- 1316 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ö Ğ R E T M E N M E H M E T Ç A L I Ş K A N
ÖĞRETMEN MEHMET ÇALIŞKAN
(KONYA/ EREĞLİ- İVRİZ KÖY ENSTİTÜSÜ 1951 YILI MEZUNU)
Ali-Havva oğlu Mehmet Çalışkan, 29-Ocak-1929 tarihinde Sarıveliler/ Lemos (Esentepe) köyünde doğar. Babası köy sakinlerince “Akıbat Alisi” lakabıyla bilinir ve beş kardeşin (Mustafa, Ahmet, Alime, Ayşe) ikinci büyüğü. Babası köy de amelelik, çiftçilik ve küçükbaş hayvan (Keçi) yetiştiriciliği yapar. Küçük yaşından itibaren ailesine yardım eder. Gücü nispetinde davar güder, dağdan yakacak odun kesip getirir, ekin biçip harman tozuna bulanır. Mehmet’in yüreği, köyünden Fariske’ye ilkokula giden büyükleri gördükçe yanıp kavrulur.
Cumhuriyet Türkiye’si idari yapısı içinde 1930 yılında Ermenek/ (Sarıveliler) Fariske (Göktepe) köyü yeniden Nahiye merkezi olur. Aynı yıl içinde Fariske yatılı İlköğretim Okulu açılır. Okulda Müdür Hüsnü Yaylalı ve öğretmen eşi, ile eğitmen Mehmet Çavuş görev alır. Nahiyeye bağlı Uğurlu (1932 y.da) ve Lemos).. gibi köylerde de İlkokul açılır.
Lemos Köyünde İlkokul 1934 yılında Emir Musa Paşa Cami bahçesinde bulunan küçük bir odayı muhtarın derslik haline getirmesiyle milli eğitim ilk kez başlar. Okul, 3. Sınıfa kadar eğitim verir. ilk öğretmen “Gödemen” lakaplı eğitmendir. Gödemen’den sonra Ermenek’li Akif Kıcıman asil öğretmen olarak Lemos köyünde göreve başlar.
Lemos Köyünden Fariske’ye İlkokulda yatılı okumak için öncü akıncı öğrenciler, Ahmet Tufan Şentürk, Hasan Can, Mustafa Alkan. Bu yiğitlerin peşi sıra Ali Ersan, Ahmet Dilek, Ahmet Dağdelen, Fariske’de okuyup 5. sınıfı bitire rek diploma alır. Okulu bitiren Lemos’lu öğrenciler, Devletin köy çocuklarına tanıdığı özel imkandan yararlanarak Ereğli/İvriz Köy Enstitüsünde okumaya başlar. 1940 yılında eğitime alınan Köy Enstitüleri özellikle köy çocukları ve devletin kurtuluş kapısı olur. Maalesef bu kapı düşüncesizce kapatılır.
Lemos Köyü İlkokulu öğretmeni Akif Kıcıman, köyde iki yıla yakın süre görev yapar. Geçen sürede köy imamı, öğretmeni beğenmez, anlaşamaz. Öğretmeni Uğurlu’ Köyüne sürdürünce okul öğretmensizlikten eğitim yapamaz hale gelir. Öğretmenine sahip çıkamayan köye devlet yeni bir öğretmen veya eğitmen atamaz. Bunun üzerine askerde, “Ali Okulu”nda okuma yazma öğrenen Ali Şentürk, (Lemos’lu milli şair-ozan Ahmet Tufan Şentürk’ün kardeşi) o kula gelen öğrencilere meccanen ders vermeye başlar. Ali Şentürk’ün okut tuğu çocuklardan birisi de Mehmet Çalışkan’dır.
Torununu okutmayı çok iste yen dedesi Ali, ertesi yıl Mehmet Çalışkan’ı eğitim için Fariske Yatılı İlköğretim Okuluna gönderir. Okulda yapılan sınav sonucunda başarılı bulunarak birinci sınıf yerine doğrudan ikinci sınıftan eğitime devam eden Mehmet’in milli eğitimle tanışıklığı başlar. Fariske’de ilkokula giden öğrenci grubunun son temsilcisidir. İlkokulu 1936 yılında kapanan Lemos köyüne 1944 yılına kadar bir daha öğretmen verilmeyince eğitimde geri kalır. Bazı aileler, çocukların Fariske’ye okula gönderemez. Köye öğretmen gelmesi beklenir. Kız çocukların okutulması ise, matbaanın ülkemize gelişi benze ri yıllar sonra gerçekleşir.
Lemos Köyü sakinlerinin eğitim sürecinde bir kandil, kat kat üstüne sarmalanmış cehalete karşı verilen savaşta, “Deniz Feneri” görevi yapan çok değerli Zat-ı Muhterem büyüklerimden birisi de Köy Enstitüsü mezunu öğretmen Mehmet Çalışkan Dayım. Fariske İlkokulundan başlayarak ömrünce yaşadığı tüm aktiveleri hece hece anlattı. Öğretmen Mehmet Çalışkan dayı diyor ki:
“Hüsnü Yaylalı’nın müdür, eşinin öğretmen olarak görevli olduğu Faris ke Yatılı İlköğretim Okulu’ndan 1942 yılında mezun oldum. Konya/Ereğli- İvriz Köy Enstitüsünde okuyan abilerim gibi okumayı çok arzuluyordum. Bu amaç uğrunda Lemos- Ermenek- Yellibel- Karaman yolunu (140 km) yürüyüp sonra trene binerek Ereğli-İvriz’e ulaştım. Köy Enstitüsüne kayıt için ilk gittiğimde “Kadro dolu” diye beni kayıt etmediler. Dünyam başıma yıkıldı, çok üzüldüm.
Köyümüzden Mustafa Alkan abi ve Fariske ilkokulundan arkadaşım Faik Yazan İvriz Köy Enstitüsünde okuyordu. Bende okumayı çok istiyordum. Ertesi yıl İvriz Köy Enstitüsüne, “Bir kız öğrenci alacaklar” denilince aynı yoldan İvriz’e ulaşıp yeniden müracaat ettim. Bu sefer, “Lemos Köyünden İvriz’de okumak için müracaat eden kız öğrenci olmadığı” için beni yine okula kaydetme diler. Köye üzgün vaziyette tekrar geri döndüm. Sanki Yunt Dağının altında kaldım. Yada pekmez tavasında yanıp kavruldum.
Köyümde bir bahar günü bağda, bahçede günlük işleri yapıp eve dönün ce dedem Ali’nin elinde bir mektup ağladığın gördüm. Dedeme niçin ağlıyor sun dediğimde; “-Evimizin direği bir sen vardın, Seni de İvriz okulundan çağırıyorlar” dedi. Bende, “-Dede, ağlayacağına sevin. Beni okutmak isteyen, heveslenen sen değil miydin” dedim. Ve sevincimden mektubu elinden alıp yazılanlara kendim şahit olmak için ezberlercesine okudum.
Mektup Fariske’li ilkokul arkadaşım Faik Yazan’dan geliyordu. Faik; “Köy Enstitüsü Müdürüyle görüştüğü, benim kaydımı yapmak için söz aldığı /verdiği” yazıyordu. Pek tabii heyecandan havalarda uçuyordum. Hemen va kit geçirmeden İvrize gitmek için yol hazırlığına başladım. Yolda yemek için çıkınıma 3, 5 dürüm ekmek aldım. Dayımın oğlu İbrahim Baysal ile gece yola çık tık. Karanlıkta yürüyerek sabaha karşı Güneyyurt’a (Gargara) vardık. Oradan dayıoğlun köye geri gönderdim. Kendim tek başıma yürüyerek Ermenek’e ulaştım. Yolda köyümüzden Hacı Omar Ersin dayımla karşılaştım. “Nereye gittiğimi” sordu. Bende, “Ereğli- İvriz Köy Enstitüsüne kayıt yaptırıp okumak için gittiğimi” söyledim. Hacı Omar dayım bana 25-kuruş harçlık verdi. Sevindim.
Ermenek’ten Karaman’a doğru Bucakkışla- Yellibel yolundan yaya giderken köyümüzden kalaycı esnafı ile yolculuk ettim. Kalaycılarla Yellibele kadar gittik. Dilendi Hanı’nda onlar benden ayrıldı. Ben tek başıma kaldım. Bir müd det sonra, “Karaman Postası” Ermenek’ten gelip Karaman’a gitmek üzere hana geldi. Postacının bir atı ve bir merkebi vardı. Beraberce Farsaklar, Çeşme inini geçip dinlene dinlene Karaman’a vasıl olduk. Karaman tren istasyonun da beş kuruşa tren bileti alıp Ereğli’ye ulaştım. Bir handa beş kuruş ücrete konakladım. İçim dışıma sığmıyordu. Uyuyabilirsen uyu, gözüme uyku girmedi. Yatakta sabaha kadar döndüm, durdum. Sabahı zor ettim.
Handa sabah erkenden kalkıp İvriz Köy Enstitüsünün bulunduğu köye doğru yaya yola çıktım ve bastığım yeri bilmeden yürüyerek heyecan içinde okulun kapısında buldum kendimi. Kapıda kız öğrenciler karşıladı. Nereli olduğumu sordular. “Ermenek’li olduğumu” söyledim. Bunun üzerine Uğurlu Köyünden ve Fariske ilkokulundan arkadaşım Hasbi Özdemir’i haberdar ettiler.
Arkadaşım Hasbi kapıya geldi ve beni alıp okul müdürünün odasına götürdü. Okul Müdürü, “-Ben okula gelmeden önce Fariske İlkokulundan arkadaşlarım benim kaydımı, kayıt için okula gelen diğer öğrencilerle birlikte yaptırdığını” söyledi. Müdür emir verdi. Elbise ölçüm alındı, Hamamda temizlendik, yatak hanede yerimiz ayarlandı. Nihayetinde İvriz Köy Enstitüsü öğrencisi oldum. Hayalim umuda dönüşüp gerçekleşti.
Köy Enstitüsü öğretmenlikten başka her dalda, konuda eğitim veriyordu. Eğitim kız öğrencilerle birlikteydi, ayrılık-gayrılık yoktu. Öğretmen, Anadolu’nun ücra bir köyüne atandığı zaman köylünün her sorununa cevap verecek, çözüm getirecek şekilde ziraat, inşaat, sağlık alanında eğitiliyordu. Okulumuz da hayvancılık, arıcılık, zirai tarım üretimleri uygulamalı oluyordu. Koyunların sütün kendimiz sağıyor, pişirip hem içiyor hem de peynir yapıyorduk. Teknik derslerde verilen bilgiler mühendislik düzeyindeydi. Duvar ustalığı, marangozluk, demircilik.. gibi bölümler vardı. Öğretmen her türlü bilgi ve beceriyle teçhiz edildikten sonra köylere gönderiliyordu.
İvriz Köy Enstitüsü’nde altı yıl her türlü eğitimi aldıktan sonra 1951-1952 eğitim, öğretim yılında mezun oldum. Aynı yıl Karaman’ın merkez Burhan Köyüne tayin edildim. Elimde tahta bavulla gittiğim Burhan köyünde iki yıl öğret men olarak görev yaptım. Bu esnada köyümüzün “Muharremgiller” sülalesin den Osman’ın oğlu (Bilinen şeceresi/soy geçmişi: Hüsam Çelebi- Hacı Muharrem- Osman) Hüseyin ve Tat Ahmet Emmisi kızı Zeliha’nın kızı Ayşe Baştuğ ile 1953 y.da evlendim. Tayinimde, Ermenek Aşağı İrnebol Köyüne çıktı. Bu köy de dört yıl görev yaptıktan sonra askerlik hizmetimi yapmak için ayrıldım.
Askerliğimi 1961 y.da Ankara Etimesgut’ta yaptım. Asker dönüşü Karaman’ın merkez köyü Göves’e tayin oldum. Göves Köyünde beş yıl öğretmen olarak çalıştım. Köy çocukların eğitmemden başka İvriz Köy Enstitüsünde edindiğim bilgileri köy sakinleriyle paylaşıp onlara işlerinde yardımcı oldum. Geçen sürede iki erkek, iki kız evladım oldu ve bunlardan sekiz torunum var.
1965-1966 öğretim yılında Karaman merkez Mümine Hatun İlkokuluna öğretmen olarak tayin edildim. Bu okulda yönetici olarak ta görev yaptım. Da ha sonra Karamanoğlu Mehmet Bey İlkokuluna nakledildim. Bir süre sonra Halk Eğitim Müdürlüğü teşkilinde “Gezici Öğretmen” olarak çalıştım. Nihayet Karaman merkez İstiklal İlkokuluna öğretmen olarak atanınca bir müddet da ha görev yaptıktan sonra kendi isteğimle 1981 y.da emekli oldum. Fiilen öğretmenliğim sona erince doğup büyüdüğüm Sarıveliler/Lemos (Esentepe) Köyüne 1985 y.da dönüp yerleştim. Halen orada ikamet etmekteyim. Karaman merkezde ikamet ettiğim sürece Lemos Köyünden Karaman’a okumak ve ya hastası olduğu ya da doğum için gelen tüm köylülerimin sorunlarıyla ilgilenip imkanlarım ölçüsünde yardımcı olmaya çalıştım. Öğrencilern hamisi oldum.
Yaşamımda en büyük hobim av yapmak. Av esnasında yağadığım bir anı mı paylaşacağım. Karaman Göves Köyünde öğretmenlik yaptığım yıllardı. Çok kar yağmıştı. Köyden avcı arkadaşlar ile dağa yatılı ava gittik. Av mın tıkasında araziye avcı arkadaşlar ayrı ayrı dağıldık. Ben arazide giderken kar yığının kapattığı derin bir çukura düştüm. Sesimi avcılara duyuramadım. Beş saate yakın çukurda kaldım. Ölümün sessiz çığlığını kulaklarımla işit tim. Çaresizliğe karşı mücadele verdim. Uğraşıp çabalayarak kendi imkanlarımla çukurdan çıktım. Tüm avcılar benim kaybolduğumu düşünerek av mıntıkasından ayrılıp köye dönmüşler. Hava kararmıştı. Av mıntıkasında önceden yaktığımız ateşi harlandırarak elbiselerimi kuruttum. Geceyi ateşin yanında ısınarak uyumadan geçirdim. Sabahleyin Üçbaş Köyüne doğru yürüdüm. Bir hayli zamandan sonra köye yaklaşırken iki genç gördüm. Islık çalarak varlığımı bildirdim. Beni görünce köylülerine haber verdiler. Üçbaş Köylüleri yanıma gelip sevinçle karşıladı. Be ni salla omuz üzerinde taşıyarak köye götürdüler.
Üçbaş köyünde hasta yatarken Göves Köyünde bulunan aileme sağ olduğumu bildirmek için iki genç haberci gönderildi. Gençlere kol saatimi işaret olsun diye verdim. Haberciler Gövese ulaşınca köylüler çok sevinmiş. Bu arada Göves muhtarı, “Köy öğretmeni kayıp” diye karakola ihbarda bulunmuş. Askeri bir araçla Karakol Komutanı ve jandarmalar Göves’e gelmiş ve köylülere,” Neden kaybolan öğretmeni aramadınız” diye çok kızmış. Karakol Komutanı askeri araçla Üçbaş köyüne gelip beni hastahaneye götürdü. Bir hafta hastahanede yatıp sağlığıma kavuştuktan sonra Göves köyüne döndüm. Yaşadığım hadiseden, verilmiş sadakamın, yaptığım bir iyiliğin karşılığı olarak kurtulduğuma inanıyorum.”
Emekli öğretmen Mehmet Çalışkan dayı, Köy Enstitüsünden mezun o lan çok değerli öğretmenlerin yaşayan temsilcisi. Allah sağlıklı uzun yaşam ihsan etsin. Bu çok kıymatlı azizleri, tarihin tozlu rafına terk edilen değerleri Köy Enstitüleri gibi gelecekte bulmak çok zor olacak. Her daim tatlı anıları yad edilirken mücadelelerinden ders çıkarılacak. Karaman Lisesinde okuduğum yıllarda ailemizden çok uzakta okuyan öğrenciler olduğumuz halde pek gurbet garipliği çekmedim. Ermenek’li öğrenciler okul açıldıktan sonra ailesin yüzüne ve sesine ancak sömestre tatilinde müşerref olabilirdi. Dini bayramlarda bile Karaman’da kalırdık. Köye gitmeye tatil süresi yetmezdi. Karamandan Lemos’a gidip gelmek için sadece dört günü yolda geçerdi. Bu nedenle köye gitmeyi düşünemezdim. Öğrenciler Bayram Namazından sonra camiden evine gelip dört duvarı arasına hapis olan garipler. Camide huşu içinde ibadet eden mütedeyyinler hiç çevresinde, sokağında garip var mı diye düşünmez. Öğrenci kapısın çalan olmazdı. Bu ortam üzüntüsün Karaman’da yaşamadım desem uygun olur. Zira Mehmet Çalışkan dayı Lemos’lu öğrencileri her bayramda evine mutlaka davet ederdi. Bayram sofrasında üç, beş öğrenci olurduk. Lise öğrencisi yaşında olsak ta bir kişinin gönlünü kazanma erdemin unutmak asla mümkün değil. Allah razı olsun. Bu garipliği üniversite yıllarımda acımasızca yaşayınca bize bayramda kucak açanların asaletin ve hayırlı tasarrufunu iyice an ladım .
Öğretmen Mehmet Çalışkan dayı, köyünde emeklilik günlerini eşi Ayşe halayla huzur içinde geçirirken dört evlatladın en küçüğü Gazi’nin (D.1966) amansız hastalığa yakalanmasıyla sarsılır. Bu hastalığa çare bulup canlarından bir parça olan Gazi’ye derman olamazlar. Hüzünlü günlerinde Toros Dağları başı dar gelmeye başlar. Ellerinden ayaklarından takad kesilir. Derin düşüncelere gark olunur. Ele avuca sığmayan ve karşılaştığı bütün zorlukları mücadele ederek Karamansporda futbol oynayan oğlu Gazi cevval bir genç. Maalesef bu hastalığı alt edemeyip 1998 yılında rahmeti rahman olur. Gazi’nin genç yaşın da vefatı, ailesi ve tüm sevenleri can evinden vurur. Ruhu şad olsun.
Lemos Köyüne eğitim meşalesin yakan er yiğitlerden birisi olan Mehmet Çalışkan dayımı geçmiş yıllarda 24-kasım Öğretmenler Günün kutlamak için aramıştım. Gününü kutlamama çok sevinip mutlu oldu. Fakat bir sitemin de ifade etti. Dedi ki; “-Lemos Köyünde öğretmen olan ilk kişilerdenim. Günümüzün öğretmen gençleri benim yetiştirdiğim öğretmen öğrencilerim. “Öğret menler Günü”nde öğrencilerimin günü neşeyle kutlanıyor. Ancak kutlama yapanlar benim varlığımdan habersiz. Arayan soran yok. Tarih ve geçmiş değerlerin bilmeyen toplum, geleceğine yön veremez. Yeğenim aradığın için sana çok teşekkür ederim” demişti.
Dayının bu sitemli sözlerine çok üzülmüştüm. Bu sebeple bir gün hayat hikayesin yazıp tarihe not düşmek istedim. Nasip bu güneymiş. Anladım ki, Çalışkan dayı amacı için; Nitelikli kararlılık gösterip, Medeni cesareti yüksek azimli mücadele etmiş. Taşeli’nin patika dağ yollarında korkudan ıslık çalarak yürümek her çocuğun harcı olmadığı kanaatımla…
Mehmet Çalışkan dayıya Rahmani Rahim sağlıklı daha nice yıllar nasip etmesi, huzur içinde yaşaması dileğimle saygılar sunarım. Yazıma konu tüm rahmeti Rahman büyüklerimi saygı ve minnetle anarım. Ruhları şad olsun
Mart-2022
Süleyman YILDIZ
(Lemos5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.