- 310 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
H A İ N L İ K
116- HAİNLİK
Taşeli Toros Dağlarında eğleşen Rum ve Ermenilerin, Larende ve Ereğli’ye baskın yapması, Selçukluların Akdeniz‘le bağlantısını kesecek şekilde batıya doğru yayıl maya başlamasından Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Ala’eddin Keyku bat, muzdarip, şikayetçidir. Sultan bu durumu önlemek için 1216 yılında Ermeniler üzerine sefere çıkar. Düşman ları Toros dağlarının güney yüzüne kovalarsa da sorun aynı şekilde devam eder. Köklü bir çözüm bulamadığı için tebaasını düşmanın tacizi sürer.
Selçuklu Sultanı 1. A.Keykubat bu soruna kesin ve köklü bir çözüm bulmak için vezirlerin önerisi üzerine beş yıldır Sivas yöresinde konuşlu Karamaniler’in lideri Nure Sofi’ye mektup gönderir. Sultan mektubunda:
“Ey Nûreddin, askerlerini toplayıp, Ermenek üstüne çabucak varıp, cenk idesin. Huda fırsat verip, kaleyi fethedesin. Zira Müslümanlara ziyade cefa eylerlermiş. Di yarları senin mülkün ola” diye hem yardım ister hem de talimat verirken toprak taahhütünde (söz) bulunur.
Karamaniler’in önderi Nure Sofi, maiyetindeki tüm beyleri toplayarak Konya’ya gelir. Sultan’ın huzuruna çıkıp biat eder. Zamanla Rum ve Ermenilerin taciz baskın ları artması üzerine Sivas’ta bulunan Karaman Bey, Ermenileri geri püskürtmek ü zere askeri hazırlıklar yapar. Kilikya Kralı Heytum yönetiminde olan gayrimüslüm bölgelere akınlar düzenler. Silifke Kalesi ile Ereğli’ninde bulunduğu bir kısım yerleri feteder.
Nure Sofi, bir müddet sonra Aladağ üzerinden Ermenek’e yürür. Çok zorlu bir sa vaştan sonra Ermenek Firan kalesin zapteder. Kalede çok hazine bulur. Firan Kale yi almasından sonra Karamanoğulları Beyliği (Devleti) Ermenek’te 1256 yılında ta rih sahnesinde yerini alır. Nure Sofi, oğlu Kerimüddin Karaman’ı, “Bey” ilan eder. Karaman Bey, Mut, Gülnar ve Mâra kalelerini savaşa savaşa düşman elinden alır. Kalelerin anahtarlarını Sultan Alâ’eddin’e gönderir.
Bu gelişmeler üzerine Tarsus Beyi Yahşi, Selçuklu Sultanı’na gelerek Karaman’ı şi kâyet eder. Olaydan haberdar olan Nûre Sofî, oğlu Karaman’ı Selçuklu Sultanı huzuruna çıkarıp;
“Oğlum Karaman, Sultan’ımın kuludur. Yanlışlık ile bir iş etti. İşte onu sana getirdim. Sultanım ister öldürsün, ister azad etsin” diyerek verilecek karara saygı duya cağını belirtir. Sultan Ala’eddin, Karaman Beyi affederek alem, hilat, tabl verip kılıç kuşatarak taltif eder. Fetih ettiği yerleri Karamaniler’in liderine tımar olarak ve rir. Ancak Kerimüd din Karaman Beyin cesareti, yiğitliği ve cengaverliğinden saray erkanı vezir, bey ve paşalar çekinmeye başlar.
Bir müddet sonra Karaman Bey, Larende’yi (Şehri Karaman) de Selçuklu Sultanı’ndan ister, olumlu cevap alama yınca 1260 yılında ani bir baskınla Larende’yi ele geçirir. Bu sefer Larende Hakimi Hacı Beyler Sultanın huzuruna çıkıp:
“-Sultanım, Karaman Beyin emrinde yüz bin er var. Eğer böyle devam ederse, Sultanlığını elinden alması kaçınıl maz” diye görüş bildirir.
Selçuklu Sultanı Ala’eddin, Vezir, Sancak Beyi, Paşa, Kadı ve tüm Ulemaları Divan da toplar ve her birinin görüşün öğrenmek ister. Larende’nin yönetimini gön lünden geçiren Selçuklu Emiri Süleyman Pervane Paşa;
“-Sultanım. Karaman Beye dost gibi görünerek bir mektup yazalım. Eğer, hainliği varsa, gelmez, Hıyaneti yoksa, gelir. Ona göre hile ederek depeleyelim. Hilesiz he lak etmek imkansız” der.
Sultan Ala’eddin, Emiri Süleyman Pervane’nin önerisin benimser ve Karaman Beyi mektupla Konya’ya davet eder. Kerimüddin Karaman Bey, kayın babası Kılıç Melik Arslan ile diğer beylerinin karşı çıkmalarına rağmen davete icabet edip Sultanın huzuruna çıkar. Karaman Beyin heybetli, vakarlı ve cesur duruşun beğenip etkile nen Sultan;
“-Ey Karaman. Ben düşman sözüne uyup sana kıymadım. Sen de cesaretin ve yiğitliğine güvenip benim vilayetime (Larende) kasd etmeyesin” der. Bu konuşma üzerine Larende Hakimi Hacı Beyler Sultana; “-Mülkü elden çıkardın” diyerek si tem ederken Emir Süleyman Pervane;
“-Sultanım üzülmesin, Mülk Allah’ındır” diyerek teselli verir.
Selçuklu Sultanına karşı Karaman Beyi sürekli kötüleyen, kin kusarak düşmanlığını sergileyen Hakim Hacı Beyler ile Süleyman Pervane Paşanın amacı; Larende vilayetini kendileri için istemeyi düşünmeleri. Bu amacın gerçekleşme si için Karaman Bey için en acımasız kötülüğü, kalleşliği yapmaya hazır olduklarını belirtirler.
Selçuklu sarayındaki paşalar, vezirler bir şekilde Kerumiddin Karaman Beyden kurtulmayı düşleyip plan yaparlar. Bu fırsat, Antalya’da bulunan Frenklerin Beyşehir’i yağma, talan etmesiyle doğar. Emir Süleyman Pervane ve Hakim Hacı Beyler’in aradığı ortam ve imkan ortaya çıkar. Vezir ve Paşaların önerisiyle Sultan, hemen Karaman’a mektup yazıp, Frenklerin üzerine saldırmasın ister. Böylece düşman düşmana kırdırılarak en doğru şekilde Karaman Bey’den sessizce kurtulunması planlanır. Aslında bu tasarruf dost postuna büründürülmüş çok büyük bir kalleşliğin, hıyanetin habercisi bir oyun.
Sultanın mektubunu alan Kerimüddin Karaman Bey, tez vakitte Mut, Gülnar, Mamuriye, Manavgat üzerinden ha reketle Burdur-Gölhisar’a gelip otağı kurar Gölhisar’da Karaman Bey’i sevmeyen fitneci ve düşman hesabına çalı şan bir Dizdar (Komutan) bulunmakta. Karaman Bey Antalya Kalesin kuşatmak için gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra maiyetindeki beylerle on bir gün savaşarak Antalya Kalesin fetih eder. Fetih ettiği bütün kalelerin anahtarını Sultan’a sunduğu gibi bu sefer Antalya Kalesi anahtarın Sultana gönderir. Karaman Bey, kaleden aldığı tüm gani met, silah ve diğer maddi değerleri çocuk yaşındaki oğlu Şemseddin Mehmet’le Gölhisar’dan uzaklaştırır. Selçuklu Sarayındaki Vezirler ve paşalar ise, buram buram hıyanet kokan kalleş planı uygulamak için Teke Paşanın yanına bir veziri refakatçi katıp ve eline de zehir vererek Gölhisar’a gönderirler. Amaç belli, Karaman Beyi zehirleyerek katletmek. Sade yağdan kıl çekercesine hain bir uygulama sonucu zahmetsizce kısa yoldan kurtulmak
Günlerden bir gün Gölhisar Dizdarı, Antalya Kalesinin fethini kutlamak için Karaman Bey’e ziyafet düzenler. Teke Paşa Konya’dan getirdiği zehiri dizdara verir.
Yemek esnasında dizdar cebinden zehiri çıkarıp gizlice Karaman Beyin badesi içine koyarak ikram eder. Zehirli badeyi içen Karaman Bey’in ciğeri yanıp kavrulur. Zehirlendiğini ve yapılan Kötülüğü anlayınca avazı çıktığı kadar;
“- Hey hain, Nasıl kıydın bana” diye feryat ederken hemencecik hançerin çekip dizdarın canına kıyar. Son nefesin Rab’bine teslim etmeden önce Kerimüddin Karaman Bey, maiyetindeki beylerine vasiyetin açıklar.
“Oğlumu, Sultana vermeyiniz. Oğlum, sende kanımı sultanda koymayasın.”
Kerumüddin Karaman Bey, Selçuklu vezirlerinin sönmeyen kininden beslenen kalleşçe entrikaları sonucu ruhunu Rahman-ı Rahim’e teslim eder. Naaşı, Karaman/ Ermenek Kazası- Balgusan köyüne götürülüp (1261/1263) defne dilir. Balgusan, Ka ramaniler’in, Taşeli’nde yurt edindiği ilk yerleşim yerlerinden. Karaman Beyin badesine konulan zehirin, Anadolu’yu yurt edinen Oğuz’un Kınık, Kayı, Karamani boyuna ait Türk Tarihinin yeniden yazılmasına sebep olduğunu düşünmekten geri duramıyor insan.
Şeytana bile pabucu ters giydiren gün görmemiş Ne hainlik, Ne kalleşlik okudum, duydum ve gördüm. Tarih hep zalimleri değil, mazlumları yazar.
Cümle şehitlerimizin berzahta ruhu şad olsun, Allah ahrette rahmetiyle rahmetlendirsin.
Kaynaklar:
- Şikari Tarihi, Karamanname,
-Ermenek Araştırmaları (Prof. Dr. Salim Cöhce)
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.