- 376 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Çoçuk eğitımi ana karnında başlar
ÇOCUK EĞİTİMİ ANNE KARNINDA BAŞLAR
And olsun, biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık. Sonra onu bir nutfe (sperm) olarak sağlam bir karar yerine koyduk. Sonra o nutfeyi alakaya (embriyo) çevirdik, alakayı bir çiğnemlik ete çevirdik, bir çiğnemlik eti kemiklere çevirdik, arkasından kemiklere et giydirdik, sonra da onu bambaşka bir yaratık yaptık… (Mü`minun Sûresi, 12-14) Bir hadiste bu ayetlerin tefsiri şöyle yapılır:
“Çocuk anne karnında ilk kırk günden sonra, bir kan pıhtısı, sonra bir et parçası durumuna gelir. Daha sonra Allah, bir melek gönderir de ona ruh üfler” (Câmiu`s-Sağir, I, 88)
Çocuk eğitimi deyince çoğumuzun aklına doğum sonrası, hatta çocuğumuzun ayaklanıp dillenmeye başladıktan sonraki dönemleri gelir. Doğrudan ve rahat iletişim kurabildiğimiz geç dönemler. 2, 3 yaş, hatta okula başlama yaşı diyebileceğimi 6,7 yaşlar. Oysa dinimiz ve güncel bilimsel veriler bize farklı bilgiler vermektedir.
Anne karnındaki bebeğe ruh üflenmesi 120. günde olmaktadır. Bu da 4. aya tekabül eder. Aynı zamanda bebeğin hareketleri de yaklaşık bu zaman diliminde hissedilmeye başlar. Şu durumda anne ve babanın çocuğun eğitimine başlama dönemi en geç 4. ay itibarıyla olmalıdır. Bebek 4. aydan itibaren her şeyi hisseder.
Eğitim Süreci Nasıl Olmalı?
Anne karnında çocuğun eğitimini üç ana başlık olarak ele alabiliriz:
• Fıtrat
• Kişilik Gelişimi
• Zekâ Gelişimi
1. Fıtrat
Fıtrat, kısaca yaratılış, tabiat demektir. Kişi dünyanın neresinde olursa olsun, rengi ırkı ne olursa olsun İslâm fıtratı üzerine, Allah’ın varlığını ve birliğini kabul eder halde İslâm fıtratı üzerine doğar. Lakin büyüdüğü ortam, anne ve babası dinine göre eğitilir ve fıtri değişimler başlar.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu durumu şu güzel hadisiyle açıklamaktadır:
“Her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra onu terbiye eden ana baba Yahudi ise Yahudi ahlâkıyla, Hristiyan ise Hristiyanlıkla, ateşperest ise Mecusilikle ahlâklandırır.” (Buhari, Feyzu’l-Kadir)
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus; çocuk terbiyesine başlarken ailelerin, yaratılışa ters düşen hareketlerde bulunmamalarıdır. Çünkü fıtrat tamamen temizdir. Fakat her ailenin kültürü, yaşam biçimi, dini, gelenek ve görenekleri birbirinden tamamen farklı olduğu için kimi ailelerde fıtri değişimler görülmektedir.
Fıtri değişimleri iki şekilde inceleyebiliriz:
1. Hamilelik dönemindeki fıtri değişimler
2. Doğum sonrası dönemdeki fıtri değişimler
Gebelik döneminde eğer anne sürekli stresli bir ortam da ise, bununla birlikte içki ve sigara da içiyor ise bebekte fıtri değişimler kaçınılmaz bir durumdur. Yapılan araştırmalara göre “Annesi alkolik çocukların % 100’ü, babası alkolik olan çocukların ise % 50’si psikopat olmaktadır.
Doğum sonrası dönemde ise şöyle değişimler olabilmektedir. Çocuk, anne ve babanın yanlış davranışlarını sürekli görüyorsa kendisi de yavaş yavaş değişim içine girer. Buradaki değişim çocuğun o tertemiz fıtratına kolayca sirayet eder. Unutulmamalıdır ki çocuk ebeveynlerinin aynasıdır, onların birer yansımasıdır. Örneğin; evde telefon çalar, çocuk bakar, telefondaki babası, çocuğa der ki “Annene bir şey diyeceğim, onu verir misin?” Konuşmaları duyan anne akşam eşiyle tartıştığı için konuşmak istemez ve çocuğa “uyuyorum” işareti yaparak onun yalan söylemesini sağlar. Oysa çocuk asla yalan söylemeye gerek duymaz, ama ebeveynleri ya da çevresindeki bazı kimseler çocuğu bilinçli ya da bilinçsiz yalan söylemeye teşvik ederler. Bir bakıma fıtri değişimlerine olumsuz şekilde katkıda bulunurular.
Çocukta var olan o tertemiz fıtratı daha da güzelleştirmek için anne adayı, bebeği daha karnında iken şunları yapmalıdır:
1. Maddi ve manevi yaşantısına dikkat etmeli,
2. Namazlarına daha bir özen göstermeli,
3. Kur’ân-ı Kerim okumayı ihmal etmemeli,
4. Çocuğuna ilahiler, ezgiler dinletmeli,
5. Ona güzel nasihatlerde bulunmalı,
6. Ona bol bol dua etmelidir.
Baba adayı ise:
1. Eşine karşı sevgi ve hoşgörülü olmalı,
2. Ona şefkat göstermeli,
3. Onu memnun edecek bir biçimde davranmalı,
4. Helâl rızık kazanmaya önem ve özen göstermelidir.
2. Kişilik Gelişimi
Kişilik; kısaca insanları birbirinden ayıran fiziksel, düşünsel ve ruhsal özelliklere denir. Çocuğun kişiliği anne karnında başlayıp yaklaşık 5 yaş civarında sona ermektedir. Bu yüzden ebeveynler çocuğu eğitmeye anne karnında başlamalı ve akabinde eğitime bilinçli bir şekilde devam etmelidirler.
Psikologlar 7 aylık hamile bir bayanı ultrasonda gözlemler. Bebek halinden gayet memnun bir biçimde tekmeler atmaktadır. Sonra anne ve baba adayının rol icabı ciddi bir biçimde kavga etmeleri istenir. Eşler tartışmaya tutuşur, sesler iyiden iyiye yükselir. Bunu hisseden bebek hemen korkuyla büzülüp içe doğru kapanır. Bu durum bize bebeğin nasıl da dış dünyaya açık olduğunu, her şeyi hissedebileceğini ve bunun sonunda da kişiliğinin şekillenebileceğini
gösteriyor.
Hamilelik döneminde sürekli tartışmalarla, stres dolu bir ortamla büyüyen bebek, ruhi sıkıntılarla gözlerini hayata açar ve kişilik bozuklukları göstermesi kaçınılmaz olur. Ama mutlu ve huzurlu bir ortamda gelişen bebek dünyaya mutlu ve sağlıklı bir biçimde “merhaba” der.
Bebek, Mevla’nın insanlığa sunduğu büyük bir mucizedir. Böylesine bir mucize karşısında biz kullar şükrü dilimizden bırakmamamız gerekir. Kimi insanlar çocuk istememekte ya da sürpriz bebek karşısında şok olmaktadır. Bebek istenilmediğini kesinlikle hisseder. Bunun sonucunda da ya anne karnından düşer (Yani anne düşük yapar.) ya da kişilik bozuklukları ve ruhi bozukluklarla dünyaya gelir. Özgüven eksikliği, içe kapanıklık, asosyal kişilik, asabiyet bu rahatsızlıkların başlıcalarıdır.
Böyle bir durum yaşamamak adına karı koca olarak en baştan bebeği istediğinize emin olun. Bu istek gerçekten çok önemli. Bebek isteme kararı bazı toplumlarda bebeğin doğum günü olarak kabul edilir. Örneğin, Afrika yerlilerinde anne, çocuk sahibi olmaya karar verince bir ağacın altına oturup bir türkü mırıldanmaya başlar. Sonra eşiyle birlikte olur. Çocuğun doğum gününün annenin türkü söylediği o gün olduğuna inanılır.
Bebeğin kişilik gelişimini olumlu yönde geliştirmek için anne ne yapmalı?
1. Karnındaki bebeği istediğini ona hissettirilmeli,
2. Stres ve sıkıntıdan uzak durmalı,
3. Neşeli ve güler yüzlü olmalı,
4. Gürültülü ortamlardan uzak tutulmalı,
5. Ona bulundukları ortamları sanki bebek görüyormuş gibi anlatmalı,
6. Sesli bir biçimde hikaye ve masallar okumalıdır.
Baba adayı ne yapmalı?
1. İşten geldikten sonra annenin karnına dokunarak bebeği sevmeli,
2. Gününün nasıl geçtiğini anlatmalı,
3. Anne ile olumlu ilişki içinde olmalı,
4. Bebeğini önemsediğini onunla sık sık konuşarak hissettirmelidir.
3. Zekâ Gelişimi
Zekâ, kelime olarak çok geniş anlamlarda kullanılmaktadır. Fakat psikologlar; üretkenlik, kişilik, karakter, bilgi ve akıl gibi değişik kategorilere ayrılmıştır. Uzmanlara göre zeki bir çocuğa sahip olmanın ilk koşulu henüz anne vücudunda iken gerekli gıdaları tüketmekten geçer.
Egeria Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dalı Merkezi Direktörü Prof. Dr. Mete Akısü “Zekâ gelişimi bir sonuç değil, bir süreci içerir. Algı, kavrama, yargı, sentez, konsantrasyon ve hafıza gibi pek çok bilişsel süreçleri içinde barındırır; bunların oluştuğu ve olgunlaştığı yer beynimizdir. Beynin gelişmesinde kuşkusuz beslenme önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bebeğin daha anne karnında iken kötü beslenme koşullarından çok olumsuz etkileneceği unutulmamalıdır.” diyor.
Bebeğin zekâ gelişimi sadece beslenme ile şekillenmez. Burada önemli rol oynayan iki faktörü de unutmamak gerek. Birincisi genetik faktörler, ikincisi çevresel koşullardır. Bunlarla birlikte beslenme de zekâ gelişimi açısından bebeğin hayatında önemli yer tutar.
Beslenmede bebek için en önemli olan dönem anne karnındaki dönem ile 18 aylık dönem arasıdır. Anne yediklerine dikkat etmeli ve besinleri bilinçli tüketmelidir. Özellikle omega-3 yağ asitleri, kolin, demir, çinko, iyot, folik asit ve antioksidan madde içeren besin öğelerini seçmelidir.
Anne karnındaki dönemin çocuk eğitimi açısından son derece önemli bir evre olduğu unutulmamalıdır. Bu dönemi anne adayı bilinçli bir şekilde geçirir ise bunun meyvesini çok güzel alır. Lakin hamilelik dönemi çok ciddiye alınmayıp gerekli özen ve dikkat gösterilmezse anne adayının yaşayacağı sıkıntıların ardı arkası kesilmez. Bu durum şuna benzer:
Bahçesi olan bir adamı düşünelim, yeni yeni fidanlar dikmiş toprağa. Onlar büyüyecek, adama güzel mi güzel meyveler verecek. Fakat adam yoğunluğundan dolayı gerekli ilgiyi fidanlarına gösteremiyor, ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamıyor. Fidanlar büyüyor, meyveler vermeye başlıyor, ama meyve ağaçları hep hastalıklı, ya meyveler küçük küçük kalıyor ya da olgunlaşmadan çürüyüp dalından kopuyor.”
İşte hamilelik dönemi bir ağacın büyüme evresine benzer. Eğer gerekli ilgi ve sevgiyi çocuğunuza vermezseniz tıpkı ağaçtaki meyveler gibi olgunlaşamadan güzelleşemeden birer birer dallarından kopar.
Annelik çok büyük bir mertebedir. Bunun kıymetini bilerek yaşamalı ve çocuklarımıza bunu yaşattırmalıyız.
Mevla’ya bol bol şükretmeliyiz. Mevla’dan hayırlı bir evlat istediğimizde dua ile başlamalıyız.
Hz. Âdem ve Hz. Havva çocuk istediklerinde Allah’a şöyle dua edermiş:
“Eğer bize bedenen ve manen sağlıklı bir çocuk verirsen, yemin ederiz ki, sana şükredenlerden olacağız.” (A`raf, 189)
Benim de duam şöyle:
Ey güzel Allah’ım! Evladımı Hz. Ali gibi ilim sahibi ve güçlü, Hz. Hamza gibi cesaretli ve korkusuz, Hz. Ebu Bekir gibi dürüst ve doğru, Hz. Ömer gibi adaletli, Hz. Eyyüp gibi sabırlı ve Peygamber Efendimiz gibi ahlâklı kıl. Amin...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.