Kaan
Onun adı Kaan. O Kaan...
İlkokul güzeldi. Hiç çalışmasa da derste dinlemesi yetiyordu ve mezun olmuştu. En sevdiği ders İngilizce’ydi. Nasıl da içini yaseminden bir bahçeye çevirmişti bu ders. Evet evet bu konuda kendini ilerleteceğine söz vermişti.
Ama onda farklı bir şey vardı. Görünmeyen arkadaşları vardı mesela. Annesi bunu biliyordu. Ayrıca o kadar içine kapanıktı ki... Arkadaşlarını sevmiyordu. Kimseyi sevmiyordu. Onu canından sakınan annesine bile düşmandı. Kimseye güvenmemeye yemin etmişti sanki.
Ortaokula başladı. Ama bu kez derslerine odaklanamıyordu çünkü dersler zorlaşmıştı. Bu dersleri hiç sevmemişti...
Bir gün annesine okuldan telefon geldi. Okula kadar gelmesini rica ettiler çünkü Kaan’la ilgili konuşmak istiyorlardı.
Kaan bir hırsızdı. Arkadaşının cep telefonunu çalmıştı. Ama o sadece "almıştı". Çantasında bulunmuştu.
Bir süre rehber öğretmeni ilgilenmeye çalışsa da Kaan içini açmamaya yemin etmişti sanki.
Annesi onu psikiyatriste götürmüştü. Kaan artık ilaç kullanıyordu. Psiko terapi de almaya başladı.
Kaan hemcinslerinden hoşlanıyordu ve okulda hoşlandığı erkeklere aşkını itiraf ediyordu...
İşler artık içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştı.
Bir gün doktoruna okumak istemediğini söyledi ve doktoru ince analizlerden sonra okula devam edemeyeceğine ilişkin bir rapor hazırladı.
Kaan artık okulu bırakmıştı.
Kaan çok büyük kalbe sahip bir çocuktu. Ve aslında çok ama çok zekiydi. Öğrenmeye aşık olduğunu biliyordu.
Kendi çabalarıyla İngilizce’sini geliştirdi ve tam beş yılın ardından bir erkeğe aşkını mükemmel bir şekilde anlatan yazdığı İngilizce bir şiirle internetten bir yarışmaya katıldı.
Kaan hayatının şiirini yazmıştı. Kendi kalbini kendi kazanmıştı.
Kaan yarışmayı kazandı. Kaan’nın bu şiiri zamanla sosyal medyanın da yardımıyla tüm dünyada bilinir oldu.
Kaan bu sayede hem aşkını dünyaya ifade etmişti hem de bu konuda önyargının hakim olduğu ülkesine farkındalık kazandırmıştı.
Kaan’ın içi artık sonsuza kadar rahat olacaktı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.