- 313 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Getsemani
Bu öykü sevgili uykusuzadam’ın şiirinden ilhamla yazılmıştır, sevgiler
www.edebiyatdefteri.com/siir/1427666/balistik-bir-ask-ihtiras-ihanet-ve-kibir-sorunsali.html
Getsemani, Cartagena , Kolombiya.
Juan Hernandez Ramirez Alihandro Ernesto , elli üç yaşına girdi bu akşam.
Ernesto bu akşam idamla yargılanacak; bu gece geride kalan elli üç yılını, gözünde kanlı bir anıyla sorgulayacak.
Kekeme dili, kasabanın sömürge yıllarından... Sarı renkleri arasında, sararmış yıkıntılarıyla bir pazar ayininden mirastı. Bir diğeri miras, direnmeleri, dili kemiğinde, elleri belinde, kırılmıştı o gün o öğlede...
Dili kekeme kır bıyıklı sakalsız bu fırıncı, dünyanın her yerine uzak bir köşede, kırlanmış umutlarıyla yoğurdu hayatını ...
Gençlik yıllarını Simon Bolivar’ın ve Guevera’nın öz yaşam öykülerine, öykülenmekle geçirdi. Onların yarım bıraktığını tamamlayacaktı; kırık yerlerinden uzak esrik coğrafyalara, dilinde özgürlük şarkılarıyla...
Çirkin ve göbeklidir biraz ve fakat pek güzel resim çizer, pek fiyakalıdır tütünü dumanlandıran bakışları ve pek yakışıklıdır; çakarı alevli parmakları...
Yalnız alevli midir parmakları ? Daha nicedir harikaları, pek güzel oyar mermer taşları ince görür en kaba yanlarını kadının ve insanın; pek güzel açar fularını boynu üste düşürerek ve uzaktan gören gözlerin dudaklarını kemirterek..
Evinin bahçesinde müthiş heykeller pişirirdi. Önce taşları delecekti bilekleri , sonra ruhunu koyacaktı fikirleri...
Dedesi Paquinta’nın yanına verildiğinde annesi kesik elliydi, kardeşi ve babasını bir kilise ayininde yakalandıkları yıkımla kaybetmişti..
O gün Pazar ayinini, kıvrak yalanıyla okulu yırtar gibi yırtmıştı ,atmıştı kendini bir başka duaya, eylemli yollara...
Hayatının henüz başlarında pek güzeldi sesi, duasını hiç esirgemezdi ;onu kendine ve geceye saklardı . Gündüzler, şarkılar ve marşlar içindi, marşlar söyleyerek daha deminden, varmalıydı bir kısrak nefesinde yorulmak bilmeden...
Harika şiirler okuyan, o kalabalık meydanlarda özgür şarkılarla daha on yedisinde düşünüyordu geleceği ...
Diline felaket düşeli beri ayrıydı kiliseden. Ayrılık bir baba ve bir kardeşten, anne eli sakattı bu maziden... O günü sırtladı Ernesto, sırtında sakat eli sarkarken annesinin boynundan gözleri önüne, yüklendi talihini göğsüne, gözlerini devirdi gökyüzünden gölgelere. Duasını anmıştı o gün ilk kez gün ortasında ...Duasını andı bu gece bu karanlık oda da son kez, gözleri önünde karısının kesik elleri , hiç kesilmeden akıyordu gözleri önünde son akşam yemeği ve yerde donuk bakışlı kanlı hayali...
Eric von Manstein, dedesinin komutanıydı Eric Eduardo Sanchez’in...
Annesi ile melezlenmiş bir nazinin, kaçtığı son denizdi, Getsemani, Cartagena , Kolombiya.
Eric’in sarı saçları ve mimiksiz suratı uzunca boyu kısa kalmış ufkunda, ne şarkılar ne de aşklı kaldırımlar var. Onun ereğinde baldırından süzülü ihtiraslar ve yolda yuhalanacak hayınlar var...
Dedeleri evlerinde, biri kara haylaz biri ak çıplak iki fikrin çatışmaları içinde yetişiyordu güzler içinde yarım yamalak sevgilerle torunlar...
Anjelica Beatris Bueno Romario, bu sahil kasabasından, balıkçı çıkmazı sokağında, kavruk tenli, pazen fistanıyla okumayı yeni yeni söker merdiven altı bir atölyede, gözleri mekanizma dişlilerinde gönlü karşı kaldırımda şarkılar söylenen bir kahvede...
Kesişirdi yolları, Ernesto, Eduardo ve Anjelik’in mesai bitimi, diğerlerinin ders bitimi kahve önünde...
Anjelica Ernestoya hayran, dilinde ondan duyduğu şarkılar yastığında her akşama saklı hülyalar...
Eduardo Anjelicaya hayran dilinde bıkmaz usanmaz kahrolası hayınlar, kolları sıkılı sert pazılar yastığında baldırlarında ihritaslı dudaklar...
Ernesto okulu astığı her güne, her biri bitirme tezi ödevleriyle yaşarken talim ediyordu öğretileri
Eduardo zoraki katlanırken matematiğe, kulağında paslı kırık öykülerle dedesinin öyküleriyle tahsilde..
Anjelica habersiz Napolyon Bonopart’tan olabildiğince çok para para para ile aşındırıyor hayatını mesai yollarında...
Ernesto, dedesini kaybetti bir ekim ayazında, onu yıkıntıları taze, kilise mezarlığına emanet defnetmişti.
İkinci bir defin geldi ardından, emanetini boynuna geçirdi dedesinin unlu yeleğini boynundan, hiç geçmezken aklından...Yırtamadı bu kerre talihini, zihninde yoğrulan düşlerini, ellerini ve gözlerini ara ara ıslatarak veriyordu hamura şeklini.
Gidivermişti hayat, gençlik artık geç bir ihtiyar oldu çöktü omuzlarına o artık fırıncı olmuştur, fırıncı Ernesto.
Eduardoyu kimseler sevmedi, Eduardo hep talimde; inadına güçlenmeliydi pazıları..
Eduardo asker oldu, sıktı kurşunları ,sıktıkça sıktı ve ufacık hislerini de sıktı boşalan her kuşun kovanından, ruhuna zalim kurşunlar çaktı.
Eduardoyu kimseler sevmedi, Eduardo, saygınlık arayışında ve uzunca bir yalnızlıkla ayrıldı kasabadan.
Eduaordo’yu gittiği yerde de kimseler sevmedi ama hırsından mütevellit bir saygınlıkla, kafasında derin ihtiraslar ve hınçlarıyla yıllara sonra olacaktı dönüşü...
Dönmüştü Eduardo, mimiksiz yüzü, ruhsuz, vicdansız, sarışın güzel başıyla cinayet büroya...
Döndüğü ilk hafta tanınmaz, yürürken eski hatıralar arasında kahve önünde hınçlarıyla hatırladı hayınları..Hatırladı Eduardo, baldırında tuzlu dudaklarıyla Anjelica’yı ve o kekeme düşen hırsının mimarı devrimci fırıncıyı.
Evlenmişlerdi Anjelica’yla, ve karışmışlardı hayata kızları ve oğullarıyla çirkin ve göbekli kekeme hep sevilmişti kasabada, kasabada bir yabancı yakışıklı Eduorda yeniden alevlendi kıskançlığında...
Eduorda kahve önü, yudumlarken salkım söğüt dibinde espressoyu bir tesadüfe şekil veren planıyla yudumluyordu. Anjelica’ya denk getirmişti sigarasının ateşini, çakamayan parmağıyla, yanında kızı Celemantina chisrta Rosario Romarioy’la geçen Anjelicaya alevli bakışlarıyla selamlar otuz yıllık yalnızlığıyla...
Anjelica’nın gözleri parıldar; otuz yıl öncesinden, yakışıklı gözler belirmişti hatırasında.
İddialı gençler ,biri çirkin, güzel sesli dilinde şarkılarıyla devrimci eşi herkesin sevgilisi, diğeri sarışın yakışıklı, başı onulmaz sert ihtiraslı tuhaflığıyla herkesin çekincesi yalnız ve belalı yitik sevgililiği...
Ernesto’nun doğum günüydü bugün paskalyaya denk gelmişti bu son elli iki yıl boyunca, herkesin sevgilisi fırıncının doğum gününde görmek isterlerdi herkesi bir arada..
Davet edilir tüm dostlar ve olabildiğince imkanlarıyla açıktı kapı tüm kasabalılara ve o gün fazladan bir eski tanış yabancıya...
Kızı Celemantina Chisrta Rosario ile fırınlanacak kaz güvecini göndermişken babasına, çalmıştı kapıyı yabancı ve hiç yabancılaşmamış ihtirasıyla Eduardo. Eduordo, evde bir başına yakalamıştı Anjelica’yı...
Sonrası kanlı bir ceset, elli üç yaşını ve paskalyayı kutlamaya hazırlanan Kekeme Ernesto, kızları Celemantina ve komşular...
Kapıyı geç vakit çalan Detektif Eduardo ve çapraz beyaz askılı, beyaz kemerli, şapkalı ve beyaz tabanca kılıflı, çapraz yukarı adamlar...
Eduardo, boyu ismine göre uzun aynı zamanda iyi giyimli ve yakışıklı trençkotlu ve fötr şapkalıdır.
- Bay juan Hernandez Ramirez Alihandro Ernesto, sizi madam Anjelica Beatris Bueno Romario’yu kasten öldürmekten tutukluyorum bayım...
S(y)N
YORUMLAR
😁😁
Sen çok yaşa e mi kardeşim. Aslında şiiri ilk paylaştığımda eski linkini ekleyecektim. Sonra vazgeçtim. Anlamışsındır sen.
Bunu görür görmez şiirin altına ekledim hemen. Yoğun bir gündü ancak yazabildim.
Yine mutlu ettin, gurur verdin bana. Eksik olmayasın.
Sonsuz sevgilerimle...