- 409 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Zeytin ağacıyım torosların eteğinde
Ben bir zeytin ağacıyım . Geçmişim çok eskilere dayanırdı. Eski uygarlıkların yazıtlarında ve kutsal kitaplarda adım geçerdi. Küçük çelimsiz bir fide iken Gazi Mustafa Kemal paşanın öldüğü zamanlarda ,köyde Ayşe sultan isminde güzel mi güzel bir kadın beni toprakla buluşturmuştu. Ayşe kadın günlerinin çoğunu bana bakımıyla uğraşmıştı. Kendi kendine dertli yüreği ile türkü söyleyerek beni bu boya getirdi.
Bir zaman sonra yanıma hiç gelmedi. Bana uğramadan güne başlamazdı. Anladım ki bu dünyadan göç etmişti. Ben bir zeytin ağacıyım ,torosların eteğinde. Köyde deniz manzaralı olmamın çok avantajı vardı .Güneşi ,denizi sevdiğimden çabuk serpilip geliştiğtiğimden ,insanların sofrasında fakir zengin gözetmeksizin bulunmaktan çok mutluydum. Sofraların baş tacıydım. Kış yaz yeşilliğimi koruduğumdan gölgemde çocuklar oyun oynardı. Biraz ötemde iki odalı eski bir köy okulu vardı. Okula gelen çocukların sesleri bana ninni gibi geliyordu. Günden güne dallanıp budaklandım . Kıvrımlı ve oldukça geniş yapılı gövdemle kendimle gurur duyuyordum. Mitolojide bana ölümsüz ağaç adını vermişlerdi. Her türlü minerali ve vitamini barındırır şifa kaynağımdır. Meltem rüzgarlarında salına salına dans etmeye bayılırdım. Boyum beş metreye yakın ,küskünleri barıştıran bir yeteneğede sahiptim. Halk arasında “ bana bir zeytin dalı uzat “ sözü bugüne kadar gelmiştir.
Torosların güne bakan eteklerinde heybetli duruşumla Akdeniz iklimine ait olan ve doğal olarak yetişen bir ağaç türüydüm. Yemişlerim yeşilli siyahlı vazgeçilmez tatdaydım. Fakirin umuduydum. Beni en çokta mutlu eden nedir bilir misiniz ? Yaşamı sevdiğimden ömrümün uzun olmasıydı. Gövdemde mor renkli sincapların yuva kurmaları ,bana önemli biri olduğumu hissettirmişti. Benim küçük dostlarımdı. Bu dostluk uzun yıllara dayandı. Onlarla sessiz duygu alışverişim olmuştu. Köklü bedenimde karıncaların kışa yiyecek taşımalarının seyrine doyamadım. Küçük serçelerin dallarımda cik cik ötmeleri bana gençliğimin güzel hatıralarını hatırlatırdı.
Mutlu olmak için çok sebeplere gerek yoktu. Ben ufak şeylerle mutlu olmayı biliyor ve hak ettiğimi düşünüyordum. Mutluluk uzun sürmez anda olurdu. Kış günlerinde karın lapa lapa yağması ,yeşil dallarıma öpücük göndermesi inanılmaz güzellikti. Yağmurlu günlerin ardından çıkan ebem kuşağının yedi rengi bedenimi ısıttığında yaşamım renklenirdi. Her şeye rağmen yaşamak güzeldi.
Benim de hoşuma gitmeyen ,kendime has korkularım oldu. Yazın insanlar gölgemde piknik yaparlardı. Yediklerini ,içtiklerini toplamadan giderlerdi. Oturduğumuz yeri temiz bırakmakta bir sanattı. İnsanoğlu niye bu kadar duyarsız olabiliyordu. Dilim olsaydı o zaman onlara dallarımla bağırırdım. Bu dünyada insandan nankörü yoktu. Rand yapmak için beni ve dostlarımı biçip yok ediyorlardı. Ya da bir sigara izmariti ile o güzelim ormanlarla banada acımadan kıyarlardı. Sessiz sessiz ağladım. Sesimi duyuramadım . Benim gibi nice canlıların ayrı ayrı yazılacak binlerce hikayesi vardı. Ben bir zeytin ağacıyım torosların eteğinde bilin istedim.
22-03 -2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.