- 648 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TÜRKİYEMİZDE OKULLLARDA 11. VE 7.SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİNDE KAFA KARIŞTIRAN MEVZULAR...
Halen Türkiye’de Maarif Okullarımızda okutulan Lise 1.sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarımızda bulunan bir takım hatalı malumatı sizlerin gözleri önüne getirmek istiyorum.
KİTAPTAKİ BAŞLIKLAR VE İZAHAT:
3.İslam Düşüncesinde Ameli- Fıkhi yorumlar.
1.Hanefilik.
2.Malikilik,
3.Hanbelilik,
4.Şafilik,
5.Caferilik.
Günümüz de çok sayıda mensubu bulunan bir mezhep olan Caferilik (ölümü:765) in fıkhi konulardaki görüş ve düşüncelerine dayanır.İmam-ı Cafer doğru sözlülüğü ve güvenilirliği ile Sadık lakabıyla anılmıştır.
Hadis,fıkıh,coğrafya,astronomi gibi alanlarda ilim tahsili yapan Cafer-i Sadık,çok sayıda talebe yetiştirmiştir.Hanefi mezhebi kurucusu İmam-ı Azamda ondan ilim öğrenmiştir.
Takva sahibi büyük bir alim olan İmam-ı Cafer’in fıkhi konulardaki görüşleri pek çok insan tarafından benimsenmiş ve Caferilik mezhebinin temelini oluşturmuştur.
Caferi Mezhebine mensup müslümanlar beş vakit namazı birleştirerek üç vakitte kılarlar.Bu Mezhebi benimseyenler öğle ile ikindi,akşam ile yatsı namazını birleştirirler.
Caferilere göre abdest alınırken ayakların yıkanması değil,mesh edilmesi farzdır.Bu mezhebe göre ezan okunurken ’’Eşhedü enne Aliyyen Veliyullah’’ ifadesini söylemek gerekir.
Caferiler namaz kılarken Kerbela toprağından yapılan,TÜRBED ya da MÜHÜR denilen bir parça üzerine secde etmeye önem verirler.Böyle yapmayı faziletli bir davranış kabul ederler.
Caferilere göre 12.İmam kayıp olduğu için Cuma namazı kılmak farz değildir.
Caferilik günümüz Dünyasında İran’ın resmi mezhebidir.İran Devleti dışında da diğer müslüman ülkelerde Caferilik mezhebini benimseyen insanlar da vardır.
İslamiyyet tüm zamanlara ve bütün insanlara hitap eden evrensel bir dindir.Aynı zamanda dinamik bir özelliğe sahiptir.Bundan dolayıdır ki İslamın her çağda,her mekanda ,usulüne uygun olarak yeniden yorumlanması ve anlaşılması gerekmektedir.
’’Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi.11.Netbil yayıncılık,İstanbul-2007 sayfa .67-70’’
***
Yukardaki kitaptan alınan yorum ve görüşler beraberinde bir çok soruyu da getirmektedir.Şöyle ki Mesela:
1.Bu beş ameli mezhep arasında doğruluk bakımından bir fark yok mudur?
2.Cafer-i Sadık ra.Hz.leri İmam-ı Azam ra.in de Hocası olduğuna göre Caferilik Mezhebi diğer dört hak mezhepten daha mı itimada şayandır?
3.Çocukluğumuzdan bil itibar ilmihal kitaplarımızda bizlere Dört ameli Hak Mezhep var denildi.Ne zandan beri bu Dört Hak Mezhep biz görmeden beşe çıkarıldı?
4.O halde yazılanlara göre bu Caferilik mezhebi uygulamada çok kolay olduğuna göre bu mezhebi taklit etmekte bir sakınca yok mudur?
5.Cafer-i Sadık Hz.leri günümüz Caferileri gibi haşa huzurdan beş vakit namazı üç vakitte kılmış mıdır?
6.Cafer-i Sadık ra..Hz.leri abdestte ayaklarını yıkamayıp ta mesih mi yapmıştır?
7.Cafer-i Sadık ra..Hz.leri ezan okunurken ’’Eşhedü enne Aliyyen Veliyyullah’’ demiş midir?
8.Cafer-i Sadık ra.Hz.leri namaz kılarken önüne Kerbela toprağından pişirilmiş MÜHÜR denielen taşı kullanmış mıdır?
Yoksa tüm bunlar Silsile-i Saadattan olan mübarek Cafer-i Sadık ra.Hz.lerine atılan birer iftiradan mı ibarettir.Cafer-i Sadık ra.Hz.leri gerçekte böyle midir?Elbette yüz kere bin kere HAYIR!! diyorum..
GERÇEKTE CAFER-İ SADIK HZ.LERİ KİMDİR?:
Cafer-i Sadık hazretleri, Ehl-i beytten olup, on iki imamın altıncısı, Silsile-i aliyyenin dördüncüsüdür. Babası Muhammed Bâkır, dedesinin dedesi Hazret-i Ali’dirİlim ve fazilette zamanının bir tanesi oldu. Din bilgilerinde olduğu gibi, zamanının bütün fen ilimlerinde de söz sahibiydi.
Yetiştirdiği talebeler, cebir ve kimya ilimlerinde çeşitli keşifler yapmışlar, bu ilimlerin temel sistematiğini kurmuşlardır. Fizik ve kimya ilimlerinin konusunu teşkil eden madde ve onlar üzerindeki bilgisi pek çoktu. Kimyanın babası sayılan Cabir de, Cafer-i Sadık hazretlerinin talebesidir.
İmam-ı Cafer’in en meşhur talebesi olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife, Cafer-i Sadık’ın sohbetlerine iki sene devam ederek, o gizli ve açık marifet kaynağından ilim ve evliyalık yolunda çok faydalandı. İmam-ı a’zam, onun huzurunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için; "O iki sene olmasaydı, Numan helak olmuştu" buyurdu.
Hakiki İslam âlimleri, dinimizi, hiç değiştirmeden bugüne kadar ulaştırmıştır. Bu âlimlerden iman bilgilerini anlatanlara “Mütekellimin", ibadetlerin nasıl olacağını bildirenlere, "Fukaha", kalb ile yapılacak ve sakınılacak şeyleri öğreten ilme "Tasavvuf" ve bu ilmin âlimlerine de "Mutasavvifin" denildi. İşte imam-ı Cafer hazretleri, bu üçüncü ilmi anlattı.
Zamanın hükümdarı bir gece vezirine dedi ki: "Hemen git, imam-ı Cafer’i buraya getir, öldürmek istiyorum." Vezir, hükümdarı bundan vazgeçirmek için çok çalıştı ise de ikna edemedi. Mecburen çağırmaya gitti.
Hükümdar da cellatlara emir verdi. "İmam-ı Cafer içeri girince, ben başımdan külahımı çıkarınca hemen başını vurun!" dedi. Bir müddet sonra, imam-ı Cafer-i Sadık hazretleri içeri girdi. Hükümdar bunu görünce, derhal ayağa kalktı. Büyük bir tevazu ile onu karşıladı. Koltuğuna oturttu, edeple karşısına diz çöküp oturdu.
Cellatlar şaşırıp kaldı. Hükümdar, Hazret-i İmama ,"Efendim, benden isteğiniz olursa emredin, hemen yapayım" dedi. Hükümdara "O halde lütfen beni bir daha çağırıp da ibadetten alıkoyma" buyurup, gitmek üzere ayağa kalktı.
Hükümdar, izzet ve ikramla onu uğurladı. Gittikten sonra vücudunda bir titreme oldu, bayılıp düştü. Kendine gelince, veziri sordu: "Bu ne hâl?" Hükümdar; "O içeri girince, yanında bir aslan gördüm. Sanki bana "Onu incitirsen seni parçalarım" diyordu. Ne yapacağımı şaşırdım" dedi.
Buyurdu ki:“Şunlarla beraber bulunmaktan sakın:
1- Yalancıdan.2- Cimriden.3- Ahmaktan. Çünkü en çok işine yarayacağı zaman, seni bırakır.4- Fâsıktan yani günah işlemekten utanmayandan!“
"Bir hata işlediğiniz zaman istigfar edin, hatada ısrar helak olmaya sebeptir. Bir kimse geçim darlığı çekiyorsa istigfara devam etsin.""Mihnete şükretmeyen, nimete şükretmez."
"Sadaka vererek rızkınızı çoğaltınız. Zekât vererek mallarınızı koruyunuz. Tasarrufa riayet eden sıkıntı çekmez. Tedbirli, düzenli yaşamak, geçimin yarısıdır. İnsanlarla iyi geçinmek, aklın yarısıdır. Musibet zamanında dizini döven, sevabından mahrum olur. “
"Şu dört şeyin azı da çoktur: Ateş, düşman, fakirlik, hastalık.""Şu üç şey Müslümana şeref verir: Kendisine zulmedeni affetmek, bir şey vermeyene iyilikte bulunmak ve kendisini aramayanı, arayıp sormak."
Nakşibendi Silsilesinin 5.cü halkasından olan Caferi Sadık ra.ın nesebi baba cihedinden Hz. Aliye kv.anne cihetinden ise Hz. Ebu Bekir’e dayanır.İmam-ı Azam Numan bin Sabit Hz.hayatının son iki senesinde Cafer-i Sadık hz.lerine intisap etmiş ve :Levnessenetan,Le heleken Numan.Son iki senem olmasaydı Numan helak olmuştu buyurmuştur.(1)
Ehl-i Sünnet inancının mümessillerinden biri olan Cafer-i Sadık ra.Hz.leri,yukarıda serdettiğimiz sorulardan hiç birisinin muhatabı değildir.
Caferiyye Mezhebinin ne olduğunu bir de Ehl-i Sünnet kaynaklarından öğrenelim.
GÜNÜMÜZDEKİ CAFERİYYE MEZHEBİ NEDİR?
Caferiyye mezhebini tam olarak anlıyabilmek için,Şia Mezhebini iyi bilmek gerekir.Hindistan Ulemasından Şah Abdül Aziz Gulam Hakim Eddehlevi’nin ’’Ettuhfetül-İsna Aşeriyye’’adıyla kaleme aldığı,Irak Ulemasından ’’Esseyyid Mahmut Şükri Alusi’nin (hicri.1301),Miladi 1884 tarihinde kısaltarak ’’Muhtasar Ettuhfetül İsna Aşeriyye’’ismi ile neşrettiği kitaptan ŞİA MEZHEBİ’ni özetleyelim.(2)
FIRKA-İ ŞİA KELİMESİNİN MANASI:
ŞİA kelimesi kişinin tabileri,yardımcıları,taraftar ve yakınları,müstakil olan insan fırkası demektir.Cemii (Eşya)gelirKur’an- Kerimde :Sonra her gruptan Rahmana en çok asi olanlar hangileri ise çekip çıkaracağız.buyulmaktadırç.A.65.de Burada gurup anlamında ŞİA kelimesi geçmektedir.
EHL-İ SÜNNET GAYRISI EHL-İ ŞİA FIRKALARI:
BİRİNCİ ŞİA FIRKASI ŞİAYI MUHLİSİN:
Hz.Ali kv.Hz.lerini sevip,onun taraftarı olan ilk zümredir.Bunlara Şiayı Muhlisin de denilir.Bunlar Hz. Alinin kv.Hilafeti zamanında Muhacir ve Ensardan Hz. Alinin tarafını tutanlar,Ona hak ettiği değeri verenler,bununla birlikte Ashab-ı Kiramdan hiç birini tekfir etmeyen,hiç birine sebb(sövme) etmeyen kimselerdir.
Rıdvan Biatında bulunan 800 Sahabi,SIFFIYN Harbinde Hz. Ali’nin kv.safında mukatele etmiş,hatta bunlardan 300 kişi bu harpte şehit olmuştur.age.s.3
Bunlardan hiç birisi isteyerek harp etmemiş,fakat Hz. Osman’ın ra.katilleri tarafından istemeyerek bu harbe hile ile sürüklenmişlerdir.age.s.4
İKİNCİ ŞİA FIRKA TAFDILIYYE:
Bunlarda diğer Eshab-ı Kirama sebb(sövmek) etmeden,buğz etmeden,onları tekfir etmeden Hz. Ali kv.Efendimizi diğer Eshabtan üstün görenlerdir.Mesela:’’Ebu’l Esved ed Düeli ’’bunlardan birisidir.Yine Basra Kurrasından birisi olan’’Ebu Said Yahya bin Ya’mer’’ de bunlardan biridir.
Hz. Ali kv.Efendimiz ra.ise Hılafeti zamanında kendisini Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’ül Faruk ra. dan üstün tutanlar için:Şayet beni Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’den üstün tutan birini işitirsem,şüpheniz olmasın,ona iftira sopası vurdururum!!demiştir.age.s.5-6
ÜÇÜNCÜ ŞİA FIRKASI SEBEİYYE:
Kurucusu Abdullah ibn-i Sebedir.Aslen Yemenli bir yahudi olan Abdullah ibn-i Sebe Hz. Ali kv.Efendimizi sever görünerek Ashab-ı Kiramın çoğuna söven,hatta onlardan bazılarını dinden çıkmakla (irtidat) itham eden ilk sapık kişidir.
Abdullah ibn-i Sebe ve adamları kendilerinin ŞİA olduğunu iddia edince 1.fırkayı teşkil eden ve kendilerine Şiayı muhlisin denilen kimseler,bu sapıklarla karıştırılmak korkusundan dolayı bu ismi terkederek kendilerine Ehli sünnet vel Cemaat denilmesini uygun bulmuşlardır.age.s.5-7
Yukarıda da geçtiği üzere Sebeiyye fırkasının kurucusu aslen Yemenli olan Abdullah ibn-i Sebedir.Abdullah ibn-i Sebe ve adamları,Hz. Ali Allahın ta kendisidir.Hz. Aliyi şehit eden İbn-i Mülcem,Onu değil de Hz. Ali kv. suretindeki şeytanı öldürmüştür demişlerdir.
Yine bunlara göre,Hz. Ali kv.bulutların arasında gizlidir.Yıldırım onun sesi,şimşek ise kırbacıdır.Yıldırım sesini işittiklerinde.Aleykesselam Eyyühel Emiyr.derler.age.s.10
DÖRDÜNCÜ ŞİA FIRKA-İ GULAT:
Gulat kelimesi galin kelimesinden camiidir.Dinde mezhepte taassubu çok ileri vardıran kimseler demektir.Gulat-ı şia=Şiilerin müfritleri.Hz. Aliye kv.ilahlık isnat ve izafe ederler.Osmanlıca-Türkçe lügat Ferit Develioğlu
Bu fırka Hz.Alinin kv.Allah olduğunu iddia edecek kadar ileri gitmişlerdir.ag.e.s.9 Bu fırka 24 fırkaya ayrılır.Bunların en başında Sebeiyye fırkası gelir.Bu 24 fırkadan bazıları şunlardır:
ALTINCI ŞİA FIRKASI MUFADDILIYYE :
Hz.Alin kv.Allaha nisbeti Hiristiyanlık inancındaki Hz. İsa’nın as. Allaha nisbeti gibidir.Onda ilahlık ve insanlık birleşmiştir derler..age.s.10
YEDİNCİ ŞİA FIRKASI NUSAYRIYE :
Halen Suriyede mevcut olan fırkadır.Bunlara göre de Allahü Teala Hz. Ali kv. ve evlatlarına hulul (girmiştir)etmiştir.
Bâtınî karakteri dolayısıyla ismi, tarihi ve inanç yapısı hakkında önemli bilgi eksiklikleri bulunan ve çelişkili görüşlere konu olan Nusayrîlik, mensuplarınca yayımlanan eserler ve akademik araştırmalar sayesinde bir dereceye kadar aydınlatılabilmiştir.
Fırkanın Hz. Ali’nin hizmetçisi Nusayr’a yahut fırka mensuplarının yoğun olarak bulunduğu Lazkiye bölgesindeki Nusayriye dağlarına nisbetle bu ismi aldığı iddiası isabetli görünmemektedir.
Zira Hz. Ali’nin bu adla anılan bir hizmetçisi olmadığı gibi söz konusu dağların eski dönemlerde bu şekilde isimlendirildiğine dair bilgi bulunmamaktadır.
Nusayrîlik ile Hıristiyanlık arasındaki bazı benzerlikleri öne çıkararak kelimenin “nasrânî”nin küçültmeli ismi olduğunu ileri süren görüş de İslâm coğrafyasındaki bazı grupları yitik hıristiyanlar olarak görme eğilimine sahip oryantalist bakış açısının ürünü niteliğinde değerlendirilmiştir (krş. İA, IX, 365; Hâşim Osman, Heli’l-ʿAleviyyûn Şîʿa?, s. 10-18).
Büyük bir ihtimalle fırka adını kurucusu Ebû Şuayb Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî’den (ö. 270/883) almıştır. Nitekim fırkanın kutsal metni Kitâbü’l-Mecmûʿun daha ilk bölümünde bu kişinin görüşleri nakledildiği gibi çeşitli bölümlerinde de Nusayrî ve Nemîrî nisbelerine yer verilmiştir (s. 400, 408).
Ayrıca ilk dönem Şiî tarihçileri Sa‘d b. Abdullah el-Kummî ve Nevbahtî, İbnü’n-Nusayr’ın görüşlerinden söz ederek taraftarlarının ona nisbetle Nemîriyye diye anıldığını kaydetmektedir (el-Maḳālat ve’l-fıraḳ, s. 100-101; Fıraḳu’ş-Şîʿa, s. 94). Eş‘arî’nin de Râfıza içinde zikrettiği fırkayı Nemîriyye olarak anmasından (Maḳālât, I, 86) ilk dönemlerdeki yaygın isimlendirmenin Nemîriyye olduğu anlaşılmaktadır.
Fırkayı bu adla ananların ilki veya ilklerinden biri Dürzî âlimlerinden, er-Risâletü’d-dâmiġa fi’r-red ʿale’n-Nuṣayrî adlı eserin müellifi Hamza b. Ali’dir (ö. 411/1021’den sonra). Aynı asırda Ebü’l-Alâ el-Maarrî, Nusayrîlik’ten bir fırka olarak bahsetmiş (Risâletü’l-ġufrân, s. 459), İbn Hazm da fırkayı bu adla anmıştır (el-Faṣl, IV, 188).
Tarih boyunca bu isimle anılan fırka I. Dünya Savaşı’nın ardından bölgeyi ele geçiren Fransızlar’ın talebi, mensuplarının da uygun görmesiyle Alevî adıyla anılmaya başlanmıştır.
Günümüzde bu adla bilinen fırka bazan diğer Alevî kesimlerinden ayrılması için Nusayrî Alevîliği, Arap Alevîliği, Suriye Alevîliği, Çukurova Alevîliği, Akdeniz Alevîliği, bazan da mahallî olarak Fellah (çiftçi) şeklinde zikredilmektedir.
SEKİZİNCİ FIRKA İSMAİLİYYE:
İsmâil b. Ca‘fer es-Sâdık’a nisbet edilerek varlığını günümüze kadar sürdüren aşırı Şiî mezhebi.Altıncı imam Ca‘fer es-Sâdık’ın oğullarından en büyüğü İsmâil’in imam olması gerekirken diğer oğlu Mûsâ el-Kâzım’ın bu görev için belirlenmesi konusunda çeşitli sebepler ileri sürülmüştür.
Bunlar arasında İsmâil’in babasından üç yıl önce vefat ettiği rivayeti önemli bir yer tutar. Diğer bir rivayette İsmâil’in, içkiye ve kadınlara düşkünlüğü yanında Ca‘fer es-Sâdık’ın kendisiyle ilgisini kestiği ve lânetlediği Ebü’l-Hattâb el-Esedî ile dostluk kurması yüzünden imâmetten mahrum edildiği belirtilmektedir.
Bir rivayete göre ise İsmâil, Ca‘fer es-Sâdık’ın ölümünden (148/765) beş yıl sonra sağ olarak Basra çarşısında görülmüştür. İsmâil’in imâmetini iddia edenler arasında onun ölüp ölmediği hususu ihtilâflıdır.
Ölmediğini, takıyye gereği ölmüş gibi göründüğünü ileri süren sayıca az bir topluluğa karşı onun babasından önce öldüğünü, kendisi için sabit olan imâmet görevinin evlâtlarına intikal ettiğini söyleyen ve İsmâil’in kölesi Mübarek’e nisbetle Mübârekiyye diye anılan grup çoğunluktadır.
Asıl İsmâiliyye’yi teşkil eden bu zümreye göre İsmâil b. Ca‘fer adına kurulan bu fırka daha sonra oğlu Muhammed b. İsmâil el-Mektûm ile devam ettirilmiştir.
Muhammed b. İsmâil, Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd zamanında düşmanlarından korunmak için Medine’den uzaklaşarak Rey yahut Deylem’e gitmiş, ardından Nîşâbur’a yerleşmiştir (ayrıca bk. İSMÂİL b. CA‘FER es-SÂDIK).
DOKUZUNCU ŞİA FIRKASI İMAMİYYE:
Hz. Alinin kv.halife olması açıkça emrolunmuştu.Eshap bu emri yerine getirmediği için kafir oldu diyen,Peygamber Efendimi sav.vefatından sonra Hazreti Ali ve sırasıyla onun iki oğlu ile iki torunlarını meşru İmam kabul eden ve son on iki İmama inanmayı imanın şartlarından sayan kimselerin mensup olduğu bir şia fırkasıdır.
Bunlara on iki İmamı kabul ettikleri için İSNA-AŞERİYYE (On ikiciler)İmamet meselesine inanmayı dinin aslından saydıkları için İMAMİYYE denmektedir.
İtikadi konularda,altıncı İmam,Cafer-i Sadıkın içtihatlerine uyduklarını iddia ettikleri halde,ellerinde bulunan hadis ve fıkıh kitaplarını Ebu Cafwer Muhammed bin Yakub el Kuheyni ile Ebu Cafer Muhammed bin Hasen-i Kummi adlı iki acem(İran)yahudisi yazdığı için bunlara CAFERİ denmektedir.Bunların kısaca Caferi Sadık ra. ile sadece isim benzerliği vardır.
Bu Caferilerin Silsile-i Sadattan İmam Cafer Sadık ra. ile bir ilgi ve alakaları yoktur.Şianın bugün dünyada en çok bulunan fırkası İMAMİYYE’ dir.Şia denilince İMAMİYYE akla gelir.(İslam Tarihi ansiklopedisi.c.6 başlık.İmamiyye fırkası)
İMAMİYYE fırkası büyük bir fırkadır.Kendi içerisinde büyük küçük 39 fırkaya ayrılır.(Ettuhfetül isna Aşeriyye s.15)
Bunların kimisi Allahü Tealanın üç boyutlu cisim olduğuna inanırlar.
Allahü Tealanın bazı şeyleri murad edip,sonra da maslahata uygun düşmediği için pişman olduğuna inananlar vardır.Bazıları da Allahü Teala dünyanın yaratılışını Hz. Muhammede sav.havale etmiştir.Bazıları da Hz. Ali’ye kv.havale etmiştir derler.
Hulasa netice olarak hepsi de Ehl-i Sünnet inancına muhalif itikade sahiptirler.Bu 39 İmamiyye fırkasından en önemlisi de şüphesiz en önemlisi de CAFERİYYE fırkasıdır.
İMAMİYYENİN EN BÜYÜK KOLU CAFERİYYE FIRKASI:
Hılafetin Hz. Ali’den başlayıp,sırasıyla 12 İmamla devam ettiğine inanırlar.(Ettuhfetül İsna Aşeriyye s.21)
Bu kitabın müellifi şia fırkalarını saydıktan sonra şöyle diyor:’’Şia fırkalarını saymayı bitirdik.Şimdi şia taifesinin,kendisi ile batıl mezheplerini yaymaya ve Allahın cc. kullarını sapıtmaya ulaştıkları hilelerden bir şeyleri zikretmeye başlama vaktimiz geldi.’’
Bu hile ve tuzaklar o kadar çoktur ki,yahudiler bunun onda birini bilmez.O tuzakları ihtiva etmeye bu kitap dar gelir.age.s.25
CAFERİYYE de dahil olmak üzere,Şia taifesinin Ehl-i Sünnete muhalif olan itikatlerine bir göz atalım:Dipnotlar Ettuhfetül isna Aşeriyye kitabından alınmıştır.
1.Abdestte ayakları yıkamak yerine meshedilmesi gerektiğine inanırlar.age.s.25
2.Hz. Ebu Bekir ra.Hz. Ömer ra.,Hz. Osman ra. gibi Ehl-i Sünnet büyüklerinin ve İmamlarının Kur’anı Kerimi tahrif ettiğine ,Ehl-i Beyt hakkında nazil olan bir çok sure ve ayetleri Kur’an-ı Kerimden çıkardıklarına inanırlar.
Mesela.’2Elem neşrah leke’’ayeti kerimesinde.’’Hz. Aliyi damadın kıldık’’şeklinde bir ayetin olduğuna inanırlar.
Yine Suretül Velayet isimli 7 ayetli bir surenin mevcut olduğuna ve bu ayet ve surelerin bu üç sahabi tarafından Kur’an-ı Kerimden çıkarıldığına inanırlar.age.s.30-31
Halbuki Cenab-ı Hak :’’Kur’an-ı Kerimi biz indirdik,elbette onu yine biz koruyacağız.’’(Hicr suresi a.9)buyurmaktadır.
Bu Hz. Allah cc.ye ne azim bir iftiradır!!
3.Şia taifesinin Kıyamet Gününde azap görmeyeceğine ve cehenneme girmeyeceğine inanırlar.Türkiye Aleviliğiyle benzer yönleri elbette vardır.Kur’an-ı Kerimdeki azap ile korkutucu tüm ayetlerin şiadan başka taifeler için olduğuna inanırlar.age.s.36
4.Şia taifesinin değer verdikleri alimlerden Kelini,güya Hişam bin Salimden, o da Ebu Abdullahtan rivayet ettiğine göre Cebrail as. tarafından Peygamber sav.a getirilen Kur’anın aslı 17 bin ayetmiş.Şiiler bu Kelini’yi İmam-ı Buhari mertebesinde tutarlar.age.s.52
5.İmamiyye taifesine göre Emir’e (Hz. Ali kv.) de vahiy geliyordu.Peygamber sav.ile arasındaki fark ise Paygamber sav.Cebraili bizzat görüyordu.Hz. Ali kv.ise sadece sesini işitiyordu.age.s.114
6.Tüm Şia fırkalarına göre İmamet Hz. Alinin kv.hakkıdır.Diğer üç Halifenin İmameti batıldır,asılsızdır.age.s.188
7.Hz. Ömer’i şehid eden (Ebüü Lü’lü)isimli mecusi köleyi (Baba Şücaeddin) diye yad ederler.Rebiül evvel ayının 19.gününü Hz. Ömer ra.şehit edildiği için bayram ,ttihaz ederler.age.s.2081990 da Hacdaki Tünel faciasında ölen İranlı hacıların morgdaki fotoğraflarında ayaklarının altına ve arasına bu üç büyük Halifenin ve Hz. Aişe ra.ın adlarının kınayla yakılmış olduğu görülmüştür.
8.Mecusilerin Mart ayının 21 deki Nevruz=Yeni gün baharın gelişi olarak bayram olarak ktlarlar.age.s.209
9.Şarabın necis olmadığına ,temiz olduğuna hükmederler.age.s.211
10.Musallinin (namaz kılanın) bedenine giydiği mesh,takke,çorap,kemer,sarık gibi şeylerin isternecaset-i galiza(büyük necaset)isterse necaset-i hafife ile kirlensin,namaza zarar vermeyeceğine inanırlar.age.s.214
11.Nafile namazlarda ve tilavet secdesinde musalli (namaz kılan) ister ayakta olsun,isterse oturur vaziyette olsun,kıbleye dönmenin gerekli olmadığına inanırlar.age.s.214
12.Bazılarına göre Hacda setr-i avret(örtünme) farz değildir.Hatta bazılarına göre ihramdan sonraki zina Haccı ifsat etmez.age.s.221
13.Nikahlı eşi ile ters ilişki(diğer yoldan-anal)caizdir derler.age.s.226
14.Mut’a nikahını (belirli bir vakte bağlanmış nikah-bir saat,bir gün,bir haftalığına nikahlanmak ve ilişki yaşamak)ibadetlerin en hayırlısı ve Allaha yakınlık vesilelerinin en faziletlisi kabul ederler.İslamda Mut’a nikahı asla caiz değildir.yasaklanmıştır.Zina hükmündedir.age.s.227
Ehl-i Şia Taifesinin Ehl-i Sünnet akaidine muhalif sayısız görüşlerinden özetlediğimiz şu kadarı bile bu taifenin Caferilik kanadının,Ehl-i Sünnetin Ameldeki mezhepleriyle yan yana bile yazılıp zikredilmesinin ne kadar fecaat ve vahim bir hata olduğunu her halukarda anlatmaya yeter de artar diyorum.
Bu hatanın farkına varılarak bu bozuk ve sapkın Şia mezhebinin çocuklarımızın saf kalplerine sokulmasının önlenmesine inanmaktayım.
***
Ehli sünnet uleması Ehl-i Şianın iddialarına cevap olarak aşağıdaki kitapları yazmışlardır. İlk 3 halifeyi kötüleyenlerin doğru yoldan sapmış olduklarını ve hele bunların, en azgın ve taşkınlarının müslümanlıktan büsbütün ayrıldıklarını, hatta İslamiyeti yıkmak için uğraşmakta olduklarını göstermek için, İslam âlimleri pek çok kitap yazmıştır.
Bunlardan birkaçının ismi ve yazarı aşağıda bildirilmiştir. İslam âlimlerinin müslümanlara nasihat vermek için, yazmış oldukları kitaplardan, elimize geçen birkaçı şunlardır:
1) İbtalü’l Menheci’l-batıl kitabını Fadl bin Ruzbehan yazmıştır. Şiî fırkasından, İbnü’l-Mutahhir’in (Minhacü’l-kerame) kitabını reddetmekte, yanlışlarını vesikalarla çürütmektedir. Kitabı 1448’de İsfehan’da yazmıştır.
2) Nüzhetü’l-isna aşeriye kitabıdır. Fârisîdir. Mirza Ahmed bin Abdürrahim-i Hindi yazmıştır. Şiîleri anlatmaktadır. 1839’da vefat etmiştir.
3) Nevakıd kitabını, Mirza mahdum yazmıştır. En-nevakıd lil-Revafıd kitabını, Seyyid Muhammed bin Abdürresûl Berzenci yazmıştır. 1711’de denizde boğuldu.
4) Muhtasar-ı Nevakıd kitabı, Nevakıd kitabının kısaltılmışıdır. Muhammed bin Abdürresûl-i Berzenci kısaltmıştır.
5) Seyfü’lbatir li-rikab-işşia-ti verrafida-til-kevafir kitabını, şeyh Ali bin Ahmed Hiti [1025] de İstanbul’da yazmıştır.
6) Ecvibe-tül Irakıye alel’es-iletil-İraniye kitabını Şihabüddin Seyyid Mahmud bin Abdullah Alusi yazmıştır. Bağdat’ta Şâfiî alimi idi. 1854’de vefat etti.
7) Ecvibetü’l-Irakıye alel’es-iletil-lahuriye kitabını da Alusi yazmıştır. Hayderi de, böyle bir kitap yazmıştır.
8) Nefehatü’l-kudsiye fi mebahis-il-imamiye fi-reddi’ş-şia) kitabında da, Alusi, şiîlere cevap vermektedir.
9) Nehcü’s-selame kitabını da Şihabüddin Alusi yazmıştır.
10) Sarımü’l-hadid kitabını, Muhammed Emin bin Ali Bağdadi yazmıştır. İbni Ebû-hadid’in iftiralarını cevaplandırmaktadır.
11) Reddi-alel-imamiye kitabını, Ali bin Muhammed Süveydi Bağdadi yazmıştır. Şâfiî olup 1822’de, Şam’da vefat etmiştir.
12) Hadikatü’s-serair kitabını, Abdullah bin Muhammed Bituşi yazmıştır. Şâfiî, Bağdadi olup 1797’de Basra’da vefat etti.
13) Tuhfe-i isna aşeriye fi reddi’r-revafıd kitabını, şah Abdülaziz-i Dehlevi, fârisî olarak yazmıştır. 1824’de vefat etmiştir. Arabiye tercümesi, Şükri Alusi tarafından kısaltılarak, Muhtasar-ı tuhfe ismi ile Bağdat’ta ve 1976’da İstanbul’da basılmıştır.
14) Minhatü’l-ilâhiye muhtasar-ı Tuhfe-i isna aşeriye kitabını, Mahmud Şükri Alusi yazmıştır. 1373’de Kahire’de basılmıştır.
15) İmam-ı Rabbânî “rahmetullahi teâlâ aleyh” Mektubat kitabında, Ashâb-ı kiramın üstünlüklerini, çok kuvvetli delillerle açıklamaktadır.
16) Hucec-i kat’ıye kitabını, Abdullah-i Süveydi, Arabî olarak yazmıştır. En-Nahiye an’tan-i Emril-müminin Muaviye Arabî kitabı ile birlikte, 1981’de İstanbul’da basılmıştır.
17) Şihristani’nin “rahmetullahi teâlâ aleyh” Milel ve Nihal kitabında ve bunun Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Latince tercümelerinde, şiilik uzun anlatılmakta ve cevapları verilmektedir.
18) Türkçe Tezkiye-i ehl-i beyt kitabı, şiîlere cevap vermektedir. Yenikapı mevlevihanesi şeyhi, Osman efendi tarafından yazılmış, Hucec-i kat’ıye ile birlikte, latin harfleri ile İstanbul’da basılmıştır.
19) İmam-ı Rabbânî hazretlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” Redd-i revafıd kitabı Fârisî olup Türkçesi İstanbul’da basılmıştır.
20) Büyük âlim, İbni Hacer-i Heytemi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Savaıku’l-muhrika kitabında, şiîlerin yanıldıklarını âyet-i kerime ve hadis-i şerifler ile ispat etmektedir.
21) Yine İbni Hacer’in Tathiru’l-cenan vel-lisan an Muaviyetebni Ebû Süfyan kitabında, hazret-i Muaviye’ye “radıyallâhu anh” dil uzatılamayacağını, çok güzel ispat etmektedir.
22) Mevahib-i ledünniye tercümesinde ve türkçe Mir’at-i kainat da, Ashâb-ı kiramın şanları bildirilmektedir.
23) Seyyid Abdülhakim Efendi’nin “rahmetullahi teâlâ aleyh” türkçe Sahabe-i kirâm risalesi İstanbul’da bastırılmış olup çok faydalıdır.
24) Nurü’l-Hüda kitabı, m. 1597 yılında Karakaşzade Ömer bin Muhammed Bursevi Halveti tarafından yazılmış olup şiîlere ve hurufilere cevap vermektedir. [H. 1286] da İstanbul’da basılmıştır. 1047 [m. 1638] de Edirne’de vefat etti.
25) Menakıb-i çihar yar-i güzin kitabı, Türkçe olup Ashâb-ı kiramın “radıyallâhu anhüm ecma’în” üstünlüklerini çok güzel yazmaktadır. Seyyid Eyüp bin Sıddık Ürmevi yazmıştır. Muhtelif zamanlarda basılmıştır. 1998 İstanbul baskıları çok güzeldir.
26) İstanbul’da çeşitli baskıları yapılmış olan, Hakikat Kitabevi’nin Türkçe, Hak Sözün Vesikaları ve Eshab-ı Kiram kitaplarında, şiilik açıklanmakta, İslam âlimlerinin bunlara verdikleri nasihatler, uzun uzun anlatılmaktadır.
27) Tenasüha inananların ve Allah insana hulul etti diyenlerin, kâfir oldukları Berika ve Hadika kitaplarında yazılıdır.
28) Yusuf Nebhani, Şevahidü’l-hak kitabının son kısımlarında, şiîlere vesikalarla cevap vermektedir.
29) Seyyid Ahmed Dahlan “rahmetullâhi aleyh” El-fethul-mübin kitabında, şiîleri reddetmektedir. Bu kitabı, Süveydi’nin Hucec-i katiye’si sonunda basılmıştır.
30) Şah Veliyullah-ı Dehlevi “rahmetullâhi aleyh” İzaletü’l-hafa an hilafetil-hulefa kitabında, şiîlere kuvvetli vesikalarla cevap vermekte, Hazret-i Muaviye’yi övmektedir. Bu kitap fârisî olup Urdu diline tercümesi ile birlikte, 1972’de Pakistan’da basılmıştır. 2 cilttir].
***
MAARİF OKULLARIMIZDA 7.SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KTAPLARINDA KAFA KARIŞTIRAN BAŞKA BİR BİLGİ:
Yine Okullarımızda halen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi olarak okutulan 7.sınıf ders kitaplarında mevcut olan ve kafa karıştıran bir başka bölümün bilgini paylaşmakta yarar görüyorum.
KİTAPTAKİ BAŞLIKLAR VE İZAHAT:
3.İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUM BİÇİMLERİ.
3.1.İnançla ilgili yorumlar.
’’Hz. Peygamberin vefatından sonra,İslamın hızla yayılmasına bağlı olarak ortaya çıkan kültürel kargaşa gittikçe artıyordu.Toplumda İslamın inanç esaslarıyla ilgili şüpheler de yayılıyordu.
İşte böyle bir ortamda İslamın ilkelerinin ayet ve hadislere dayalı olarak mantıklı ve akılcı bir şekilde savunulması gerekiyordu.İslam alimleri de bu doğrultuda çalışmalar yaptılar.
Dinimizin inanç esaslarını,ahlaki ilkelerini sistemli bir şekilde açıklayıp temellendirdiler.Ortaya atılan şüpheleri,dayanaksız iddiaları akılcı bir şekilde reddettiler.Dinimizin ilkelerini açıkça ifade edip savundular.Geçmişte İslam alimleri tarafından bu doğrultuda yapılan bazı çalışmalar ve ortaya konulan bazı görüşler Müslümanlar tarafından daha çok benimsendi.
Onların görüşleri sistemli hale getirilip toplandı.İşte bu da İslam kültüründe inançla ilgili(itikadi)yorumların ortaya çıkmasını sağladı.Maturilik,Eşarilik ve Şiilik İslam dünyasında ortaya çıkmış başlıca itikadi yorumlardandır.
Allahın sıfat ve fiileri başta olamak üzere inanç konularıyla ilgili ayet ve hadisleri olduğu gibi kabul eden,bunlar üzerinde hiçbir yorum yapmayan SELEFİYYE de İslam dünyasındaki en önemli itikadi yorumlardan biridir.
(Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi.7 sınıf,s.68-69)
3.3.Tasavvufi yorumlar.s.71
3.3.1.Yesevilik s.72
3.3.2.Kadirilik s.73
3.3.3. Nakşibendilik s.74
3.3.4.Mevlevilik s.75
3.3.5.Alevilik-Bektaşilik s.76
Kültürümüzde önemli bir yeri olan yorumlardan biri de Alevilik-Bektaşiliktir.Alevi kelimesi sözlükte,Ali tarafında olan,Aliyi seven,Aliye bağlı vb.anlamlara gelir.Dini bir kavram olarak Alevilik,Hz. Peygamberin sav.vefatından sonra halifeliğin,Hz. Ali ve onun soyundan gelenlerin hakkı olduğunu savunan anlayışı ifade eder.
Bektaşilik ise,büyük Mutasavvıf ve düşünür Hacı Bektaşi Veliyi kendilerine pir ve önder olarak gören,onun yolundan gitmeyi amaç edinen kimselerin bağlı olduğu tasavvufi yorumdur.
Hz. Muhammedin sav.vefatının ardından sırasıyla Hz. Ebu Bekir,Hz. Ömer,Hz. Osman ve Hz. Ali halife olmuşlardır.
Ancak bazı Müslümanlar,Peygamberimizden sonra halifeliğin öncelikle Hz. Alinin hakkı olduğuna inanmışlardır.680 yılında Yezid’in emriyle Peygamberimizin sevgili torunu Hz. Hüseyin ve ailesinden bazı kişiler Kerbela’da şehit edilmişlerdir.
Bu acı olay müslümanlarda büyük üzüntüye neden olmuştur.Bir çok kişi Ehl-i Beyt mensuplarına ve onların haklarına sahip çıkmaya başlamıştır.İşte bu yaklaşım zamanla sistemli hale gelmiş ve Alevilik akıının doğup yaygınlaşmasını sağlamıştır. age.s.76
Alevilik-Bektaşilikte Ehl-i Beyt sevgisinin önemli bir yeri vardır.Ehl-i Beyt Hz. Peygamberin sav.ev halkı anlamına gelir.Pek çok İslam alimine göre Ehl-i Beyt Hz. Muhammed sav.ile birlikte,Hz. Ali,Hz. Fatıma,Hz.Hasan ve Hz. Hüseyin’den ra.oluşmaktadır.
Alevilik-Bektaşilik düşüncesine göre her müslüman,Ehl-i Beyti sevmeli ve saymalıdır.Kerbela’da günlerce aç ve susuz bırakılarak şehit edilen Ehl-i Beyt mensuplarının acısını yüreğinde hissetmelidir.
Alevilik-Bektaşilikte en çok önem verilen ilkelerden biri de on iki imam inancıdır.On iki İmam inancı,Alevilik-Bektaşilikte Hz. Muhammed’den sonra önder kabul edilen ve Hz. Ali ile Hz. Fatıma nın soyundan gelen on iki kişiyi ifade eder.Buna göre On iki İmam şu kişilerden oluşur:
1.Hz. Ali
2.Hz. Hasan
3.Hz. Hüseyin
4.İmam Zeynelabidin
5.İmam Muhammed Bakır
6.İmam Cafer Sadık
7.İmam Musa Kazım,
8.İmam Ali Rıza
9.İmam Muhammed Taki
10.İmam Ali Naki
11.İmam Hasan Askeri
12.İmam Muhammed Mehdi
Sonuç olarak Alevilik-Bektaşilik sevgi,dostluk ve kardeşlik yoludur.Hacı Bektaşi Veli’nin yolundan giden kişi,komşularıyla iyi geçinmeli,muhtaçlara yardım etmelidir.Kötülüğe iyilikle karşılık vermeli,kimseye kin beslememeli,dedikodu,iftira,haset kibir,yalan,hile,zulüm,haksızlıkvb.kötülüklerden uzak durmalıdır.
Yüreğinden her türlü kötülüğü ve kötü düşünceyi silip atmalıdır.Eline beline diline hakim olup,kimseye kötü söz söylememelidir.
3.3.5.1.Cem ve Cemevi s.79-80
3.3.5.1.1.Razılık ve Kul hakkının sorulması s.81
3.3.5.1.2.On iki hizmet s.82
3.3.5.1.3.Semah s.83
3.3.5.5.2 Musahiplik (Yol kardeşliği) s.84
3.3.5.3.Dua ve gülbenkler s.85
3.3.5.4.Hızır orucu s.87
Yukarıdan beri yazdığımız malumatın alındığı kaynak:İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 7 sınıf,Yazarı Hacer Yıldız.Gün basım yayın.Rek.san.ve Tic.lmt.şrk.Ankara.Baskı tarihi 2017
***
İnançla ilgili yorumlar ve Tsavvufi yorumlar başlığı altında sunulan kısımlarda zihinleri kurcalayan bir çok kafa karıştıran izah ve sorular vardır mesela:
1.Maturidilik,Eşarilik ve Şiilik İslam dünyasında ortaya çıkmış başlıca itikadi yorumlardandır.Denildiğine göre bunlar aynı kategoride mi müteala edilmelidir?
2.Selef-i Salihin(Salih geçmişlerimizi) Efendilerimizi istismar etmekten öteye geçmeyen bugünkü SELEFİLİK Ehl-i Sünnet inancı ile eşit seviyede midir?
3.Nakşibendilik,Kadirilik,ile Alevilik ve Bektaşilik hepsi Ehl-i Sünnetin kollarından mıdır?Elbette hayır.İlk ikisi Ehl-i Sünnet diğer Alevilik Bektaşili ise Ehl-i Sünnet olmayıp Anadoluda yıllardan beri Alevi-Sünni olarak tesmiye olunmaktadır.
4.Aslen Ehl-i Sünnet olan Hacı Bektaşi Veli’ye Alevilik-Bektaşilikle yüklenmek istenen tasavvufi kimlik ne derece doğrudur?Hz. Hünkar Hacı Bektaş olsun Hz. Ali kv.olsun asla içki içmemişlerdir.Semah yapmamışlardır.Kadın erkek bir arada ibadet etmemişlerdir.Saz ve müzik meclislerinde bulunmamışlardır.İslamın emirlerini harfiyyen yapmışlardır.Ehli Beytte aynı minval üzere yaşamışlardır.Bugünkü Alevi kardeşlerimiz neden onları örnek aldıklarını söylemelerine rağmen onlar gibi yaşamamaktadırlar?
5.Türkiyedeki Alevilik Şia mezhebinin Türkiye uyarlaması olup,bozulmuş itikat ve ibadetlerden oluşan bir manzumedir,ritüeldir.Yakından bakılıp incelendiğinde bir çok konuda benzerlikler olduğu görülmektedir.Bizdeki Alevilik ve Ehli Beyt anlayışı İslamın biraz daha dışında olduğu söylenebilir.Anadoluda Milli Mücadele sırasında G.Mustafa Kemalin yanında olan Alevi kardeşlerimiz bugünde sol tandaslı partilerin içerisinde yer aldıkları için Alisiz Alevilik ve ibadetsiz İslam inancını yaşamaktadırlar.
6.1400 sene evvelinde Eshabı Kiram arasında yaşanan hadiseleri bugüne taşıyarak yas tutmak ve diğer müslüman kardeşlerine sebbetmek İslam dininin ruhuna aykırı değil midir?İslam bu işi o gün bitirmiştir.Alimlerimiz de bu konuda yorum yapılamayacağı sonucunda birleşmişlerdir.
7.Alevi kardeşlerimiz Eshabı Güzin Efendilerimiz hakkında Şia- Caferiyye sapık mezhebi gibi inanışta bulunmakta mıdır?Bu meselede Ehli Beyt ile diğer üç sahabe-i güzin arasında bir fark yoktur.Bunların bazılarını dördüncüden üstün görüp diğerlerine kin beslemek İslamın neresine sığar.Bu türden yanlışa düşen Alevi kardeşlerimizi bu konuda hassasiyete ve insafa davet ediyoruz.
8.Alevi kardeşlerimiz bugün gelinen noktada İslamın beş şartı olan namaz oruç ve zekat ibadetlerimizi hafife alıp yapmamakla ahirette bunun cezasına katlanacaklarını bilmekte midirler?Bugün Cem evlerinde yapılan ritüel asla namazın yerine konamaz.İslamın neresinde kadın erkek bir arada saz semah eşliğinde ibadet vardır.Sahur vakitlerinde proğram yapmayan Alevi tv.kanalları,Cem törenleri bugün herşeyi açıkca herkese göstermektedir.
9.Alevi kardeşlerimiz cami yerine okul yapın demekte,nerede bir yatır türbe varsa sahiplenmekte ve burada bir çok yanlış davranışlar sergilenmektedir.Alevi kardeşlerimizin yaşadığı yörelerde zekat için gittiğimde olumsuz davranışlarla karşılaştığımı ifade etmek isterim.
10.Anadolu’da kardeşliğimize balta vuran Alevi-sünni ayrımını ortadan kaldırmanın yolu Alevilikte ve Cemevinde birleşmek değil,camide ve Sünni Ehli Sünnet İslamında cem olup gereğini yapmaktan geçer.Bir köyde Cem evi ve cami olması bazılarına güzel gelse de doğru olan camide bir ve beraber olmaktır.
11.Alevi önderlerinin sünni kardeşlerimiz hakkında mensuplarını uyarmaları,İslamın beş şartı ve dünyada müslümanın yapacağı beş vakit namaz,hac,oruç zekat öşür gibi ibadetleri açıklayarak kardeşlerimizin mutlaka bunları yapmaları gerektiğine dikkat çekmeleri yerinde olacaktır.Bazı kaynaklardan rivayet üzere duyduğumuz bizim namazımız kılındı,orucumuz tutuldu gibi yanlış ifadelerin ahirette bu kardeşlerimizi kurtarmayacağının bilinmesi gerekir.
12.Asırlardır İslam dünyasında en büyük fitne kaynaklarından biri olan ve müslümanları bölen Alevi-sünni kamplaşmasının kaynağı İslamın düşmanı olan yahudiler olup zamanla İngiliz ve sair devletlerin de bu konuda çalışmaları neticesinde bu yangın devam etmektedir.Bunu bitirmenin en güzel yolu bir köyde bir şehirde Alevi- sünni kardeşlerimizin bir araya gelip ortak hareket etmeleri olacaktır.Ders kitaplarında bu ayrımın gözler önüne serilmesi yapılan yanlışlardan birisidir.
Alevilik Mevlevilik gibi aslından uzaklaştırılmış bozulmuş bir tarikat olarak değerlendirilirse nerede bu yanlış başladıysa oradan düzelme yapılırsa aslına kavuşturulmuş olacaktır.(Bakınız:Sabataycı Beybabanın Mevlevilik Tarikatına semahı ve içkiyi sokması üzerine yazdığım yazı..)
13.Alevi kardeşlerimiz su gibi rakı,şarap içerse,namaz kılmazsa,zekat vermezlerse,Hacca Araplar’a para kaptırmak olarak bakarlarsa ,ibadet olarak Muharrem orucu tutup Hak emri olan Ramazan orucunu aşikare yerlerse nasıl birleşilecektir.Düşmanın en büyük fitne kaynaklarından birisi İslama sokulmuş en büyük hançer Alevi- sünni ayrıştırması olmuştur.Bunun en büyük zararı elbette Alevi kardeşlerimize olmaktadır.Ahirette yaptıklarının cezasını çekecek olan elbette yine onlar olacaktır.
14.Rabbim tüm kardeşlerimizi yanlış itikat ve uygulamalardan korusun.Alevi de biziz Sünnide biziz.Bir savaşta bir ve beraber olan kardeşlerimiz mezarda bir olan kardeşlerimiz neden bu gelip geçici yalan dünyada yok sen Alevisin ,yok Sünnisin yanlışına düşmekte ısrar etmektedirler anlamakta güçlük çekiyorum.
15.Anadoluda 50 yıldır köy köy, kasaba kasaba,şehir şehir gezip görmekteyim. Alevi kardeşlerimizle yaşadıklarımızı en yakından bilmekteyim.Maalesef ortada iç açıcı güzel bir durum yok.Bunları burada zikretmenin de bir manası yok.Birbirine nefretle bakan kutuplaştırılmış iki camia mevcut el an.Rabbim birleştirsin bu milletin evlatlarını yakın zamanda inşalllah..
***
Bütün bunları neden yazdım diye sual edilebilir.Bütün bu yazıları ve Şia hakkındaki eleştirilerimi gördüğüm lüzum üzerine kaleme aldım.Öğretmenlik yaptığım 26 yılda en az 26 yıl Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine girdiğim için bu konuları elbette çok yakından biliyorum.
Turkıye’mizde maalesef İran Caferı Sıası hızla taraftar topluyor.Gecen sene bir pazar gunü Kırıkkalemizde Kur’an ve Ehlı beyt Dernegının Kültur Merkezındeki Kutlu Dogum programına tesadufen gecerken gorup katıldım.
Turkıyede Ehlı Beyt adlı ne kadar dernek vakıf varsa İran şiası ele gecırmıstır bugun.Her ılde mutlaka bir Ehlıbeyt dernegı vardır .Kırıkkale İlimizde de1992 yılında acmıslar..
Peygamber hadısınden esınlenerek Kur’an ve Ehlıbeyt Dernegı adını verdıklerını soyledı dernek baskanı.
Meşhur hadisdir:Ey Ümmet-i Eshabım!! Size iki emanet bırakıyorum.Allahın cc. kitabı Hz.Kur’an ve Ehli beytim..
Iran yanlısı Şiaya mensup Ehlı beytın yayılmasına manı olmak ve kontrol amacıyla kurduklarını sandım once ama yanıldıgımı anladım. .
Muharrem ayında bunlar meydanda siyah cadır kurup Asura Anması yaparlardı.Bunları yapanlar Turkıye Alevı orgutlerı degıl son zamanlarda tamamen Caferı Sıa baglısı Iranca desteklenen STK larca yapılmaktadır. .
BTP lideri geçen yıl koronadan ölen,Haydar Bas’ta Mustafa Islamoglu’da vs.hepsı Iran tarafından desteklenmektedir. Benım kanaatıme gore yenı Feto örgütü olan bu STK ların arkasında ABD ve AB ulkelerı vardır. .
Şanlı ecdadım büyük dedem Yavuz’a, Kanunı’ye Ebu Suud ra.ve Abbasılere hakaret dolu konusmalar yapıldı.
Eskı Selamet Partılılerın yenı Akp lilerın doldurduğunu ve kadınların carsafsız bızım hanımlar gıbı pardesu esarp gıyınmıs oldugunu gordum.
Kıtap takvım gul ve seker dagıtımı oldu.Hersey guzel ama yanılığ bu topluluga gırenler sonucta Ehlı Sunnet dusmanı olup ahıretını berbad ediyorlar.
Sonunda verilen numaralı kağıtlardan çekiliş yapılarak iki kişiye Meşhed gezisi ve Ayetullahın sohbetine katılma çıkartıldı.Çıkan kişilerin İrandaki gençlerden ve orta yaşlılardan bir farkının olmadığını gördüm.
Bu türden toplantıları İranın Mollalarının ve finans kaynaklarının sağladığına adım gibi eminim.
Anlasılan kurtlar kuzu postuna burunup ava cıkmıslardı..1985 de Kırıkkalede bırkac sıa mezhebine mensup Caferı vardı herkes bilirdi. Taşa secde eden birisi simit satardı o kadar sanırdım.Sımdı salonları doldurmakta zorlanmıyorlar.
Gecen gun ne var bunda dedı müdürlükten emekli olmuş bır arkadas Caferılerde hak mezhep musluman degıl mi dedı.Bende Sıanın itikadı yanlışlarını soyledim.
Bırak onları bu fıtne cıkarmaktır yahudı muslumanları boyle parcalıyor dedi. .Düşman arayacayacaksan dışarda çok gavur var dedi.
Ehl-i sünnet olmayan ahirette kurtulamayacak cehenneme gidecek bunlar cehenneme ateş toplayanlar dedimse de ikna edemedim.
Öyle ya Ehli sünnet olanlar cehenneme girmeyecek kalan 72 fırka mutlaka cehennemi görecek.Bu konuda meşhur hadis var.
Bu gıdısle Anadoluda Ehlı Sunnet musluman kalmayacak!!!
KAYNAKLAR:
1.’’Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi.11.Netbil yayıncılık,İstanbul-2007 sayfa .67-70’’
2.Ettuhfetül-İsna Aşeriyye
3.Osmanlıca-Türkçe lügat Ferit Develioğlu
4.Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
5.Şiaya Reddiye dini sualler.com
6.Dinimiz İslam -Türkiye Gazetesi
04.04.2022//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.