İsimsiz Kahramanlar
Genç delikanlı ağır bir romanın tam ortasından konuşuyordu ya; başka yöne evrilmiş kulaklarda böyle bir derinliğe yer yoktu. Yazarın düşüncesine göre onların zihninde buna gerek de yoktu. Ne de olsa bilmemek güzel bir mazeretti..
- Bu gece tan yerinden sökene kadar nöbetteyiz. Şu anda bu mecliste bulunan herkes bilsin ki; eğer biz bu gece uyursak, başkalarının sabahına uyanırız. Bu gece burada ya hiç tanımadığımız insanlar için öleceğiz, yada onların ölümlerini izleyerek yaşamaya devam edeceğiz!
Ali, altmış kilo civarında biçimsiz bir askerdi. Çelimsiz hatta çirkindi. Üzerindeki yırtık pırtık üniformasına baştan aşağı bir göz gezdirdi. Belki bir iki güne pabuçları da yırtılacaktı. Geride bıraktıklarını düşündü. Aslında "ölmek" fikri ona pek de mantıksız görünmüyordu. Şu haliyle yaşasa ne olacaktı! Sonra birden aklına Zeynep geldi ve hemen bu düşünceden uzaklaştı. Çünkü Ali biliyordu ki eğer ölürse Zeynep’i hemen o Topal Osman’a verirlerdi.
Düdanlı Köyü’nden çok uzaklarda bu meseleler konuşulurken köy halkı derin uykudaydı. Damlarda dalgalanan bayrakların hışırtıları da olmasa çok daha rahat uyuyabilirlerdi. Rüzgar sanki sadece bu köyde kendisini gösteriyordu.
Sınırda çatışmalar başlamıştı. Askerlerin çoğu okuma yazma dahi bilmeyen gençlerden oluşuyordu. Silahları da mermileri de yok denecek kadar azdı. O mucize olmasa muhtemelen yarım saate kadar bu cephe düşecekti.
Mevzideki tüm el bombalarını üzerine bağlayıp koşarak düşman hattına girmeyi başaran Ali’yi, düşman askeri vurmaya çalışınca o el bombaları bulundukları alanı tamamen yokedecek kadar büyük bir gürültüyle patladı ve savaş kısmen de olsa o cephede kazanılmış oldu.
- Komutanım Ali’ye emri siz mi verdiniz?
- Ali benim emrimi değil, kendi yüreğinin sesini dinledi!
Ali’nin arkadaşları onun bulunan parçalarını toplayıp bir mezar yaptılar. Duasını edip ertesi sabah o bölgeden ayrıldılar. Birkaç gün sonra savaş tamamen bitti ve tüm ordu terhis edilerek herkes evlerine gönderildi.
Ali’nin haberi Düdanlı Köyü’ne ulaştığında tòren ve merasimler gerektiği şekilde yapıldı. Hayat devam ediyordu. Ali’nin tahmin ettiği gibi Zeynep’i Topal Osman’a verdiler. Hatta doğacak erkek çocuklarına Ali ismini vereceklerdi!
***
Genç delikanlı ağır bir romanın tam ortasından konuşuyordu ya; başka yöne evrilmiş kulaklarda böyle bir derinliğe yer yoktu. Yazarın düşüncesine göre onların zihninde buna gerek de yoktu. Ne de olsa bilmemek güzel bir mazeretti..
- Aranızda evli yahut nişanlı olan var mı?
- Ali Düdanlı. Ben varım komutanım.
- Asker. Derhal geri hizmete geçiyorsun.
- Emredersiniz komutanım.
Genç delikanlı rütbeli bir komutandı ama o an Ali Ağabeyi’ne sarılıp onunla vedalaşmayı çok istemişti. Komutan tüm el bombalarını üzerine bağladı ve düşman hattına sızmayı başardı. Komutan oracıkta şehit edilecekti ama ölürken o mevziyi de yokedecekti!
***
- Ali, sence komutan bu emri neden başka kimseye vermedi de kendisi ölüme gitti?
- Ona benim aklım ermez ama öyle düşünüyorum ki şu son durumda biz kaybettik, o kazandı!
***
"Vatan Sağolsun" diyerek ölümünden sonrasını dahi hesap edip şehit olmuş tüm isimsiz kahramanlarımıza ithafen..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.