- 320 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
T A T O Ğ L A N
112- TATOĞLAN
Nevruzun gelişiyle birlikte doğada baharın yeniden doğuşu, ayak sesleri görülmeye başlar. Köylerde ailenin tüm bireyleri doğaya dağılıp rızık için toprakla haşır neşir olur. İlkokulun nisan ayı sonunda kapanıp eylül ayı ortasında açıldığı dönende yeni yetme çocuklar doğada daha çok görülür. Ergenlik çağını atlatan Kırk Adem’de gücü nispe tinde ailesine yardım eder. Nohut, mısır türü bakliyat ekme işinden sonra boş tarlalar nadas edilmeye başlayınca Kırk Adem ile yaşıtı çocukların yapacağı iş çoğalır. Aile büyüklerinin her gün sabah erkenden öğleye kadar kara sabanla yaptıkları nadasdan sonra büyük baş hayvanları kırda otlatır. Yeşile bürünmüş doğada bayrak kırmızısı açan mümünük, gelincik deryası içinde yılkı atları gibi özgürce gezip koşturarak tertemiz havayı solur. Bagda, bah çede ve doğada meyve veren ağaçların ekşimtrak çağlasın yeme zevki tadılır. Üzüm bağlarından deştivanından (bekçi) habersiz üzüm deşirme çabası. Pantolonunun kemerine bağlanan küçük bıçakla yeşil cevizleri oyulur. En önemlisi arkadaşlarıyla birlikte Akarçay’ın masmavi billur suyunda çimilip, balık tutulur. Doğada huzur, rahat bu lunup özgürlük yakalanır. Aile baskısından nefes alınır. Gün ikindi olunca köyün top sahasında futbol oynamak çocuklar için özlenen bir etkinlik.
Ekenek tarlasında sararan arpa yolunmuş, buğday ekinlerin biçilmiş ve düven sürme işi başladığı günler. Yerbağ üzümleri yeşil renkli koruk devresin atlatıp siyahlaşmaya başladığı an. Tüm çocuklar gibi Kırk Adem’de arkadaş ları Ali, Ahmet ve Mustafa’ yla birlikte üzüm bağlarına yakın merada otlatır hayvanları. Dört afacan her gün hayvanları birlikte otlatır, azıklarını bölüşürler kardeşçe. Yaşça en küçükleri Ali ve en büyükleri Kırk Adem. Ahmet’in ya nık tiz sesiyle söylediği neşeli türküye ali’nin ağzını oynatarak çıkardığı kemençe sesine mustafa taştan yaptığı zille eşlik ederek Cezayir oyunun oynarken şenlendirir gönülleri.
İskeleç yer bağ’ın Deştivanı Kaşıkçı Ali. Ağaçtan yemek kaşığı, kepçe, ellik ve ölçeklik kutu yapmakta maharetli. “Ka şıkçı” lakabın kaynağı ustalığından. Ağustos öğle sıcağının insan beyninde boza pişirdiği, orta yeri yakıp kavurdu ğu vakitte deştivanın talvarı önünde çevreyi kolaçan etmediği bir an. Üzüm bağları içinde de ağzında düdük dolaş mıyor. Talvarın içinde uyumuyorsa, her zamanki gibi kartal vari bağları mutlaka gözetlerdi. Kıpırdamadan heykel gibi dururdu saatlerce. Sesi duyulmayıp, cismi görülmüyor. Talvar (çardak) içinde serinlikte dinlenmeye çekilerek gölgenin keyfini çıkardığı sanılmakta.
Kırk Adem, deştivanın cisminin varlığını sürekli gözlerken bir fırsatın oluşmasın sabırsızlıkla beklemekte. Arkadaşı Ahmet’le birlikte üzüm bağlarının en uç kısmından bağların içlerine doğru alçak sürünme vaziyetindeler. Fırsatı bulduğu anda en seri şekilde akın etmeyi düşlemekte. Deştivanın orta yerde görülmediğine kani olunca baskın yaparcasına koşarak üzüm bağına ahmet’le ulaşır. Azık peşgirine kömür karası karadimlit üzümlerden seçerek deşirir. Ahmet acelesinden ne yaptıklarının bile farkında değil. Heyecandan nefes bile alamazken bir yandan da üzüm çingillerini mideye indirir.
Deştivan Kaşıkçı ansızın afacanların enselerinde biter. Ahmet’i kolundan ya kalar. Kırk Adem sırra kadem basıp koşarak kaçıp kurtulur. Arkadaşı deşti vanın elinde kalır. Deştivan ahmet’in durumunu köy muhtarına ve babasına anlatırsa işin sonu kötek olur. Ahmet’i kurtarmak için uzak yerde bir tümseğin üzerine çıkıp deştivanı gözetler. Deştivan Kaşıkçı çocuk Ahmet’e:
“-Oğlum adın ne, Sen kimin oğlusun. Üzüm bağında neden benden habersiz üzüm deşiriyorsun. Bu bağ babanın mı, Elini- ayağını bağlayıp akşam seni muhtara teslim edeyim mi ?” diye sorar.
Ahmet, hem duyduklarından hem de yakalanmasının psikolojik etkisinden ağ lamaya başlar. Çaresiz olduğunun farkında. Melmel deştivanın yüzüne bakarken hiç konuşmaz. Eliyle ağzını ve dilini göstererek tat, lal kişi taklidi yaparak konuşamadığın, tat olduğun anlatmaya çalışır. Tümseğin üzerinden deştivanı seyreyleyen Kırk Adem’de:
“-Deştivan dayı, O oğlan tat konuşamaz. Doğuştan beri hiç konuşmadı ve söyleneni de anlamaz. Onun bir suçu yok. Ne olursun bırakta buraya gelsın” diye bağırır. Kırk Adem’in çığlığını duyan ahmet, konuşamayan çocuk taklidi yap maya israrla devam eder. Geçen süre zarfında ahmetten bir bilgi edinemeyen deştivan Kaşıkçı, acıdığı ahmet’in kulağını bükerek tembihte bulunur. Azad ederek serbest bırakırken üzüm peşgirini de eline verir.
Ahmet’in habersiz üzüm deşirirken deştivan Kaşıkçı’ya yakalanması kırda büyükbaş hayvan otlatan çocuklar arasın da duyulur. Deştivanın elinden “Tat Oğlan” taklidi yaparak kurtulması beğenilir. Bu durum çocuklar arasında tiyat ro olarak sahnelenip oynanmaya başlar. Bu andan ve hikayeden sonra Ahmet’in adı ve soyadı unutulup kısaca “TatOğlan” lakabıyla tanınır. “Tat Oğlan yukarı, Tat Oğlan aşağı” söylemiyle bir ömür geçer.
Ahmet, gençlik çağıyla birlikte düğün etkinliklerinde sazıyla türkü söylemeye başlayınca Tat Oğlan’dan istenen türküler peşpeşe sıralanır.
Süleyman YILDIZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.