- 1102 Okunma
- 15 Yorum
- 6 Beğeni
İki Şehir
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sabah, kişiye akıl berraklığının hissedebileceği imkanlar sunar. Aklın hissedilebilir bir yaratım parçası olup olmadığı gibi sorular bir an önce bertaraf edilirse... Özür dilerim, bu değildi.
Aslında az önce dinlemeyi bitirdiğim sesli kitaptan bahsetmek daha çok hoşuma gidecek. Çünkü kadın olan yazarına yakın hissettim. Peki, kadın olduğu ya da yazma işiyle uğraştığı için birine yakınlık duyulabilir mi? Kelimelerin insanları bir araya getirdiğini söyleyen pek çok konuşma dinlemişimdir. Hatta bir kez kelimeleri ile imparatorluk kurmuş, bebeksi kelimelerini beslemiş, büyütmüş, erginlemiş, onlara söylediği doğal ve yerel melodiler ile çok görkemli dizeler geliştirmelerini sağlamış, o geniş topraklarda yalnız yaşayan, gelişime ve yayılıma açık birini tanımıştım. Yazdıkları arasında beni anlattığını sandığım da oldu. Ama dediğim gibi bu imparatorluğun sınırlarından ötesini görmem, diyelim içinde bir kelime laboratuvarı varsa bile bunu bilmem mümkün değildi.
Kadın yazara dönecek olursam tek ortak noktamız varlık problemini daha iyi göstermemek için takındığı alaysı tavırdı. Göz kapakları düşük insanlar öteden beri hoşuma gider. Arama motoruna girip resmine baktım, onu daha önce de görmüştüm, bu sefer gözlerini daha kısılmış hayal ettim, beyaz tenli bir Orta Asyalı olduğunu, çok hassas ve alerjik yapısı olduğu için oba halkının hep at üstünde gezdirdiğini de hayalime ekledim.
Saint Joseph mezunu olduğunu yazdıktan sonra kontrol edecektim. Bunu yapmak zor olandı, hem iki kez Saint Joseph’e ait yazım hatalarımı düzeltecek hem de başka okul okumuşsa yine de yazdığımı kabul etmek zorunda kalacaktım ve bunu yaptım. En azından evinde silah görmemiş olabilirdi.
Onu kıskanmıyorum. Olsaydı şu nedenle olurdu demek beni nedene sonsuza dek bağlar ya da daha mantıklı ve sözgelimi bunu geçici bulurum. Dinlediğim sesli kitabını para verip satın alan insanlar ve bir de onu seslendirmiş biri vardı. Bunu fark ettiğini ve varlık problemine saygısı gereği dava açmadığına ilişkin onu hoş gösteren şeyler düşündüm. Seslendiren kadının sesi çok güzeldi. Diksiyon eğitimi aldığını sanmıyorum. Şehirde büyümüş yeni yetme bir genç kız olmalıydı, sesinde acı yoktu, sesinde acı olmayan biri akvaryuma bakar gibi kitap okur. Hangi nedenle yapmıştı, doğrusu fazla merak etmiyordum. Hikayenin bir yerinde hafifçe güldü, ben başka bir yerde gülümsedim. Dişlerim göründü diye hatırlıyorum Üşenmemişti. Zamanını kitaba vermiş, kitaplarsa yazarının dediği gibi en iyisi sinek öldürmeye uygunluğu ile ölçülürdü. Ben de mesela bu yazının ya da hikayemin ( iyelik eki telif hakkı gereği) onun tarafından seslendirilmesini isterdim. Göz kapakları düşük yazarı kıskanma nedenim bu olurdu.
Berrak aklım bulanmadan ve ellerim yine soğuktan çok kötü olmuş gibi beden hapishanesinin koşullarını konuşmanın adeta ortak bir ilkeymişcesine ortaya konduğunu bir ortak dilden medet ummadan, insanların birbirine kızgın olma nedenlerinden biri de saçları olduğunu zannederim. Yerde saç tellerimi görünce sanki başka birininmiş gibi söyleniyorum. Evde işim kolay ama dışarıda ya da iş yerimde onları yerden toplamam öyle kolay olmuyor. Temizlik görevlisi gelmeden görebildiğim kadarını bir peçete yardımıyla topluyorum. Çünkü rengi, uzunluğu, düz ya da kıvırcık olup olmaması kişiyi ele veren özellikler ile ele geçirilmek istemiyorum. Ele geçirilmemek için beni sevdiğini söyleyen insanlar yorulmasınlar diye elimden geleni yapıp kendimden soğutmuşumdur. Sevgi ve saçların rahatsız edici olup olmadığını en iyi insanlar bilir. Bir de Mart ayı kedileri olabilir. Biraz önce birinin çığlığı gelince dünyanın yöneticisi insanlardan biri olarak kanıksamak zorunda kaldığımız bu duruma bir kez daha kulaklarım nedeniyle maruz kaldım. Daima mağdurla özdeşleşme olacak iş değil. Hele mağdur değilse.
Sesli kitap ve uğurlu yazarından birazcık uzaklaşmak ve geçip gideceği belli günlerim için kum saatini ara ara çevirmek yerine temalar belirsem daha hoş zamanlar geçirebileceğim fikri ilgimi çekmeye başladı. Örneğin tarım gündemi ilgimi çekiyor ama henüz aç hissetmediğimden ve bahsi çok geçtiğinden kendimi yakın hissetmedim. Yine de göz kapakları düşük anneme ait topraklara ağaç dikmenin ne de güzel olacağı hakkında çok ayrıntılı olmayan bir hayal kurdum. Bir ihtimal tarlayı çevreleyen ormandaki çam ağaçları bu durumdan hoşlanmayabilirdi. Eski kızgınlıkları kadar diyelim kivi ağacını kökleri ile zehirlemek istedikleri ortak bir eyleme girişebilir ve ben yanlarından geçerken her biri o hoş kokularını saklayabilirdi. Durduk yere çamların düşmanlığına sahip olmak istemiyordum.
Aradan bir yarım gün geçince yazara tekrar döndüm, aklım karışık ve yorgundu, nedense resmine bir kez daha bakıp boynuna sarılmak istedim. Eminim çok soğuk biriydi ya da öyie biri olmasa bile beni tanımayacaktı. Ona, sen de beni anlamayacaksın biliyorum, diyecektim. Bunu daha önce kimseye söylemedim yalanıyla birlikte. Yazara hiç benzemediğimden ve onun gibi iyi yazamadiğımdan sahneyi taraflı ölçümlerim ve değerlendirmem ile gerçekçi buldum.
Galiba gündem düştü.
Kişisel Not: Hep daha fazlasını ister, iki şehrin hikayesi bitti.
YORUMLAR
Yazının iyi bir okuyucu tarafından yazıldığı çok belli oluyor. Zira bunu bilmek okuru, yazarın bazı cümleleri "bir kafa karışıklığından ibaret olarak yazmış olması" kuruntusundan kurtarır. Ortalamanın çok üstünde bir kalitedeydi. Eskiden sesli kitap okuyan insanları üşengeçlikle suçlardım ama kendim de arada sırada o furyaya katıldığım için artık bunu yapmıyorum. Ve bu emek dolu yazı, sesli kitaplara karşı önyargılı olan eski ben' i çok rahatlıkla çürütürdü.
Yazara yakınlık hissediyor olmanız aslında ortak yaşanmışlıkların bir sonucu olabilir. Zira yakınlık kurduğunuz şeyin bir kelimeden ziyade o kelimenin kullanılış ve anlam yükleniş şeklidir diye düşünüyorum. Ki bunu yaşadığım birkaç insan var ve bu yüzden birazcık kati ve birazcık elleri cebinde konuşuyorum.
Seslendiren kişinin sesinde acı yoktu sözünüz ciddi bir duyarlılık barındırıyor. Bu, çok iyi bildiğimiz ancak bir şekilde izah edemediğimiz (sizin izahınıza değin) bir analizdi.
Çok anlamlı bir sohbetti. Kaleminize ve bilincinize sağlık.
Parlain m
Yazara yakınlık kurmamak üzere özel bir çaba sarf ederim genelde, çünkü kurulan mesafe anlamak üzerine imkanlar sunuyor olabilir kanımca. Acı değiştirir, belki ortak bir sesi de vardır.
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Yazının iyi bir okuyucu tarafından yazıldığı çok belli oluyor. Zira bunu bilmek okuru, yazarın bazı cümleleri "bir kafa karışıklığından ibaret olarak yazmış olması" kuruntusundan kurtarır. Ortalamanın çok üstünde bir kalitedeydi. Eskiden sesli kitap okuyan insanları üşengeçlikle suçlardım ama kendim de arada sırada o furyaya katıldığım için artık bunu yapmıyorum. Ve bu emek dolu yazı, sesli kitaplara karşı önyargılı olan eski ben' i çok rahatlıkla çürütürdü.
Yazara yakınlık hissediyor olmanız aslında ortak yaşanmışlıkların bir sonucu olabilir. Zira yakınlık kurduğunuz şeyin bir kelimeden ziyade o kelimenin kullanılış ve anlam yükleniş şeklidir diye düşünüyorum. Ki bunu yaşadığım birkaç insan var ve bu yüzden birazcık kati ve birazcık elleri cebinde konuşuyorum.
Seslendiren kişinin sesinde acı yoktu sözünüz ciddi bir duyarlılık barındırıyor. Bu, çok iyi bildiğimiz ancak bir şekilde izah edemediğimiz (sizin izahınıza değin) bir analizdi.
Çok anlamlı bir sohbetti. Kaleminize ve bilincinize sağlık.
Sesli kitap fikri hiç bir zaman cazip gelmedi bana. Dokunmak, kitabın o değişmez kokusunu almak farklı dünyalara götürüyor beni ve benim gibi bir çok okuru .
İki Şehrin Hikayesine gelince.... Doğrusu okumadım. Defterin güzelliğine burada ortaya çıkıyor. Her kitaptan fikir sahibi olmamız mümkün değil. Yazınızla gündemime aldım. Yakın zamanda okumayı planlıyorum.
Güne gelen eserinizi ve sizi kutlarım.
Saygılarımla...
Parlain m
İki şehrin hikayesi önemli bir nedenle benim için daima çok özel bir kitap olacak. İyi okumalar dilerim.
Teşekkür ederim, Saygılarımla.
okuduğum yazıda kendime doğru çekilen bir mıknatıs ses vardı… en suskun halleriyle cansız varlıkları bile canlı kılan… etki gücü yüksek, iz bırakan , sese sözle - söze sesle anlam katan…
yazı girişinde özür dilerim aslında anlatacaklarım bunlar değildi derken yazarımız… düşündüm ben de.. aslında başlangıçta bundan iyi bir giriş yapılabilir miydi… işitsel algının ses aşamasından sonra beynin uyarılması ve sabahın erken saatlerinde…
duyduklarımızın yüzde yirmisinin hafızamızda kaldığını düşünürsek ve dahilinde iyi bir görücü( görücü diyorum ben ama demek istediğim ses gözlemleyicisi)nün bu iki özelliği yüzde ellilere taşıması… zihninde canlandırdığı sesi araştırıp bilgisini hayallerle desteklemesi ve bunun üzerine yazıya dökerek kalemi konuşturması kalıcılığı yüksek yepyeni ve özgün bir çalışma ortaya çıkarması...
aynı şekilde en başta söylediğim mıknatıs sesin yankılarıyla yazarımız sesli kitaptan etkilenirken hem göze hem kulağa hitap eden bu muhteşem çalışmada bütün çekiciliğiyle okuyucuyu sarıyor. yani bizlerde bir anlamda yazıyı sadece okuyarak geçmiş olmuyoruz… sesini duyuyoruz, yazarın dünyasında gezerek ona eşlik ediyoruz.
ana sayfada okuduğum an ilk izlenimlerimle yapmış olduğum yorumdur bu.. ikinci okumada daha farklı olabilir düşüncelerim… çünkü yazı gerçekten çok yönlü… içimden bir ses amma da konuştun ebru haydi tebrik et tebrik et deyip duruyor… bu sese kulak vermeliyim..
gün seçkisi için teşekkür ediyorum seçici kurula…
en içten dileklerimle kutluyorum sevgili parlain
kaleminden daha çok yazı okuma dileğim
selam ve sevgilerimle
Parlain m
sesli kitap dinlemedim hiç...kitaplara dokunmam lazım...bir nevi sayfalarıyla meditasyon yapmak ve anlatlan hikayeyle dejavu yaşamak gibi...
sesli kitaplarda seslendirme de çok önemli, o havaya girmeniz, bi yakınlık kurmanız gerekir...tabi hiç dinlemeyeceğim anlamına gelmiyor, şimdilik elimin altındakileri okumam ve gözden geçirmem gerekiyor...listem kabarık, yolumuz uzun...
şu saç telleri, kıllar ve tüyler...ev darma dağın olabilir ya da her şey her yerde problem değil sorun olmaz, gözümü bu karmaşıklık rahatsız etmez...ayda bir kere regl döneminde bi sinir patlaması yaşamam ve her yeri pırıl pırıl görme isteğim dışında:)
ama yerde gözüme bir tüy ya da saç teli değerse o fena...illa ki onu imha edeceğim, illa ki eğilip büküleceğim...kıllara tahammül edemiyorum...
bu nedenle ısrar ediyorum yalnızca kadınlar değil erkekler de mutlaka epilasyon olmalı...bu kırmızı çizgiyi aşmalıyız...bu problem olmamalı...sadece pazıcılar, body'cilere has bir şey olmamalı kılsızlık...o zaman işimiz daha kolay olur:)
Parlain m
Ben de Başak burcuyum burçtaş ve en iyi anlaştığım burçlar arasında kendi burcum gelir. Başak insanları aklını da kullandığından yani mantıksalız da biraz bu nedenle de nefsimize yenilmeden insanları takdir etmeyi biliriz. Yazınız cidden hak etmiş günün yazısı olmayı ne kadar güzel kalemlerle karşılaştım burada çok mutluyum. Sizi de onlara ekliyorum zira güzel ve de kaliteli yürekler biriktirmekle geçti ömrüm ama doğru yaptığımı anladım.
Burada da siz değerli kalemleri keşfedip hak edene de büyük saygı duyuyorum. Özgün yazınızı tekrar kutlarım.
Parlain m
Burçdaşımı sevgiyle selamlıyorum.
GAYE DİLEK GEZER
GAYE DİLEK GEZER
GAYE DİLEK GEZER
Parlain m
İyi geceler dilerim.
tam dört doz aldım yazından. hayranlığına hayranlık duydum. göz kapakları düşük insanlara baktım Google'dan. aklımın bulanıklığından arındım. her daim yaptığım şeyin derecesini arttırdım. düşünmeye meylettim iyice. sonra yazına tekrar döndüm. yazının resmine baktım. kendime yine bir sürü pay çıkarttım. tam da şurasında ben olmak isterdim
vs sonra. akrep burcu olmanı diledim ama başak olmana çok sevindim.
bu arada
kitap seslendirmeyi çok isterdim.
neyse
gündem gayet güzel ve güncel
tebrik ederim Parlain
sevgilerimle
.
Parlain m
Yüzüne, göz kapağı düşüklüğü hoşluk katan bir oyuncuydu Renée Zellweger. Lakin artık başka biri.
Kusur dediklerimiz bazen hoşluğumuz oluyor, bir kambur, aksayan bir bacak, ilginç bir burun örneğin, oysa şimdi birbirine benzeme çabasında insan, sahiden bir meta değer halinde yaşıyor. Bunu ilk ben demedim tabi, insanı kurtaracaklardan epeyice uzağız ve bu doğru. Dostluk bu kadar kaybolmamıştı.
Nepal, başak burçları hatırladığım kadarıyla kendini yer bitirir. Ve aklı engelidir. Sevinmeli mi acaba?😃
Dinledim sesini pek hoştu, bence yapabilirsin.
Sana yazmak hoş ve zihni berrak kılan bir şey Teşekkür ederim varlığın için. Sevgilerimle.
Kimler okuduysa beğeni sözcükleri duyuyorum bu kitap hakkında.
Sıraya koymaktan bende yoruldum. Umarım ömrüm yeter de okurum bir gün.
Başak burcu olduğunuz belli, yerlerden saç toplamalar felan :)
Ben olsam ayağımla bir yere ittirir bir ara süpürürdüm :) çok tembel bir burcum.
Sesli kitap daha önce denedim, sevemedim. Uykum geldi. Sanırım vakti olmayanlar için güzel bir seçenek. Benim şöyle parmağımı yalayıp sayfa çevirme anını yaşamam lazım. :) Ya da beğendiğim cümleyi bir kaç kere okumam lazım. Mesela duygulandığım yerde durup, hayal kurmam lazım. Altını çizmem lazım.
Sevgiler ve tebriklerle.
Parlain m
Sizi burada okumak güzeldi. Teşekkür ederim. Sevgiler İsabella.
Hoş anlatımlı has bir yazı. Yazarın iç sesi ve sesli kitap ki hiç dinlemedim.
Okunan eserlerin yazarlarıyla yakında diyaloğa girmek ilginç olmalı ve ilginçti okuduğum bu anlatıda.
Saygıdeğer parlayın rumuzlu arkadaş kutlarım anlatı güzelliğini ve iç sesinizin güzelliğini.
Parlain m
Yorumunuz ve önemli sözleriniz için teşekkür ederim. Saygılarımla.
Parlain m
Selam.
Parlain m
Teşekkür ederim Nepal♥️
nepal
Yanlış yere yazmasam olmazdı.
Parlain tarafından 22.3.2022 20:22:46 zamanında düzenlenmiştir.
Parlain m
Ben de tam kendinden soğutma seansında gülümsedim.
Asyalı yazarı merak ettim acep kim: )
Parlain m
Buz gibi soğurum senden diye bir söz vardı, şu an onu hatırladım. Sahiden yerinde bir vurgu. Dondurma gibi soğurum olmazdı.
Yazara saygım gereği ismini açıklamam uygun olmaz, burayı okuyacak değil tabi ama okuru mutlaka vardır. Yalnız onu daha çok okuyacağım, doğrusu iyi yazıyor.
Saygılar efendim.