- 457 Okunma
- 4 Yorum
- 5 Beğeni
CANIM DAHA ÇOK YANDIKÇA...
Farazi bir iklimim ben belki de arka ayakları olmayan bir yavru kediyim.
İçimin alfabesinde eksik gedik harfler var peşine düştüğüm ve peşime düşüldüğünün de ayırdındayım bu yüzden tüm lal sözcükleri aforoz ediyorum elimde olan ve olmayan nedenlerden dolayı.
Makul nedenlerim var ya da yok artık ne fark edecekse bu saatten sonra ama en yakın dostum ve sırdaşım, hiçbir şey için geç olmadığını söylüyor. Bense susuyorum ve Yaratanın huzuruna çıkacağım saatleri ve geceleri ve geleceği tahayyül ediyorum. İçim kıyılıyor bense içimdeki yaralı çocuğa kıyıyorum ve kıyısından dönmek adına hayatın ve sıkıntıların bağdaş kuruyorum dualarıma.
Ceplerim yırtık ve tüm bozuklukları bile bile döküyorum yere yoldan yürürken en azından Tanrı katında iyi bir kul olarak anılmak adına ve peşimden gelen insanlar yerdeki paraları topluyor bense bir ömür çok iyi bir insan olmak adına kendimi paralamışken biliyorum da diğerlerinden farklı olduğumu ama iyi anlamda mı kötü anlamda mı çözemiyor insanlar bense paye veriyorum nerede ise herkese kendimi parçalamaktan ve kanımı içmekten fazlası gelmiyor elimden.
Hayli sıkıntılı ve geçimsiz bir günün ardından bahşedilen randevuya erkenden gidiyorum bu gece ve masayı baştan aşağı kaplamış kitapları ve dergileri kestiriyorum gözüme ve kestirmeden mutlu olmanın hayallerini kuruyorum.
Kuru kuruna hayal kurulmuyor: azıcık hüzün olmalı içinde azıcık göz yaşı ve de bir bardak çay.
Çayı ya da dereyi geçene kadar hangi ayıya dayı diyeceğimi düşüneceğime tüm insanları ‘’mükemmel’’ kategorisine koyup kendimle münazara ediyorum aralıksız ve paçalarımı sıvayıp da dereyi geçecekken içim geçiyor yoksa geçmişin özlemine dair bir manifesto mudur yazdıklarım? Hani günde devinen sayaç ve de sarkaç görevine tabi olup da uygun olmayan bir dilde mi söylemekte insanlar içlerinden geçeni?
İçimden geçen geçmeyen ne varsa aralıksız ihbar ediyorum Rabbime ve O beni benden iyi bilirken ben hala kusur arıyorum kendimde bir de yazdıklarımda.
Kusursuz olmayan fani mi var?
Ben mükemmeliyetçi kimliğimle aralıksız taşa tutuyorum kendimi ve kalemimi ve taşlaşmış kalplerden bana yansıyan o negatif enerji gün bitmeden bitiyor pilim hatta bilgisayarın da şarjı ansızın tükenirken üstüne üstük hava kapanıp karanlık basarken…
Uyruğu olmayan acılarım.
Eklem yerleri sızlayan şiirlerim.
Bir de şatafatlı yalnızlığım.
Göğün mintanı beyaz iken maviye derken siyaha dönüyor ve az sonra bastıracak sağanağı bekliyorum ve beklemeye alıyorum iç sesimi bazense meşgule veriyorum ne zamanki biri beni ansa.
Aramasına gerek yok kimsenin çünkü bulunmaz Hint kumaşı değilim belki de Hint Fakirlerine özeniyorum ve yapabildiğim kadar meditasyon yapıyorum elbet bir öncesinde uzun süre dua okuyorum ve rahmetini bekliyorum Rabbimin ansızın bastıran yağmuru üstüme alınıyorum ve ben de ağlamaya başlıyorum: bir bulutlar ağlıyor bir ben ve işte kimse de fark etmiyor aralıksız akan göz yaşımı zaten fark etseler ne olacaksa. Elbet inanılmaz derecede tefe koyacaklar beni bense evreni tavaf ederken yağan rahmetin nezdinde nasıl da nasipleniyorum tabiattan.
Rengim beyaz.
Rengim pembe.
İdmanlıyım hem acılarda.
Canım daha çok yandıkça kalemden daha çok randıman alıyorum ve yüreğimi sunduğum altın tepsiye bir fincan da acı kahve ekliyorum ve yalnızlığımla paylaşıyorum kahvemi fala da inanmadığım için seri bir şekilde sudan geçiriyorum.
Alametifarikası duyguların ve nüktedan yüreğim.
Esefle kendime söylendiğim bazen iç sesimin alarmını kurduğum ve işte uykumdan çaldığım saatlerim aslında hayatımdan çaldığım ve kendimi aralıksız üzdüğüm üstelik değmeyecek insanlar dediklerine aldırmadan kendimi hep arka plana attığım ve sunumu yüreğin bazense suskunluğumun gürültüsüne eşlik eden kalp atışım.
Dualarım kabul görüyor ve bir günü daha kazasız belasız sonlandırıyorum yarına yeniden doğacağımı düşünüp bir koşu sabahı bekliyorum ve gece nöbetim şimdilik bitiyor ve beklediğim birileri daha var yoksa hayatımı nasıl idame ettirir ve yaşanır kılarım?
Oğuz Atay’ı ise minnetle anarken ve ben de soruyorum onun sorduğu gibi en azından hayatımın şu son dokuz yılında beni bana sunan okuyucular nezdinde mutluluğa ve huzura eriştiğim:
‘’Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?’’
YORUMLAR
Söylediklerinizi duyurmak için kimseyi kolundan tutmayınız ; Zira insanlar sizi dinlemeye arzulu değillerse, onları tutacak yerde çenenizi tutmanız daha hayırlıdır.-- Chesterfield
Zaten hep olan da bu değil mi?
Bir insan daha ne kadar susar ki?
Ama dinlemeyi ve okumayı seviyorum.
Esen rüzgarda suç
Ben asla yanlış bir şey yapmıyorum ne bu gün ne bir ömür
İç hesaplaşma adına
Dualarım kabul görüyor ve bir günü daha kazasız belasız sonlandırıyorum yarına yeniden doğacağımı düşünüp bir koşu sabahı bekliyorum ve gece nöbetim şimdilik bitiyor ve beklediğim birileri daha var yoksa hayatımı nasıl idame ettirir ve yaşanır kılarım?
Oğuz Atay’ı ise minnetle anarken ve ben de soruyorum onun sorduğu gibi en azından hayatımın şu son dokuz yılında beni bana sunan okuyucular nezdinde mutluluğa ve huzura eriştiğim:
‘’Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?’’
Her zamanki gibi hissedilerek ve içtenlikle yazılmış yürek sesinizi yansıtan muhteşem güzellikteki yazınızı gönülden kutluyorum tebrikler efendim.
Herkes yaşananları böylesine anlamlı aktaramaz keşke yaşanmamış olmasını gönülden dilediğim bütün olmaması gerekenleri yılların verdiği tecrübeyle birebir aktararak hissettirebiliyorsunuz.
Cenab-ı Hak'tan her şeyin gönlünüzce olmasını ve yolunda gitmesini niyaz ediyorum.
Sonsuz selam ve saygılarımla.
Allah'a emanet olunuz.
Gülüm Çamlısoy
Ah, keşke değerli hocam.
Yaşamak ve yaşatmak.
Duyumsamak ve duyumsatmak...
Bu bağlamda en azından yazarken ve sizlerin arasında nefes alıyorum.
Yüreğiniz yürekleriniz dert görmesin değerli hocam.
Hayat uzağında kalamadığımız kalsak bile illa ki derdin sıkıntının da gelip sizi bulduğu ama insan kendini Rabbini bildiği sürece huzurlu ve mutlu çünkü huzuru bahşeden sadece O...
Çok çok teşekkür ederim.
Sonsuz içten selam ve saygılarımla değerli hocam
Uyruğu olmayan acılarım.
Eklem yerleri sızlayan şiirlerim.
Bir de şatafatlı yalnızlığım.
Sizden okuduğum en güzel yazılardan biri... Şiir gibi... Sanmayın yukarıdaki üç dize şiir gerisi hikaye. Yok, yukarıdaki üç dize gibi çok çok var.
Rengim beyaz.
Rengim pembe.
İdmanlıyım hem acılarda.
Gibi... gibi ki daha da var...
İğne değil kılıç batırmak yüreğimize çektikleri izi azaltmaz. Yüreğimizi doldurdukça hafifliyoruz
Ve Oğuz Atay'a Tutunamayanlar'a saygılarımızı sunuyorum.
Tebrik ve saygılarımla şairim
Çok güzeldi çok
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim yürek dolusu.
Sözcükler hep sözcükler öncemde asılı anda mevcut olmaya dair ve hayatı yaşanır katlanır kılan yaşama ve yazma sevinci ve güzel insanların varlığı ve evet:
Dünya hala yaşanır bir yer
Sonsuz içten selam ve saygılarımla değerli yazarım
Farazi bir iklimim ben belki de arka ayakları olmayan bir yavru kediyim.
İçimin alfabesinde eksik gedik harfler var peşine düştüğüm ve peşime düşüldüğünün de ayırdındayım bu yüzden tüm lal sözcükleri aforoz ediyorum elimde olan ve olmayan nedenlerden dolayı.
........................
Gü.
***
okuru alabora eden bir giriş cümlesi
avalın tereümü derim şimdilik
terikle yetiniyorum
sabah ezanı muhammediye okunuyor
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim.
Ezan sesi asla kulağımdan gitmez ve Rabbime duyduğum sevgi ve inançtır beni ayakta tutan ve Allah rızası için yaşamak ve sevmek ve yazmak ne büyük bir lütuftur
Sonsuz içten selam ve saygılarımla