- 445 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ON İKİ YAŞ
ON İKİ YAŞ
Yusuf Yılmaz
Bin dokuz yüz altmışlı yıllar. Yoksulluk var. İlkokulu yeni bitirmişim. Okumaya bayılıyorum.
Öğretmen okulları sınavına girdim. Erzurum Ilıca Öğretmen okulunu kazanmışım. Kayıt için
Trabzon Numune Hastanesin de heyet raporu için gerekli işeri bitirip hemen Erzurum’a hareket ettim.
Raporu arkadan göndeririz dediler.
Okula vardım kayıt olacağım.
Müdür:
_Yavrum raporun yok seni kayıt yapamayız.
_ Alıp gelsem olur mu?
--Olur.
Tahta bavulumu rehin verdim on lira borç aldım. Yolda araba bekliyorum. Bir kamyon geldi. El ettim durdu. Şoför muavininde iki kişi var. “Beni de alır mısınız?”
--Atla arkaya
Deyince dünyalar benim oldu.
Yedi buçuk lirayı şoföre verdim. Bir lirasıyla Bayburt’ta yemek yedik. Sabah Hamsi köyde sabah kahvaltısına beni de davet ettiler. Bal yedik beni tutu. Yarı baygın vaziyette Trabzon’a geldim.
Raporu alıp moloza indim arabadayım. Cama birisi vurdu. Gözlerimi ovuşturdum, baktım babam.
Sarılıp ağlamaya başladım.
--Ben de raporu almaya geldim. Bir çocuk aldı dediler.
O gece Akrabamız olan Yağcı Hasan Osmanoğlu’nun evine misafir olduk.
Sabah Erzurum’a hareket ettim.
Okula kaydımı yaptırdım. Dünyaya yeni gelmiş gibiydim. Öyle ki merdivenlerden inerken ayaklarım bende değildi. Sevinçten uçuyordum.
Öğretmen olacaktım.