- 599 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
The Animals 4. Bölüm
4. Bölüm
Iras Lindows ve sürüdeki diğer kazlar uzun ve yorucu göç yolculuğunda kısa bir mola vermek, temizlenmek ve dinlenmek için Animapolis şehrine inmişlerdi. Erkek kazlar muhabbet etmek, dinlenmek ve bir şeyler içmek için sürüden ayrılmışlardı.
İvam Lindovs ve diğer dişi kazlar ise bu göç yolculuğunun olmazsa olmaz durağında hem dinlenmek hem şehri gezmek hem de yükte hafif şeyler bakınmak niyetindeydiler.
Sürünün başında Branta Olom adında son derece tecrübesiz bir kaz vardı. Sürüyü o yönlendiriyordu. Branta Olom göç konusunda usta bir kaz değildi. Sürüyü en yanlış yere, en uzun sürede ve en fazla fire vererek götürdüğü için herkesin hayranlığını kazanmış biriydi.
Sürekli alkol aldığı için yön duygusunu kaybederdi. Sürünün başında o olduğu için diğer kazlar bu duruma aldırış etmezlerdi. Çoğu zaman göç bu sebepten ötürü uzun sürerdi. Yine de kimse Branta Olom’u suçlamazdı.
O gün tüm kaz sürüsü yanlarında getirdikleri eşyaları korunaklı bir yerlere koymuştu. Annelerinin yanından fırlayan bir sürü çocuk yeşil alana dağılmış ve oyunlar oynamaya başlamıştı bile. Sürüdeki birkaç yetişkin kaz tüm bu olup bitenleri izlemekte ve eşyaları korumakla görevliydi. Yetişkinler gibi çocuklar da bu yorucu yolculuğun izlerini taşıyorlardı. Uzerleri kir pas içerisindeydi.
Tüm bu olumsuz durumlara karşın dişi kazlar açık renkli ve hafif kıyafetleri ile günün modasına uygun giyinmeyi elden bırakmamışlardı. Üzerleri erkeklere nazaran daha temizdi. Çünkü dişi kazlar daha titiz ve temizliğe önem veren yaratılıştaydılar. Daracık pantolon giyineninden önü acık yakalı gömlek giyenlerine kadar hepsi bulundukları ortama ayak uydurmuştu. Bu durum modayı takip etmelerinin yani sıra doğal yaşama ayak uydurma konusundaki becerilerinden de ileri geliyordu. Doğanın kazlara verdiği yegâne özelliklerdendi.
Şehirde yaşayan diğer hayvanlar bu tip gezer konar, göçebe hayvanları bulundukları ortamda istemezlerdi. Onlar şehre gelince hırsızlık olayları ve kavga arttığı için önlemler alınırdı. Bundan ötürü Animapoliste yaşayan diğer hayvanlar bu tip misafir hayvan sürülerinden hem korkuyor hem de çekiniyorlardı. Bu tip durumlarda polis gerekli güvenlik önlemlerini alıyordu. Göçebe hayvanların gelişini engellemek için her türlü yasal zorluk çıkarılıyordu. Son çıkan yasayla birlikte işler iyice zorlaşmıştı. Artık konar göçer hayvanların uğradıkları şehirlerde uzun süreli kalmaları için izin kâğıdı almaları gerekliydi.
Sürüdeki kazlar birkaç günlük molanın ardından yollarına devam edeceklerdi ki o makûs olay meydana geldi. İvam Lindovs’a, hem de yaya geçidinde araba çarptı. Zavallı Bayan İvam oracıkta öldü.
Branta Olom, davanın uzun süreceğinden dolayı sürüdeki diğer kazlarla birlikte yolculuklarına kaldıkları yerden devam eme kararı aldı. Geride sadece İras Lindovs kalmıştı.
Mahkeme olayı sadece göstermelik bir olaydı ve her şey yasalara uygun olup bitsin diye yapılacaktı. Çünkü yasalar bir üst sınıf hayvanlara ceza vermiyordu.
İras Lindows sürüden ayrıldıktan sonra mahkemedeki işlerle ilgilenmeye koyuldu. Eşinin ölümünü kısa sürede kabullendi. Mahkemede olup bitenleri takip etti. Netice de eşine çarparak öldüren domuz Suso Barbatusin 2. Dereceden cinayetle suçlanmış ve ceza almıştı. Fakat, İras Lindovs verilen bu adil karardan ötürü davanın hâkimi Reli Hermanni’ye çok kızmıştı. ‘Bu adil değil.’ Diye çıkışmıştı oturduğu yerden. Mahkeme salonunda bulunan herkes ona hak verir gözlerle bakmıştı. Çünkü bir domuzun bir kazı öldürmesi gayet normaldi. Adil bir karar hayvanların dünyasında utanç verici bir şeydi.
İras, bu durumun ağırlığı altında baskı hissediyordu. Öfkeliydi. Adaleti kendisi sağlamak istiyordu. Reli Hermanni’den öcünü almak için eski bir yöntem kullanmayı düşündü.
Mahkeme kararından sonra İras Lindovs intikamı için uzun süre Reli Hermanni’yi aradı. Sokaklarda yattı. Açlık çekti. En nihayetinde onu bir markette tesadüfen gördü ve atalarından öğrendiği büyüyü yaptı.
Bir gözü kör olan İras kanadından yolduğu tüyünü Reli’ye denk gelecek şekilde kanatlarını çırparak fırlattıktan sonra arkasını döndü ve marketten çıktı.
Derin bir oh çekti. ‘Artık gidebilirim.’ Diye mırıldandı kendi kendine. Hızlıca birkaç adım attı ve onu bırakıp giden sürüsüne katılmak için uçmaya başladı.
Reli Hermanni o günden sonra kendisine bir büyü yapıldığını ne anlamıştı ne de düşünmüştü. Ta ki ağzından o lanet olası dişler çıkana ve derisinde kıllar çıkmaya başlayıncaya kadar.
Doktor Raja’nın hemşiresi kolundan kan alıp tüpleri üniteye koyarken Reli de olup bitenleri izliyordu. Hemşire, Reli’ye dışkı örnekleri için özel kaplar verdi. Reli bu işlemi gerçekleştirmek için lavaboya gittiğinde tüm bu olup bitenleri düşündü ve kendisini iyi hissetmedi. Midesi bulanıyordu ve neredeyse kusacaktı. Hayatında ilk defa bu kadar detaylı tahliller veriyordu.
‘Rahatla birazs.’ Dedi Doktor Raja. ‘Beni hala duyabildiğine göre henüzs hiçbirs şeys içins geçs değils.’ Hemen ardından tıslayarak bir kahkaha attı. Yaptığı espriye Reli gülmedi. ‘Yarıns tekrars gels.’
Reli muayenehaneden çıkarken çok gergindi. Ertesi günün olmasını iple çekti. Artık net bir sonuca varmak istiyordu. Gerçekten lanet olasıca bir hastalığa mı yakalanmıştı yoksa o puşt İras ona bozamayacağı bir büyü mü yapmıştı?
Ertesi gün ilk iş Doktorun yanına gitti. Muayenehane sakindi. Oturduğu koltuktan sabırsızlıkla doktorun ağzından çıkacak iyi, kötü fark etmeyecek kelimeleri bekliyordu. Delicesine bir merak damarlarında dolanıyordu.
‘Öncelikli olaraks kans testlerine önems verdiks.’ Reli’nin kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Terliyordu ve dişleri görünmesin diye taktığı maske yüzünden nefes almakta zorlanıyordu. Maskeyi indirdi ve sakinleşmeye çalıştı. Kuru bir sesle ‘Eee! Hasta mıyım?’ diyebildi. Bu soğuk doktorun karşısında aciz duruma düşmek istemiyordu. Çünkü gerçekten çok heyecanlıydı ve kötü hissediyordu.
‘Gayets sağlıklısıns.’ Dedi Raja Reprilyano. ‘İstersens daha fazla tests yapabilirms ama bana sorarsans buna gereks yoks.’
Reli duydukları karşısında donup kalmıştı. Diğer yandan duyduklarına çok mutlu olmuştu. En azından hasta değildi.
‘Bu kadars sağlıklı olmayı neye borçlusuns?’diye tısladı doktor.
‘Bir şeye borçlu değilim.’ Bunu söylerken hem rahatlamıştı hem de aklı çok karışmıştı. Geriye doğru yaslandı ve gözlerini kapattı. Şimdi düşününce hastalık olasılığını elediği için seviniyordu. Rennis’in de burada olup o lanet olası pipo yüzünden herhangi bir hastalığa kapılmadığını kulaklarıyla duymasını istiyordu.
Reli, yine de doktordan bilgi almak istiyordu ‘Pekâlâ doktor madem sapa sağlamım neden ağzımda diş çıkıyor? Neden vücudumda kıllar çıkmaya başladı? Bu bir hastalık değilse ne?’
Doktor Raja ona doğru yaklaştı. Bakışları garipti. Reli ‘Bu defa beni kesin yutacak.’ Diye ürktü ve koltuğuna iyice gömüldü. Doktor Reli’nin gözlerinden korkuyu anlamıştı ve ona doğru yaklaşırken ‘Bendens korkmana geresk yoks, seni yemeyeceğims. Doğals hayatta olsaydıks belki.’
Reli iyice gerildi ama korkusunu belli etmemeye çalıştı. Doktor devam etti ‘Sana daha önce de dediğims gibi; doğals yaşamda senins yaşadığıns şeys yüzs binlerce yıls sürerdi. Yaşams bizlere değişims olanağı tanırs. Bu gayets norlamdirs. Senins durumununs birs örneği yoks.’
‘Peki, bunun sonucu nereye varacak doktor? Değişimim nereye kadar sürecek ve neye dönüşeceğim?’
Doktor Raja tıslayarak devam etti ‘Neye dönüşeceğini bilmiyorums ama bilgims ve birikimlerims bana bugüne kadars vars olmamışs birs türe dönüşebilirsins diyors. Doktorluks hayatımda çözemediğims birs çoks şeys gördüms. Bu da onlardans biri olabilirs.’
‘Peki doktor’ dedi Reli, ’Vücudumda meydana gelen değişimlerimi durduracak bir ilaç ya da tedavi yok mu?’
Doktor Reprilyano ani bir hareketle ‘Hayırs’ diye tısladı. Bu defa konuşması daha korkutucu bir tonda olmuştu. ‘Sorununs psikolojiks olabilirs. Yaşadığıns şeylers, hayatındaki bazı şeyslerins değişimi, herşeys buna sebeps olabilirs.’
Reli, son dönemdeki fikirsel değişiminin stresini düşününce vücudundaki olmaması gereken değişimin de buna bağlı olabileceğine kanaat getirdi.
‘Korkmuşs olabilirsis Reli! Belki de korkularıns metabolizmanda öngörülemeyens birs şeyleri tetiklemiştirs. Bu durums metabolizmanıns bozulmasına sebeps olmuşs olabilirs. Tıpkı çarpıntı hissedens ve kalps krizi geçirdiğini zannedens birs hastanıns durumu gibi. Aslında kalbi normals atoyordurs ama hasta psikolojiks birs etkiyle bu çarpıntıları hisseders. Doktora gittiğinde hiçbir şeyi olmadığı ortaya çıkars. Bu durumu daha birs çoks örnekle anlatabilirims. Kafanı rahatlatmaya ve hayatına kaldığıns yerdens devams etmeye baks.’
Reli, doktorun söylediklerine az da olsa hak veriyordu ama yine de tam manasıyla inanmıyordu. Bundan dolayı Reprilyano’yu daha fazla konuşturmamak için ‘Anlıyorum. Daha iyi olmaya çalışırım.’ Dedi.
Şu an muayenehaneden çıkmak ve eve gidip Rennis’e hasta olmadığını söylemek istiyordu. Daha sonra doya doya piposunu tüttürmek istiyordu. Belki sarhoş olana kadar viski de içebilirdi.
‘Eğers değişmeye devams edersens metabolizmans içins bütüns testleri yaparıms.’ Aklında birs şeys kalmasıns. Bu seni daha iyis hissetirecektirs.’
Reli, biraz da olsa rahatlamıştı. Doktor Raja Reprilyano’ya teşekkür etti ve koltuktan kalkarak oradan ayrıldı.
Eve geldiğinde eşine tüm olup bitenleri anlattı. Rennis ‘Reli, çok mutlu oldum ama peki tüm bu değişimin sebebi ile ilgili ne dedi doktor?’ diye sordu.
Reli, şimdi kendini daha iyi hissediyordu ve doktorun metabolizmanın çalışmasıyla ilgili anlattıklarını ve vücudundaki değişimin psikolojik olabileceğinden bahsetti.
Bayan Rennis ‘En azından korktuğumuz bir hastalığın yok ve bakarsın eski haline dönmeye başlarsın.’
Reli, umarım manasında bir mimikle karşılık verdi. Pipo içmek ve biraz kestirmek istiyordu. Bardağına biraz viski koydu ve daha önceden temizlediği o meşhur piposuna tütün koydu. Viskisini yudumlarken bir yandan tüm bu olup bitenleri düşünüyordu. Piposundan her zaman olduğu gibi yavaş yavaş nefesler çekiyordu. Şu an keyfi yerindeydi. Öylece kanepeye uzandı. Gözleri kapalı şekilde.
Viskisini bitirdikten sonra bardağı yere koydu. Piposundan son bir nefes çekti ve onu da kendi haline bıraktı. Tüm bu zihinsel yorgunluğun ardından derin bir uykuya daldı.
Reli rüyasında bir kürsüde bütün havanlara bir konuşma yapmak üzereydi. Açık ve yemyeşil bir arazideydiler. Her türden hayvan vardı. ‘Sizler.’ Diye söze başladı. Heyecanlıydı. Yutkundu ve devam etti. ‘Sizler hiçbir şeyin farkında değilsiniz. Yaptığınız her iş mantıksız. Bunu görmeniz için daha ne yapmak lazım. Hayvanlar olarak bir şeylerin ters gittiğini görme vaktiniz gelmedi mi? Koyduğunuz kurallar çok saçma. En azından bana öyle geliyor. Nasıl olurda bir hayvan başka bir hayvanı öldürdüğünde ceza almaz! Nasıl olurda bilgisiz biri öğretmen olabilir! Neden adil paylaşımı kimse düşünmez ve istemez?’
Reli konuşurken gökyüzünde ona doğru yaklaşmakta olan bir kuşu fark etti. Konuşmasına devam ediyordu. Gördüğü kuştan esinlenerek kazlardan örnek verdi bu defa. ‘Kaz sürüleri V şeklinde uçar. Bu durum daha az yorulmalarını sağlar. Bu yüzden işi bilen bir kaz sürüyü yönlendirir. Yön duygusu olmayan bir kaz sürünün başına neler getirir hiç düşünüyor musunuz? İşini en iyi yapan kaz neden sürünün başında olmaz?’ Reli’Ye doğru gelen kuş aslında İras Lindovs’un ta kendisiydi. Reli’nin tepesine geldiğinde ‘insan ol insan.’ Diye bağırdı. Kalabalıktaki tüm hayvanlar onlara bakıyordu. Reli ürktüğü için kürsünün önüne doğru eğildi. Bir gözü kör olan İras Lindovs bağırmaya devam ediyordu. ‘Adil kararın da sen de lanetlendiniz.’
Reli bir ara kürsüden başını kaldırıp İras’a bakmak istediği anda İras, Reli’nin üzerine kaz tüylerinden oluşan bir hortum gönderdi. Reli kürsüden uzaklaşarak koşmaya başladı. Oraya toplanmış tüm hayvanlar onu yuhalıyordu. ‘Sen mi bize gerçeği öğreteceksin?’ diyerek Çelmelemeye çalışıyorlardı. En sonunda kaz tüylerinden oluşan hortum Reli’yi kaptığı gibi gökyüzüne doğru çıkarmaya başladı. Reli, korkudan ölecek gibi oluyordu. Hiçbir uzvuna hâkim olamıyordu. Oradan oraya oradan oraya sürüklenip duruyordu. Kaz tüyleri bedeninin her yerine saplanıyordu. Canı çok yanıyordu ve artık öleceğini düşünmeye başlamıştı.
Reli, müthiş bir çığlıkla uyandı. Çığlığını kendisi pek fazla işitememişti ama eşi diğer odadan koşar adım gelmişti.
‘Reli hayatım iyi misin?’
‘Kötü bir kâbus gördüm hepsi bu kadar.’
‘Ov hayatım, çok fazla stres altındasın.’
Reli, başıyla onaylar bir hareket yaptı. Sönmüş olan piposunu yaktı ve ağır ağır içmeye başladı.
Ertesi gün uyandığında kendisini daha iyi hissediyordu. Elini yüzünü yıkamak için banyoya gitti Reli. Rutin tuvalet işlemlerinden sonra vücudunda bir değişiklik var mı diye kontrol etmeye başladı. Yedi diş ve evet vücudunda çıkmaya devam eden kıllardan başka bir şey yok gibiydi. Reli banyodan çıkıp gitmek üzereyken aynadan son bir kere baktı. Sırtını gördüğünde neredeyse on dakika boyunca donup kaldı. Gördüğü şey karşısında sadece sessizce kendisine bakıyordu. Çığlık atıp, alt kata doğru koşmamak için zor tuttu kendisini.
Onuncu dakika biterken elini sırtına doğru götürdü. Yüz kırk yıldır orada duran kaplumbağa kabuğu artık yoktu.
Reli biraz kendini toparladıktan sonra telaşla bir şeyler aramaya koyuldu. Önce kimsenin onu bu halde görmemesini istemediği için bir havluya sarıldı. Banyonun kapısını açtı ve ağır duyan kulaklarıyla aşağıda kimse var mı diye dinlemeye başladı. İlginç şekilde kulakları daha iyi duyuyor gibiydi. Aşağıda bir hareketlilik yoktu. Havluya sarılı şekilde hemen mutfağa girdi. Kabuğu düştüğüne göre kesinlikle yatağın içerisinde bir yerdeydi. Bayan Rennis’in asla onu bu halde görmesine tahammülü yoktu. Sessizce mutfaktan bir poşet buldu ve yatak odasına girdi. Rennis uyuyordu. Usul usul yatağa yaklaştı ve örtüyü kaldırdı. Tahmin ettiği gibi kaplumbağa kabuğu oradaydı. İçinin acıdığını hissetti. Bir uzvundan olmuş gibiydi. Ağlayacak gibi oldu ama bu haldeyken hem vakti yoktu hem de acizliğini kimsenin görmesini istemiyordu. ‘Gittikçe dönüşüyorum. Kaplumbağa değilim artık.’ Diye düşünüyordu. Kabuğu aldı ve poşetin hışırtısına dikkat ederek içerisine koydu. Dolaptan sırtına kalın bir şey geçirdi ve gömleğini giyindi. Aynadan kendine bakınca kaplumbağa kabuğu varmış gibi görünüyordu. ‘Şimdilik idare eder.’ diye söylendi. Hızlıca odadan çıktı.
Artık daha hızlı adımlar atabiliyordu. Vücudu başka bir canlıya dönüşüyordu ve bu dönüşüm ona hızlı yürümek ve iyi duymak gibi güzel sayılabilecek şeyler de vermeyi ihmal etmiyordu.
Evin kapısını açtı ve doğruca bahçeye doğru koştu. Repi ve Rennis uyanmadan bu işi bitirmeliydi. Eline geçirdiği sivri bir metal parçasıyla toprağı kazmaya başladı. Toprağın çıkardığı sesin ailesini uyandırmasını istemiyordu. Onu bu halde görürseler… Bunu düşünmek dahi istemiyordu. Yarım saate yakın bir çalışmanın ardından kaplumbağa kabuğunu gömmeyi başardı. Terlemişti. Elinin tersiyle alnındaki terleri sildi.
Üstü kirlenmişti. Tekrar içeri girip üzerini değiştirmesi gerekiyordu. ‘Lütfen kimse uyanmasın.’ Diye söylendi. Yatak odasına sessizce girdi. Hiç ses çıkarmadan sırtına koyabileceği bir şeyler aramaya koyuldu. Eşinin bir iki parça giysisini çekmeceden çekti ve çıkardı. Bir kaplumbağa kabuğuna benzetmek için uğraştı. Sırtına koyduğu yumru onu bir kaplumbağa gibi gösteriyordu.
Derken Rennis’in ona doğru döndüğünü gördü. Yüzü eşine dönük olduğu için sırtındaki garabetlik görünmemişti. ‘Reli nedir bu telaşın.’ Diye sordu. Reli, yüzü terli bir haldeydi. Alnında biriken terleri silerek cevap verdi. ‘Üzerime giyeceğim bir şeyler bakıyordum. ‘Dolaba bakmayı denedin mi?’ dedi Rennis. Reli arkasına kalan dolaba nasıl gideceğini düşünüyordu. Sırtının görünmesini istemiyordu. Birden dans eder gibi sağa sola gitmeye başladı. Sonra aynı hareketlerle geri geri giysi dolabına doğru gitti. Gömleğini tek hamlede giydi. Önünü iliklerken karısına güzel bir öpücük kondurdu. Rennis ‘Deli gibi hareket ediyorsun.’ Diye çıkıştı.
‘Bugün kendimi iyi hissediyorum hepsi bu.’ Diye bildi Reli. Sonra haline gülmeye başladı. Eşi şaşkın şaşkın yatağın içerisinde ona bakıyordu. ‘Bu hayatta…’ nefesi kesilir gibi oldu ‘Her şeyin olabiliyor hayatım.’ Gülme krizi bitince yatağın bir köşesine oturdu. Eşinin yüzünü ellerinin arasına aldı. Ona sevgiyle baktı. İçinden ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacak.’ Demek geçiyordu. Kendisini tuttu. Kazın kendisine büyü yapması, ya da hastalık bulaştırması; gerçi Doktor Raja hasta olmadığını açık açık söylemişti, Reli’yi bu denli yıpratamazdı. İçinde bulunduğu bu açıklanamaz durumun başka bir açıklaması olmalıydı, açıklanamayan ve bilinmeyen bir hastalık mesela.
Artık beyni bu durumu kaldırmıyordu. Belki de delirmişti. İçinde bulunduğu durum gerçek değildi ve Reli tüm bu olup bitenleri sadece hayal ediyordu.
Derdini kime anlatabilirdiki? Rennis’e anlatsa onu kesinlikle bir tımarhaneye attırırdı. Deli muamelesi görmeyi istemiyordu.
Yataktan kalkarak odadan dışarı çıktı. Bayan Rennis ‘Neler oluyor?’ der gibi bir hareket yaptı. Reli bunu görmedi ya da görmek istemedi. Aklı, fikri, her bir zerresi ona ne olduğuyla ilgili sorular soruyordu.
Dışarı çıkıp kahvaltıya kadar yürümek ve kendisiyle yüzleşmek istedi. Gerçekten hem bedenen hem de ruhen bir değişim yaşıyordu. Zihnen yaşadığı değişim de en az bedenen yaşadığı değişim kadar korkunçtu. Bedenen yaşadığı değişim için bir denek olarak kullanılabilirdi. Zihnen yaşadığı değişim için hayvan kitleleri tarafından dışlanabilirdi.
Sokakta yürümeye devam ediyordu. Öylesine dalgındı ki yanından geçip gittiği hayvanlar onun vücudundaki değişimine korkulu gözlerle bakmalarını görmedi bile. Sadece yürüdü. Yürüdükçe cevabını bulamadığı sorulara gömüldü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.