- 312 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEDİRLER YIKILMASIN
29 Ekim 2011, 01:03
Değerli dostlar!
Bugün sizlere yaşanmış bir yudum hikâyeden bahsedeceğim.
Hikâyenin ismi: SEDİRLER YIKILMASIN.
Sedirler yıkılmasın derken, birçoğunuz ormanla ilgili bir hikâye anlatacağımı zannettiniz.
O sedire de dokunmayalım. Ama benim anlatacağım hikâyeye iyi kulak verin ve de ibret alın.
Güzel yurdumun her köşesinin kendine has adetleri ve kültür zenginliği vardır.
Kimi yörede hafif bir yumruk dayak, kimisinde sevginin belirtisidir. Hikâyenin geçtiği yörede, kocası karısının sırtına hafif bir yumrukla Allah canını almasın diye vursa, onlar arasında muhabbet doğar. Karısı da hafif gülümsemeyle boyun eğip, kocasına seni seviyorum dercesine bakar.
Şimdikiler gibi, göstermelik canım cicim diye değil.
Biraz kızdığında dahi, sert ifade de olsa kız diye aynı ifadeyi kullanır.
O yörede; yetişmiş gençlere de anne baba herif oldu bizim oğlumuz derler. Ondandır ki karısı da kocasına, yetmişin de olsa, erkeğini onurlandırmak için herifim diye hitap eder. Kızgınlıkta da aynı kelimeyle.
Ne alakası var bunların hikâyeyle demeyin.
Yıl 1962 aylardan aralık. Soğuk bir kış günü, evin beyi hanımına hafif bir yumrukla Allah canını almasın, seni bu günlerde soluk görüyorum kııız der.
Hanımda tebessümle boyun büküp hafif eğilmeli bakıp yüklüyüm heriif der.
Başka çocukları vardır ama yinede çok sevinirler. Belki de tarlada çalışırken bir yardımcımız daha gelecek diye.
Günler aylar birbirini kovalar.yıl1963 aylardan ağustos, çiftin bir oğlan evlatları olur.
Yeni gelen bebek elden ele düşmez. Yıllar su misali akar. Zaman gelir dün ınga ınga diyen çocuk, bu gün Tahsil yapmış ve memurdur. Memur dedik ya elbette gurbetlik olacak çoğu zaman. Herkes memleketinde çalışacak değil.
Yılda bir anne baba akrabalar ziyaret edilmeli. Bu peygamberimiz (sav)in sünneti. ’kim sılayı ziyareti bırakırsa bizden değildir’ ’buyurmuyor mu?
Her yıl sılaya gelinir. Anne baba hısım akraba ziyaret edilir. Anne (oğlu evli barklı olsa da onun)gözünde o hala hizmete muhtaç bir çocuktur. Bazen gelinden bile kıskanır. Oğlunu şeker topağım diye sever hep
Babaysa koçum benim diye.
Dedik ya!
Her yörenin kültürü ayrı. O yörede her evin başköşesinde sabit bir uzunlamasına divan olur. O divana SEDİR denir. Orda misafir olmazsa evin büyükleri yatar kalkar birde hastalar.
...
Şimdi gelelim SEDİR in hikâyesine!...
Yıllar geçmiştir anne hastadır yeri ise o sedir. Gurbetçi her yıl gelir baba ocağına o sedirde annesiyle muhabbet ederler. Birkaç yıl sonra anne vefat eder. Sedir boştur. Tekrar geldiğinde sedire bakıp annesiyle muhabbetini hatırlar ruhuna Fatiha okur.
Sedir artık yaşlı babanın yeridir. her yıl ziyarette babayla muhabbet ve anne hatırlanır.
Yıllar sonra her yıl gelen gurbetçi baba ocağında. Baba hastadır. Helalleşirler baba vefat eder.
Defnedilir dünyalık görevleri yapılır ve acı yürekte lakin, mecburen memurluk ya göreve devam için gurbete gidilir.
Birde anne babayla aynı evi paylaşan ağabey vardır. Ama anne baba onu, o da anne babayı hiç sevmezler. Çaresizlik onlara aynı mekânı paylaştırır. Artık onlarda yoktur.
Eve bir çeki düzen vermek lazım denilir. Sanki onları hatırlatan hiçbir şey kalmasın dercesine SEDİR sökülüp atılır. Gurbetçi yine sıla hasretiyle sedirde oturan anne baba olmasa da SEDİR vardır onlarla muhabbetimi hayal ederim diye gelir. İçeri girdiğinde bir an yanlış yere geldim diye çekilecekken akrabalarını görür ve girer.
Kapı pencere aynı ama SEDİR in yerinde yeller bile esmemektedir. Sedirle beraber hayallerde yıkılmıştır. Artık onları hatırlatacak hiçbir iz kalmamıştır.
Aman ne olur siz siz olun sedirin de sedirdekilerin de hayattayken kıymetini bilin.
NE OLUR SEDİRİMİ YIKMAYIN…
Zihni ERTUĞRUL
17.01.2010 GECE SAAT OO.04
NOT: memur (gurbetçi)Zihni Ertuğrul dur.(yani ben)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.