- 243 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Adberilgen Destanı
Herhangi bir varlık yoktu ama evrende müthiş bir yokluk hâkimdi. Aslında evren de yoktu düşüncesi de. Yaratılan tek bir zerre dahi yoktu. Tek bir atom, proton, nötron, elektron ya da lepton ve kuark yoktu. Yük ve kütle var olmamıştı. Herhangi bir bilinç ya da düşünce de yoktu. Boşluk ya da karanlık veya ışık, hiçbir şey yoktu. Zaman yaratılmamıştı. Uzay ve zaman kavramı yoktu. Kadim bir karanlık vardı ve her şeye hâkimdi.
Sonra büyük bir patlama oldu. Ve böylece zaman ve ışık yaratılmış oldu.
Zaman yaratıldıktan sonra, (İnsana bahşedilen algıların çok üzerinde bir zaman sonra.) önce gözlem sonra madde var oldu.
13.5 milyar yıl, insan aklından ve bilincinden bağımsız geçtikten sonra ilk bakteriler ve mikrobik matlar evrende bilinen ilk hayat belirtisini var ettiler.
İlk Nefes
İyin Işığında
Dünya’da denizlerin ne kabardığı olmuştu ne de örülmüştü gökyüzü. Tek bir tohum ekilmemişti ve işlenmemişti yeryüzü.
İrfan sahibiydi yaratıcı ve ihtişamlıydı ilk yarattıkları. İşte böylece ve onlar tarafından dikilmeye başlandı yeryüzünün direkleri.
Bilgiliydiler ve zariftiler.
Göklerdeydi yaratıcı ve üfledi ilk şarkıyı. Akabinde ilim sahibi meleklerini yarattı.
İlk Nefes
Kötünün Karanlığında
Işığın gidemediği karanlıklar, şarkıların ulaşamadığı boşluklar vardı. Ve böylece zaman karanlıkla buluştu.
Dünyanın altı sıcaktı ve lavları hala akışkandı. Tek bir bölümü dahi işlenmemişti. Ve örülmemişti demir direkleri Yerin altının.
Kötülüğün sahibiydi yaratıcı ve ölümsüzdü. Gölgesizdi yarattıkları. Kötülüğün bağrından karanlıklar yükseldi.
İşte böylece onlar tarafından oyulmaya başlandı yeraltının direkleri.
Kabaydılar ama zariftiler.
Yerin altındaydı yaratıcı ve üfledi ilk çığlığını. Akabinde ilim sahibi şeytanlarını yarattı.
Devrildi dağlar ve taştı yerlerinden denizler. Gürledi Gökler ve oynadı yerinden kubbeler. Tanrı topladı meleklerini altın işlemeli salonunda. Karamsar ve düşünceliydi. Sonra sordu meleklerine; Nasıl direnmeli kadere?
Ve sonra karar kılındı ölüm ve kıyamet üzerine; Ölümsüzler yaratılacaktı Diyar-ı insanda.
Bilge yaratıldı insan, ilim öğretildi. Eğilmez kılıçlar dövdüler Orsim Dağının ateşlerinde. Ak Ormanın ağaçlarından kalkanlar yaptılar kırılmayan.
Adberilgendi adı, diyar-ı insanın sultanıydı. İhtişamlı bir liderdi. Kaçamazdı kılıcının şerrinden ölümsüz düşmanları. Adıkutlu’ydu kılıcının adı. Kızıldı kenarları ve de sıcaktı kabzasının başı. Sahibinden başkasını küle çevirirdi.
Adberilgen adalet ve liyakat üzerine yönetti ordularını. Yıllarca yendi ölümsüz şeytanın ordularını.
Şeytan, topladı acımasız İblislerini ve tarumar olmuş ordularını. Karamsar ve düşünceliydi. Sonra sordu iblislerine; Nasıl direnmeli kadere?
Ve sonra karar aldı insan ve zafer üzerine; Kibir yaratılacaktı Diyar-ı İnsanda.
İblisleri harekete geçti Şeytanın. Koca bir ordu, birkaç kolcu insana yenildi yalandan. Adberilgen işkillendi ama kibrin ne olduğunu o da bilmiyordu. Bir mikrop gibi Kibir sardı insanları yendikleri için ölümsüz düşmanlarını.
Kaçıştı iblisler yerin altına ve muzaffer kılındığını sandı insan.
Sultan Adberilgen ve orduları mutlu mesut yaşamaya ve çoğalmaya devam ettiler. Adaletten şaşmadılar. Hakkı, hak sahibine verdiler. Lâkin kibir an be an yayılıyordu Diyar-ı ardaya; sinsice ve kendini belli etmeden…
Sonra ansızın bir kâhin çıka geldi diyar-ı ardaya. Yürüyerek çıktı bir tepenin üzerine ve bir şarkı söyledi, güzel sözlü.
Bütün insanlar onu dinledi. Anlattı kıyameti ve tabiî ki ölümü. Bitmemişti Kötülüğün savaşı. Yol olmamıştı Şeytanın orduları. Söylemeye devam etti şarkısını;
Duyuyorum Adberilgen’in borusunu,
Ateş köpürüyor inliyor insan diyarı
Adberilgen’in savaşçılar sürüyor atlarını.
Kibirli kibirli güldüler ona diyarın insanları. Kâhinin öğüdünü dinlemektense su ve yiyecek verdiler ona. Kâhin ne suyu tamah etti ne de verdikleri yiyeceklere. Öylece çekip gitti.
Sonra zamanı yaşlandırdı Tanrı. Ve kıpırdadı uyuyan karanlığın Şeytanı. Adı Bargan’dı. Acımasız ve gözü karaydı. Gölgesiz ve sıcaktı gemileri. Bu defa yenilmektense yok edecekti kendini. Cehennemin kıyılarından bin bir güçlükle getirdi ordularını.
Yılan Bargan bekledi Diyar-ı ardanın sultanını. Ve geldi tabiî ki heybetli Adberilgen. Kibirliydi de. Ne de olsa devirmişti düşmanlarını hem de kaç kere?
Yılan Bargan’ın elinden mi olacaktı Adberilgen’in sonu?
Karşılıklı hırlaştı ordular. Laf dalaşına girdiler. Sövdüler birbirlerine. Sonra Yılan Bargan yarattığı ve Adberilgen ve ordularına musallat ettiği kibir silahını kullanmak için Adberilgen’i bire bir savaşa davet etti. Eğildi Adberilgen’in önünde yalandan, sipsivriydi zehirli dişleri.
Çok çetin geçti dövüşleri.
Dişlerin ve kılıcın savaşıydı.
Sonra devrildi Diyar-ı Ardanın sultanı.
Kibri yenmişti Adberilgen’i ve hafife aldı Yılan Bargan’ı
Yılan Bargan, tek lokmada yuttu Adberilgen’in aciz bedenini.
Ve sonra tısladı,
Kıyametinizs bu güns diyar-ı ardanıns sefils insanları.
Ölüm Adberilgen için ne kadar ani olduysa orduları için o kadar çetin ve azap doluydu. Zaman ve ışık şahit olmamıştı böyle bir katliama.
Ve ölümü tattı insan, Kanırtgan ve kız kardeşi dışında.
Ve aniden belirdi kâhin
Ey ulu Balgar, Adberilgen’in tohumu,
İki ölümlü hayatta hâlâ.
Baki kalacak mı sanıyorsun zaferin?
Muzaffer olamayacak karanlık yeryüzünde.
Yılanın başı kopacak ve görkemli bedeni yerlere çalınacak,
Ve arınacak Dünya kötülüklerden.
Başında miğferi gözünde karanlığın ateşi ile göründü Yılan Bargan. Tutuşmuş ruhuna ve çelikten daha kuvvetli pullarına rağmen, ürperdi, korktu ve titredi.
Geldiği gibi kayboldu Kâhin.
Adberilgen’in kılıcının kenarları kızıldı ve de sıcaktı başı kabzasının.
Taşıdıkça Adıkutlu’yu Yılan Bargan’ın iblisleri, oracıkta küle döndü sürüngen bedenleri.
Adı kutlu, şanı yüce kılıcı, taşıdılar dokuz yeraltı denizinin birleştiği Bakırdağ’a, küle döne döne sapladılar Mabet Ağacına.
Karanlık ve gölge çekildi. Hükmü uzunca sürdü Şeytanın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.