VELİ
VELİ...
Veli’nin anası öldükten sonra Demiryolunda yol çavuşluğu yapan babası yeniden evlenmişti. O günden sonra Veli evlerinden soğumuştu.
Her gün evlerinin önündeki avlunun kerpiç duvarın başına oturur, ayaklarını boşluğa sallandırır tepeye giden yola bakardı.
Öyle dikkatle, öyle özlemle hem de saatlerce bakardı. Sanki baktığı yerden o tepeden gelen yoldan geri döneceğim diye ona söz veren biri gelecek ti, O da hevesle gözlerini yoldan hiç geri almıyordu.
Velinin mahzun gözleri yollara dağılmış, yerlere serilmişti sanki , onun yerde serili bakışları üzerinden herkes basarak geçip gidiyordu, velinin gözleri bakışları sanki ayaklar altında kalmış eziliyordu.
Ben çok istemişim onun gözlerini yollardan, tepelerden çekeyim amma bunu hiç mi hiç becerememiştim. Ne tel arabamla oynamıştı, ne de onun için sakladığım akide cam şekerlerimi almıştı. Velinin gözleri hep yoldaydı yolda kalıyordu..
Bazen mahalle çocukları ile başına toplanır beş on dakika bizde onun baktığı yere hiç ses çıkarmadan bakardık, sonra yorulur Veliyi orada bırakır oynamaya dalardık. Ama Veli bakmaktan yine yorulmazdı. Tepeden gelen yola bakardı, bakardı, bakardı... O anası öldükten sonra çocukluğunu yaşamadı. Ancak yollara baktı.
Biz o zamanlar Veliyi hiç anlayamadık. Hepimizin anası babası vardı ve Veliye hepsi şefkatle yanaşır bize yemek için ne verseler Veliye de verirlerdi, Babalarımız akşam sinemasına gitmek için bize para verende Veliye de ayrıca verirler oda o paraların bir kısmıyla birinci sigarası alır duvarın arkasında gizlice içerdi..
Eeeeey ey..
Onca yıl Velinin yolu gözlemesine öyle alışmıştık ki Veli yi o duvarın üzerinde yol gözlediğini görmesek oturduğu binanın yarısı yıkılmış sanırdık. Mahalleden çıkarken ya da yokuş başına geldiğimizde mutlak Velinin durduğu yere bakmayı adet edinmiştik.
Bir defasında analığı dövmüştü. Olduğu yere çömelip elip başı dizleri üzerinde sessiz, sessiz ağlıyordu. Bende yanına oturup başını yukarı kaldırmaya çalışıp,
“Veli gardaşım niye ağlıysın? dedim. Bu sefer daha öfkeli içli,içli ağlamaya başladı. Ardından babaannesi çıktı geldi onu kucaklayıp bağrına basıp oda ağlamağa başladı
“Cann, ay dilsiz oğlum, nerene vurdu o eli, golu kırılacak, nereni acıttı.”
Veli babaannesinin sinesine yaslanıp bir eliyle belini gösterdi. Nenesi onun gömleğini yukarı kaldırdığında Velinin belindeki çubuk izleri yerlerinin kırmızı, kırmızı kabardığını bende gördüm. Analığı onu çok kötü dövmüştü. Nenesi bağrına basıp ağıt yakar gibi mırıldandı
“Bilmiyorum derdimi kime diyem ben anam. Oğul olacak babada beni eşitmiy, gelinde. Bu yetimin günahı nedir şimdi. Yanasın sende bu çocuk gibi ay gansız , ay gamsız"
Sonra çaresiz bir halde Velinin başını okşadı. Veli babaannesine sarılıp içini çekerek yine yola bakıp öyle kaldı. Babaannesi “Gözün yollardan çek ey kurban olduğum vallahi ki anan gelmeyecek, heç bir vakit geri dönmeyecek hadi gah eve gidek gurban olduğum belin gabarlarına merhem koyam bahtsız yavrum”
Aslında çok şeyi sonradan anlıyor adam. Yaşadıklarını gördüklerini, sonradan sindirebiliyor. Velinin yol gözlemesinin acısını yarım asır sonrada olsa yüreğinde hissediyor insan..
Ay Veli ay sarı saçlı gardadaşım
YORUMLAR
Koca adamlar, hanımlar bile annesizliğe dayanamazken, yarım asır sonra anlasa da etrafından kendini koruyacak, başını sokacak bir meskenleri varken, küçücük bir cüsse içindeki o yetim yürekle kendini nasıl korusun, kime sığınsın, hangi kapıyı açsın. En kötüsü de bu olsa gerek.
İçimi sızlattı, öfkeye saldı duygusuyla yazınız. İlk defa bir yazınızı okudum. Nicelerine diliyor tebriklerimle saygılar sunuyorum.
Bir insan, kötü olmayı nasıl kendine yakıştırabiliyor...
Kötülüğü yapanda bir zamanlar çocuktu. Büyüdüğünde yüreğine o kadar gaddarca ağır yükü nasıl yüklüyor. Büyümeye devam ettikçe ağırlık üstünden inmiyor, hiçbir yere de gitmiyor. Elli, atmış, yetmiş bilemedin seksen o ağılığın altında ezilmeler, dinmeyen ağrılar başlayınca kaçacak yerin mi var.
Doğduğumuzda hayat bize upuzun insanlık sunuyor, yaşlandığımızda insanlığımız elimizden tutarken tüy kadar hafif olalım diye.
İyi insanların çoğalması dileğiyle.
Saygılarımla.
Uzun bir aradan sonra hoş geldiniz..Bizde şiddet bitmiyor maalesef ..Eksiklerimizi şiddet göstererek ve sindirerek tamamlıyoruz çünkü..Yüreksiz olunca vicdan ve utanma duygusu da terk ediyor..İnsanı diyemiyorum zira insan bu değil.Canavar desem canavara hakaret etmiş olurum.Kaleminiz daim olsun.Sağlıcakla..Saygıyla..