- 513 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
ANNE DERSİ
Bir gün annemin elime tutuşturduğu liste, bakkala gitmiş, oradan çıkarken de raftan bir gofret aşırıp dönmüştüm eve.
Para üstünden bunun bedelini ödemediğimi anlayan annem, çok kızmıştı haliyle. Daha okul çağında bile olmamama rağmen, kabahatimin farkındaydım bende, mahcuptum.
Annem para uzatıp “Derhal gidip gofretin parasını ödemeyi unuttuğumu söyleyip bakkaldan da özür dileyeceksin” dediğinde, bu ne kadar zor görünmüştü gözüme.
Zaten annem fark edince, yaptığımdan utanmıştım, bir de bakkala gidip bunu ifşa etmek, daha büyük utanç olacağı için omuzlarımı havaya kaldırıp indirerek ve de dudaklarımı şişirerek itirazımı ortaya koydum.
Fayda etmedi tabi. Annem bu kez “Öylemi küçük hanım dedi, düş önüme bakalım, birlikte gidiyoruz o zaman”
“Tövbeler, yalvarmalar, bir daha yapmam annecim” demeler fayda etmedi. Az sonra birlikte bakkalda almıştık soluğu.
“Sabit efendi dedi annem, ne zaman eline liste vermesem eksik alıp geliyor bu kız, dedi. Bir paket de yağ istemiştim. Sonra bana döndü “Sen de iki gofret al istersen biri sana biri de kardeşine.”
Sevinçle raftan iki gofret kaptım, fakat annemle göz göze geldiğimde birini bırakmam gerektiğini hemen anladım. Zaten aramızda böyle sessiz bir anlaşma dili vardı.
Ne zaman Annem veya babam gözlerini sağa sola devirerek baksa, kaşlar yukarı kalkıp, baş sağa sola işaret verse, tüm kardeşler ne demek istediklerini anında anlardık.
Mahalleye döndüğümüzde, bu konunun kapanmayacağını bildiğim için ben eve girmeyip, sokakta kalmak istedim.
“Gel sen, gel şimdi eve dedi annem, biraz konuşacağız, sokak kaçmıyor.”
Çaresiz eve gittim peşi sıra. Aldı beni oturttu karşısına.
Sonra izinsiz ve bedelini ödemeden aldığımız her şeyin bir yumru olarak vücudumuzun görünen bir yerinden çıkacağını, bunu gören herkesin de kişinin ne yaptığını anlayacağını söyledi.
Oysa ben “bu ayıp, günah “gibi bir şeyler söyleyecek diye bekliyordum. Çok korkmuştum anlattıklarından.
***
Aradan epey zaman geçmişti ve annemle Sarıyer de oturan teyzesini ziyaret etmek için Sıra Selviler caddesinden Taksime doğru yürüyorduk birlikte.
Bu en sevdiğim akraba ziyaretlerinden biriydi benim için ve hoplaya zıplaya gidiyordum annemin yanında.
O sırada bir adam belirdi önümüzde, ensesinde de bir yumru ki, tam yumurta büyüklüğünde. Bunu görünce annemin bedelsiz alınan öteberi için söylediği sözler gelince aklıma, hemen koşup yapıştım annemin bir eline.
-Anne! Anne! Baksa şu amcanın kafasının altındaki şişliğe, o hırsızlık mı yapmış demek oluyor şimdi?
Annem elimi sıkarak, fısıldadı.
-Evet ya! Bak gördün mü? Kim bilir ne almış o da izinsiz.”
Gel de korkma! Kendi kendime büyük bir söz verdim o an da. Bir daha asla böyle bir şey yapmam diye, bu örneği de gözümle gördükten sonra.
Bilenleriniz vardır, yıllar önce Taksim meydanından kalkardı otobüsler birçok yere. Sarıyer otobüsü de Atatürk büstünün hemen önünde ilk sırada yer alırdı. Bunu anlatırken, meydanın o eski güzel hali geldi gözlerimin önüne şimdi.
Neyse efendim, sıraya girdik ve otobüs geldiğinde yine sırayı takip ederek, günümüzdeki gibi itişip kakışmadan ki, ( o zamanlar insanlar birbirlerine hakikaten çok saygılı, nezaketli davranırdı) araca binip yerlerimize oturduk.
Otobüs hareket ettiğinde bir de ne göreyim dersiniz? O ensesinde koca şişlik olan adam iki koltuk önümüzde oturmuyor mu? Birden ayağa fırlayıp, heyecan için bağırdım.
-Anne! Anne! Bak hırsız da binmiş otobüse. O da yetmezmiş gibi bir de adamı işaret ederek göstermez miyim elimle. Çocuk aklı işte.
Anacığım o an bir kalp krizi geçirmediyse, büyük şans diyebilirim. O derece perişan olmuştu garibim.
-Kızım sus! Ne bağırıyorsun ulu orta öyle, adamı saldırtacaksın şimdi üzerimize, deyip oturttu beni yerime.
Neyse ki, başkaları pek anlamadı ne olup bittiğini. Kalçam da ufak bir cimdik sızısı, oturdum popomun üzerine, Yine farkındaydım yanlışımın haliyle, sustum.
Az sonra baktım adam da yok olmuş, demek ki bir yerde inip gitmiş. Ben de unuttum olanı biteni haliyle, daldım gittim etrafı seyretmeye.
Ah! İşte. Büyüyoruz, ama böyle ufak, büyük ne sıkıntılar veriyoruz ailemize. Hakları çok üzerimizde.
***
YORUMLAR
Bilenleriniz vardır, yıllar önce Taksim meydanından kalkardı otobüsler birçok yere. Sarıyer otobüsü de Atatürk büstünün hemen önünde ilk sırada yer alırdı.
Ah¡ Eski İstanbul... Okuyunca hemen gözümün önünde canlanıverdi...
Gülerek okudum. O kadar güzel detaylar anlatıyorsunuz ki, insanın hemen gözünde canlanıyor. O küçük kızın gördüklerini, hissettiklerini anında yaşıyorsunuz.
Tebriklerimle yazar
Billur T. Phelps
Yanlış yere gelmiş.. :)
"Ağaç yaşken eğilir " atasözünün vücut bulmuş halini yaşamışsınız.
Güzeldi. Yüreğinize sağlık.
Saygılarımla...
Billur T. Phelps
Teşekkür ederim Serkan bey,
Rahmetli annem çok vicdanlı bir kadındı, ama çok da katı kuralları vardı.
4 erkek 5 çocuk büyütmek hiç kolay değildi. Bazen korkutarak, bazen sakıncalarını
göstererek şükür olsun ki, iyiyi kötüyü ayırt etmeyi gayet güzel öğretti.
Billur T. Phelps
Teşekkür ederim güzel yorumuna HERFE
Sevgiler,