- 589 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MUSUL-BAĞDAT- KERKÜK PETROLLERİ ŞİMDİ BİZİM OLSAYDI !!...
Dünyada 19.Asırda teknoloi ve endüstri sahasındaki hızlı gelişmeler petrolü,dünyanın en kudretli ve rakipsiz maddesi haline getirdi.
O sıralarda Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yer alan Musul ve Bağdatta ise petrolün var olduğu bilinmekte ve iptidai yollarla da olsa oralarda petrol çıkartılmaktaydı.
Petrole olan htiyacın artması ve Musul ve Bağdat petrollerine olan rağbeti de elbette artırmıştı.Osmanlı idaresinde bulunan bu bölge başta İngiltere,Fransa ve Almanyanın alaka ve iştihasını çekmeye başladı.Devrin Padişahı ise dünyada denge siyasetinin gelmiş geçmiş en büyük ustası olan Sulatan İkinci Abdulhamid Han idi.
Sultan Abdulhamid Hana önce İngilizler ve o devirde onların en büyük rakiplerinden birisi olan Almanlar arkeolojik kazı yapmak bahanesi ile başvuru yaparlar.
Aslında bu iki Devletin de aradığı elbette tarihi eser filan değil,petroldür.Tarihi eser arama işin kamuflajıdır.Esas maksatları anlaşılan her iki Devletinde sözde arkeolojik kazı yapma istekleri Sultan Abdulhamid Han tarafından reddedilir ve alınan izin iptal edilir.
İngiltere,Fransa ve Almanyanın elbette petrolün peşini bırakma gibi bir niyetleri yoktur.Bu gaye uğruna bütün siyasilerini,askerlerini ve iktisadi güç ve kaynaklarını seferber edip,Musul,Bağdat ve o bölgeyi Osmanlı Devletinin elinden almak veya bir tertiple tuzakla işletme hakkını imtiyazına sahip olmak için çalışmalara başladılar.
Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardır.Devrin en siyasi Padişahı Sultan İkinci Abdulhamid Han..Devleti 33 yıl kullandığı mahir denge siyaseti ile uzun süre savaşlardan ve beraberinde gelen toprak kayıplarından uzak tutan Sultan onların bu maksatlarını çok yakından bilmekte ve oyunlarını bir bir bozmaktaydı.
Şimdi ise mevzu bahis olan,bir kaç asır denge siyasetinin en önemli unsuru ve dünya siyasetine uzun süre damgasını vuran Musul ve Bağdat petrolleri hususu vardır ortada.Elbette
Sultan İkinci Abdulhamid Hanımın Alman teknik Komisyonunun yaptığı araştırma neticesinde gerçek bir petrol denizi olarak tabir edilen bu bölgeyi onlara kaptırmaya hiç niyeti yoktur olamaz da..
19.Asrın son çeyreğinde yabancı devletler kapitülasyonlar yüzünden imtiyazlı hale gelmişler ve Osmanlı Devleti içerisinde toprak satın alabilme hakkına da sahip olmuşlardı.Ayrıca bu mücadele kızışır,olaylar beklenmedik bir biçimde gelişir,savaş çıkarsa o an için Maliye Hazinesine ait olan ve petrol kaynayan bu bölgenin İngiltere,Fransa ve Almanya tarafından işgal edilmesi gibi bir durumda söz konusuydu.
İşgal edilen bu topraklar ve madenler hiç bir hak iddia edilmeksizin işgal eden devletlerin olacaktı.Halbuki bu araziler Maliye arazisine değil de Padişaha ait olsa şahsi mülkiyet kabul edilecek ve herhangi bir işgal neticesinde Padişah Efendimizin şahsi malı olarak kalacaktı!Onun vefatı halinde ise bu mülk evlatlarına geçecek yani Sultanımızın ailesine yani Türk Milletine kalacaktı!!
Sultan İkinci Abdulhamid Han Dedem bu meseleye de çözüm bulmakta çok mahirdi.Bu işler ona göre sıradan meselelerdi.Sultanımız dünyanın en zeki İlim ve Devlet adamlarından birisiydi zira.Alman İmparatoru İkinci Vilhem dünyadaki Cenab-ı Allahın verdiği aklın yüzde 90 ı Sultan Abdulhamide yüzde dokuzu bana geri kalanı da tüm insanlara taksim edildi sözyle bu hakkı teslim etmişti.
Bütün olumsuz şartları dikkatae alan Sultan,petrolün bulunduğu bölgelerin ve stratejik ehemmiyete sahip
arazilerin Maliye Hazinesinden alınarak Hazine-i Hassaya yani kendi hususi hazinesine dahil edilmesine ve bu şekilde koruma altına alınmasına karar verdi.
Hiç vakit kaybetmeden çıkartılan emirlerle bu araziler Sulatanımızın hazinesi olan,Hazine-i Hssaya dahil edilerek Sultan İkinci Abdulhamid Hanın şahsi mülkü haline getirildi.Böylece petrol kaynayan bu araziler ve bölge hem yabancılar tarafından satın alınmaktan hem de herhangi bir işgal durumunda elden çımasından korunmuş oldu.
Sultan Abdulhamid Hanın,bu arazileri şahsi mülk haline getirmesindeki ikinci bir fayda da bu arazileri devlet mülkü olmaktan çıkartarak Duyun-ü Umumiyyenin menfi durumlarından kurtarması olmuştur.
Bunun sonucunda Duyun-u Umumiyye yerine Hazine-i Hassaya gelecek olan gelirleri de Osmanlı coğrafyasına yapacağı hayır işlerinde kullanılacaktı.Bununla beraber Sulatan Abdulhamid Han çeşitli tarihlerde çıkardığı üç emirle,Musul ve Bağdat petrol,gaz,madenlerinin araştırma ve çıkarma imtiyazını da Hazine-i Hassaya yani kendi şahsi emlakına dahil etmiştir.
Sultan İkinci Abdulhamid Han Cennetmekan Dedem,hiç vakit kaybetmeden Hazine-i Hssa Nezaretine alınan madenler üzerinde araştırmalar yapmak ve verimlilik derecelerini tesbit etmek gayesiyle Avrupadan maden işlerinden anlıyan Fransız maden uzmanı Emile Jakraz ve Alman maden mühendisi Paul Graskofp u getirterek bu bölgede geniş çaplı bir araştırma ve incelemeler yaptırarak haritalar çizdirip raporlar hazırlatmıştır.
VE DEDEM SULTAN ABDULHAMİD HAN CENNETMEKAN TAHTTAN İNDİRİLİYOR..!!
Sultan İkinci Abdulhamid Han,1909 da ona çok ihtiyacımızın ziyade olduğu bir dönemde hain İttihatçıların yanlışları ve yabancı emperyalist güçlerin 31 Mart sözde ayaklanmasını bahane ederek yaptıkları tertiple tahttan indirildi.
Ondan sonra Osmanlı Devletinin başına geçen İtihat ve Terakki Partisi diğer meselelerde olduğu gibi Musul ve Bağdat petrollerine gereken alakayı gösteremediler.Hazine-i Hssaya geçirerek şahsi mülkü haline getirdiği ve bu sayede koruma altına aldığı petrol arazilerine tam tersini yaparak,Hzine-i Hssadan alıp Maliye Hazinesine geçirdiler.
Zaten o sırada Sultan İkinci Abdulhamid Han tahtan indirilip Selanikte Alatini Köşkünde zorunlu iskana tabii tutulmaktaydı.Onun yapabileceği bir şey kalmamıştı.Petrollerimiz tüm madenlerimiz ve Anadolu dışında kalan topraklarımız sahipsiz ve korumasız kalmıştı.
Sonrası malum hadise 24 milyon km.kare olan vatan topraklarımız hainlerin ve dış güçlerin müdahalesiyle Kurtuluş Mücadelesine ve Lozana kadar 5 milyon km.ye sonrasında 784 bin km.kareye düşmüştü.Hem de 10 yıl içerisinde tasavvur edebiliyot musunuz?Nerden nereye..
MUSUL VE BAĞDAT HAVALİSİ VE DİCLE FIRAT HAVZASINDA BULUNAN PETROL-KÖMÜR-KÜKÜRT VS.MADENLERİ GÖSTEREN RAPOR..
İlk olarak hazırlanan 3 Ağustos 1988 tarihli raporda Musul Vilayetinde bulunan petrol,kömür,kükürt,gühercile vs.maddelerin yerini ve rezerv durumunu gösteren bir genişce rapor haritasıyla beraber Padişah Efendimize arz edilmiştir.
Raporda ismi geçen petrol yataklarından bazılarını zikredecek olursak,mesela Şakrat mukataası dahilinde Kayyare tepelerinin doğu eteklerinde,birbine yakın iki petrol madeni hakkında,günlük çıkartılan ham petrolün miktarından,damıtma usulune ve verimliliğinin artırılması için alınacak tedbirlere kadar etreflı bilgiler verilmekteydi.
Kerkük Sancağı dahilinde bulunan Erbil kazasına bağlı Zap nehri üzerinde ki Kür köyü yakınında bir petrol madeni bulunmaktaydı.Rapora göre birbirine çok yakın üç neft gözü olan bu yatak sular yükseldiğinde nehrin altın da kalmaktaydı.
Ayrıca Kerkük kazası civarındaki Tuzhurmatu uyakınında da 20 adet petrol kuyusu bulunmakta ve bu kuyulardan günde 100 teneke ham petrol çıkartılmaktaydı.Kerkük ile Tuzhurmatu arasında bulunan kil madeninde ise günde 500 kıyye(42 teneke) ham petrol çıkartılmaktaydı.
İkinci olarak ise 22 Ekim 1901 tarihinde hazırlana rapora göre ise aşağıdaki gerçekler bugün günyüzüne çıkmıştır.Sultan İkinci Abdulhamid Han,Fırat ve Dicle Havzasında, petrol araştırmaları için Avrupa’dan Alman maden mühendisi Paul Graskofp u getirtmiş,bu mühendis ve Habib Necip Efendi başkanlığında toplanan bir heyet Fırat ve Dicle nehirleri arasında aylarca süren bir petrol araştırması yapmışlardır.
Heyetin 22 Ekim 1901 de Sultan İkinci Abdulhamid Hana sundukları harita ve araştırma raporunda Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca mühim petrol rezervlerinin bulunduğunun tesbit edildiği bildirilmiştir.
Doğu Anadolunun bir kısmını ve Güneydoğu Anadolunun neredeyse tamanına yakınını kapsayan haritada ise Diyarbakır,Mardin, Bismil, Hazro çayı etrafı,Sinan,Batman çayı etrafı,Dicle civarı,Midyat ,Bedran,Tulan,Siirt,Botan çayı etrafı,Habur,Fındık,Cizre,Habur çayı etrafı,Bitlis çayı kıyısı,Hakkari(Çölemerik) te mühim petrol kaynakları bulunduğu görülmektedir denilmekteydi.
Heyet başkanları Paul Graskoph ve Habib Necip Efendi,petrol noktalarını tek tek tesbit etmişler ve takip ettikleri güzergahları da tafsilatlı bir biçimde anlatmışlardır.Petrol havzasını dolaşan Paul,Siirt tarafında ve Dicle nehri kıyısında zengin petrol yataklarının bulunduğunu belirtmektedir.
Dicle nehri kıyısındaki noktalarda yükselen sulardan dolayı yeteri kadar araştırma yapamadıklarını da raporuna ilave eden Heyet,nehrin kıyısı dışında Diclenin kıyı şeridi boyunca uzayıp giden yüksek dağlarda da petrol bulunduğunu belirtmektedir.
Doğu ve Güneydoğu Anadoluda çalışmalarını tamamlayan heyet,daha sonra,bugün Irak sınırları içerisinde bulunan merkezlerde petrol taramasına devam etmiştir.
Kerkük,Babagürgür,Zaho,Süleymaniye,Bağdat ve Musul ile Altınköprüde petrol noktaları kilometre ve yerleşim yerine göre yön tayini yapılarak kayıt altına alınmıştır.Raporda Kerkük ve buraya 15 km.uzaklıkta bulunan Babagürgür bölgesinde yoğun miktarda petrol rezervinin bulunduğu belirtiliyor.
Heyet,yaptığı tedkikler sonucunda,en kaliteli petrolün,Bağdat yakınlarındaki El Kayra ile Mendel de olduğu sonucuna varmıştır.Nakliye işleminin Diclede sal,karada ise at ve eşekle yapıldığı o devirde aylarca süren bir çalışma sounda heyet takdim ettikleri raporun sonuna iki önemli noktayı da eklemeyi ihmal etmemişlerdir.
Birinci husus olarak:Dicle ve Fırat nehirleri havzasında zengin petrol yatakları bulunuyor.Bunların işletilmesi ve pazarlanması için Bağdata kadar uzanan bir Demiryolu tren hattı olması icap etmektedir.1889 da inşaasına başlanan ve 1902 de bitirilen Demiryolu hattı petrolün Anadoluya taşınmasını sağlayacaktır.
Bunun için ana hatta sadece bir kaç ilave ek hattın yapılması yeterlidir.İkinci husus ise:İyi değerlendirilmesi durumunda bu petrol coğrafyasının gelecekte dünyanın en önemli merkezlerinden biri olacağıdır denilmektedir.
(Yedikıta Dergisinden alıntı..)
***
TÜRKİYE’DE BUGÜN PETROL, NEDEN BU KADAR PAHALI ACABA ? ..
Benzine, mazota zam çok mu gelmiş? Kıyamam, okuyunuz.1927 yılında ihanet diplomasisi sayesinde Musul petrolüne çöken ingilizler,kan emici vampir gibi Baba Gürgür kuyularından petrol pompalamaya başlamışlardı.
İngilizler K.Irak’a girmeden önce,Mardin ve çevresinde yaşayan Hıristiyan Nasturileri kışkırtacak, çıkacak olası bir isyanda Musul’a girerken dikkatleri dağıtacaktı. Başarılı da oldular.
Nasturiler ayaklandı.(7 Ağustos 1924)Ankara, 7.kolorduya isyanı bastırma emri verdi.7.kolorduya komuta eden İstiklal harbinin kahraman paşalarından Cafer Tayyar Paşa, İngilizlerin bu oyununa karşılık mükemmele yakın bir plan yaptı.
Nasturi isyanını çabucak bastıran Paşa, Nasturileri kovalama bahanesiyle Musul’a kolordusunu sarkıttı.Ankara’nın masada hibe ettiği Musul petrolünü tekrar hakimiyet altına almayı planlayan Paşa,İngilizlerin Ankara’ya yaptığı şiddetli notalardan ürkmüş olan ve ısrarla Musul’u terketmesini emreden Kemal Paşa’ya,
Bu fırsat bir daha ele geçmez diyerek ısrarla Musul’da kalmak istiyor, Ankara’ya çektiği cevabî telgraflarında İngilizlerin başının belada olduğunu, bizimle uğraşamayacaklarını, notalarının da blöften ibaret olduğunu vurguluyordu.(Nakil Raif Karadağ,Petrol Fırtınası 1979 s.209)
Düşünebiliyor musunuz?Cephede ölümle burun buruna bir Paşa , Ankara’da donatılmış masalarda diplomasi yürüten diplomasi dehası paşalara (!),cephede kalabilmek için cesaret pompalamaya çalışıyor...
PAŞAM MUSUL’U ALAYIM ONDAN SONRA BENİ SEN AS !
İngiliz notalarına direnemeyen Mustafa Kemal Paşa’nın ısrarla Musul’u terketmesi emrini verdiği Cafer Tayyar Paşa, geri çekilmeyi şiddetle reddetmesi üzerine Ankara’ya çağrıldı.
Kemal Paşa ile arasındaki şiddetli munakaşayı Raif Karadağ’a daha sonra anlatmıştır.(Bu arada Cafer Tayyar Paşa 3 kez hatırat yazmış, her seferinde eve giren hırsızlar sadece hatıratını çalmışlardır (!)
Bu telgraflara rağmen ikna olmayan Kemal Paşa’ya "İngiliz baskılarına madem direnemeyeceksiniz, gerekirse bizi dinlemiyor, münferiden hareket ediyor diyerek rapor edin ve hakkımda yakalama kararı çıkartın.
Musul’u geri aldığımız zaman da beni yakalayıp asın!" dediği o tarihi teklifi yaptığında Kemal Paşa’nın nutku tutulmuştu.
Ordusu Musul’da emir bekleyen Cafer Tayyar Paşa, Kemal Paşayla sert bir münakaşa yaşadığı odadan çıktığında görevden alınmıştı.Ankara hükümeti orduyu Musul’dan çekmeyi ancak bu şekilde başarabilmişti.Velhasıl, Büyük bir istiklal kahramanı olmasına rağmen ismi pek bilinmez.
Cafer Tayyar Paşa hakkında herhangi bir özel koruma kanunu" yoktur (!)Araştırmak serbest...
Bu vatanın öz evlatları var olduğu müddetçe asla unutulmayacaklar... Alıntı..
Cenab-ı Hakk merhum paşamıza ve ismi unutturulmak istenen cümle kahraman ecdadımıza rahmet eylesin...
Bu milletin bağrından çıkan Kahramanlar ve Vatanseverler kadar bir o kadar da maalesef Hainler ve korkaklar çıkmıştır!!
Kahramanlar gerçek Vatanseverler mezarlarında nurlar içerisinde yatsınlar.Hainlerde mezarlarında rahat uyumasınlar.
30.03.2022//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.