ÖYLE BİR RUH HALİ İŞTE...
Bazen hiçbir şey yapmak gelmez içinizden...Elinizi, kolunuzu kaldırmaya bile derman bulamazsınız...Bunu fırsat bilip, hüzün gelir oturur yüreğinizin bir köşesine...Hele de şımartırsanız, köşeyi bırakın tüm yüreğinizi kaplar...
En şen şakrak şarkılar abestir, ağlatır sizi böyle durumlarda...İki satır okumaya kalksanız, gülmece öyküleri bile, hicranlı aşk hikayesine dönüşür...Öyle bir ruh hâli işte!...
Dolup dolup boşalmanın şekli Kemalettin Tuğcu hikayeleriyle büyümüş bir nesilde böyle oluyor nedense...
Ağlamak güzeldir...Tamam da...Gülmek de güzeldir...Ne hikmettir bilinmez, biz gülmeyi ağlamakla eş tutarız...
Eğlenmek için gittiğimiz bir filmde ne kadar çok mendil ıslatırsak, o kadar çok mutlu oluruz...Gözyaşlarıyla karşılanır uzaklardan gelenler...Anılara dalıp gittiğimizde, anlatmaktan en keyif aldıklarımız içinde hafiften bir sızı barındıranlardır...
Sözün özü, hüznü seviyoruz...Ahmet Haşim’in deyişiyle: “Melâli anlamayan nesle âşina değiliz”...
Bu yüzden değil mi yaprakta hep sonbaharı arayışımız... Giyimde kuşamda siyaha, griye, laciverde bürünmemiz?..
Hüzün başrolde olunca, başka renklere kapanıyor dünyamız... Acıdan keyif aldıkça, acıtmayı öğreniyoruz...Sevgi sözcükleri yerine, en bıçak gibi olanlarını bulup çıkartıyor dilimiz... Duygusal kimliğimizi açığa çıkarmamak adına en kaba, en sert davranışları benimsiyor bedenimiz...
Böylesi bir ruh hali sağlıklı mı peki?..Akılcı bir yaklaşımda bu sorunun cevabı: “Hayır” şüphesiz...Ama görünen o ki gizliden gizliye “Evet”i benimsiyoruz.
Değişmenin yolu yok mu?..Var elbette!..Başka bir boyuta geçmek... Duygusal anlamda ne tamamen zirvelerde dolaşmak, ne de tamamen yerlerde sürünmek...Bir orta yolu bulabilmek...Yol arkadaşlarımız mı?... Sanat, edebiyat, müzik, spor, kitap ve çalışmak, çalışmak, çalışmak...
YORUMLAR
Gülmeyi ağlamakla eş tutan biz değiliz bence... Gülerken gözlerin yaşarması biyolojik bir olaydır... Elimizde değildir... Ve bizim gülmeyle eş tutmamızdan da değildir...
Ama çok güldükten sonra ağlayacağımızı düşünmek başta yazdığınızı destekliyor... Çok ağlayınca güleceğimizi düşünmüyoruz ne hikmetse...
Acıdan haz duyarak olgunlaşmak maharet ister elbette. Ama biz bu hazzı bencilliğe dönüştürürsek yanlış burada başlar... Eline kıymık batan, dünyası yıkılmış gibi davranıp,hep ilgi beklerse elbet bencilleşir ve zamanla kendini haklı görüp, haketmediği sürekli ilgiyi alamayınca da bencilleşir ve nefretle dolar...
Orta yol konusunda kesinlikle haklısınız... Ve son cümleniz... Doğru çözüm yolu:)...
Teşekkürler...