- 296 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şeytandan yaşlı kim var?
Eğer bir mü’min hak-bâtıl mevzuunda ’objektiflik’ gibi gayr-ı mümkün bir yer tutmuşsa şeytanın zokasını yutmuş demektir. Hak ile bâtıl eşit olamaz. Eşit muamele göremez. Eşit şeylermiş gibi tartışılamaz. (En azından müslüman gönlünde durum bu olmalıdır.) Bediüzzaman böylesi muhakemeye(!) ’bitarafane’ değil ’taraf-ı muhalifi iltizam’ der. Ahirzamanda bu tarz cerbezeler çok yapılır. Zaten cerbezenin bir mukaddimesi/öncülü de şudur: Hak-bâtıl arasındaki nüansları törpülemektir. Sûreten birbirine ’olabildiğince’ benzetmektir. (Gerçekte benzemez ya sathî nazar da detayları gözetemez.) Muhatabında böyle bir etki oluşturmayı başarmışsa işi kolaydır cerbezecinin. Artık çektiği yere götürür onu. Tıpkı yularından tuttuğu eşek gibi.
Modernistler, yani ehl-i bid’a, böylesi tuzakları sünniler üzerinde çok deniyorlar. Sık rastlananlardan birisi: Ayetlerin muhataplarını-makamlarını törpülemek. ’Ne için indiklerini’ düşündürmemek. Halbuki belagatta kaidedir arkadaşım: Bir söz; kim söylemiş, kime söylemiş, ne makamda söylemiş, ne söylemiş; tamamı kuşatılarak anlaşılabilir. Kimin söylediği bilinmeyen söz askıdadır. Kimin kime söylediği bilinmeyen söz askıdadır. Kimin, kime, hangi makamda söylediği bilinmeyen söz askıdadır. Sadece ’ne söylendiğine’ bakılarak hakkı verilmiş olmaz. Mana hem mekanın hem zamanın parçasıdır çünkü. (Yani o mekan-zaman ilişkisi içinde dokunmuştur.) Yerini bulması da ancak onlarla birlikte olur. Boşverdiğiniz zaman gözün güzelliğini yüzden edersiniz.
Sözgelimi: ’Ataların dini’ meselesi. Kur’an’da "Atalarımızın dininden vazgeçmeyiz!" diyenlerin yerildiği birçok ayet var. Kimin söylediği belli. Amenna. Hak Subhanehu buyuruyor. Ama kime söylemiş bu ayetleri? Muhatabı kimler? Müslümanlar mı? Elbette değil. Yani atası mü’min olanın "Babam gibi müslüman olacağım!" demesi yerilmiyor Furkan’da. "Her nesil yeni bir din çıkarsın da ona uysun!" buyrulmuyor. Hâşâ, zaten böyle birşey emredilse, Kur’an kendisiyle çelişiyor olacak. İnsanları hem İslam’a çağırıyor hem de men ediyor sayılacak. Böyle bir tezat kelamullahta bulunabilir mi? Biz Allahımızı da, Peygamberimizi de, Kur’an’ımızı da cümle tezatlardan tenzih ederiz. Bizim Allahımız çelişkiye düşmeyecek bir Allah’tır. Dini de öyle kemalde bir dindir. Hem, arkadaşım, çelişkiye düşene ilah denemez. Çünkü kusurdur. Kusurlu olandan nasıl ’ilah’ olur?
Öyleyse pusunun adını tam koymak lazım: Bid’a ehlinin böylesi ayetler üzerinden çevirdiği dolap cerbezedir. Cer-be-ze. Hakikati eksilterek saptırma. Veya resmin tamamını gözden kaçırarak arzuladığına baktırma. Kelamın doğru anlaşılmak için muhtaç olduğu dört öğeden ikisini berhava etme. ’Kime’ ve ’ne makamda’ söylenildiğini unutturma. Hatta bu unutturmayla manayı tam tersi istikamete çevirmektir. ’Bâtıl hakkındaki’ hükümleri ’hakka dairmiş gibi’ okutmaktır. Evet. Mezkûr ayetler bir müslümanın yüzüne ’hakkında nazil olmuş gibi’ okunursa yapılan şey cerbezeye girer.
Bir de şu var arkadaşım: Kur’an bu ayetlerden ibaret değil ki. Mü’minlere ’evvelki salihlerin yolunu takip etmelerini’ emreden pekçok hitap da var. Onları ne yapacağız? Görmezden mi geleceğiz? Hatta, hepsini geçtim, ’Fatiha’ diye birşey var. Kur’an’dan ilk öğrendiğimiz. Her namazda okuduğumuz. Onsuz namaz olmayan. ’Kalbi’ olarak sayılan. İşte o Fatiha’da bile söyleniyor bu hakikat bizlere. Hatırladın mı? Sonundan başlayalım nasıl çözeceksin. Kısacık mealiyse şöyle: "Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil." Evet. Demek ’ataların yolu’ da tek değil. Bir ’nimet verilenler’ var. Bir de ’gazaba uğrayanlar ve sapıklar.’
Şu ahirzaman şaşkınlarının haline gül arkadaşım. Çünkü hakediyorlar. (Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez.) En çok kendileri Kur’an’dan anlıyormuş gibi kasılıyor da Fatiha’yı bile kavramaktan acizler. Üstelik bu ’ayetlerin bir kısmını alıp diğer kısmını görmezden gelme’ kemlikleri yüzünden muvazene-i şeriatı da bozuyorlar. Herkesin öncesini bir sayıp; Musa aleyhisselam ile Firavun’u, İbrahim aleyhisselam ile Nemrut’u, Davud aleyhisselam ile Calut’u eşitleyip; hak-bâtıl nüanslarını törpüleyip hatta; bizi güya Kur’an eliyle böylesi hatalardan(!) men ediyorlar. Halbuki men ettikleri tarafta salihler var. Cenab-ı Hakkın imanla aziz kıldığı mü’minler var. Sahabe var. İmamlar var. Ehl-i Sünnet mirası var. Kendilerinin tuttuğu yolsa tastamam cahiliye yoludur. Evet. Sünnetin hak dairesini reddeden şeytanının soytarısı olur. Öyle ya. Şeytandan yaşlı/ata kim var?