- 691 Okunma
- 6 Yorum
- 2 Beğeni
NEDİR BU MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'TEN ALIP VEREMEDİĞİNİZ?
Sevgili okuyucularım, Çanakkale Zaferinin kahramanı, İstiklal Savaşını vererek Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi şahsiyetine yönelik art niyet ve gerek şahsı ve gerekse başarılarını itibarsızlaştırma, yok etme eğilimi var.
Bu düşünceye nereden geldiğimi, soranlarınız olabilir.
Son yıllarda, son aylarda hatta 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferini andığımız şu son günlerde tarihimize, manevi değerlerimize, önder olmuş tarihi şahsiyetlerimize karşı yapılan saygısızlıkları, değerlendirmeleri, onların manevi şahsiyetlerine yakıştıramadığımız tutum ve davranış içerisinde olanları görüyor, üzülüyoruz. Yazılı basında, kimi televizyonlarda, sosyal medyada veya ikili konuşmalarımızda ne zaman ki söz Çanakkale Zaferinden açılsa, İstiklal Savaşında vatanın düşmanlardan temizlenmesinden laf açılsa: Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliği, kahramanlığını, eşsiz devlet adamlığı vasıfları göz ardı edilerek, illaki bir komuta kademesine, çoğunluğa atıfta bulunulma çabası var. Tabiî ki başarı bir ekip işidir. Ama o ekibin de bir başı vardır. Ne demiş atalarımız “Bin işçi, bir başçı.”
Daha dün 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferinin 107’ncı yılını andık. Bu arada Çanakkale Boğazını üstten geçen Çanakkale Köprüsünün de törenlerle açılışı yapıldı. Emeği geçen herkesi kutluyorum. Ama “Milletimize Çanakkale Geçilmez geride kaldı. Çanakkale geçilir. Her türlü geçilir hale geliyor. Denizden geçiliyor, havadan geçiliyor, karadan da geçilmiş olacak…” sözlerini söyleyen, tarihini alaya alan, itibarsızlaştırmaya yol açan kelimelerinden dolayı da zamanın Başbakanı Binali Yıldırım’ı da kınıyorum.
Sözün özü şu: Çanakkale Zaferi sadece Mustafa Kemal’in başarısı değilmiş, Türk Kurtuluş Savaşının kazanılması sadece Mustafa Kemal Atatürk’e ait değilmiş; onunla beraber silah arkadaşlarınınmış. “Mustafa Kemal ve arkadaşları” demeliymişiz. Vesaire, vesaire…
Bunu bilerek mi yapıyorlar, bilmeden mi yapıyorlar gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Eğer ki bu düşünceleri bilgisizlikten kaynaklanıyorsa onların cahilliğine verebilirim, verebiliriz; okuyup, araştırıp öğrenmelerini önerebilirim. Ama bu değerlendirmeleri dünya ve siyasi görüşlerine, geçmişi karalamaya, milletimizin ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın geçmişi ile önderleriyle, atalarıyla bağlarını koparmayı bilerek yapıyorlarsa, bunun tek bir izahı olabilir: düşmanlık, çekememezlik veya hainlik olsa gerek.
Eğer ki bir kişiyi, bir fikri sabote etmek, sulandırmak ve nihayetinde itibarsızlaştırmak istiyorsanız yapacaklarınız bellidir. Önce tiye alırsınız, repliklerde, tiyatro sahnelerinde şaka ile yorumlarsınız, yanına ilave kişi ve terimleri yamarsınız, her ortamda sık sık tekrarlarsınız. Toplum mühendisliği denilen algı operasyonlarıyla milletin şuurunu etkiler, düşüncesini değiştirmesine zemin hazırlayarak topluma kanıksatırsınız ve sonunda da itibarsızlaştırmaya ve yok etmeye doğru sürüklersiniz.
Mustafa Kemal Atatürk’e karşı sistemli olarak uygulanan itibarsızlaştırma ve yok etme sinsi planı da böyle işliyor.
Tarihteki savaşları anlatırken, kazananları ve kaybedenleri konuşurken veya yazarken, tek bir kişiden mi bahsederiz? Yoksa bir ekipten, komuta kademesinden mi bahsederiz? Kimi överiz veya tenkit kimi ederiz? Elbette ki şahsiyetleri. Ordunun komutanından, ülkeyi yöneten devlet adamından, kralından, kraliçesinden, padişahından, hatta peygamberlerinden bahsederiz.
Şimdilerde bile öyle değil mi? 20 Şubat 2022’de başlayan Ukrayna-Rusya savaşında bile iki kişiden bahsediyoruz. Ukrayna devlet başkanı Volodimir Zelenski ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin.
“Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldı, Orta Çağı kapatıp, Yeni Çağı açtı.” Derken, Fatih Sultan Mehmet’in ordusundan, vezirinden, komutanlarından, hatta gemileri karadan Haliç’e indiren kaptanlarından bahsetmiyoruz. İlk defa bu savaşta kullanılan topların mucitlerinden, o topları ateşleyen neferlerden bahsediyor muyuz? Etmiyoruz. Sadece ne diyoruz? “Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra Ortaçağ kapandı, Yeni Çağ açıldı.”
Büyük Hun İmparatorluğundan bahsederken Mete’den bahsediyoruz. Batı Hun İmparatorluğundan bahsederken Attila’dan bahsediyoruz.
1071’de Malazgirt Savaşından bahsederken, Sultan Alparslan ile Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Romen Diyojen’den bahsediyoruz; komuta kademesinden, vezirlerden, komutanlardan bahsetmiyoruz.
Osmanlı Devleti ile Timurlular arasında 1402’de yapılan Ankara Savaşından bahsederken, savaşın sonuçlarını değerlendirirken: Yıldırım Beyazıt ve Timur’dan bahsediyoruz; Timur ve arkadaşlarının başarısı, zaferi demiyoruz; yok öyle bir anlayış.
Galya’yı fetheden Roma Kralı Jül Sezar’dan bahsediyoruz.
Napolyon’un yaptığı savaşların sonuçlarından bahsederken Napolyon Bonapart’tan bahsediyoruz. 2’nci Dünya Savaşının suçlusu olarak Mussolini’den, Adolf Hitler’den bahsediyoruz. Çünkü başarı da, başarısızlıkta Komutana, lidere aittir.
Mesela Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmeye ekibi ile gidiyor, ekibiyle beraber görüşüyor ama devletleri temsilen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden görüşmüş oluyorlar; onunla beraber giden bakanlar ve komuta kademesinden söz edilmez. Bu devlet geleneğinde de böyledir, askeri gelenekte de böyledir.
O yüzden devletlerarası ilişkilerde de, savaşlarda da, hatta devrimler deki başlangıçta, başarı da, başarısızlıkta tarihi şahsiyetler ile anılır ve onun şahsında değerlendirilir. Mondros Mütarekesi sonrası parçalanan devleti, yok edilmeye çalışılan Milleti tekrar ayağa kaldıran, bağımsız bir devlet kuran da Mustafa Kemal Atatürk’tür.
24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye Bağımsız bir ülke oldu ama “İstanbul ve Çanakkale Boğazları “Boğazlar Komisyonunda kalmıştı. Yani İstanbul’da, Çanakkale’de asker bulunduramıyorduk; egemenliğimiz yoktu ama Mustafa Kemal Atatürk vefatından 2 yıl önce 20 Temmuz 1936 tarihinde dünyaya kabul ettirdiği Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile Ülkemizin tamamında EGEMEN bir devlet olduk. Siz hiç Cumhuriyetin ilanı sonrasında Mustafa Kemal Atatürk’ün yurtdışı seyahate çıktığını gördünüz mü? Krallar, kraliçeler onun ayağına ziyarete gelmişlerdir. Lütfen aklımızı başımıza alalım ve En büyük Türk Atatürk’ü itibarsızlaştırma sevdasından vaz geçelim.
19.03.2022 Ankara
YORUMLAR
"Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi."
Böyle bir orduya komuta eden Türk'ün atası Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz...
Hüsnü Ekizceli
Hüsnü bey, her cümlesini beğeni ve saygıyla okuduğum değerli yazınız, Atatürk ve O'nun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlılığımızı bilmeyenlere, bilmek isteyenlere anımsattığınız güzel yazınız için size en içten duygularımla teşekkür ederim.
Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak Atatürk sevgisini bu ulusun kalbinden, kalbimizden kimse silemeyecektir.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalınız.
Hüsnü Ekizceli
Çok güzel bir yazı tebrik ederim.
Başta Atatürk olmak üzere emeği geçen herkesin, tüm şehitlerimizin mekanı cennet olsun.
Ne mutlu Türküm diyene.
Hüsnü Ekizceli
Ne sevmeyi nede elestirmeyi beceremiyen millet olduk....iki taraftada hata var.Örnegin sizde tarafli bir yazi kaleme almissiniz. Canakkalede Bas Komutan devlet reizi Mustafa kemal`miydi ki bütün basarilari ona atf ediyorsunuz...
Hüsnü Ekizceli
Muhteşem bir yazı..Umarım okuyanı çok olur..Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'Ü itibarsızlaştırmaya O'nun kurduğu Türkiye Cumhuriyetini yıpratmaya kimsenin gücü yetmez..Ata'nın emanetini devralan gençlik buna asla müsaade etmeyecektir.Er ya da geç bu rüyaları görenleri reklam arasında devre dışı bırakacaklardır.
Andımıza bağlıyız.Atatürk'ün gençliğe hitabesi kulaklarımızda devamlı çınlamaktadır.NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE..
Kaleminiz daim olsun..Saygıyla..