- 191 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OTUZ RESSAM ÇATLATTIK
O bir şahtı, padişahtı ve hikmetli bir kraldı.
Tahta oturduğu günden beri bir şeyin hep özlemini çekti, oda ülkesinden bir ressam çıkacak ve bir gün kralın hayalinde taşıdığı iki göz resmedecek ve kral diyecek işte yaratımda tasarımda bu.
Kendisi o bir çift gözü görüyor fakat el yeteneği ressamlığa uymadığı için bir tabloya yansıtamıyordu.
Çünkü o sadece bir kraldı.
Bir gün bir ferman yayınlayıp en seçme ressamları yarışmaya davet ettiler, bu iki gözü çizecek olan ressama bir sandık dolusu altın ödül verilecekti.
Sandıkla altını duyan tüm ressamlar saraya koştu ve hünerlerini göstermeye çalıştılar.
Sonunda geriye 30 ressam kaldı bunlar en mükemmel gözleri çizecek olanlardı.
Yarışma başladı ve fırçalar harekete geçti.
Fakat bir şey tümününde kafasına iyice yerleşmişti, oda sandıkla altını kazanıp dünyadaki hayallerini gerçeğe dönüştüreceklerdi.
Ressamlardan biri strese girince kafasına bir ağrı çakıldı ve oyun dışına düştü.
Bir diğeri dalgınlıkla fırça sapıyla kulağını karıştırınca kulak zarını patlattı.
Bir başkası yemekte ölçüyü kaçırınca kabız olup sıçamaz hale geldi.
Biride can sıkıntısından fırça sapını kemirirken dişini kırdı.
Bir başkasıda vallahi ben burada çizemiyorum deyip takımlarını alıp saray dışına taşındı.
Ormanlık bir alanda kendine göre özgür bir ortamda işini yapıyorduki bir öğle uykusunda arkasına yılan kaçtı.
Oda öyle gitti derken elde ressam kalmadı.
Kral fena halde bozuldu bu işe fakat yapacak bir şeyi yoktu çünkü bu iş emir vermekle olmuyordu.
Bir akşam canı sıkkın bir halde balkona çıktığında baktı sarayın dış kısmında bir karışıklık var,ne olduğunu sorduğunda dediler efendim hırpani kılıklı bir adam geldi ressamım deyip saraya girmeye çalışıyor.
Vardır bunda bir hayır diyen kral alın adamı deyince hırpani kılıklı adam huzura kadar geldi.
Daha kral ayaktayken kendini bir koltuğa atıp oturdu fakat kral bozulmak yerine meraklandı.
Adam bir tuhaftı hareketleri ve konuşmaları diğerlerine uymuyordu.
Hem kendini beğenmiş, hemde ukala birisiydiki herkesi bir merak sarmıştı.
Merakları kralın buna nasıl bir muamele yapacağıydı çünkü herkes adama kelleyi kaybetti gözüyle bakıyordu.
Hem ukala hemde kendini beğenmiş adam dedi hemen işe başlayalım.
Sırt çantasından takımlarını çıkarıp tablosuna bir kağıt yapıştırdı ve fırçalamaya başladı.
Daha dört fırça sallamıştıki kral dedi vallahi gördüm o gözleri.
Kralın adamlarıysa kralında kafayı yediğini sanıyorlardı çünkü tabloda göze benzeyen bir şey göremiyorlardı.
Şimdi işin ince kısmına geçebilirim dedi ressam.
Kısa sürede ortaya resimde görülen gözleri çıkardı.
Kral adamlarına dönüp o bir ressam fakat her zaman ressam, bense bir seferlik kralı oynuyorum dedi.
Resmi eline alıp çeşitli açılardan defalarca baktı ve adamlarına ödülü getirin dedi.
Ressam krala dönüp ödülü almıyorum efendim deyince herkes dilini yutar gibi oldu.
Bana bir AT verin yeter ödül sizin olsun dedi ressam.
Kral şaşırdı oysaki bir sandık altınla kocaman bir at çiftliği kurabilirdi.
Dedi sanatçıların dünyası bizimkinden farklı işliyor galiba.
En seçme atlarından birini verdi ressama ressamda yerlere kadar eğilerek saygılarını sunup atına atlayıp saraydan ayrıldı.
Dünyada hakim olduğu her şeyi kendisinin sanan kral asli mekana döndüğünde baktı en seçme atlarından biri yok olmuş.
Oturup hikayenin sırrını çözmeye çalıştı.
Bu kral dünyaya baş oyuncu olarak bir kralı oynamak üzere senaryosu başkasına ait olan bir oyuna girmiş.
Dünyada ne kazandıysa, neler yaptıysa her şey malın sahibine gidiyormuş.
Bu arada atlara merakı olduğu için demiş gelmişken kendimede bir at çiftliği kurayım kurmuşta.
Ana projeye paralel kendi projesinide uygulamış.
Kral derin düşündü ve dedi, ressam biliyordu bunları onun için atı aldı.
Altının bana ait olmadığını biliyordu bizde dünyaya hükmediyoruz sanarak körü körüne bir hayat yaşadık.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.