BAŞLIKSIZ
Hep yazmak istemişimdir ama nedense bir türlü bu cesareti kendimde göremedim.
Ya kalem ağır geldi elime, ya geçmişi anlatırken uygun kelimeleri, cümleleri bulmakta zorlandım.
Belkide tembilliğime , üşengeçliğime yenildim.
Olsun……
Bu günde böyle olsun, hep başkalarının yazdığını sen okuyacak değilsin ya , birazda sen yaz dedim. İyimi ettim kötümü ettim bilemedim ama orucunda verdiği etki ile bir şeyler karaladım hatıralarımdan. Nasıl olsa yiyemiyorum içemiyorum. Hiç değilse zaman geçer dedim ama harbiden zormuş yazmak onu anladım. Arefede başladığım yazımı, bayramda anca bitirdim çünkü.
Yazmak okumaya benzemiyor, konuşmaya benzemiyor çok farklı bir şey. Tarifi zor bir eylem yazmak.
Neyse 1991 Senesinde askerden yeni gelmiştim. Memlekette kahvehanede işsiz güçsüz otururken , babamın üçüncü büyük abisi Kayseri’den bize gelmişti.
Ne tuhaftır ki bu amcamı ben hayatımda ilk kez görüyordum desem yeri var. Çocukluğumun flu adamı. Babam ile nedenini bilmediğim bir küslüğü var olan bu amcama uzun büyük bahçemizin ortalarında, vişne ağacının altına annem yaz günü masa ve sandalye koymuş tandırımız da yufka ekmeğin arasında peynirli maydanozlu sıcacık tandır içlisi yapmıştı.
Sonuçta amcam yoldan gelen misafirdi her ne olursa olsun babamla küste olsalar annem ikramını yapmış, sofrasını sermişti. Yanına da buz gibi ayran ile amcamın içlisini yiyişi gözümün önüne geldi. Allah rahmet etsin hayatımı değiştiren koca yürekli güzel insan. Mekanın cennet olsun.
Çarşıdan gelip avluya girdim. Babama benziyordu ancak daha iri yapılıydı. Selam verdim eğildim elini öptüm. Annem Kadir amcan gelmiş dedi. Hoş geldin amca dedim. Seni görmesem de amcam olduğunu anladım dedim.
Güldü….
Amcam Rahmetli Devlet demir yollarından emekli olmuştu. Yıllarca Kırıkkale’de çalışmış sonrada Kayseri’de çalışarak emekliliğini tamamlamıştı.
Ancak emekli olduktan sonra yine demir yollarını yenileyen hatta Sivas , Kayseri, Kırıkkale ve Ankara hattının mobilizasyon ve yenileme işini yapan büyük bir firmada çalışmaya devam ediyordu...
Askerden gelmişsin öylemi evet amca dedim. Yeni geldim 5-6 ay oldu.
Peki ne yapacaksın. Sormak kolayda cevap vermek zor işte. Bilmem amca inan ne yapacağımı bende bilmiyorum. Sorgun 20 bin nüfuslu küçücük bir ilçe o zamanlar iş sahası yok, fabrika yok adamın olmazsa sahipsizsin.
Dahası devlet daireleri insanların babasının malı gibi adamı olana el altından dağıtılıyor. Belediyede kadrolar seçimlerde çalışanlara peşkeş çekiliyor. Klasik Türkiye gerçekleri işte. Her yerde durum böyleydi. Maalesef yıllar geçti bu ülkede pekte değişen bir şey olmadı. Hala da aynı sistem farklı gösterilir ama aynı düzen devam ettirilir. Tek fark Ahmet gitmiştir, Mehmet gelmiştir çarkın başına. Yoksa çark aynı çark. Sistem aynı sistem. Uzamaz, kısalmaz. Bu devran bu ülkede hep böyle döner.
Amcam birden bana döndü yeğen benle Kayseri’ye gelir misin dedi. Şaşırmıştım.O koca yürekli insan elindeki tandır içlisini yerken bir anda o sihirli cümleyi bana söyleyi vermişti...
Gelirim ama ya size yük olursam amca dedim. Çünkü cebimde bir otobüs param bile yoktu. Zaten babamın çocuklarına karşı hiç gülen tarafını da görmedim.Aslında altı kardeş hiç birimiz görmedik ama amcam gelir gelmez şefkatini ortaya koyuverdi.
Parayı dert etme sen gelir misin dedi. Gelirim amca dedim. Burda kahvehanelerde boş boş takılacağıma gelirim hiç değilse şansımı bir denerim dedim.
Hadi hazırlan dedi. Bu kadar çabuk mu?
Evet dercesine başını salladı. Hadi hazırlan o zaman. Annemde şaşırmıştı.
Öğleden sonra ben geri döneceğim Kayseri’ye. Akşam üzeri evde olmamız lazım. Daha babam gelmemişti ve ben kendi adıma hayatımın en önemli kararlarından birini veriyordum.
Anneme ben eve girip valizimi hazırlayım dedim. Alel acele üç,beş parça birşeyler aldım. Gözleri dolu dolu olmuştu annemin. En büyük oğlu , en büyük çocuğu bendim. Annemin tüm zorluklarında yanında ben vardım. Çok göz yaşını sildim, çok yarasına merhem olmaya çalıştım. Defalarca babamın öfkesinin önüne geçtim. Hatta bu ağır sözlerden bende nasiplendim fazlasıyla bende payıma düşeni aldım.
Baba kelimesi her defasında bunları bana sindirtti.
Babamın bazan sert hatta hakarete varan sözde Anadolu kazak erkeği tavrını annemle bereber defalarca bende yaşadım. Oysa şimdi bende annemi istemeye istemeye mecburen bırakıp gidiyordum.
Çantamı hazırladım balkona koydum. Düz ayaktı evin balkonu ve güneş tam cepheden balkona vuruyordu.
Hala yüzüme değen o sıcaklığı hatırlayabiliyorum….
Derken babam yoldan beliriverdi. Avluya girdi, abisini gördü dilinin ucuyla ‘’Hoş geldin’’ dedi.
Balkondaki çantaya baktı. Bu çanta neyin nesi.
Benim çantam dedim.
Hayırdır.
Gidiyorum işte.
Nasıl yani. Amcam götürüyor beni, onunla gideceğim dedim.
Gidemezsin.
Gideceğim dedim. Her ne olursa olsun amcamla Kayseri’ye gideceğim.
Sert bir bakış attı. Cebinden çıkardığı Samsun sigarasını yaktı….
Kibriti yere fırlattı , dumanını boşluğa savurdu.
Demek gideceksin.
Evet gideceğim.
İyi sen bilirsin.
Sağolsun amcam babamı hiç takmadı bile.
Hazırmısın dedi.
Hazırım.
Hadi gidelim o zaman al çantanı artık yolcu yolunda gerekir.
Sadece anneme sarıldım. Gözleri dolu doluydu.
Babama uzandım elini öpmek için.
Daha yol orda dedi elini vermedi.
Hiç bir şey demedim.
Amcam sadece babama hiç deyişmemişsin dedi. Aynı inatla aynı ekşi suratla böyle yaşa olur mu?
Hayret! Hiç ses vermedi.
Amcam, anneme gelin Allaha emanet ol sadece biz gidiyoruz artık, Allaha ısmarladık dedi ve
Sadece merak etme, oğlun bana emanettir dedi.
Kardeşlerime baktım hepsi küçüktüler.
Tek tek öptüm kardeşlerimi, sarıldılar, ağladılar.
Oysa asıl ağlayan bendim için için sessizce.
Bir çaresizlikten, bir belirsizliğe doğru yola çıkıyordum.
Meğer o yola çıkış tüm ailemin kaderini baştan aşağı deyiştirecek bir yolun başlangıcıymış.
Geride ağlayarak bıraktığım her bir kardeşimin geleceğine yazacağım bir gülüş hayatlarına bir dokunuş olacakmış.
Allah razı olsun amcam yattığın yer nur olsun.
Beni iki ay sonra memlekete gönderirken ilk maaşımı aldığımda yanımıza yengemide almış alış verişe çıkmıştık. Bana ilk maaşımla çok güzel bir takım elbise , üzerine bir gravat, ayağımada parlak bir iskarpin ayakkabı aldılar. Resmen kaybettiğim öz güvenimi geri ruhuma yüklediler. Bana değerli olduğumu hissettirdiler.
Bugün verdikleri mesajı çok daha iyi anlıyorum.
Eve geldiğimde annemin ben giderken ağlayan gözlerindeki gözyaşının yerini şimdi yüzündeki tebessüm almış ve mutlu olmuştu. Sonuçta hangi anne mutlu olmaz ki! Annemin elinde ben giderken bana verebileceği bir harçlık bile yoktu. Çok naçar kaldığını bilirim. Kimseye demez, diyemezdi annem.
Bu senmisin oğlum dedi. Başka gurbette oğlun varmı anne dedim. Bir daha sarıldı. Senin için her namazımda Allaha dua ettim ben dedi. Biliyorum anne dedim. Ettiğinden eminim.
Açmısın dedi. Elim dolu gelmiştim. Geçmiş gün özellikle muz aldığımı hatırlıyorum rahmetli manavdan.
Muz, sucuk ,et ve artık daha neler aldıysam. Eminim küçük kardeşlerime çikolata gofret falanda almışımdır. Çünkü hiç bir zaman onları çocuklarımdan farklı görmedim.
Kardeşlerimi öptüm. Öğretmen olan Kız kardeşimi özellikle öptüm, bağrıma bastım. Çünkü onun hayatında amcamın benim hayatımda olan rolünden çok daha fazla dokunuşum var.
O benim gururum.
Şöyle ki!
Rahmetli babam onu; kız kısmı okumaz diye orta okuldan sonra liseye göndermemişti. Kısacası çocuğun okul hayatını bitirmişti.
Kardeşimin çaresizliğini ise tesadüfen izne geldiğim bir zaman diliminde rica minnet giderdim.
Okul kıyafetlerini, kitaplarını aldım…
Yıllardır komşumuz olan komşumuzun oğlu lisede müdür yardımcısıydı. Ona gittim .
Mehmet hocam! Babam çocuğu okuldan almış, bende Kayseri’deydim haberim yoktu biraz geç kaldık ama bunu tekrar okula yazdırma şansımız var mı?
Vay anam vay!….. Ya yazmıyorsan bari bize bağırma be adam. Olmaz de bitsin…
En güvendiğim abim dediğim insansın üstelik komşumsun. Yediğimiz laflara bak. Burası hacı babanın tekkesimi, isteyen istediği gün gelebilir mi? Siz okulu ne sanıyorsunuz. Vesaire vesaire….
Tamam Mehmet hocam hata bizde kusura kalma büyük suç ettik dedim. Asın olsun bitsin.
Her yerde bir insan evladı olurmuş. Bir çakır gözlü adam geldi sorun ne dedi. Dedim abi ben gurbette çalışıyordum. Bu benim kız kardeşim meğer babam okuldan almış. Bende tesadüfen öğrendim Mehmet hocaya rica ettik tekrar okula yazlırmı diye. Hatta sorduk. Olay bu. Hay sormaz olaydım. Bir sürü laf yedik.
Sağolsun kimse artık. Bunamı bağırıyor. Evet buna bağırıyor.
Gel kardeşim. Şunları tamamla bana getir olur mu?
Sonrası işimiz tamam. Allah sendende doğurandanda razı olsun. İşte bu yav.
Ne demek ya. Devlet bile insanları eğitime çağırıyor biz eğitimciler insanları okuldan uzaklaştırıyoruz.
Adam adamdır her yerde. Bizde adamına denk geldik. Adam gibi adammış.
Kız kardeşim devamında üniversite sınavlararına girip öğretmenliği kazanmıştı tüm üniversite hayatının maddi yönden yüklenicisi oldum. Oda dört yıl sonra öğretmen oldu. O benim gururumdur.Ne kendi emeğini nede benim verdiğim mücadelemi ziyan etmedi.
Işin tuhafı ondan öncede benim bir küçüğüm olan erkek kardeşimin Harita kadastro bölümünü okurken maddi tüm desteklerini imkanlarım çerçevesinde ben sağlıyordum. Yüküm iyice artmıştı ve yazımın içine katmadığım birde evliliğim vardı. Yani bunları yaparkende üstelik ben evliydim. Iki üniversite öğrencisi geçimini sağlamam gereken bir eş ve birde yeni doğan oğlum. Allah bana yardım etsin.
Bugün dönüp geriye bakıyorumda, yıllarca Türkiye’nin en büyük Müteahhitlik şirketlerinde çalışan ben,
Amcamın iyi niyeti, annemin duaları ve kendi azmimle Kayseri Devlet demir yolları sinyalizsayon projesinde, Erzincan atık su ve arıtma tesisinde, Mersin Tarsus hidroelektrik şantiyesinde, İsuzu Kamyon fabrikası Gebze’de, Çorlu Coca cola şantiyesinde , Romanyada Ploieşti şehrinde Efes Projesinde , Atatürk Havalimanı ve İstanbul Yeni Havalimanı şantiyesi bünyesinde çalışarak kimseye minnet etmemeyi ve ekmeğimi nasıl kazanacağımı öğrendim. İşçisine sahip çıkan bu firmaların sahiplerine, idarecilerine ve emekçilerinede ayrıca teşekkür ediyorum.
Çalışma hayatımda her daim doğruluk ve dürüstlük ana ilkem oldu. Bir birinden kaliteli pek çok insan tanıdım. İnsani kalitesi yüksek insanların, başkalarının hayatına nasılda olumlu dokunuşlar yaptıklarını keşfettim ve insanlığın paha biçilemez bir değer olduğunu öğrendim.
Kısaltarak yazdığım ve ilk kez yayınlayacağım bu yazımın başlangıç olmasını ve devamının geleceğini düşünüyorum.
Herkese hayırlı bayramlar diliyorum.
YORUMLAR
UMUDA YAZI YAZMAK
Hiç umudunu kaybetmiş birisini gördün mü sen ?
Hedeflerinden saptıktan sonra yeniden bir düzen tutması için gerekli tüm gücünü kaybeden bacaklardan daha güçsüz bir boşluğun ta kendisidir bu tarif. Hedefsiz insanda bu vardır işte tamda bu tarif. Boşluğun ta kendisi.
Burda ne mürekkebin renginin anlamı kalır siyah olmuş , mavi olmuş , kırmızı olmuş nede kalemin kurşun yada tükenmez kalem olmasının. Her yol boşluğa çıkar. Yön yoktur.
sorgunlu tarafından 28.2.2024 03:46:23 zamanında düzenlenmiştir.