- 354 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
-BÜYÜK RESMİ GÖRMEK AMA NASIL?-
Dün bugünün nedenlerini, niçinlerini barındırdığı gibi evvelsi gün de dünün evveliyatı. Dünün de bir dünü var hani. Madalyonun bir diğer yüzü var.
İnsan evladı diyor ki, yüz yıldır ne yapıldı? Öncesi yok. Ya da var ama arada, kendi ortamında. Mikrofonu dışarı vermiyor hani.
Batılılaşmanın tarihi bizde iki yüzyıl. Tanzimat’tan bu yana. Hatta 3’üncü Selim. Demem şu ki, yanılgılar bazında iki yüzyılı aşkın bir erozyona uğrama. Giderek ivme kazanılır.
Aydın katmanlarda başlayan çözülüş, devlet ve topluma sirayet eder vesselam.
Ne ki, tarih son iki asırdan da ibaret değil. Osmanlı önce idari/askeri reformlarla giderek alafrangalığa meylederek neden batılılaşma yönünde bir siyaset izler?
Çünkü 17 ve 18’inci yüzyılda da su alıyoruz. Daha yavaş seyrediyor şüphesiz. Bir hususta, her dönemde birkaç farklı dönemin yaşandığı hususu. Mesela Duraklama devri dediğimiz homojen bir yapı değil. Anarşik bir gelişme çizgisi olsa da, reformlar ve toparlanmalarda var. 18 ve 19’uncu yüzyılda da her şey hep kötü değil elbet. Bizde İnkılap tarihi perspektifi Osmanlının son asırlarını hep olumsuzluk üzerinde anlatır. Doğrular ve yanlışlar, müspet ve menfi gelişmeler birbirini izler, dengeler halbuki. Yoksa üç yüzyıl düz bir çizgide çökmekle yirminci asra kapağı atabilir mi?
Ne çare ki, Kanuni’den bir anda Cumhuriyete geçilmediği anlamını da veriyor bu doğallıkla.
Benzeri bir durum İslam dünyası genelinde de geçerli. Bin yıl önce Abbasiler ve Endülüs bağlamında İslam dünyasında bilimde, felsefede gelişmeler görülmekte. Bir İslam kültür ve medeniyeti bağlamında ritm basıldığı şüphesiz. Yine Cumhuriyet dönemi devrim tarihi formasyonunun atladığı, vermediği. Müslüman Araplar ve Türklerde gelişme, ilerleme dönemlerinden dem vurulsa hemen defansa çekilip, biz tembeliz, bizden bi cacık olmaz demeler. Felsefecilerimiz bile münferit örnekler dışında batı felsefesi tarihini felsefe tarihi olarak geçer. Şimdi söylenince de tatmin etmiyor kimi sosyokültürel yapıları. Aslında Cumhuriyet tarihi boyunca bunlara değinen, hem de Kemalist, Sosyalist gelenek içerisinde değinen isimler var. Aydın, münevver ortamlar dışında duyuramadılar seslerini belki. Ya da işimize gelmiyor bazen. Söylemedi cıfıtlar demek kulağa daha hoş geliyor belki de.
Şimdi adam diyor ki, bizimde tarihimizde şunlar var. Abi var da beş yüzyıl, bin yıl önce. Devamında çöküş evrelerinde o yükseliş döneminin ilmi düşünce merhaleleri yeri de gelir tekfir edilir. Erken dönem İslam düşünürleri, filozofları sonraki asırlarda kafir telakki edilir zaman zaman.
İslam tarihinin evreleri var. Erken, orta ve geç İslam dönemleri var. Hani İslam dünyasında ve bizde İslami düşünüş Moğollar İslam medeniyetini çökertti der ya, bu Moğollar işte 12 ile 14’üncü asır arası yükseldiler. Aslında Moğol istilasının İslam beldelerini yakıp yıkması bile sonuçtur, neden değil. Abbasiler 11’inci asırda çözülüşe geçmekte. Müslüman Selçuklunun himayesine, kolunun kanadının altına girerler. E Moğol Müslüman olmadığı için himaye etmez. Gerçi Timur Müslümandır. Ancak Moğol yayılmacılığı genel anlamda Müslüman Türklere ve Araplara iyi gelmez. Fakat sözüme mim koyun lütfen! Neden değil sonuç. Önce kendi içimizde çözülür, zayıflarız, bünye hastalıklara açık hal alır.
İbn Haldun ne zaman İslam Medeniyetinin yükseliş ve çöküş evrelerini inceler? 14’üncü yüzyılda.
Osmanlı’nın, İslam tarihindeki bu felsefede ve bilimde hareketli evreye erişememesi de ayrı bir talihsizlik kanımca. Osmanlı tarihsel olarak geç İslamın temsilcisi. Türk’ün askeri, idari gücüyle asırlara hükmettik. Elbette özellikle içimizdeki gayrı Müslim damarlar kanalıyla sanatkar ve alimler yetiştirdik. Son tahlilde o İmparatorluğun ortak havuzudur. İmparatorlukları ulus devlet çizgisinde ölçmek, eleştirmek hata tabii ki. Gelişme, büyüme rotası, bir hinterlandı vardır sonuçta.
Şimdi efendim Cumhuriyet batılılaştı, Avrupa’ya öykündü, vs. Kardeşim, bilimde, düşüncede, teknikte ileri olan oydu. Nasıl ki, Haçlı Seferleri çağında Avrupa doğuya saldırır, hem iktisadi çizgide zenginleşir, hem de İslam dünyasının düşünsel mirasıyla Rönesans’ını yapar. O çağlarda da İslam düşüncesinden ışığı alan batılı ilim ve düşünce insanları kendi dünyalarında kafir ilan edilmedi mi? Halbuki, aynı kilise orta çağda Yunancı olmaktadır. Aynı Yunan İslam düşünürlerince yorumlanıp, batıya aktarıldığında o insanlar Avrupa’da hoş karşılanmıyor. Hani derim ki, yükseliş ve çöküş dönemlerinin okunuş farklılığı dünyanın her yerinde aynı.
Öte yandan batı modern çağlarda ırkçıdır. Egoisttir çünkü. Birikimini kör bir kıskançlıkla kendine mal ediyor ve paylaşmak istemiyor. Ancak aynı batı dünyasının rasyonel bir kafa yapısı var. Bizim bin yıl önce sahip olduğumuz ancak asırlardır yitirdiğimiz.
Dolayısıyla o kafa çapına sahip olmaksızın, hatta dinsel geleneksel ortamlarda çokta o kafa yapısına sahip olandan, sorgulayanlardan hoşlanmadan erken Cumhuriyet ne yaptı ki sorgulamalarımız biraz havada kalmıyor mu acaba?
L.T.
YORUMLAR
Muhteşem!..Ana hatlarıyla dikkat çekilmiş Türkiye Cumhuriyetine geçişte etken olan durumlara..Cumhuriyeti ve Atatürk'ü sorgularken adaletli olunması yeterli.Kimseden insaf talep etmiyoruz zaten.Çünkü adil olmayanlardan insaf aramak boşunadır.Kaleminiz daim olsun.Hayırlı Ramazanlar.Sağlıcakla..Saygıyla..
levent taner
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Ramazan ayınız hayırlara vesile olsun dilerim
Selam ve saygılarımla.