- 193 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAZANAN VE KAYBEDENLER
KAZANAN VE KAYBEDENLER!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’nın Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, gün içinde yüzde 10’u aşkın değer kazanan döviz kuru 20 Aralık akşamı itibarıyla yüzde 30’dan fazla değer kaybetti. Dolar 18.00 seviyesini de aştı. Daha sonra 11 seviyesinin altına kadar düştü. 20,80 seviyesindeki Euro ise 16’in altına indi.
Herhangi bir ülkenin para birimi yaşanan kriz nedenlerden dolayı ani değer kaybı yaşanması durumuna "kur krizi" deniliyor.
Kur krizinin en sert düşme etkisi, enflasyondaki yüksek tırmanışla kendini gösteri.
Bu durum özellikle gelişmekte olan veya geri bıraktırılmış ülkelerde sıkça rastlanan bir durumdur. Toplumun bir kesimi kur veya faiz yükselirken kazanır, diğer bir kesimi de kur veya faiz düşerken kazanır.
Böyle olunca , kur yüksekken gelip kur düşünce giden sıcak para yöneticileri kazançlı çıkıyor. Her iki durumda da özellikle yurt dışından gelen sermaye sahipleri yüksek kazançlar elde ediyor. Durum böyle olunca kazanan ve kaybedenler ortaya çıkıyor.
Kur yükselirken kazananlar ;
a - Döviz mevduat olanlar b - İhracatçılar c - Turizm geliri olan turizm işletmecileri
Kur yükselirken kaybedenler ise ;
a - Döviz borcu olanlar b - İthalatçılar c - Sıcak para getirenler
Kur düşerken kazananlar ;
a - İhracatçılar b- Döviz borcu olanlar c - Sıcak para getirenler.
Kur düşerken kaybedenler; Sadece döviz mevduatı olan yerli tasarruf sahipleri
Faiz yükselirken kazananlar ;
a - TL mevduatı olanlar b- Sıcak bara getirenler c - bankalar
Faiz yükselirken kaybedenler ; a - TL borcu olanlar b - Yatırımcılar c - Bankalar
Faiz düşerken kazananlar ; a TL borcu olanlar b - Yatırımcılar c - Bankalar
Faiz düşerken kaybedenler ; Mevduatı olanlar
Kur fazla değişmezken ; Bu durumda kurdan dolayı kazanan. kaybedeni olmaz
’’Ekonomi için ideal durum, kur ve faizin fazla oynamamasıdır. Her ikisinin de yükselişi ayrı düşüşü ayrı sorun yaratır. Bu oynaklığı gidermenin tek yolu ekonominin risklerini düşürmekten geçer. Riskler düşerse kurun oynaklığı azalır, o zaman enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi de azalır ve dolayısıyla enflasyon düşer. Enflasyon düşünce de faiz de düşer. Türkiye’nin bunu başardığı en yakın örnek 2001 krizi sonrasında başlayan ve 2009 yılına kadar süren dönemdir. O dönemde Türkiye riskleri düşürmeye girişmiş ve o etkiyle enflasyon ve faizler düşmüş, kurlar da durağan bir görünüme girmişti.
Demek ki Türkiye bir dönem riskleri düşürerek yakaladığı bu başarıyı aynı yöntemle yakalayabilir. Çözüm yolu: Riskleri düşürmektir.’’
Bir durumda ;
1 - Önümüzdeki dönem yapılacak zamların Hazine’den karşılanacağını da unutmamak gerekir
2 - Dar ve sabit gelirli işçi , emekli, memur ve küçük esnaf zaten uzun süredir yaşanan pandemi ve yüksek enflasyon nedeniyle büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu unutulmamalı.
3 - Günümüzde temel ihtiyaç sayılan akaryakıt, doğalgaz ve elektriğe gelen ve ilerde gelecek ek zamları eklenince bu zamlar “iğneden ipliğe” tüm mallarda fiyatları artıracağı akıllarda tutulmalı.
4 - Ufak birikim olan küçük yatırımcı, elinde avucundaki birikimini değerlendirmek amacıyla, yüksek fiyattan döviz alımı yapanlar, doların 18’den 11’e inmesi büyük kayıplara neden olduğu düşünülmeli.
5 - Tüm bunların ışığında kısaca şu söylenebilir; İktidarın yanlış kur ve ’’örtülü faiz’’ politikası toplumun tüm kesimlerini vuracak, dar ve sabit gelirliyi daha da fakirleştirecek.
Bu belirlemelerden sonra, çözümün nerede? sorusunun yanıtını bulmak gerekir..Bunun yanıtı gayet açık: Sorunun kaynağı olanlar, çözümün konusunda çözümün parçası olmaları düşünülemez. O zaman çözüm; Çözümü çözümsüz hale getirenden başlamak gerekir...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.