- 334 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Rivayetler
I.
Bir adam var. Adamın demir kafeste yaşayan bir kuşu var. Ona bakıyorum. Kafesten çıkmaya çalışıyor. Hiç aralık vermeden kafesin tellerini kafasıyla zorluyor. Adama bakıyorum, kuşu aldığından beri böyle olduğunu söylüyor. Üç ay mı üç yıl mı ne olmuş. İlk günden beri kafesten çıkmamış ama hep uğraşmaya devam etmiş.
“Çıkamayacağını bir türlü anlamadı” diyor. “Belki de anlıyor ama hemen unutuyor.”
Ama insan da öyle diyorum. Başına bin kez gelen şeyin bin birinci ziyaretini bekliyor. Hem de bu kez yeni bir şey gelecekmiş gibi, öyle umut dolu bekliyor ki...
II.
Altı parmağı olan ve bununla övünen bir adam vardı. Sürekli su içiyordu, aralıksız su içiyor ve gülüyordu. Yanı başında toplanıyorduk. Ne anlatıyordu hatırlamıyorum, ağzında kalan birkaç dişiyle dediğini anlamıyordum. Sadece su içerken suratını buruşturarak ince bir kahkaha kopardığını hatırlıyorum. Etrafındakiler de onunla beraber kahkaha atıp dizlerine vuruyorlardı. Çay içilen, sigara tüttürülen bir yerdi. Bir sürü ihtiyar vardı. Çocukluklarının hemen yanındaydık. Ben de su içiyordum. Susuzluğum bir türlü dinmiyordu.
III.
Bir adam öldü ve onu çok sevdik. Adam öldü ve onu o kadar çok sevdik ki meğer yaşarken hiç farkında olmamışız, hiç sevmemişiz. Adam öldü ve sevgi bohçamızın kopçasını açtık. Onu o kadar çok sevdik ki… Anılarını yad ettik, ağıtlar yaktık, sevgi şiirleri yazdık, ruhunu yücelttik, dua ettik. Halbuki daha dün yaşıyordu ve kuru bir ağacın yanından geçer gibi yanından geçip gidiyorduk. Adam öldü ve biz hatırladık. Ölüleri çok seviyoruz.
IV.
Bir gözü doğuştan kör olan bir adam vardı. İki gözle dünya nasıl görünür bilmiyordu. Bir sığınak bulmuştu. Öldükten sonra bir başka hayatta üç gözlü olacağına inanıyordu ve bu inancından adı kadar emindi. Aksi düşünülemezdi bile. Bir gün bir grup adam çember halinde yaklaşıp ona dediler ki; iki gözle görünen de aynı dünya, özlemi çekilecek bir şey değil. Ötedeki ağaçta bir kuş yavrusunu gagasıyla besliyordu. Bunu hiçbiri görmedi. Çemberde bir kahkaha koptu.
V.
Köpek varmış. Köpek aç karnına gezerken yolun karşısında büyük bir saray görmüş. Köpek sarayın yanında bir çöplük de görmüş. Köpek koşmuş ve başını çöplere gömmüş. Köpek çöplerin arasında mutluluktan sarhoş, yaşamış... 25112012.
VI.
Doğum günüydü bir çocuğun. Orada bir masadaydık. Tepsideki börekler, poğaçalar, kurabiyeler arasında görkemli pasta dilimine gözüm takılmıştı. Önce en az sevdiğimden başlayıp yiyecektim; pastayı en sona saklayacaktım. O en güzel umut olarak gözümün ucunda bekleyecekti. Onu tüketmeden önce onun umudunu tüketmeliydim. Ama daha boreği yiyip poğaçaları kemirmeye geçtiğim anda bir doygunluk hissi oluşmaya başladı. Kurabiyeleri de yiyip sıra pastaya geldiğinde artık tamamen doymuştum. Pastanın tadına bakacak iştahım bile kalmamıştı. Hem baksam da hayalimdeki tadı vermezdi artık. Doymuştum çünkü.