- 740 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
BİR KIŞ MASALI
Takvimin Mart günlerinden yaprak kopartıldığı, bir kış gününde köylerindeydiler.
Kar yolları örttüğü gibi, ağaçların da sırtına binmişti.
Oğul babasıyla bir yatakta, annesiyle kız kardeşi de aynı odada başka bir yatakta üst katta yatıyorlardı. Dışarıda rüzgâr vardı. Bazen uğultusu, bazen de önüne katıp sürüklediği kovalardan, tenekelerden çıkan sesler onları huzursuz etse de, odanın sıcaklığı bedenlerini ısıtıyor, yanan sobadan tavana yansıyan ışıklarının oynaşması onları oyalıyordu.
Yorgundular. Yaz kış köylerde iş bitmezdi. Uykuya geçiverdiler.
Bir zaman sonra oğul daldığı uykudan uyandı. Susamıştı. Kalktı, köşede duran testiyi salladı, boştu. Aşağı indi, su aradı. Evde hiç su yoktu. Çaresiz geri yattı.
“Oğlum susadım bir su versene.”
Kendisinden su istediğine göre, çıkardığı seslerden babası da uyanmış, belki de o da susamıştı.
“Baba evde su yok.” Denmezdi, denilemezdi.
Kalktı.
Köyün meydanındaki çeşmeden su getirecekti. Başına babasının papağını taktı, ayaklarına annesinin ördüğü yün çorapları giydi. Giyindi. Dışarı çıktı. Rüzgâr dinmişti, ama hava ayazdı. Gökyüzü parlak ve yıldızlıydı. Ayın ışığı karlarla vurmuş, gece aydınlanmıştı.
Karlara bata çıka gitti. Suyu doldurup geldi eve. Üşümüş, elleri, yüzü soğuktan kızarmıştı. Getirdiği sudan kalaylı bakır tasa doldurdu.
“Baba suyunu getirdim,” demesine gerek kalmadan babası doğruldu:
“Ben susamadım oğul. Suyunu iç rahatça yat. Susuz insanın yüreği yanar, uyku tutmaz.”
Babası bunu söylemek için mi bu soğukta, karda çeşmeye gitmesine ses çıkarmamıştı?
Ya da babasının yüreği oğlunun susuzluğuna mı dayanamamıştı? Veya vermek istediği başka bir ders vardı da kendisi mi anlamamıştı? Çeşmeden suyunu içmiş, kanmıştı. Ama yine de tastaki suyu da içti.
İlerleyen yıllarda babasını, annesini gözyaşlarıyla geri dönülemeyecek yolculuğa uğurladılar.
Daha sonra kardeşi de, kendisi de evlendi. Çocukları oldu.
Pencereden yolu kapatmış, ağaçlara yüklenmiş karları seyrederken o günü hatırladı.
Düşündü:
“ O gün babam bana bir ders verdi. Yapılacak işi ertelememeyi öğretti. Şimdi biz çocuklarımıza kıyamıyoruz. Ellerine diken batsa bizim yüreklerimiz kanıyor. Onların yapması gerekenleri de biz yapıyoruz. Yokluğu görsünler ki varlığın, zorluğu görsünler ki rahatlığın kıymetini bilsinler. Bırakalım hayatı yaşararak öğrensinler. Baba olmak, anne olmak bir yerde de öğretmenliktir.
Dün babamızla, annemizle beraberdik, bu gün çocuklarımızla beraberiz. Yarın biz de olmayacağız, çocuklarımız çocuklarıyla beraber olacaklar. Doğan büyür, büyüyen yaşlanır, yaşlanan ölür. Bu her zaman böyle olmasa da genelde böyledir. Ölüm gelir, biz gideriz. Her ömür kısa, her ölüm erkendir.
Hışımla gelen, esen gürleyen, kış gider. Alesta bekleyen bahar alır nöbeti. Güneş gülen yüzünü gösterir. Kar yağar telaşlanırız, güneş doğar seviniriz.
Böyledir bu döngü.
Sevmekle başlar her şey. Sevmeyi bilmek, sevebilmektir işin özü…”
Perdeyi kapattı. Pencereden çekildi.
Yatacaktı.
Acaba uyuya bilir miydi?
YORUMLAR
Derslerle dolu güzel bir yazı olmuş. Bir babanın evlatlarına bırakacağı en güzel servet, ebeveynler öldükten sonra ayakta durmasını becerebilme yetisini kazandırmış olmaktır. O çocuk helalinden kazanır ve geleceğini de kurar mutlaka. Hata yapsınlar çocuklarımız, yapacaklarda ama öğreneceklerde bir çok şeyi, zamanla düzelteceklerde... Kutlarım Bedri Abim içtenlikle...
Bedri Tokul
Anne, babanın geride bırakacağı en anlamlı miras
hayırlı evlatlarmış.
Ne güzel bir söz değil mi?
Selam ve Saygılarımla...
Ebeveynlerin yapması gereken en büyük görev sanırım sizin de belirtiğiniz üzere ayakları üzerinde duran nesil yetiştirmek.
Yüreğinize sağlık komutanım.
Saygılarımla...
Serkan BOL tarafından 14.3.2022 18:25:21 zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Teşekkür ve Saygıyla...
Sağ olun.
Muhteşem!..Yaşayarak öğrenmek çocuğa stajını da tamamlatıyor.Teorik bilgiler okullardan..staj anne baba sosyolojik olarak içinde bulunulan toplumdan tamamlanıyor...Öğrenmenin yaşı yok..Ama yaşayarak, ama teoride,ama tecrubelerle..Anılarla baş başa kalınca da neleri ne şekilde öğrenmiş olduğumuzu fark ediyoruz.Yazıyı bu saatte okumuşum iyi ki..Zira gece okumuş olsaydım hatıralar uykumu ertelerdi.Zira ebeveyinlerim yaşayarak söz birliği etmişcesine yaşayarak öğrenmemiz için büyük çaba sarf ediyorlardı..Zor da olsa bu şekildeki öğretiler asla unutulmuyor.Dağıldım şu anda Üstad.Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla..Saygıyla..
Bedri Tokul
çok mutlu etti beni.
Teşekkürlerimle.
Saygılarımla...
Ders niteliğinde, okul kitaplarındaki o ilham veren, insanın sevgisine sevgi katan, anlamayı, anlaşılmayı anlatmaya çalışan, umut vaat eden, bir kış masalı adı altında sıcacık bir yazıydı.
Bedri Tokul
Neler de anlatmışım ben !!!
Teşekkürlerrr... Has Bacım.
Bedri Tokul
Sizin de gözünüze, emeğinize yüreğinize sağlık.
Saygıyla...
evet... öncelikle baba yüreği oğlunun susuz uyumasına razı gelmemişti.. ben de susadım" demeseydi babası, çocuk o ortamda sadece kendisi için su almaya çıkmazdı... ben olsam çıkmazdım mesela:) bir gececik idare ediverirdim...
Ancak orada önemli bir söz söylemiş baba
" Susuz insanın yüreği yanar, uyku tutmaz.”
buradaki suyu bir metafor olarak düşünürsek, yazının içinde de belirtildiği gibi , her zaman ihtiyaçlarımız hazır halde elimize gelmez, erişim için biraz çabalama, ertelenen ihtiyaçlar sonrasında sıkıntı yaşanabileceği, şartlar ne olursa olsun ihtiyaçların vakti zamanında giderilmesi gerektiği, kendi işini kendisinin yapması alışkanlığı kazanması vb gibi öğütler veren güzel anlamlı bir yazıydı...
paylaşım için teşekkürler Bedri bey...
kaleminize sağlık..
saygı ile
Bedri Tokul
Bu yazıya böyle bir yorum gerekiyormuş işte...
Yazı anlam kazandı. Kuvvetlendi.
O kadar çok mutlu ettiniz ki beni.
Sağ olun var olunn.
Selam sevgi saygı...