- 248 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
DEĞİŞİM GEÇİREN TOPLUM VE SARSILAN AİLE YAPIMIZ
DEĞİŞİM GEÇİREN TOPLUM VE SARSILAN AİLE YAPIMIZ
Son on yılda hızla kalkınan ülkemiz ve artan refah seviyemiz toplumda büyük değişimlere yol açmaya başlamış, bireylerin beklenti çıtası yükselmiş, problemler azalacağı sanıldığı yerde artmaya başlamıştır.
Maddi kalkınma ile beraber yürümeyen manevi kalkınma beraberinde bir sürü sorunlar getirmiştir. Bu sorunlar büyüktür ve acil eylem planını gerektirecek kadar önemlidir.
Konut sorunları halledilmiş, herkes bir ev yanında bir de son model araba peşinde koşmaya başlamıştır. Her ailede birden çok kişi çalışmaya başlamış, aile aylık geliri ortalaması ve harcama seviyesi batılı toplumlar kadar değilse bile onlara yakın bir hale gelmeye başlamıştır.
Bu durum batının yaşadığı sorunları bizim de yaşamaya başlayacağımızı göstermekte, sorunlar zaten bir bir baş göstermektedir. Bu sorunlar öncelikle teknoloji ve refahın bize hediye attığı sorunlardır.
Teknoloji kişiyi yalnızlaştırmıştır. TV ve internet sanal bir dünya yaratmıştır. Bu sanal dünya birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Bu sorunlar öyle kolay halledilebilir sorunlar değildir.
Hızlı kalkınma ve artan refah seviyesi insanları bencilleştirmiş, geleneksel değerleri aşındırmaya başlamıştır. Dini değerler ve gelenek, göreneklerin aşındığı bu ortamda onların yerine yen değerler konamamıştır. Bu da insanlarda bir yozlaşmaya yol açmış, erdem yok sayılmış, iyilik duyguları pörsümüştür. Yaşamı yalnızca zevk almaya indirgeyen toplum bu alanda füze hızıyla ilerlemiş, bu süratli gidişte birçok manevi birikimi zayi etmiştir.
Bu manevi yıkım korkunç bir erimeye ve yok olmaya yol açmış, insanları birbirine tahammül edemez hale getirmiştir. Diğer-gamlık ve fedakarlık duyguları enayilik ve aptallık sayılmış, bencillik ve egoizm tavan yapmıştır. İyilik yapma duyguları sıfırlanan toplum yaşama sevincini kaybetmiş, ruhsal dengesini bozmuştur.
Bu ruh dengesi bozuklukları birçok hastalıklara yol açmış, önce psikolojik, sonra biyolojik hastalıklarla boğuşan toplum dayanma gücünü yitirmiştir. Allah ile arasını açmış, yalnızca dünyaya tapar bir hale gelen bireyler Allahsız bir hayatta yaşama dengesini bir türlü bulamamıştır.
Dünyanın geçici olduğunu unutmuş, girdiği yanlış yolda sorunlarla baş edemeyen birey çözümü intiharda arar hale gelmiştir. İnanan kesim ibadet ruhunu kaybetmiş, şekil dindarlığı kişiyi inançsız bir hale getirmiştir. Her şeyini bu dünya üzerine kurmuş bu zavallı toplum şirazesini kaybetmiştir.
Onu yeniden asliyetine döndürmeden bir çıkış yolu bulunamayacaktır. Bu da Müslüman toplumun yeniden İslam’a dönmesinden, dinin ruhunu kavramasından başka bir şekilde olmayacak, olamayacaktır. Tasavvufun engin ruh ve manasını topluma zerk etmekten başka çıkış yolu yoktur. Tekke ve zaviye ve dergah medeniyetinin yeniden inşası şarttır. Bu cesede yeni bir ruh üfleme zamanıdır. Bu ruh üfleyiciler de Yunus Emre, Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli örneği zatlar olacaktır.
Bu gün onlara her günkünden daha fazla muhtacız. Onları diriltici soluğu hayta iksirimizdir, kurtuluş soluğumuzdur.
Ahmet Kemal