- 319 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KARANLIK BİR GECE
Saat on sularında eve geldiğinde çok bitkindi. Dolapta bulduğu bir kaç atıştırmalık yedikten sonra televizyon izlerken sızdı. Gece yarısı karanlığı yaran telefon sesiyle irkildi ve uykulu bir şekilde alo dedi. Telefonun karşı tarafında eski eşi Sevda vardı. Can çok hasta gelebilir misin dedi...
Can yaklaşık 3 aydır amansız bir hastalığa düşmüştü. Kişisel sorunlarından dolayı çocuğunu göremeyen Serdar bu haber karşısında sinirlendi, titrek sesiyle bu saatte neden arıyorsun diye çıkışınca; eşi çocuğun yoğun bakımda olduğunu söyledi... Bu haber sonrası beyninden vurulmuşa dönen Ahmet hemen yola çıkmak istedi. Yaklaşık 800 kmlik yol onu bekliyordu... Kendinde bu enerjiyi bulamayan Ahmet hemen alternatif uçak ve otobüs biletlerine baktı. Uçak bileti en erken 3 gün sonra otobüs ise tam 15 saat sonra hareket edecekti. Bu halde bekleyemeyeeğini düşünen Ahmet hemen yola çıktı. Birkaç elbise ve Can için aldığı hediyeyi araca yükledikten sonra yola koyuldu.
Yorgun bir günün ardından gece yarısı yola çıkmak biraz tehlikeliydi. Yolda her iki üç saatte mola verip çay ve kahve içiyordu. Ara ara ağlıyor ’Dayan oğlum yetişeceğim’ diyordu. Vicdanı sızlıyordu en son 3 ay önce görüştüğü oğlunu çok özlemişti. Şimdi hem özlem hem hüzün vardı yorgun yüreğinde. Ara ara gözleri doluyordu uzun yol türkülerini dinlerken. Ahmet tam bir türkü hastasıydı. Eşiyle evlenirken Sevda bunu çok garipsemişti. Düğünlerinde dans müziği için seçtiği türkü hala akıllardaydı. Güzelliğin beş para etmez bu bendeki sevda olmasa diyordu ozan. Sevda adının geçmesi belki bir supriz olsa da Sevda’nın pek hoşuna gitmemişti bu anı. Yaklaşık 6 saat sonra Sevda tekrar aradı Ahmet’i; yolda olduğunu öğrenene Sevda dikkatli gelmesini önerdi. Sevda hep temkinli olmuştur severken bile temkinliydi Ahmet’i. Hayat koşulları ve anlaşmazlıklar en sonunda birlikteliğe son verirken Sevda öğretmen olarak memleketi Amasya’ ya Can ile birlikte dönmeye karar vermişti. Kendi düzenlerine daha henüz kurabilmişken Can 7 yaşındaydı ve amansız bir hastalığa 2 ay önce yakalanmıştı. Lösemiydi hastalığı... Doktorlar kemoterapi uyguluyor ve yorgun bedeni enfeksiyonlara maruz kalınca çaresizce yıkılıyordu. Babasına söylemediler bu hastalığı Sevda hastalığı yendikten sonra söyleyeceğiz diye geçiştirmişti hep o aşırı temkinli hayatından ödün vermeden.
Akrep ve yelkovan amansızca yarışıyordu tam 8 saat olmuştu Ahmet’ in yolculuğu. Göz kapakları itaat etmekte zorlanıyor Ahmet mücadeleye devam diyordu radyoda Sen küçüksün ölemezsin dizelerini dinlerken...Oğlum dedi ve yorgun gözlerini göz kapakları kapatırken. Bu uyku aslında uzun bir uykunun başlangıcıydı. Yaklaşık 300 metre ilerideki tıra arkadan çarpan Ahmet ağır yaralandı ve bariyerlere çarpan araç anca durabildi. kanlar içinde yatan Ahmet için sağlık ekipleri beklendi ve kontrollü bir şekilde hastaneye götürüldü. Artık kanayan yüreğine iç organları da eşlik ediyordu. Bembeyazdı yüzü damarlarında kan miktarı azalıyordu. Acile getirildiğinde doktorlar hemen kan hazırlığında bulunup ameliyat hazırlığına başlamışlardı. Hava sıcaktan biraz soğuktu Sevda çay ve sigara için kantine inmişti. Acildeki telaşı görünce ne oldu diye sordu. Kantinde çalışan kadın trafik kazasıymış Allah yardım etsin yakınlarına derken Sevda; Amin dercesine kafasını salladı. Bir iki saat sonra tekrar Ahmet’i aradı, o sırada Ahmet şifayı bekliyordu doktorlar aracılığıyla. Başına bir şey mi geldi acaba diye düşünürken gazetelere göz gezdirdi. Amasya haber gazetesinde feci kaza başlıklı haberi okurken zaman bir süreliğine durdu. Kalbi atıyor muydu bilmem ama nefes alamadığına herkes şahit oldu. Ahmet diye bağırırken acile koştu dünkü kazada yaralının adını sordu. Duydukları ikinci şoku yaşatırken oraya yığılan Sevda’yı hasta bakıcılar sedyeye aldı. Sevda hanım diye bağırıyordu doktor...
Sevda kendine geldiğinde ilk sorusu Ahmet nasıl oldu. Doktor Cengiz bir baba şefkatiyle Ahmet şu an yoğun bakımda gereken tüm müdahaleler yapıldı. Hemşireler durumdan haberdar ettikleri için Cengiz hem bir baba gibi yaklaşıyor hem de bir doktor edasıyla yardım ediyordu. Kendine geldikten sonra Sevda yoğun bakımın yolunu tuttu. Dermansız ayakları adım atmakta zorlanırken göz pınarları gürül gürüldü. Nefes almakta zorlanan Sevda Allah’ım dedi. Bana dayanma gücü ver. Vicdanı sızlarken ağlıyor, ağladıkça tükeniyordu. Zile bastı hasta bakıcı saat ikide gel dedi... Saat henüz on sularıydı. Lütfen bir kez göreyim dedi ama nafile. O sırada vizitten çıkan Dr. Ceyda hangi hasta diye sordu... Aaahmet Cemmill dedi. Dr. Ceyda hastanın durumunun ağrılığını biliyordu, durdu biraz şefkat biraz acıma biraz ümitsizlik harmanıyla yardımcı olun görsün dedi. Buna bozulan hasta bakıcı; ’ Ama hocam...’ derken Dr.Ceyda sinirlendi. Burada tüm yetki bana ait dedi. Kararları ben veririm uzatma derken koridor otoriteden titriyordu. Sevda Ahmet’ in yanına geldiğinde türlü cihazlar ve serumlar kalbinin atması için yardımcı oluyor akciğerlerini bir makine idare ediyordu. Elini tuttu buz gibiydi, öpmek istedi kokladı ama öpemedi... Geçmiş yılların pişmanlığı müsaade etmedi, ağladı ağladı nefes almadan... Yoğun bakımda çıktığında sanki ömründen beş yıl geçmişti. Daha sonra Can’ ın yanına gitti doktorlardan bilgi aldı. Dua etti ağlayarak, kimsesiz bir insan gibi sığındı Yaradan’a. Sevda 2 yıl önce anne ve basını kaybetmiş koskoca dünyada kimsesiz kalmıştı. Amca, teyze ve dayıları ile irtibatı olmayan Sevda yapayalnız kalmıştı Can ile beraber.
Yaklaşık bir hafta yoğun bakımlar arasında gidip gelmişti Sevda. Doktorlar çok umutlu konuşmuyordu Ahmet için. Sevda Can’ ait bir kıyafeti Ahmet’e, Ahmet’ e ait bir kıyafeti de Can’ a vermek istiyordu. Aslında yapmak istediği birbirlerinin kokusunu hissetmelerini sağlamaktı. Doktorlar çok sıcak bakmasa da kabul ettiler. Ahmet’e gelen Can’ ın atletiydi burnuna yaklaşan atlet kokusundan sonra gülümsedi Ahmet özlem duygusuyla ve eline tutturdu atleti, Sevda çok heyecanlandı bu gülümsemeden. Nereden bilebilirdi son vedanın bu gülümse olduğunu. Şapkasını Can’ a getirdi Sevda. Canın değerleri düzelmeye başladı şapkadan sonra. Ertesi gün veda geldi Ahmet’ ten. Son kez görebilmek için içeriye giren Sevda gülen yüzüne son kez baktı. Affet beni dercesine pişmandı yaptıklarından ve yapamadıklarından ve son buseyi yanağına kondurdu sıcaktı yüzü,,, Gülen gözleri ısıtmıştı yüzünü tüm vücuduna inat. Elindeydi hala Ahmet’in atleti hiç bırakmamıştı.
Cenazeden 1 hafta sonra Can uyandı doktorlar bu mucize dönüşe inanamıyordu. Bir hafta klinikte yattıktan sonra taburcu olacaktı. Can annesinin ara ara ağlamalarını görüyordu. Neden ağlıyorsun sorusuna cevap değişmiyordu sevinçten... Eve vardıklarında babasını sordu Can; ’ Ne zaman gelecek babam dedi?’ Anne durakladı ve metanetli bir edayla baban şimdi çok uzaklarda yakında gelecek dedi yaş dolan gözlerini kaçırarak...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.