- 442 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Düş Ölüsü Kalbim
youtu.be/Wn6rqloKOPU
Kalbim/iz kırılınca, çoğu şeye olan inancımız da yok oluyor.
Sevmek /sevilmek varken sürükleniyoruz yalnızlığın buz tutmuş bedenine.
Güven sadece kelime olarak yer edinmiş hayatımızda, hissi çıplak,
soyulmuş mis gibi kokan teni leşliğin içinde .
Kime yüreğimizi uzatsak, koca bir hiçlik ve kara bir leke kaplıyor benliğimizi.
Yalan rüzgarları esiyor savuruyor bizi ordan oraya.
Gerçekliğin acı yüzü tokat gibi çarpınca suratımıza,
felç ediyor adeta.
Duyguların ayağı kırılıyor, oturup kalıyor gerçekliğini beklediği yerde.
Adım atamaz oluyoruz,
dostluğa /sevgiliye.
İki kelime sevip /üç kelimede süslü cümlelerle sıyrılıp gidiyorlar hayatımızdan.
Yarım kalmış bir şiir , tamamlanacak cümleler ararken kendine ,
Kalbimizde bizi tamamlayacak olan diğer yarımızı arıyor, yarımlığın gölgesinde asılı kalan bir çığlığın içinde.
Suskunluğumuza gömüyoruz hayallerimizi.
Benle başlayan cümleler yerini, öksüz cümlelere bırakıyor.
Ne zaman konuşmak istesek,
Derdimizi anlatmaya çalışsak,
Keşkeler in kanadı kırık cümlelerinde
lal oluyor dilin.
Sonrası koca bir hiçlik.
Yürek ağrısı.
’Sevgi’
obje haline gelmişken,
sevgisizliğin uçurumun dan atlarken buluyorsun kendini.
Ölmüyorsun belki ama,
Ruhun çürüyor
uçurumun ıssız yamaçlarında.
Sesi kısılıyor yalnızlığın.
Bağırsan kim duyarki seni?
Hiçlik.
Emeklerin kanayınca anlıyorsun
’Seni senden başkası sevmeyecek’
Kapat kalbinin perdesini.
Önceliği sen olmayan insanlar için heba etme pencere önü bekleyişlerini.
’Düş Ölüsü Kalbim’
Sevgim acıyor.
... Duyuyor musun?
Zira ölüler duymaz değil mi.?
Fatma Berber
YORUMLAR
Öncelikle sizdeki böylesi duygu fırtınasında kaybolmaması imkansız gibidir insanın.
Önceki ayrılık mektubunun ardından bu kez de duygularımızı yarım kalmış ,sevmiş fakat sevilmemiş bir sevgilinin yaşadıklarına dair amansız bir yolculuğa çıkardınız ki tarifi yine imkansız.
Sevilmemenin acısını hayat boyudur yaşayan binlerce milyonlarca insandan birisi olarak siz yoksunuz da sanki bizim yaşadıklarımızı duygular serpiştirerek anlatmışsın yine şair.
Bilirim bu yazının yarattığı hissinin aczini. Sevgisi uğruna onca şeyi gözü alıp da terk edilmenin yaşattığı nefes alamama hissini.
Zaten bunca yaşanmışlıklar mıdır insanı böylesi yazılaradır sürükleyen.
Öyle bir zaman olurda duygularımız karışır da bir an hayatın kaynağındaki umarsız sevgi pınarlarından akan ulvi aşkın sularından yudumlamak isteriz.
Fakat ne vakit niyetlensek içimizdeki sevgi ışıltıları sönükleşir içtiğimiz her aşkın yudumu bizleri kör eder, Sonrasında buz kesmiş ölü bedenimizle yeniden koyuluruz yeni fırtınalara ne zaman nasıl yaşamın biteceğini bilmeden sürüklenir gideriz bir kıyıdan diğer kıyıya.
Sonrasında umarsız terk-i diyar hislerimizle yalnızlığın ardında ölüp gideriz sanki hiç de yaşamamışçasına.
Ne zormuş sevmek ki şu karanlık kötülüklerle kaplı dünyada.
Bir gün yıpranmış hasta yorgun bedenimizle ölüme yakın bir vakitte ufacık bir odada, gözlerimizse yaşlar içerisinde hep o sevgilinin geleceğini umduğumuz kapıdadır.
Ama hiç de gelmeyeceğini biliriz terk edip giden o eski sevgilinin.
Yine hayatımın son dönemlerimde dahası hayatımdaki hangi yaşanmış duygu varsa dile getirdin şair.
Ne kadar teşekkür etsem azdır.
Duygular ,yaşanmışlıklar ortaktır.
Hayatta hep yazının aksine sevilmeniz dileğiyle.
Esenlikler dilerim...
Fatma Yiğit Berber
Zaten yazılması gereken herşeyi yazmışsınız.
Sadece şunu söyleyebilirim.
Hani anneler çocuklarını eğlendirmek için parka götürürler.
Ben de yaralarıma nefes aldırmak için yazıyorum harfler arasında gezmeye çıkartıyorum hepsi bu.
Gezerken hangi cümleler dökülürse yaranın üstünden bazen şiir bazen de yazı olarak sunuyorum bu sitede.
İyikide yazmak duygusu var.
Daima şiirle.
Selam ve Saygılarımla.
Onure ettiniz beni Yılmaz bey.