- 303 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Hüseyin Nihal Atsız
Yakın tarihin en önemli simalarından aynı zamanda da bir öğretmen olan Hüseyin Nihal Atsız, 1905 İstanbul doğumludur. Babası bahriyeli Binbaşı Mehmet Nail Bey, annesi bir subay kızı Fatma Zehra Hanım’dır. İlk ve orta öğrenimini Kadıköy’de tamamladıktan sonra Askeri Tıbbiye ’ye yazılmıştır. Ancak Gençlik çağında içinde tutuşmaya başlayan Türkçülük ateşi, onun Askeri Tıbbiyeden atılmasına neden olmuştur. Askeri okuldan atıldıktan sonra Kabataş Erkek Lisesi’nde öğretmenlik yapmış, ardından bir vapurda çalışmaya başlamıştır. -kâtip Muavini olarak- 1 yıl kadar sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat bölümüne ve yatılı Yüksek Muallim Mektebi’ne kaydolmuştur. Bir süre sonra arkadaşı ile yazdığı ‘’Anadolu’da Türklere Ait Yer İsimleri’’ adlı makalesinin Türkiyat Mecmuasında yayınlanmasıyla hocası Mehmet Fuat Köprülü’nün dikkatini çekmiş ve Atsızı kendine yakınlaştırmıştır. Atsızın sınıf arkadaşları -Tahsin Banguoğlu, Orhan Şaik Gökyay, Pertev Naili Boratav, Nihat Sami Banarlı gibi dil ve edebiyat alanında tanınmış isimlerdendi. Ayrıca Atsız, Malatya Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliği, Edirne Lisesinde Edebiyat Öğretmenliği yapmıştır.
Atsız Hoca, romanlarında kullandığı üslup ile okuyucuyu adeta, anlatılan dünyanın içine taşımaktadır. Aynı zamanda eserlerinde aralara serpiştirdiği Eski Türkçe kelimelerle, tekrardan gençlik bilincinde bu kelimelerin yer etmesini sağlamakta, kelimeleri tekrar yaşatmaktadır. Dikkat çekmek istediği konu üzerinde okuyucu odağını toplamak için kelime seçimlerine çok dikkat etmiştir. Eserlerinde bahsi geçen Kürşad adlı karakterin Türk gençliğine ilham kaynağı olmasını arzular. Kürşad çerçevesinde gönlünde yatan, en buhranlı zamanlarda mücadeleden vazgeçmeyen gençliği işlemiştir. Örneğin; Bozkurtların Ölümü adlı romanında “at, çeri, kılıç, er” sözcükleri metnin hemen hemen her kesitinde anlatıcı tarafından kullanılmıştır. Bu kullanım sıklığı dönem içerisindeki Türklerin en önemli araçlarını okuyucuya taşınmaktadır. Ayrıca “Kılıcın keskin ama usun da keskin mi”, “Ne yapacağını bir çakın hızıyla kararlaştırdı ve haykırdı.”, “Onbaşı Buğra uçmağa varmıştır.” “Çuluk Kağan’ın inisi Bağatur Şad’ın buyruğu altında olan Yüzbaşı Alp onun ordusuna gidiyordu.” Gibi cümlelerinde “akıl” anlamına gelen “us”, “yıldırım” anlamına gelen “çakın”, “cennete gitmek” anlamına gelen “uçmağa varmak”, “küçük erkek kardeş” anlamına gelen “ini” kelimelerini cümle içerisinde kullanarak dönemin günlük konuşma biçimini yansıtmak istemiş ve bu kelimeleri tekrar okuyucuya sunarak bir bilinç oluşturmak istemektedir.
Basit ve net cümleler ile dolu olan bengütaşlardan etkilenmiş olan Atsız, bu sebeple düşünce ve duygularını net şekilde anlatmayı seçmiştir. Süslü cümleler arkasına saklanmak yerine duru bir ifadeyle ortaya koymuştur. Tabi bu net ve keskin dili sebebi ile sevenleri tarafından desteklenmekte olup, karşıt görüşlüleri tarafından da tam bir ‘’Yerli Hitler’’ olarak görülmektedir. Çünkü Atsızın farklı görüşlerde olanlar ile en ufak bir iletişim kurma isteği, onları dinleyip anlama vs. gibi düşünceleri yoktur. ‘’Karşıt görüş yoktur ya vatanseversin ya vatan haini!’’ Cümlesi nesiller boyu Atsız Hocanın öğrencileri tarafından dilden dile dolaştırılmıştır. Bu çerçevede Atsız ekolü ile yetişen nesil, karşı tarafı bir taraf olarak bile görmez, Tek düze ilerleyen aşırı sağcı bir yaklaşım haline gelmiştir. Bu durum üzerinde eminim ki Atsız hocanın bile belli bir süreden sonra etkisi kalmamış, kontrolünden çıkmıştır. Toplum içinde keskin kutuplaşmalara sebep olan bir durumun ateşleyicisi olmuştur.
Sol görüşü savunanlar için “o onun fikri” demek kesinlikle Atsız hocadan beklenen bir hareket değildir. Bir makalesinde Solcu görüşünü savunanlar için ‘’Hastalar’’ demektedir. Anlaşıldığı üzere dinlemek, anlamak gibi sağlıklı iletişimin temel tuğlaları maalesef Atsız duvarında yoktur. Atsız Hoca’nın tartışmalar yaşadığı Sabahattin Ali, Aziz Nesin’le çıkardığı Marko Paşa dergisinde yazdıkları yüzünden davalar ile uğraşmak zorunda kalmıştır. Yurt dışına kaçmak isterken kendisine rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle, 2 Nisan 1948 senesinde katledilmiştir. Bu hadiseden bahsetmemin nedeni henüz 48’li yıllarda sağ-sol dünya görüşleri için kan akmaya başlamış, bu durum 1960’lara 70’lere ve iletişim ortamının yok olduğu en şiddetli dönem olan 80’lere yansımıştır.
Şahsi kanaatimce; Nihal Atsız Türklük bilincini, Türk gençliğinde yeniden uyandırmak için hayatını bu yola adamıştır. Gençlik yıllarının verdiği ateşle, Irkçı bir kimliğe bürünen Atsız Hoca, yaşlandıkça durulmuş, derinleşmiştir. Türkçülüğü ırkçılık çerçevesinden çıkarıp, Gazi Hazretlerinin de dediği gibi ‘’Ne mutlu Türküm Diyene’’ cümlesinin derinliğine bağlamıştır. Zeki, sert, disiplinli bir yapıya sahip olan Atsız, atlıyı atından indirecek derecede keskin kalemiyle, İnanç ve ilkeleri doğrultusunda çizdiği yolda ödün vermeden yürümüştür. Bizlere bıraktığı en kıymetli hazine, mücadelesidir. Değerleri doğrultusunda ulusuna karşılıksız hizmet etmiş, dilini, kültürünü, tarihini her zaman en yüksek inançla savunmuştur. Biz gençlerin en kıymetli hazinesi olan İstiklal ve Cumhuriyetimizi savunmak istiyorsak, Atsız ve nicelerinin gösterdiği yolda yılmadan mücadele etmeliyiz. Bu mücadele dilimizi, kültürümüzü ve tarihimizi muhafaza etmektir. Dil, kültür ve tarih kolonları üstünde yükselen İstiklalimizi ancak onları savunmakla koruyabiliriz.
Enes ÇALIŞKAN - Adana 2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.