sürdürürler. Daha önce Araplarla işbirliği içinde olan Tugsad da, 718 yılında Çin imparatorundan yardım ister. Çin, Türklere yardım göndermez. Turgis Kaani Sulu, Bati Göktürk Boylarının başına geçerek, 720 yılında Sogd’daki Türklerin Araplara karşı isyanını desteklemek için bir birlik gönderir. Sulu’nun, Kur-Sul adındaki komutanı, Seyhun nehrini geçerek, Sogd’a gelir ve oradaki diğer Türklerle birleşerek, Semerkant’a doğru yürür. Arap Valisi, Said ibni Haris, Türkleri durduramaz ve Semerkant’a çekilir. Ancak Türkler Semerkant’ı kuşatamazlar. Bu arada Said ibni Haris yerine 721 yılında Horasan’a Said ibni Harasi atanır. 722’de Hisam Halife olur, Said ibni Harasi’yi görevden alarak yerine Müslim ibni Said’i atar. Müslim ilk olarak Afşin’i haraca bağlar. Seyhun’u geçerek bütün ekinleri ve ağaçları yakarak ilerler. Bunun üzerine Turgis Hakanı Sulu, Müslim’in üzerine yürür. Sulu’nun üzerine geldiğini ögrenen Müslim geri çekilmeye başlar. Seyhun nehri yakınlarında, bir başka Türk birliği tarafından durdurulur. Bir yandan yukardan Sulu’nun birlikleri ilerlediği için acele eden Müslim, zayiat vermesine rağmen, Seyhun nehrini geçerek Semerkant’a çekilir. Bu yenilgi üzerine, Müslim görevden alınır, yerine Esed ibni Abdullah atanır. Esed ilk olarak Hoten şehrini ele geçirerek yağmalar. Ancak, Turgis Hakanının Müslim’i kovalamasından cesaret alan halk Araplara karşı ayaklanır. 726 yılında Turgis Hakanı Sulu kararlı bir şekilde Esed’in üzerine yürür. Huttal’da çarpışırlar. Esed, Sulu karşısında ağır bir mağlubiyet alır.. Bunun üzerine 727’de Esed’de görevden alınarak yerine Esres ibni Abdullah atanır.
Esres halk üzerinde baskı uygulayarak denetim kurabileceğini düşünürsede başarılı olamaz. Bir kısım halk Müslüman olduklarını söyleyerek vergi vermek istemezler ve Turgis’lerden yardım isterler. Turgis Hakanı Sulu 728 yılında Buhara’yı zapteder. Bu arada Esres’in yerine Cüneyt ibn Abdurrahman geçer. Araplar Semerkant’a çekilir. Hakan Sulu ve Kur-Sul idaresindeki Turgis kuvvetleri 729 yılında 58 gün süreyle Arapları Kemerce kalesinde kuşatma altında tutarlar. Açlıktan ölme noktasına gelen Araplar Kemerce’den çıkarak teslim olurlar, yapılan anlaşma gereğince teslim olanlar Debusia’ya gönderilirler. Daha sonra Hakan Sulu, Semerkant’ı kuşatır. Semerkant’ın işgal komutanı Savra ibni Hurr, Cüneyd ibni Abdurrahman’dan yardım ister. Cüneyd yardıma gelmeden Savra ve Hakan Sulu Semerkant yakınlarında savaşırlar. Araplar savaşı kaybeder, Semerkant’ın Arap Karargah komutanı Savra bu savaşta ölür. Halife Hisam, Kufe ve Basra’dan 20000 kişilik ek bir kuvveti Cüneyd ibni Abdurrahman’a gönderir. Hakan Sulu 732’de Buhara’yı terk ederek çekilir. 734’de Cüneyd ibni Abdurrahman ölür, yerine Asım ibni Abdullah geçer, bir yıl sonra onun da yerine Halid ibni Abdullah geçer..
NE ARAP DİNİNDENİM NEDE ARAP SEVERİM. ŞİMDİ ANLADINIZMI???
NOGAYTÜRK
YORUMLAR
SOYDAŞIM NÖKER HANIMEFENDİ...
Sizin bu anlamlı yazınız, be3nim yerime, İbrahim Özmen yorumlasın istedim.
Onun Ankara'da Kaleme aldığı n30 Ocak 2019 Tarihli Yazısını aynen paylaşıyorum.
Arap Hayranlarına, İslam geçinen paraya tapanlara, Memleketi Araplara satan Devşirmeler Kapak Olsun.
Yazınızın sonundaki "NE ARAP DİNİNDENİM NEDE ARAP SEVERİM. ŞİMDİ ANLADINIZMI???" ifadenize katılıyorum.
Ben Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği "BEN HAMD OLSUN, KULA KUL OLANLARIN DİN,NDEN DEĞİLİM .ALLAHHIN DİNİNDENİM" TANIMLAMASINA AYNEN KATILIYORUM.
KALDI Kİ BİZ TÜRKLER İSLAMİYET YOKKEN TENGİRİYE İNANIYORDUK. TENGİRİNİN TANIMI KURAN TANIMIYLA BİRE BİR ÖRTÜŞÜYOR.
VATAN VE MİLLET DÜŞMANLARININ SİYASAL İSLAMI ASLA DİN DEĞİL DİYE ŞAHİTLİK EDİYORUM.
Saygılarımla.
CÜRCAN KATLİAMI
TÜRK KANIYLA DÖNDÜRÜLEN DEĞİRMEN!
Türklerin İslamiyeti kabulü, 751 de Çinliler ile Araplar arasında yapılan Talas Savaşı sonrasında olmuştur, diye anlatılır. Okullarda ders olarak öyle öğretilir. O savaşta Çinlilere karşı Arapların yanında yer alan Türkler savaşı Arapların kazanmasını sağlamıştır.
"Bu temas ve kaynaşık olma durumu, Türklerin İslamiyetle tanışmasına vesile olmuştur. Zaten Tek Tanrı inancına sahip olan Türkler, İslamiyeti yadırgamamış hak din olduğuna ikna olup, kolayca kabullenmiştir. İslamiyetle şereflenmişlerdir." Şeklinde tarihi bir yalan ile sunulmaktadır...
Oysa 670-740 arasında geçen 70 yıllık süreç adeta karartma operasyonuna tabi tutulmaktadır. Çünkü kılıç zoru ile İslamiyeti kabul etmiş olmak, bizlerin zoruna gidiyor olmalı ki, tarihi gerçekler gizlenmektedir. O yıllar arasında Araplar defalarca Türk yurduna saldırılar düzenlemiş. Türk boyları arasında tesis edilemeyen birlik problemi nedeniyle Emeviler döneminde Horosan, Taşkent, Semerkand, Buhara Arapların eline geçmiştir. Emevilerin en parlak dönemleri Halife Abdülmelik ve Velid dönemleridir. Halife Süleyman Abdülmelik döneminde Türk yurdunda Arap üssü olarak seçilen Horosan'a Kuteybe vali olarak atanınca katliamlar başlamıştır. Kuteybe, Ceyhun nehrini geçerek Taşkent, Buhara, Semerkand şehirlerini de ele geçirmiştir. Yaptığı katliamlarla, kendisi ile savaşmamış olmasına rağmen, Türk boylarının gözünü korkutmak için on binlerce Türkü kılıçtan geçirerek katletmiştir. Bunlardan birisi Talkan katliamıdır.
Ben size yürekleri sızlatan ve bir müslümanın nasıl böyle bir yemin ederek Allah ı şahit tuttuğu, kanla değirmen döndürme vahşetini yaşattığı gerçeği anlatacağım. Cürcan katliamı hakkında bilgiler vereceğim.
Halife Süleyman bin Abdülmelik 716 yılında aralarına ganimet bölüşmekle ilgili anlaşmazğa düştüğü ve Türkleri katletmekte yeterli görmediği Kuteybe Bin Müslime'yi görevden alıp yerine Yezid bin Muhalleb adında başka bir zalimi Horasan'a vali olarak atamıştır.
Yeni Horasan Valisi Yezid bin Muhalleb, Türk katletmekte Kuteybe'den geri kalmamak için Türklerin kanını ırmak gibi akıtıp, değirmen döndüreceğine ve bu değirmenden buğday öğütüp ekmek yapacağına yemin etmiş ve bu soykırımı gerçekleştirmek için Cürcan'ı kuşatmıştır.
Tarihe Cürcan Katliamı olarak geçen bu olayda yedi aylık kuşatma sonunda Cürcan'a girmeyi başaran Yezid bin Muhalleb, eli silah tutan herkesi kılıçtan geçirtir, şehrin bütün gençleri esir alınır, şehir yağma ve yıkıma uğratılır, geçeceği yolun 4 fersahlık (24 km) kısmındaki ağaçlar, darağacı gibi kullanılarak, esir alınan Türk gençlerini astırır. 12 bin kişiyi de yemini için ayırır.
Bu 12 bin Türk genci, Cürcan yakınındaki Erderhiz vadisine sürülür. Vadiye gelince Yezid askerlerine: "Bunlardan intikamını almak isteyen alsın!" der. Bunun üzerine 12 bin silahsız Türk gencine saldıran Arap askerleri hepsini katleder.
Erderhiz vadisi, parçalanmış insan cesetleriyle dolmuş ve bu cesetlerden akan kanlar bütün vadiyi kızıla boyamıştır.
Daha sonra vadiden akan nehrin yönü cesetlere doğru değiştirilir.
Nehir suları 12 bin cesedin kanıyla karışarak kandan bir ırmağa dönüşmüş ve olayın geçtiği yerin ilerisindeki değirmene ulaşmıştır.
Yezid bin Muhalleb, işte bu kanlı değirmenin öğüttüğü buğdayın unundan pişirttiği ekmeklerden yiyerek yeminini(!) de yerine getirir.
Tarihi kaynaklar, 716 yılında cereyan eden Cürcan katliamında öldürülen Türklerin sayısının, 40 bin kişiden fazla olduğunu yazar.
Bu vahşet, nasıl es geçilir? Bu insanlık dramı neden hafızalarda diri tutulmaz? Bu katliamları yapan, insanlıktan nasibini almamış mahlukat nasıl müslüman olur?
NÖKER
Doğru bir yazı.
Evet Türkler kendileri tanışmamış ve isteyerek Müslüman olmamışlardır.
İyice suyunu çıkardılar bu dinin.
Halbuki Tanrı tekdir ve kitabı doğadır insanlardır. Müslümanlık adı altında hiç bir ülkede olmayanlar Türkiyede var. Hiç bir Müslüman ülkede göremezsiniz kandil kutlamalarını , teravihleri,mevlütleri.
Arabın Allahıyla bizim işimiz ne...
Tanrı. Got, Rab hepsi yaratan degilmi. Birde üstüne yalavaçları var
Söylenecek çok şey var ustam.
Esenlikler dilerim