- 854 Okunma
- 6 Yorum
- 7 Beğeni
Gri hüzünlerim
Gün artık yavaş yavaş ölmeye başlamış, güneş zaten geceyi uykusuz geçirmiş olmalı ki bir türlü uyanamamış, şafaktan sonra doğmamıştı. Karamsar bir düş kırıklığı yaşıyorcasına, sabah, öğle, ikindi hava aynı renkte seyrediyor, gri hüzünlerini ruhuma yansıtıyordu.
Kahvaltı öncesi ve sonrası
Yanımdan hiç ayırmadığım telefonumun ekranına sürekli bakmam, gelmeyen günaydın mesajını beklemiş olmam yanlıştı.
İlk defa onun tarafından günüm aymamıştı.
Ve sürekli
Kahvaltını yaptın mı?
İlaçlarını aldın mı?
Söyle bakalım ne yedin, sağlığına dikkat et, kendine iyi bak! Sen bana lazımsın diyen bir ses yoktu kulaklarımda...
Var olan sadece
Kahvaltı masasında iki adet siyah zeytin çekirdeği, ince belli bardakta yarım bırakılmış dumanı tütmeyen soğuk çayım,
Issız duvarlarımdan tekrar bana dönen nefesimin yankısı, bir de karşımda asılı olan ve inatla geçmek bilmeyen zamanın muhafızı saat.
İçim içimi kemirirken kanım damarlarımda donmuşçasına, ruhumdaki kaygı hastalığı yine dışa vurmuş, istemsizce kaybetme nöbetleri ve göğsümü zorlayan astım atakları geçiriyordum...
Duygusal bir hal ile yürümek ve zamanın ilerlemesine çare diye evden dışarıya çıkmış. Kısacık bir yürüyüşten sonra yorulduğumu hissedip, bulduğum ilk parkta bir banka oturmuştum. Vakit aksak adımlarla akşamın alacasına doğru yürümeye başlamış, bulutlar; gri saçlı bir annenin göğsünden şeffaf renkli süt sağarcasına,mutsuzluktan isyan eden ve her an günahkar olmaya meyilli bedenimle altında oturduğum çınar ağacının gökyüzüne sarılırcasına uzanan dallarına hafif hafif yağmurunu döküyordu…
Şehrin minarelerinden ahh ne hoşş
Tanrının şefkatli kollarına koş sedası.
Dördüncü dua vakti
Nezih alınlı kulların secdeyle buluşması
Belki de kıyamet saati…
Bana ne kıyametten diyordum içimden.
Nazlı bir çocuk gibi sağ omzumu da hareket ettirip kendi kendime tribe giriyor,
Benim güneşim bu sabah uyanmadı
Belki de öldü!
Al sana kıyamet be kadın! Diyordum.
Yağmur taneleri etraftaki yeni biçilmiş çimlerin üstüne ve yerden bir miktar yüksek olan ahh ayrılığı simgeleyen sarı papatyaların yapraklarına göz göz düşmüş. Sanki benimle birlikte kâinatın düzensiz oluşuna ağlıyorlar edası veriyorlardı.
Bilmem çöplüğe girip çıkmış bilmem çamura yatmış, o da ne? Beyaz ile siyah renklerin karışımı yavru bir kedi
Yanıma gelip bew bew demek istiyordu ama sesi bile çıkmıyordu.
Aç olsa gerek
Belkide üşümüştü
Belkide oda yalnızdı
Ya annesi yoksa
Yahut babası
Yok yok baksana senin gibi yapayalnız
Belliki sahipsiz
Gel yanıma, hadi gel diye ellerimi uzatıyordum.
Kedicik o kadar şefkate muhtaç idi ki bir an düştüğüm boşluğu gördüm onda
Benim de şefkate ihtiyacım vardı
Lakin bende sahipsiz bir kediden farklı değildim...
Az ileride bulunan kamelya da yaşları onbeş ile on sekiz arası iki genç
Etraf da kimsenin yok olduğunu düşünüp, ihtirasları hallerinden belli ki benim uzaktan onları
gördüğümün farkında bile değillerdi ve kucak kucağa oturmuş dudak dudağa öpüşüyorlardı ...
Yahut da varlığımı umursamıyor sevişmekte sınır tanımıyorlardı..
İçimden ahh dedim! Ahhh! gençlik başa bela/ mıydı?
Artık hava kararmış olmasına rağmen yağmur yavaş yavaş dans etmeyi bırakmış
Öfke halinde her damlası toprağı delercesine düşüyordu.
Sanki bulutlar bir birine savaş açmıştı. Gözlerimde ki şimşekler bulutlara eşlik ederken, içimdeki ağlamaklı duygulara dur diyemiyordum...
Kulağımda yağmur sesi ile birlikte hızlı esen rüzgar beni oturduğum yerden kaldırıp başka yöne atacak gibiydi...
Keşke diyordum alıp önüne katsa, savursa oradan oraya, yok olsam keşke diyordum. Yok olsam!
Üzerimde yeşil mont, başımda siyah bere, ayağımdaki botların tabanı sağlam olmasına rağmen beni ısıtmadıklarını fark etmiş ve bir an içim ürpermiş, titremiştim. Ellerimi bir birine sürtmeye, dizlerimi karnıma doğru çekmeye başlamış ısınmak için kendi kendime sığınıyordum.
Vakit Bir hayli ilerlemiş akşam kendisini geceye doğru yaslamaya başlamıştı...
Yatsı ezanı da çoktan okunmuş, beşinci dua vaktini de geçmiştim...
Ayrılık ile ilk tanışma günümü tamamlamış,
Elimde telefon hala günaydın mesajı bekliyordum...
Oysaki gün bitmiş, akşam da bitmiş, tekrar geceye bırakmıştım kaderimi
Ve hala ondan ses soluk yoktu…
#Hüzünlükent
YORUMLAR
Kırılgan yüreğinin gri hüzünleri, çiğ kırmızı hüzünlere dönüşmeden o telefona günaydın mesajları dolar inşallah.
İnsan sevince sabrı ve sükûtu öğreniyor görünse de öyle kıvılcımlar beraberinde doğuyor ki sen, sen olmaktan çıkıp bambaşka insana dönüşüyorsun.
Kocaman sevgilerimi bırakıyorum.