- 1019 Okunma
- 3 Yorum
- 10 Beğeni
Görsel Sesler / Miras
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Görsel sesler/miras
Ağzımda geceden kalma bir kahve tadı ile uyandım, gözlerimi açar açmaz zihnimden sarhoş olmak geçti, daha önce hiç sarhoş olmamıştım. zihnim bu anlamda henüz bakirdi, ama nedense sarhoş taklidi yapmayı çok arzuluyordu zihnimin içindeki haylazlık, sonra sakinliğim seslendi
"saçmalama" diye, "hem ayıklık neyine yetmiyor"
"aslında" dedi zihnimdeki haylazlık, “sarhoşluğun kendisini değil de,
sarhoşluğun ertesi sabahındaki uyanışı arzuluyorum”
bu sefer, "tövbe tövbe" diye mırıldanarak devreye inancım girdi, "günaha girme"
bu seslenişler arasından sıyrılıp uzun bir süre sırtüstü kalarak gözlerimi tavana dikip
"ne alaka" dedim "ne alaka"
bir süre sonra tavandaki belirli belirsiz çatlaklardan gökyüzüne düşeceğim korkusu kalbimin merdivenlerinden hızlıca inmeye başladı, göz göze gelmemeye çalıştıkça, dışı bir ceylan gibi peşinden sürüklüyordu gözbebeklerimi, gitgide karşı konulmaz bir cazibeye dönüşmeye başlamıştı bile, hayatım boyunca bütün cazibelere yenilmiş biri olarak, bir ara bakışlarımı pencereden aşağıya atmak istedim, hatta zihnimdeki inancın birazdan
"intihar günahtır" diyeceğini bile bile, ama yapamadım yükseklik korkum buna müsaade etmedi, çatlaklar gitgide büyüyüp ilginç şekiller oluşturmaya başlamışlardı bile, önce bir kelebek belirdi, şekiller gitgide daha da belirginleşmeye hatta vücut bulacak olgunluğa gelmişlerdi bile, o da ne kelebek bir filin hortumuna konmuş meğer, gözlerim fal taşını icat etmiş mucit edasıyla telaşlı telaşlı daha derinlere açılmak isteyen bir yelkenli gibi tavanı yara yara ilerliyordu, bir at kuyruğuna rastladım bunun atı nerede diye ayrıntının içinde parçalanırken göz bebeklerim, "yok artık" dedim içimden muzip bir edayla, bu kuyruğun devamında at bulmayı umut ederken,
at kuyruğu örgülü bir kız çocuğunun önünde eğilmez mi bakışlarım,
"bu benim kızım olmalı" dedim çok benziyordu,
birden zihnimdeki muhasebeci seslendi, kızgın bir ifadeyle
"senin kızın yok"
birden bu işte bir terslik olduğu fikrine kapıldım, evet evet kızım olmadığı doğruydu fakat bir terslik vardı, zihnimdeki muhasebeci niye karışıyordu bu işe hem onun işi rakamlarla değil miydi,
gerisin geri seslenerek,
"sana ne oluyor" dedim "bu senin işin değil ki neden karışıyorsun"
zihnimdeki muhasebeci gözlüklerinin arasından bakarak
" diğerleri çok yoğun mecbur kaldım"
şu an onunla uğraşacak durumda değildim, daha önemli işlerim olmalıydı benim,
saat kaç olmuştu acaba diye ani bir merakla
baş ucumdaki sehpada duran telefonuma dönmek istediğimde
vücudumun buna hunharca direndiğini fark ettim,
"hadii ama yapma şunu, hiç sırası değil" dedimse de tüm vücudum bana bir duvar gibi
direnmeye devam ediyordu, zihnimdeki asistan doktor
“boşuna uğraşarak yorma kendini, görmüyor musun felç geçirmişsin”
saçmalama dedim çok bilmiş, daha geçen gün okey oynarken yok o taşı atma, şunu at, bunu tut derken oyunu kaybettirdin şimdi de kalkmış felç geçirdiğimi mi söylüyorsun
"olamaz! sanırım ciddisin sen"
"evet çok ciddiyim"
"peki ne oldu bana"
"bilmiyorum, bizi devre dışı bıraktın fakat muhasebeci çok öfkeli sanırım bir şeyler biliyor"
“off hiç çekemem şimdi onu”
tam bedenimdeki duvarı bir iki daha zorlamak istemiştim ki,
tavandaki çatlakların kaybolduğunu fark ettim,
yerini yavaş yavaş tuhaf hava ile sıvının karışımına benzer şeylerin aldığını fark etmeye başladım,
bu tuhaf şeyler gitgide belirginleşmeye başlamışlardı bile,
hayır dedim bu olamaz, ses bunlar, sesleri gözümle görmeye başlamıştım
neden acaba kulaklarıma ne olmuştu
"zihnini durdur" dedi kalınca bir ses, gözlerime söyledi bunu
"neler oluyor" dedim zihnimdeki ihtiyar heyetine, Allahtan muhtarda oradaydı,
"sesleri gözümle görüyorum"
onlar hiç oralı olmayarak sanki konu değiştirircesine
"vücudun seni terk etti biliyorsun"
"evet" dedim ve ekledim "biliyorsunuz terk edenin peşinden asla gitmem bu kendim bile olsa"
tavandaki görsel sesler iyice kabarmaya başlamışlardı büyüdükçe
kulak tabiriyle tavandan taşarak görsel çığlığa dönüşüyorlardı
biraz daha büyürseler beni boğabilirlerdi
zihnimin muhtarı her zamanki gibi bir çözümle geldi
"gözlerini kapa"
her ne kadar zihnimdeki meraklı buna müsaade etmemekte ısrarlı olsa da muhtar haklıydı
ani bir içgüdüsel refleks ile gözlerim kapar kapamaz, zihnimdeki muhasebeci ile burun buruna geldik
“neden yapıyorsun bunu bize, biliyorsun bizim toplamımız sen ediyorsun”
“anlayamıyorum sizi hep bi şikayet, hep bir şikayet”
“tüm zihin ahalisi perişan, doğru düzgün uyumuyorsun, bir kaç saat uyusan bile
depolanmış sorunlarınla boğuşturup duruyorsun bizi”
“eee saadete gel” der demez zihnimin meydanında ciddi bir kalabalığın toplanmış olduğunu fark ettim,
herkes oradaydı; muhtar, asistan doktor, avukat, yargıç, analistçi, stratejik danışman, söylemci,
Arkalara doğru liste uzayıp gidiyordu
“bu bir isyan” diye geçirdim içimden
“gece biz yani zihin ahalin toplanıp bir karar aldık ve eyleme geçtik, önce beyin sapını ele geçirdik, oradaki sinir dokularının kan dolaşımını engelleyerek kaslarının uyarılmasını geçici olarak engelledik”
“bunu neden yapıyorsunuz, zihin ahalisi değil psikopat takımı olmuşsunuz resmen”
“ şu mirası al”
“almam”
“gereksiz bir inat içindesin, yedi yıldır alacaklılarla mücadele ediyorsun, değil bir ömür,
iki ömürde mücadele etsen bitmez, şu anki kazancınla tam tamına yüz kırk üç yılda ödeyip bitirebiliyorsun”
“iyiymiş, bak sayın muhasebeci hayat bir tek rakamlarda ibaret değildir, rakamların çok üstünde senin asla anlayamayacağın bir gayb mevcuttur, derin bir hissediş ve o hissedişin konuştuğu apayrı bir dil var,
işte o dili bilmeyen maddenin şatafatına mağlup oluyor, o borç bana babamdan kalan tek hatıra,
tek bağım ve en değerli miras, ben bitmesin diye gözüm gibi bakarken
sen bana kopar bütün bağlarını diyorsun...”
“tamam o zaman şöyle yapalım, sen amcandan kalan mirası al, borcunu yine yavaş yavaş öde
“olmaz rakamların kralı olmaz, matematiğin bir kuralı olduğu gibi
sevginin, aşkın, sadakatin da bir kuralı var,
çok daha hassas bir muhasebesi var, şimdi siz zihnimi vücudumu ele geçirdiniz ya,
peki yürek zihnimi, gönül hafızamı ne yapacaksınız ,
işte oranın kan damarları sinir uçları görünmez, tutulmaz, ameliyat edilemez...
İşte bu nedenle babamın hasret kokan mirasını, bir başkasının ihanet kokan mirasına ezdirmeyeceğim
Yarın ilk işim reddi miras olacaktır, zihnime vücuduma istediğinizi yapın, karar mekanizmama asla dokunamayacaksınız
felçli bir ruha sahip olacağıma, felçli bedene razıyım şimdi istediğinizi yapın...”
Gözlerimi açtığımda tavandaki görsel sesler yavaşça çekiliyordu
son bir görsel fısıltı gözlerime eğilerek “Ofsayt Osman (Sadri Alışık) çok sevinecek”
“neden” dedim
“hayata karşı hep bu golu atmak istemişti”