- 992 Okunma
- 27 Yorum
- 9 Beğeni
Köyde Rumi Mart
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mart ayını yarıladık sayılır. Baharın müjdecisi cemreler tamamlandı. Yavaş da olsa havaların ısınacağını beklerken mart yaptı yapacağını “… Kazma kürek yaktırır!” eylemini güzel yurdumuzun yedi iklim dört bucağında şanına yakışır biçimde yaşatıyor. Yurdun her tarafı beyazlara büründü. Ege Ve Akdeniz bölgeleri illerimize bile karlar yağdı. Bitlis’e düşen kar kalınlığı 7-8 metreyi bulduğu haberi şaşkınlık yarattı. Kar temizliktir, berekettir lakin biraz fazla oldu. Yaşadığım Derince ’de ağaçların üstünde 16 Mart günü hâlâ erimemiş karlarını görünce anavatanıma çocukluk günlerimin Rumi Mart günlerine gittim…
Babamın nüfus cüzdanında doğum tarihi 1334’tü. Cep defteri gibi bir nüfus cüzdanı vardı. O defterde doğum tarihi Rumi takvime göre yazılmıştı. Miladi takvime göre 1919 doğumluydu babam. Doğumunun Rumi takvime göre yazıldığına göre ayları da Rumi takvime göre saymasını anımsıyorum. Köyümüzde ilkokul 1930 yılında açılmış ve üçüncü sınıfa kadarmış ilk yıllarda eğitim-öğretim süresi. Haliyle babam okulu bitirmiş. Çok güzel bitişik eğik yazı yazardı. Dört işlemi sağlamalarıyla birlikte eksiksiz yapardı.
Biz dönelim aylara: Rumi takvime göre ayları bir anımsayalım: “Zemheri, Gücük, Mart, Abrul, Mayıs, Kiraz, Ocak, Ağustos, İlk Güz, Orta Güz, Son Güz ve Karakış.” Bu ayların tüm özelliklerini bilirdi babam. Hava olaylarının ayların hangi günlerinde nasıl oluşacağını radyolarda okunan meteoroloji tahminlerinden daha iyi tahmin ederdi. Nasıl etmesin! Atadan dededen elde edinilen yıllarca yaşanmışlıkları içeriyordu gözlemleri.
Dağ köyü diye nitelenen köyler içinde addedilir köyümüz. Yüksek dağların hemen eteklerinde kurulmuş, Karadeniz iklimi, doğu Anadolu karasal iklime daha yakın seyreder köyümüzün iklimi. Bizde iki mevsim hüküm sürerdi çocuklu ve ilk gençlik yıllarında. Kışlar 6 ay, geriye kalan 6 ay da doğanın karlardan azat olduğu ilkbahar, yaz ve de sonbaharı kapsayan süre. Şimdilerde mevsimler şaştı. Eski karlar yağmıyor her yıl yetesiye.
Haziran ayında bile köye 10 cm kar yağdığı dün gibi hafızamda. Annem çapa yapmak için mısır tarlasına gitmişti hava düzelince. Az sonra yanına gittim annemin. Yağan kar çapası gelen mısırları üşütmüş yerle yeksan etmişti. O yıl mısır tarlasında yeşeren çimenler çayır biçme ayında çayır olarak biçildi.
Mart ayında yurdun her bölgesinde kar yağıyor. Miladi mart 14’ü Rumi takvime göre martın aybaşı birine denk gelir. Mart ayı babamın hiç sevmediği bir aydı. Martta Kocakarı Fırtınası, Çaylak Fırtınası, Abrul (babam abril diye söylerdi) Kırlangıç Fırtınası gibi fırtınaları yaşardık.
Köyümüzde ancak abrul ayının sonlarında karlar erir çayırlar yeşermeye yüz tutardı. Abrul başlarında karların erimesi çok nadirdi. Böyle baharlar babamın özlediği baharlar olurdu. Ne kadar erken bahar gelirse koyun sürüsünün otlaklara çıkması o kadar erken olur. Mart sonlarında merekte (samanlık) ot suyunu çekerdi çoğu kez. Koyunlar babamın deyişiyle döl döker, kuzular. Üstüne üstlük ot da iyice azalırsa savaş yıllarında şehirlerde ekmeğin karneye bağlandığı gibi koyunların hakkı olan ot yetesiye verilmezdi. Oysa kuzuların sadece anne sütüyle beslendiği doğumlarının ilk aylarında koyunların olabildiğince bolca ot yemeleri gerekir.
Babamın koyunculuk sevdası onulmaz bir sevdaydı. Uzun kış gecelerinde amcalarımla birlikte yaşadığı yıllarda merekte otun bol olduğu yıllardaki besledikleri koyunlarla ilgili anılarını anlatırken gözleri ışıldardı. Kavalına üflemeye başlardı. İleriki yıllarda kaval sanatçılarını çok dinledim. Babam gibi kaval üfleme ustalara çok az denk geldim.
Biz dönelim yine Rumi marta ve babamın ilkbaharın yüzünü göstermediği günlere. Merekte ot bitmiş. Babamın yüzünden düşen bin parça. Her kış en az bir kişinin Ardahan’a giderken aşmak zorunda olduğu ve donarak öldüğü Sahara Dağı’ndan köyümüze doğru soğuk rüzgârlar esişini sürekli sürdürürdü. Zemheri geri dönerdi adeta. Kavalın esamisi okunmazdı. Merekte otu olan komşulara müracaat edilir, gelecek yazda geri ödenmek koşuluyla ödünç ot almak zorunda kalırdık.
Yetesiye karınları doymayan koyunların melemeleri, bazı kuzuların ölmesi ailece hepimizi üzüntüye gark gederdi. Martın azizliklerini anlatan annemin şu kıssasını anlatmadan olmaz. Sözlerine şöyle başlardı: “ Eskiden bir kocakarı yaşarmış köylerin birinde. Onun da koyunları varmış. Bir sene bahar geç gelmiş. Merekte otu bitmiş. Komda(ahır) koyunlar melemeye başlamışlar açlıktan. Kocakarı kedisini bağlayıp kömün içinde iç kısmının bir yüzüne asmış. Kedi azat olmak için tırmalanırken koyunlar kediyi seyrederek açlıklarını unutup melemelerini keserlermiş.”
Mayıs başlarında artık günlerin de uzamasıyla yetim gömleği güneş yüzünü yetesiye gösterirdi. Çayırlarımız yeşerir; koyunlar nazlı nazlı yayılırken kuzular coşkuyla zıplayıp atlayarak baharın zevkini çıkarırdı. Karlar dağların doruklarına çekilir rüzgâr serin serin eserdi. Babamın neşesi yerine gelir, gözlerinin içi gülerdi. Evin bir tarafında saklı kavalına hatırlardı.
Uzun acımasız kışlar, geç gelen baharlar yazgımızın bir parçasıydı. Biz çocuklar yaşananlardan gocunmazdık. Her çocuğun bir kızağı vardı. Kar nedeniyle okulda derslere ara verildiğini vaki değildi. Kar yağarken okul bahçesinde oyunlar oynadığımızı, kardan adam yapmak için karları yuvarladığımızı hala anımsarım.
Son Güzde başlayan kar yağışının Martta, Aprulda çokça yağması; mereklerde otlar azalsa bile yaz mevsiminin bereketli geçeceğine dair gerçekçi bir görüş söylenirdi köyümüzde. Ve gelenek göreneklerde bozulma yaşanmadığı köyümüzde mutluyduk. Düğünlerde, bayramlarda yaşanan içten coşkuyu anımsadıkça buruk bir hoşluk sarar ruhumu. Doğduğumuz yerde değil doyduğumuz yerlerde yaşamak zorunda olmamızın garip hüznünü okumak, yazma eyleminin güzelliğiyle az da olsa giderme çabasıyla içinde olmak çocukluk ve ilk gençlik yıllarım kadar coşkulu olmasa bile yine de güzel. Umar ve dilerim mart ortalarında nadir görülen bu şiddette kar yağışı; ülkemizde özellikle çiftçilerimizin bol ürün hasat edecekleri bereketli bir yaz mevsimini yaşayacaklarının müjdecisi olur.
Yazımı günün yazısı olmaya layık gören Edebiyat Defteri ailesinin saygın seçki ekibine, yazıma yorumlarıyla katkı sunan saygıdeğer şair-yazar kalem dostlarıma en içten duygularımla saygılar sunarım.
İyi ki, varsınız.
YORUMLAR
İnsanın karnı tok, sırtı pek, ayağı ve başı sarılı olursa, zemheri ayazın duymaz. Ne za manki bu ortamı sağlayan nevale ve malzeme azaldı, Kilerde bulgur çuvalının dibi gözükünce, odunlukta yakacak tükenip bacadan duman çıkmayınca cemrelerden sonra oluşan doğa olayları insana kazmada yaktırır, kürekte.
Her kelimesiyle çocukluğumuzu yad ettiren bu güzel ve anlamlı yazı, her yönüyle derece ile taltif edilmesi anlamlıdır.
İlhamınıza ve emeğinize sağlık. saygılarımla
İBRAHİM YILMAZ
Selam ve saygımalrmla esen kalın.
Değerli Hocam öncelikle güne gelen yazınızı içtenlikle kutlarım. Ne güzel günler yaşamışsınız, ne güzel çocukluk anıları biriktirmişsiniz çocukluğunuzun geçtiği köyünüzde, ilinizde... Her şey doğal, yiyecekler, içecekler ve ondan da önemlisi insanlar ve insan ilişkileri doğal ve sevgi dolu... Şimdilerde o köylerde hep yaşlı insanlar kalıyor sanırım. Yazın tabi biraz kalabalıklaşıyordur nispeten. Ah güzelim Artvin nasıl unutur insan memleketini... Kutlarım yürekten saygı ve selamlar değerli Hocam...
İBRAHİM YILMAZ
Dilerim yeşillikler diyarı Coşkun Çoruh'a inci gibi dizilen barajlarla bezeli baba vatanı topraklara ziyaretiniz kısmet olur.
Artvin'i ziyaret etme olanağına sahip olursanız bulutlara komşu Şavşat-Kocabey Köyü'nde sizi konuk etmek isterim.
Selam ve saygımla esen kalın.
Yaşı 50-60 larda ve köy kökenli olan bizim kuşağın
yaşam anılarını sıkıntılarına rağmen güzelliklerini özlemle
anımsamakta olduğumuz o günlerin yaşam heves ve
heyecanlarını ne güzel paylaşmışsınız elinize yüreğinize sağlık
dua ve dileğimle
Doyduğumuz yerlerden doğduğumuz dağ yayla köylerine taşına
toprağına ve kalanlarımıza mutluluklar dileyelim 19. 03. 2022 / ankara
mutluluk huzur ve saadet insanın içindedir yeter ki bilmiş olalım
Yıl 1977 D i g o r / Kars ekmek peşinde ilk görev yerim yaş 29
2022-1977= 45 yıl
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Sevgili İbrahim ağabeyim almış kalemi eline (gerçi kalem yok klavye var şimdi ya adetten öyle yazdım😁) yine geçmişe ışınlamış bizi. Var olsun her daim.
Gerçi daha önceki yazılarınızda önce kendi dönemlerinizden bahsedip, konuyu dünya gündemine bağlamış olmanızdan yola çıkarak finali farklı beklenmedim değil. Konuya mevsimler üzerinden başlayınca küresel ısınma konusunda bağlayacaksınızdır diye bekleyerek devam ettim okumaya ki yanılmışım bu sefer. Ters köşeye yattım 😁.
Benim babaannemin Nisan için April dediğini hatırlıyorum bir tek.
Ve o defter şeklindeki nüfus cüzdanlarını hatırlıyorum. Kime aitti bilmiyorum ama görmüştüm.
Bir Karadenizli hatta Oflu olarak yazın şu yolla hava durumu tahmini yapardık: Şayet denizin akıntısı solmuzda bulunan Sakarya nehri tarafından sağımiıza yani Trabzon tarafına doğru ise ertesi gün hava güzel, deniz dalgalı ve hava rüzgarlı, yok. Trabzon tarafından Sakarya nehrine doğru akıntı varsa ertesi gün hava güzel ve deniz çarşaf gibi olacak. Ve garantilidir bu uygulama. Yıllarca denendi test edildi. Bana da abiler öğretmişti... Tabi bunun için sizinki gibi yüksek rakımlı yerde değil de deniz kenarında olmak lazım 😁.
Bizim kasabamız Sakaraya nehrinin Karadeniz'e karıştığı Yenimahalle'nin bağlı olduğu Karasu ilçesi... Eskiden Sakarya nehri hava bozacağı zaman denizin kumunu da hareketlendirir denizin rengini kahverengine çevirdi. Bu bizim için ilk işaretti zaten:)
Huzur dolu bir yolculuk yaptık sayenizde yine... Kuşbakışı seyrettik memleketin nadide doğasına sahip eşsiz köyünüzdeki o mevsimsel yer yer telaş, yer yer huzuru...
Son paragraftaki iyi niyetli temennilerinizin gerçekleşmesini ve bütün çiftçilerimizin atam Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kondurduğu yer olan hak ettikleri efendilik makamına tekrar erişecekleri günler dilerim.
Sonsuz sevgi ve saygılarımla.
Sağlıcakla kalın...
Köy, doğa, yaşam yazılarınız özgüsellik sergilemeye bu yazınızda da bir hayli kendini hissettiriyor. Akıcılığın yanı sıra bir nezaket içinde cümleler adeta birbirine ulanmış akıp gidiyor zihimizde. Tekniği yükseklikle birleşem yazı günü fazlasıyla hak etmiş.
Kutluyorum ve teşekkür ediyorum paylaşım için...
Selam ve saygılarımla.
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygı ve selamlarımla esen kalın.
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
İBRAHİM YILMAZ
saygılarımla esen kalınız.
Resme bakmaya doyamadım.
Yazınızın her cümlesinden çok etkilendim, duygulandım.
Köyünüzü, yöreyi, mevsimsel dönüşüm ve zorlukları okura doyasıya yaşatan paylaşımınıza gönülden teşekkürler, tebrikler.
Annenizin , babanızın ruhları şad olsun.
Saygılarımla.
İBRAHİM YILMAZ
Sizin gibi yazın dünyasında ve de mesleğinde artı örnek bir cumhuriyet kadını, saygıdeğer anneliğiyle doruklarda başarı sağlamış birikimli düzeyli bir değerden beğeni almakla çok mutlu oldum.
Sizlerin de geçmişlerinizin ruhları şad olsun.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalınız.
Kıymetli Üstadım, öncelikle sevgili anne ve babanıza, Yüce Allah'tan rahmet dilerim.Ruhları şad, mekanları cennet olsun inşallah. Sayelerinde eski insanların ferasetini bir kez daha hatırladık. Eskiler "Mart çıkmadan, dert çıkmaz derlerdi."
Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Bize çocukluğumuz da ki çetin kış günlerini hatırlattınız. Benim de çocukluğumun bir kısmı köyde geçti.
Köy insanının en zor ayıdır Mart. Ev ve damların çatılarından sarkan, adam boyu buzlar.
Kasabaya giden yolların kapanması. Ambarlarda saklanan, kışlık yiyeceklerin azalması ile insanların telaşa kapılması. Yazsan uzar gider.
Bu zor günlerde, köylerde tam bir dayanışma olurdu. Kış soğuk geçse dahi, yüreklerin sıcaklığı yeterdi.
Var olun,Üstadım.
Sağlıcakla kalın.
Saygılarımla.
İBRAHİM YILMAZ
Öncelikle ilginize yazıya daha da anlam katan değerli ve düzeyli yorumunuza teşekkür ederim.
Sizlerin de Hakk'a yürümüşlerse Anne-babanıza rahmet dilerim, ruhları şad olsun.
yaşıyorlarsa Yüce Allah'tan (c.c.) sağlık ve afiyetler dilerim.
Eski yıllarda köylerimizin insanının sizin deyişinizle, "yüreklerindeki sıcaklığı" yurdumun tüm insanlarının birbirlerine karşı sergilemeleri dileğiyle soylu gönlünüze selam ve saygılar sunarım.
Çok harika hatta mükemmel .. yaşıyor gibi okuduğum bu yazıyı okurken bir çok güzel duyguyu da tazeledim. teşekkürler...
İBRAHİM YILMAZ
ilginize teşekkür ederim.
Yazımı okurken kalbinizde oluşan güzel duyguları yaşamın her alanında sürekli yaşamanız dileğiyle saygılarımla esen kalın.
İBRAHİM YILMAZ
Selam ve saygılarımla esen kalın.
Güzel bir yazıydı, yüreğinize sağlık İbrahim hocam.
Bu arada İstanbul da Mart ayının kışını bayağı yaşadı. Mart üzerine düşeni layıkıyla yaptı yani.
İBRAHİM YILMAZ
İstanbul da nasiplenecek bu durumdan. yazın su sorunu olmayacak inşallah istanbul ve büyük şehirlerimizde. Bu durum iyiye işaret.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
İBRAHİM YILMAZ
Sizler gibi edebiyat dünyasının başarılı gençler arasında olmak benim için tanımsız bir mutluluk.
Benden de soylu gönlünüze selam ve sevgiler, her şey gönlünüzce olsun.
Öğretmenim, yazınızı okurken kendimi o dağlarda, kırlarda, meyve ağaçlarının üstünde eli kolu bacakları çizikler içinde koşuşturan, çığlık çığlığa haykıran çocukluğumu anımsadım.
Hala o yaramaz, ele avuca sığmayan, asi, korkusuz, çalışkan ruhlu, olgun büyük insanlara benzemeyen, duygusal anlarında hiç kimseye aldırmadan uluorta zır ağlayan çocuğum...
Değil haziranda temmuzda ceviz büyüklüğünde dolu yağarken hayvanlarımızın yemlerini muhafaza ettiğimiz Parkça denilen mekâna geçerdik. Sebebi Parkçanın çatısının saçlı olmasıydı. Dolunun yağmurun sesini daha gür duyabilmek ve çığlıklarımızı ona göre ayarlamak için.
Şimdiki çocuklara inanın çok üzülüyorum. Ellerinde telefon, masalarında bilgisayar, ya da kafelerde, dışarıda mis gibi bir dünya olduğunu unutmuşlar.
Ayların adını okurken aklımda kalan ‘‘cücük’’ le birlikte ‘‘büyük ay’’ ‘‘çürük ay’’ ‘‘kırmak ay’’ geldi aklıma.
Sizi okumak çok keyifli, unuttuğumuz birçok olayları hafızamızı tazeleyerek aktarıyorsunuz.
İBRAHİM YILMAZ
ilginize teşekkür ederim.
Şükrolsun her yıl doğduğum topraklara giderken Samsun'u geçtiğimde hele Trabzon ve Rize'ye iyice yaklaştığımda denizin en hoş tonlu mavisi, doğanın gür bitlki örtülü mavisini ve hareketli insanlarımızı gördükçe gönlüm bir farklı coşar tanımsız.
Doğayla iç içe yaşayan neşeli ve girişken insanlarız karadenizliler.
Naçizane yazımla sizi çocukluğunuza götürüp, dolunun sac Parçkaların altındaki doğanın müziğini nımsattığım için mutlu oldum.
Emeğe ve sanata saygı ve selamlarımla esen kalın.
Muhteşem!..Aldı ve çocukluk yıllarına götürdü yazı. kara ve kışa bayılırdım her çocuk gibi..Kışın tandır kurulur evde odanın en büyüğüne..Bütün aile etrafında otururduk.Yemek de tandırın üzerine kurulan sofrada yenilirdi. Cümbür cemaat bir eğlenirdik ki..Televizyon yoktu .Küçük bir radyo vardı pille çalışan.Hayvanlarımız fazla değildi ama ete-süte yumurtaya para vermediğimiz gibi geçimi sağlardı.Boş duranı Allah sevmez der ve her yaşta ki gücü yettiğince çalışırdı.Okula uzunca yollardan yaya gidilirdi.Çoğunlukla metrelerce yağan karlar kürünerek yol açılırdı.Yolları dolduran kar ayakkabılarımızın tekini bahara kadar rehin alırdı.Eski isimleriyle sayardık ve hesaplardık ayları evde..Yazı günü hak etmiş.Kutluyorum.Sağlıcakla..Saygıyla..
neneh. tarafından 17.3.2022 01:31:38 zamanında düzenlenmiştir.
İBRAHİM YILMAZ
Sizi çocukluğunuza, en tatlı, hiç unutulmaz yıllarınıza ve anlatınızdan Doğu Anadolumuzun bir köyüne götürdüğüm için mutlu oldum.
Bizler üreten, Atatürk'ün milletin efendisi diye nitelediği çilekeş köylü, çiftçilerin çocuklarıyız. ne mutlu bizlere ki, atalarımız alın teriyle tüm ihtiyaçlarını karşılardı ele güne muhtaç olmadan.
selam olsun atalarımıza selam olsun şair-yazar soylu gönlünüze.
Kendi yazım seçilmiş kadar sevindim çünkü büyük bir emekle yazıyorsunuz hep iki dakikada değil ve de özgün başlık, her şey düzenli günün yazısı olmalı yazmıştım zaten insanı o dönemlere götüren simsıxak bir yazı tebrikler sanırım anlıyorum bu işten birinde başka bir sitede bir şairin tüm şiirlerine baktım yok ya dedim bu işte ismi bile şair gibi bir açtım
Şiiri günün yazısı seçilmiş. Haaa bu mu dediklerime ise susuyorum çünkü riyakar olmak istemiyorum içimden geldiği gibi her şey.
İBRAHİM YILMAZ
Yazın sanatının bir güzelliğidir benim için; sizler gibi genç ve başarılı kalemlerin arasında olmak.
Yazdıklarınız tanımsız güzel eserlerle hayranlığıma, edebi sanatlara olan ilgimin daha da artırmama vesile oluyorsunuz.
Ve yazımı defterin duvarına astığımda günün yazısı olmaya layık yorumunuzla beni hem onura etmiş, yazının günün yazısı seçilmesiyle edebi yönünüzün ne kadar düzeyli olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldunuz.
Her şey için teşekkürler.
Emeğe ve sanata saygı ve selamlarımla esen kalın.
GAYE DİLEK GEZER
Kendi yazım seçilmiş kadar sevindim çünkü büyük bir emekle yazıyorsunuz hep iki dakikada değil ve de özgün başlık, her şey düzenli günün yazısı olmalı yazmıştım zaten insanı o dönemlere götüren simsıxak bir yazı tebrikler sanırım anlıyorum bu işten birinde başka bir sitede bir şairin tüm şiirlerine baktım yok ya dedim bu işte ismi bile şair gibi bir açtım
Şiiri günün yazısı seçilmiş. Haaa bu mu dediklerime ise susuyorum çünkü riyakar olmak istemiyorum içimden geldiği gibi her şey.
Kendi yazım seçilmiş kadar sevindim çünkü büyük bir emekle yazıyorsunuz hep iki dakikada değil ve de özgün başlık, her şey düzenli günün yazısı olmalı yazmıştım zaten insanı o dönemlere götüren simsıxak bir yazı tebrikler sanırım anlıyorum bu işten birinde başka bir sitede bir şairin tüm şiirlerine baktım yok ya dedim bu işte ismi bile şair gibi bir açtım
Şiiri günün yazısı seçilmiş. Haaa bu mu dediklerime ise susuyorum çünkü riyakar olmak istemiyorum içimden geldiği gibi her şey.
Kendi yazım seçilmiş kadar sevindim çünkü büyük bir emekle yazıyorsunuz hep iki dakikada değil ve de özgün başlık, her şey düzenli günün yazısı olmalı yazmıştım zaten insanı o dönemlere götüren simsıxak bir yazı tebrikler sanırım anlıyorum bu işten birinde başka bir sitede bir şairin tüm şiirlerine baktım yok ya dedim bu işte ismi bile şair gibi bir açtım
Şiiri günün yazısı seçilmiş. Haaa bu mu dediklerime ise susuyorum çünkü riyakar olmak istemiyorum içimden geldiği gibi her şey.
Kendi yazım seçilmiş kadar sevindim çünkü büyük bir emekle yazıyorsunuz hep iki dakikada değil ve de özgün başlık, her şey düzenli günün yazısı olmalı yazmıştım zaten insanı o dönemlere götüren simsıxak bir yazı tebrikler sanırım anlıyorum bu işten birinde başka bir sitede bir şairin tüm şiirlerine baktım yok ya dedim bu işte ismi bile şair gibi bir açtım
Şiiri günün yazısı seçilmiş. Haaa bu mu dediklerime ise susuyorum çünkü riyakar olmak istemiyorum içimden geldiği gibi her şey.
Kendi yazım seçilmiş kadar sevindim çünkü büyük bir emekle yazıyorsunuz hep iki dakikada değil ve de özgün başlık, her şey düzenli günün yazısı olmalı yazmıştım zaten insanı o dönemlere götüren simsıxak bir yazı tebrikler sanırım anlıyorum bu işten birinde başka bir sitede bir şairin tüm şiirlerine baktım yok ya dedim bu işte ismi bile şair gibi bir açtım
Şiiri günün yazısı seçilmiş. Haaa bu mu dediklerime ise susuyorum çünkü riyakar olmak istemiyorum içimden geldiği gibi her şey.
İyi Geceler İbrahim Hocam!
Yazı girişine;
"Baharın müjdecisi cemreler tamamlandı. Yavaş da olsa havaların ısınacağını beklerken mart yaptı yapacağını “… Kazma kürek yaktırır!” eylemini güzel yurdumuzun yedi iklim dört bucağında şanına yakışır biçimde yaşatıyor. Yurdun her tarafı beyazlara büründü. Ege Ve Akdeniz bölgeleri illerimize bile karlar yağdı. Bitlis’e düşen kar kalınlığı 7-8 metreyi bulduğu haberi şaşkınlık yarattı. Kar temizliktir, berekettir lakin biraz fazla oldu. Deyi yerindeyse bayıldım.
Sonra kendi kendime sessizce yeni kuşak hocamın yazdığı, terimlere nasıl bakar ya da anlar diye sordum.
Hele:
"Bitlis’e düşen kar kalınlığı 7-8 metreyi bulduğu haberi şaşkınlık yarattı. " cümlesini okuyunca, Bitlis Hizan'da geçen yıllarım gözlerimin önünden, sinema şeridi gibi ışıklı canlandı.
Ya!
Baş tarafa eklenen koyun kuzu onu seven sahibesi...
Yılmaz hocam! Yazınızda kendimi buldum dersem abarttığımı düşünmeyin lütfen!
Zannedersem dostluğumuzun temelini bu ortak yönümüz atmış diyor ve inanıyorum.
Tebrikler Hocam!
Rüyanız renkli gece ve gündüzünüz mutlu olsun :))
İBRAHİM YILMAZ
Öncelikle hayranlıkla okuduğum akıcı üslupla yazılmış değerli ve donanımlı yorumunuza teşekkür ederim.
İlginçtir yazı sizler gibi değerli kalem dostlarımın da gençlik ve çocukluk anılarını hatırlamalarına vesile oldu.
Sizi Hizan'a çakı gibi keskin ve dik duruşlu günlerinize götürdüm.
Anadolumuzun değişik uzak diyarlarının temiz havasını soluyarak görev kutsaldır anlayışıyla bu günlere geldik sayın üstadım. ne mutlu ki, vatan sevgimizi daha da artırarak yaşam mücadelesinin inndeyiz. yazarak ve de okuyarak genç arkadaşların arasındayız.
Selam ve saygılarımı iletiyorum soylu gönlünüze Ege'nin bitek topraklarına.
Ne güzel bir yazı başlık düzgün, cümleler özenli, esinlenme yok yazı özgün işte günün yazısı diyorum ben bu yazıya inşallah olur. Saygılar.
İBRAHİM YILMAZ
İlginize teşekkür ederim GAYE DİLEK GEZER şair-yazaar hanımefendi.