- 321 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur'an Tefsiri (Necm)
KUDDUSİ, Tarik-ul Kur’an Tefsiri
NECM SÛRESİ
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
1-وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى 2-مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى
"Battığı zaman yıldıza yemin olsun ki, arkadaşınız (Muhammed) ne sapmış ne de azmıştır."
Şâ’bî diyor ki: "Yaratıcı olan Allah (celle ve ala), yarattığı şeylerden dilediğine yemin eder. Fakat yaratılan kul, yaratıcı olan Allah’tan başkasına yemin edemez."
“Yemin olsun yıldıza...” Burada yüce Allah (celle ve ala) Süreyya yıldızına ya da yıldız cinsine yemin etti. Veya Kur’ân’ın parça parça inen her bir bölümünedir.
"Battığı zaman"kıyâmet gününde döküldüğü zaman yahut aktığı zaman yahut doğdu zaman demektir.
Yeminin cevabı; "Arkadaşınız ne sapmış ne de azmıştır." buyurulmaktadır. Allahü teâlâ bizlere, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)in haktan ayrılmadığını, doğru yolda olduğunu, azgınlığa sapmayıp itidalini muhafaza ettiğini beyan etmektedir.
3-وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى
"O, kendi arzu ve hevasından konuşmaz."
O hevasından konuşmaz. ”Hevâ", nefsin kınanılan özel bir eğilimidir. Bu yüzden Allah (celele ve ala) peygamberlerini bundan nehyetmiştir. Peygamberlerin batılla işi olmaz. Onlar arzu ve hevasına göre hareket etmezler.
Nitekim, Davud (aleyhisselâm)’a: ”... وَلَا تَتَّبِعِ الْهَوَى...Hevâ ve hevese uyma..." (sâd26), Peygamber’imize de: ”... وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ Onların hevâlarına uyma..." (maide 49) buyurmuştur. Peygamberlerden hiçbirisi hevâ ve hevese meyletmemişlerdir.
-تفسير البغوي
{ وما ينطق عن الهوى }، أي بالهوى يريد لا يتكلم بالباطل، وذلك أنهم قالوا إن محمداً صلى اللّه عليه وسلم يقول القرآن من تلقاء نفسه.
4-إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
"Onun her konuştuğu, Allah tarafından vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir."
Size Kur’ân’dan getirdikleri kendi hevasından ve reyinden sâdır olan şeyler değildir. Ancak o Allah (celle celâlühü) katından kendisine vahyedilen vahiydir.
Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın karşı karşıya kaldığı olaylar hakkında içtihad etmesinin câiz olmadığını söyleyenler bu âyet-i kerimeyi delil gösterirler.
Oysa, Abdullah b. amr diyor ki:
"Ben, Resûlüllahtan duyduğum herşeyi ezberlemek maksadıyla yazıyordum. Kureyşlilerden (bazı müslümanlar) bunu bana yasakladılar ve dediler ki: "Sen, duyduğun herşeyi neden yazıyorsun?
Resûlüllah da bir beşerdir. Kızgınlık zamanında da konuşur sakin zamanında da konuşur." Bunun üzerine ben yazmaktan vazgeçtim ve meseleyi Resûlüllah’a anlattım. Resûlüllah parmağıyla ağzını işaret ederek şöyle buyurdu:
( اكْتُبْ فَوَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ مَا يَخْرُجُ مِنْهُ إِلاَّ حَقٌّ )"
Yaz, nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz. (Ebû Davud, K.İlm, bab: 3,/ Ahmed b. Hanbel, Müsned.C.2, S.162.)
Hadis-i şeriften de anlaşıldığı gibi Resûlüllah’ın peygamber olarak konuştukları vahiyden başka bir şey değildir. Bunlar, Allah’ın gönderdiği Kur’an-ı Kerim veya ona vahyettiği hadis-i şeriflerdir.
Yine bu âyet-i kerimede sünnetin de amel bakımından tıpkı Allah tarafından indirilmiş vahiy gibi olduğuna delalet vardır.
5-عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى
"Ona çetin güçleri olan öğretti."
"Ona çetin güçleri olan öğretti": O da Cebrâil aleyhisselam’dır ki; (والقوى جمع القوة) kuvveti, bütün kuvvetleri kendinde cem etmiştir.
Rivâyete göre o, Lût kavminin köylerini göğe kaldırdı, sonra da ters çevirip yere çaldı. Semûd kavmine bir nara attı, diz çöküp kaldılar.
İmam Maturidi (rahmetullahi aleyhim) ise Peygamber Eefndimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’e öğretenin Allah (celle ve ala) olduğudur. Görüldüğü gibi Rahman suresindeki ayeti delil getirmektedir.
-تفسير الماتريدي
(عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى (٥) إلى اللّه تعالى؛ إذ اللّه تعالى قد أضاف تعليمه إلى نفسه بقوله - عَزَّ وَجَلَّ -: {الرَّحْمَنُ. عَلَّمَ الْقُرْآنَ}،
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.