- 414 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Düş
Zamanın birinde bir kız doğmuş, bataklıkların çiçekleri boğduğu, tamamen karanlık bir dünyaya... Kelebekler, gökyüzü , ağaçlar, dereler kısacası her şey tek renkten ibaretmiş, sadece siyah simsiyah... Öyle bir yermiş ki burası , insanlar sadece rüyalarında farklı renkler görebiliyorlarmış.
İşte böyle bir dünyaya doğmuş bu minik kız. Tıpkı onların rüyalarında ki gibi rengarenkmiş. Gözlerini açmış ve gülümsemiş, her zaman karanlık doğan güneş , o gün rengini bu kızın saçlarından almış, gözlerinin parıltısı çimenleri yeşillendirmiş hemen.
Epeyce bir vakit korkmuş herkes bu kızdan ama zaman bu farklılığa alıştırmış insanları, Düş koymuşlar bu minik kızın adını, çünkü bir hayal, bir hülya kadar güzelmiş.
Yürümeye başlamış Düş , yürüdüğü yerde rengârenk çiçekler açmış ve ılık rüzgarlar esmiş, ulaştığı yerlere renk katmış rüzgar, kahkahalar attığında sesinin yankılandığı yerlerde yalıçapkınları, ipek kuyruk kuşları, tepeli ördekler ve daha nice güzel kuş renklerine kavuşarak, dans edercesine uçuşmuş.
Büyümüş Düş, dokunduğu her yer rengârenk olmaya devam etmiş. Artık dünya doğduğu andaki gibi sadece siyah değilmiş. Yıldızların , ağaçların , gökkuşağının, kuşların ve o çok sevdiği güneşin hatta bu hikayeyi yazan adamın, herkesin ve her şeyin artık rengi varmış.
İnsanlar rüyalarındaki dünyayı yaratan bu kıza teşekkür etmek için çocuklarından Picasso , Van Gogh, Dali, Frida gibi büyük ressamlar yetiştirmişler ve dünya renklenmeye ve güzelleşmeye devam etmiş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.