- 468 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
YILLARIN İÇİNDEN -4-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
YILLARIN İÇİNDEN
-4-
Nimet ve diğer arkadaşlarla genelde sahura kadar oturuyoruz. Ya ders çalışıyoruz veya sohbet ediyoruz dersler elverdiği müddetçe. Sahurda bir haslanmış yumurta ile dolaplarımızda reçel veya biber salçası ne bulursak ekmek arası yeyip niyetlenip öyle uyuyoruz. Masraflarımız biraz azalıyor. Öğle yemekleri devre dışı kalıyor ya o bize tasarruf oluyor. Nimete ben hiç özel durumlarımdan ailemden bahsetmesem de beni anlıyor. Hiç yalnız bırakmıyor beni. Gerçek arkadaşlığı, dostluğu onunla tadıyorum. Ne derslerde ne de yurtta beni hiç yalnız bırakmıyor. Yüzünün güzelliği fazlası ile ruhunda da var. Sahurda uyurken,bana böyle güzel günler yaşattığı için Yaradan’a şükrediyorum.
Bu bayram Kilis’e gidemiyeceğim. Yol uzak ve epey masraf olacak. Devletten aldığım kredi ve sipariş diktiğim kıyafetlerin parası ancak okul masraflarımı karşılıyor. Keşke Kilis’te öksüz ve yetim çocuklar için bir fon olsaydı. Eğitimlerine katkı veren dernekler olsaydı. Ne kadar güzel olurdu. Ama yok işte!
Olsun ben elimdekilerle idare ediyorum. Varsın çeşit çeşit giysilerim , ayakkabılarım olmasın. Manken olacak halim yok ya! Okul bitince huzura kavuşacağım. Hele bir öğretmen olayım atanayım. Hem annemi o sıkıntılardan kurtaracağım hem de kendimi.
Tam böyle düşünürken annem aklıma geliyor. Gözlerim doluyor. Çilekeş anam! "Yavrularım dağılmasın, el içine alnımızın akıyla çıkabilelim!" diye çırpınan anam.
Kurtaracağım anam ,mutlaka kurtaracağım seni bu sıkıntılardan.
Bayramı yurtta biraz buruk biraz hüzünlü geçirdik. Tatil kısa yollar uzun onun için gerek yoktu gitmeye desek de esas nedenimiz belliydi. Bir ben değildim. Benim gibi bir çok arkadaşım kalakalmıştık yurtta. Kendi kendimizi oyalıyorduk
Derslerimiz gitgide yoğunlaşmaya başlamıştı. Yurdun çalışma odasında Nimet ile çok geceler sabahlıyorduk. Acıkırsak,enerji toplamak için akşamdan aldığımız bir çeyrek ekmeği zuladan çıkarıp ya biber salçası veya reçel sürüp yiyorduk. Biz ayrılmaz ikiliydik. Başka arkadaşlarımızda vardı ama Nimet ile bir başka idi dostluğumuz.
Bazı günler odada eğlence olunca bende katılıyordum. Nuran,Tülay, Semiha ve ben odada dörtlü takılıyorduk.
Tülay kulağıma "ister misin yarın bizim doktorlar" çıkıp gelsin dedi. Yine utanmıştım. Ateş bastı birden beni.
" Nereden bizim doktorlar oluyor be Tülay? Âlemsin." dedim.
Konuyu değiştirmek için hemen oynayanların arasına katıldım. Bizim minik Tülay Denizli Buldan’dan idi. Oldukça açıkgöz ama temiz kalpli birisi idi.
O gece geç vakte kadar eğlendik. Sabah alt kata kantine kahvaltı için inerken dolaplarımızda yenecek ne varsa birlikte götürüyorduk. Fazla para harcamamak için evden getirdiğimiz reçel, zeytin, zahter,biber salçası kavanozlarını alıp kantine öyle iniyorduk. Sadece çay ile ekmeğe para veriyorduk. Zaten yurdun verdiği günlük cüzi bir yemek yardım kartı vardı. Onu akşam yemeklerine saklıyorduk. Zerrin Özer’in ve Zeki Müren’in şarkıları bütün kantini dolduruyordu. Müzik eşliğinde kahvaltımızı yapıyorduk ki tam o anda Tülay ’a anons geldi.
Tülay gamzelerini çıkaran bir gülüş ile bana göz kırpıp fırladı. Anlayamadım bir an. Sonra kafam dank etti. Bu kız dün gece şom ağızlık etmiş,onları anmıştı. " Eyvah ya onlar geldiyse" diye kendi kendime söyleniyor ürperiyordum.
Beş dakika geçti geçmedi. Tülay koşarak geldi.
"Haydi Tülay, ön bahçede biraz oturacağız. Arkadaşlar gelmiş" dedi.
Daha ben" kim , ne" demeye fırsat bulamadan kolumdan tuttu. Diğer arkadaşlara kahvaltılıkları odaya çıkarmalarını söyledik. Koluma girip beni çekiştirmeye başladı.
Gelenler, geçen ay hastanede bize eşlik eden GATA öğrencileri idi. Onlarda bizim gibi üçüncü sınıfta okuyorlardı.
Selamlaştık.
" Hastaneden çıktık. Halinizi hatırınızı sormadan gitmek istemedik" dediler. Ellerinde kese kağıdı içinde simit ve poğaça almışlardı." On dakika birlikte oturup yiyelim mi burada" dediler.
Biz kahvaltı yaptığımızı söyledik ama yine de ön bahçe duvarına oturup biraz sohbet ettik. Derslerden, okulumuzdan bahsettik.
Memetali eve gitmek için acele ettiğini annesinin rahatsız olduğunu söyledi. Annesinin beyninde büyümekte olan bir tümör var imiş. Evde bir kız çocuğu olmadığı için babaları ile birlikte dört erkek herşeye yardımcı olmaya çalışıyorlarmış.
Memetali’nin annesi hakkındaki konuşmaları beni epeyce üzmüştü. ’’Elimizden gelen bir şey olursa yardım edelim’’ dedim.
Memetali ’’şimdilik sorun yok idare ediyoruz. ’’Ama bir daha ki hafta,isterseniz grup olarak bize gidelim, ailem ile sizleri tanıştırmak isterim’’ dedi. ’’dördümüz birlikte evlerine gidebileceğimizi’’ söyledi. Gelebilecek başka arkadaşınız varsa getirin annem de çok mutlu olur dedi.
’’Olur ’’diye kararlaştırdık. Mehmetali ’nin hüznünün sebebini az çok anlamıştık. Annesine destek olabilir miydik bilmiyordum ama gidip görmek istiyordum. Onlar yoluna biz de yurdumuza döndük.
Haftasonu geldiğinde kararlaştırdığımız saatte bu kez Nuran ’da dahil olarak üç kız onlarla birlikte Memetali’lerin Etlik’teki evlerine gittik. Aslında Nimet’i de götürmek istiyordum ancak onun önceden kararlaştırılmış başka bir plânı olunca bir şey diyemedim.
Tek katlı geniş bahçeli bir evdi. Bahçelerinde yirmi otuz kadar elma ağacı vardı. Golden elmalar, kırmızı elmalar... İnanamıyordum bu nasıl bir güzellik böyle!
Kilis’te hiç böyle büyük bahçesi olan ev yoktu.
Havuşlarımız vardı. İçinde üzüm asması ve olursa en fazla bir nar ile bir ayva ağacı olurdu. Ama bu bahçeye hayran kalmıştım.
Bizi kapıda Memetali’nin babası ile annesi karşıladı.
Babası Halil Ibrahim amca Isparta Yalvaç’tan idi. ODTÜ’de tekniker olarak çalışıyormuş. Annesi, Melek teyze bembeyaz bir tülbent örtünmüş gülen gözlerle bizi karşıladı. Tertemiz düzenli bir ev. İçi huzur kokuyordu.
Yemek masasına kahvaltılıkları hazırlamışlar bizleri bekliyorlardı. Memetali ’nin bir küçüğü Dağhan ODTÜ de eğitim alıyordu. Onun küçüğü Gökhan ise önümüzdeki yıl Edebiyat Fakültesine giriş yapacaktı.
Aslında Melek teyze görünüş olarak çok sağlıklı görünüyordu. Birlikte kahvaltı masasına oturup hem sohbet ettik hem kahvaltımızı yaptık.
Sedat ’ta bizimle birlikte sohbete katılıyordu.
Güzel bir aile ile tanışmanın mutluluğunu yaşıyorduk.
Kahvaltı masasını hep birlikte topladık. Herkes odaya döndü. Ama ben Melek teyzeye yardım etmek için mutfakta kaldım ve bulaşıkları yıkadım. O arada Melek teyze bana’’ aslında yüküm çok ağır kızım. Çocuklarım üzülmesin diye belli etmiyorum. Beynimin içinde bir şey var beni yeyip bitiriyor. Keşke annemler bana yakın olsa veya bir kızım olsaydı’’dedi. Üzüldüm o da yalnızlık çekiyordu. Demek ki kız çocukları daha farklı oluyordu. Bunu ancak çocuklarım olduğunda anlayabilecektim.
O mis kokulu elmalardan da ikram ettiler. Bizlerle epeyce sohbet ettiler. Melek teyzem çok mutlu olmuştu. Biz ayrılırken ’’ her hafta sonu gelin kızlar ne olur bana arkadaşlık edersiniz’’ dedi.
Vedalaştık ayrıldık.
Ondan sonra bizler sınav yoğunluğu ile bir daha görüşmedik. Ta ki bir gün Sedat yalnız başına gelip bizi anons ettirinceye kadar. O gün diğer Tülay yurtta yoktu. İlk kez onun başka bir erkek arkadaşı olduğunu odadaki diğer arkadaşlardan öğrenmiştim. Mecburen bahçeye yalnız çıktım. Sedat’a
’’Neden yalnız geldiğini ve Memetali’yi merak edip sorduğumda ’’ bu aralar doğrudan eve gidiyor’’ dedi. Günlerden cumartesi idi. Sedat gidince ben Melek teyzeyi merak etmeye başladım. Etlik otobüsüne binip doğruca evlerine gittiğimde gördüğüm manzara beni dehşete düşürmüştü. Melek teyzenin annesi ile babası da Yalvaç’tan çıkıp gelmişlerdi.
Melek teyzem yerlerde çırpınarak kasılmalar ile yatıyor, ağzından köpükler çıkıyordu. Kimi nefes almasını sağlamak için tülbentini ve elbisesinin yakasını açmaya, kimisi ağzına kaşık sokup dilinin boğazını tıkamasını engellemeye çalışıyordu.
Öyle büyük bir şok ile karşılaşınca ne yapacağımı bilmez halde etraflarinda dönüp yardım etmeye çalışıyordum.
Memetali can kardeşimin gözlerinde o gün gördüğüm hüzün beni çok etkilemişti.
KARDELEN(Ayrıkotu)
30.04.2022
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Yılların içinden 4'ü film izler gibi okudum!
Başlangıçta " Nimete ben hiç özel durumlarımdan ailemden bahsetmesem de beni anlıyor. Hiç yalnız bırakmıyor beni. Gerçek arkadaşlığı, dostluğu onunla tadıyorum. " kopyalayıp İşte gerçek İnsanlık bu diyecektim...
Sonra okuduklarım bana "Hayat kimine kelek, kimine kavun yedirir "Atasözü hatırlattı.
Yalvaç 4. Kuşaktan memleketim. Afyonkarahisar İlim. Olunca işin rengi, yazara karşı duygularımı daha çok etkiledi.
Anı Hayatın içinden, aktarım usta bir yazar kaleminden. Yürekten Kutluyorum.
Saygılarımla.
AYRIKOTU
Bir yaşam...
Bir insan...
Bir dünya...
Suların berrak olduğu,
Yıldızların pırıl pırıl olduğu
Azla çok mutlu olunabilindigi vakit
Çok saygımla.
AYRIKOTU
Teşekkür ederim. Selâmlar saygılar iletiyorum
Genelde okuduğum metinde hanig bölüm beni etkilediyse ya da beğenimi kazandıysa o bölüme dair duygu ve düşüncelerimi bırakıyorum sayfaya. Bu akşam bitişi okurken o kareyi gözlerimin önüne getirip, canlandırmaya çalıştım. Ürperdi içim. Üzüldüm.
Sevgilerimi gönderiyorum.
İsabella tarafından 30.4.2022 22:20:59 zamanında düzenlenmiştir.