- 423 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Mihmandarlık mı, Başka bir şey mi?
MİHMANDARLIK MI, BAŞKA BİR ŞEY Mİ?
Sevgili Dostlar;
Hatırlarsanız Bulgaristan’ın Komünist yönetiminin en son Başkanı Todor Jifkov’un soydaşlarımız üzerinde yaptığı baskılar nedeniyle Türkiye ile Bulgaristan arasında sıkıntılar ve restleşmeler meydana gelmişti. Zamanın Başbakanı Turgut Özal’ın sert çıkışlarının ardından 1989 yılında büyük bir göç dalgası yaşandı. Merhum Özal “Todor Jivkov sen de gel” demişti ama, göçmen sayısının 300 bini aşması üzerine soydaşlarımızın Türkiye’ye alınmasından vaz geçilmişti.
O dönemin Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan çok ateşli bir konuşma yapmış. Sosyal medyanın son günlerdeki fenomen konuşması aynen şöyle:
“Ne dedi Bulgaristan’a, ‘Gelin.’ Dedi. Ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da gelsin. Gelin, diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken, gelin, diyorsun.
“Bunları nereye yerleştireceksin? Kapıkule’de bir anons; “Muamelesi biten soydaşlarımız istediği yere gidebilir. 780 bin kilometrekare emrinize amadedir.’ Tabi bu insanlar geldi. Kim geldi? Casus mu, değil mi? Bir de bakıyorsunuz, Ercüment Konukman (Anavatan Partisi Kurucusu) “Gelenlerin arasında 5 bin casus” var diyor. Ey Allah’ım Ya Rabbim! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu... Bu nasıl bir devlet anlayışı?”
Evet, Sayın Cumhurbaşkanı’nın o zamanki görüşü aynen böyle. Ama bugünkü görüşü ise “biz Ensar’ız. “
Suriye’den gelen mültecilere harcanılan paranın 52 milyar dolar olduğu söyleniyor.
Tabii, sürekli de doğum yapıyorlar. Geçenlerde Hatay Belediye Başkanı doğan her on çocuktan sekizinin Suriyeli olduğunu ve bu gidişle Hatay Belediye Başkanının on sene sonra bir Suriyeli olabileceğini söyledi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı iktidar olduklarında Suriyeli mültecileri belli bir plan çerçevesinde ülkelerine göndereceklerini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Göndermiyorum” dedi.
Tartışmalar Suriyeliler üzerinden giderken bir de başımıza Afganlılar musallat oldu. Aslında adamlar Türkiye’ye kalıcı olarak gelmiyorlar. Ama biz bu Ensar figürüne kendimizi o kadar angaje etmişiz ki, adamlara adeta: “o kadar yolu yürüyerek geldiniz, çok yoruldunuz, istediğiniz kadar biz sizi misafir ederiz! Pardon, isteseniz de bırakmayız. Biz Ensar’ız, sizi hiçbir yere bırakmayız” diyor gibi davranıyoruz.
Bir de gelenlerin içinde yaşlı, çocuk, kadın ya da hasta insanlar yok. Ya nasıl? Tamamı erkek, 20 yaşının üstünde genç insanlar. Kafileler halinde geliyorlar, nereye gittikleri, ne yaptıkları belli değil.
Tabii, hem Suriyeli hem Afganlı mültecilerden hatırı sayılır bir ölçüde Türk Vatandaşlığı verilen insanlar da var.
Bu mülteci konusunda tamamen ipin ucunu kaçırmışız gibi görülüyor. Eskilerin “Ayasofya’da dilenip Sultan Ahmet’te sadaka dağıtmak” diye bir sözü var. Emeklisine Asgari ücretin yarısı maaş verilirken; işçi, memur, köylü, çiftçi, işadamı, sanayici inim inim inlerken, vatanımızı, kendi ülkelerinin rejimlerine ihanet ederek orada yaşama şansı bulamayan insanların mülteci çöplüğü haline getirdik.
Böyle kendi kaynaklarını başka ülkelerin hainliğini yapmış insanlara açan dünyada başka bir ülke yoktur sanırım. Yunanistan bile kendi ülkesine sokmuyor. Biz ne yapıyoruz? Avrupa’ya gitmesinler diye yasaklar koyuyoruz, “aman Avrupa’ya da bulaşma, biz idare ederiz” diyoruz.
Burası Türkiye Cumhuriyetidir ve bu göçmen meselesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını rahatsız etmektedir. Bunun tabii neticesi olarak da ileride emniyet ve beka sorununun ortaya çıkacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yoktur sanırım. Gaziantep’te, Kilis’te zaman zaman mülteci isyanlarının çıktığına dair haberler gelmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanının Bulgaristan Türkleri için gösterdiği hassasiyetini, Suriyeli ve Afgan göçmenler için de göstermesini bekliyoruz.
Şimdilik kalın sağlıcakla.
Osman Bölükbaşı Dara