- 364 Okunma
- 1 Yorum
- 4 Beğeni
MUHTEŞEM KUTLAMA
Her yıl 31 Aralık gecesini, hangi arkadaşımızın evinde kutlayacağımızı bir kura çekilişi ile belirliyorduk ve Yeni Yıl gecesi o arkadaşımızın evinde toplanıyorduk.
Bu yıl kurada benim adım çıkmıştı ve inanılmaz mutlu olmuştum buna. Zira her yıl 15 gün öncesinden evimi süsler, ışıklandırır ve yılın son gecesine kadar da her akşamı keyifle geçirmeme gönlümü hoş etmeme vesile olurdu.
O gece gelirken, herkes ille ki bir yiyecek tabağı hazırlayarak ev sahibine yardımcı olur, ev sahibi de içecekleri, çerezleri ve tatlı kısmını sahiplenirdi.
Yine adet edindiğimiz üzere herkese ayrı ayrı hediye almak yerine, herkes, kişiye özel olmayan ve 50-100 TL’yi de geçmeyecek bir hediye getirilirdi ve yeme içme faslı bitip tatlıya geçildiğinde, isimler yazılıp, bir kâseye konar, çekiliş için hazır olunurdu.
Ev sahibi bakar ki herkes heyecanla beklemeye geçmiş, içinde isimlerin olduğu kâseyi, uygun bir yere boşaltır, herkeste aynı anda atılarak, bir kâğıdı kapar ve kendilerine isabet eden isme getirdiği hediyeyi verirdi.
Çok eğlenceli anlardı ve şimdi bu güzel ve geceyi yakın dostlarımla kendi evimde geçirecek olmanın sevinci ile iki gün öncesinden, evdeki işlerimi bitirdikten sonra akşamüstü gibi, içim kıpır kıpır koşturmuştum markete.
Onu da alayım, bunu da derken, sepetimi bayağı doldurmuştum. Dışarı çıktığımda, hava neredeyse kararmak üzereydi ve iyice de soğumuştu. Allahtan arabam marketin önünde duruyordu. Tam bagajı açtım torbalarımı yerleştiriyorken, yanıma bir çocuk yanaştı.
-Abla… Dedi. Bir mendil almak ister misin?
Şöyle bir baktım ona, yamalı kıyafetler vardı üzerinde, ama ne palto, ne atkı ne de başını koruyacak bir beresi yoktu. Soğuktan al al olmuştu yanacıkları ve kıpkırmızı idi minik burnunun ucu.
-Müsaade eder misin dedim. Önce elimdekileri bir arabaya yerleştireyim.
Başıyla evet der gibi onayladı ve iki adım ötemde durup, aldıklarımı sabırla, arabanın bagajına yerleştirmemi bekledi. Sonra döndüm ve sordum.
-Ne kadar bu mendilin paketi?
-Bir buçuk lira dedi.
-Peki, Kaç paket var sende, zira bu havalarda çok lazım oluyor bana, birkaç paket alsam iyi olur, dedim. Mesela kaç paket var o kutuda.
Hemen çömeldi ve heyecanla ayağının dibindeki kutunun içindeki paketleri saymaya başladı.
-On üç paket daha var abla!
-Bir yüzlük çıkartım çantamdan ve çocuğa uzatıp, tamam, dedim. Hepsini alıyorum o zaman.
Durdu… Öyle şaşkın bakarken, hemen kafasından da bir hesap yaptı.
-Şey! …Toplam 21 TL. Yapıyor. Siz 20 TL. De verseniz olur. Çünkü 100 TL’nin üzerini verecek kadar para yok bende.
Gür kirpikli badem gözlerini yere dikmiş, boynunu bükmüştü garibim.
-İyi de dedim. Ben zaten paranın üzerini istemiyorum ki. Sana benden yeni yıl harçlığı olsun.
Bu kez sevinçle parlamıştı hüzünlü gözleri. Elindeki tek paketi de kutunun içine koyup, ”Buyur abla” diye bana uzattı. Ardından yüzünde bir mutluluk ifadesi “çok teşekkür ederim” deyip, arkasını döndüğü gibi koşturarak yanımdan uzaklaştı.
Onun bu sevincini görünce, benim de içime büyük bir huzur yayılmıştı. Az sonra eve doğru yol almışken, ilerdeki kavşaktan döner dönmez mendil satan çocuğu bir binanın kapısında, yanında iri yarı kasketli kara sakallı bir adamla konuşurken gördüm.
Dikkatimi çekti bu durum, hemen arabayı kaldırıma yanaştırıp durdum ve izlemeye koyuldum. Arabanın camını da. İndirdim. Konuşmaları duyamıyordum, ancak adamın çocuğa hiç de hoş davranmadığını görebiliyordum.
Adam çocuğun kafasına bir şaplak attıktan sonra, arkasındaki kapıdan girip, kısa süre içinde de elinde yeni bir paketle geri geldi. ve çocuğun eline tutuşturup sırtından “Hadi git” der gibi itekledi.
O sırada adamın arkasından aynı yaşlarda biri kız iki çocuk daha ellerinde mendil kutularıyla çıkıp her biri başka yöne gidince, ortada bir şeyler döndüğünü anladım. Belli ki bu adam o çocukları çalıştırıyor ve kazandığı paraları da ellerinden alıyordu.
Kimdi bu adam? Ne olup bittiğini anlamadan duramayacaktım. Bende hemen arabamdan inip, az önce market önünde konuştuğum çocuğun peşine koşturup, onu durdurdum.
-Bir dakika küçük bey!
Arkasını döndü ve beni görünce baka kaldı. Titremeye başlamıştı, eli ayağı. Belki soğuktan, belki de biraz heyecan yaptığından.
-Kimdi acaba az önce konuştuğun o adam?
-Hangi adam?
-Evladım, gördüm seni ilerdeki sokağın içinde kara sakallı bir adamla konuşuyordun. Elindeki bu kutuyu da sana yine o verdi.
Birden buğulandı iri badem gözleri. Biraz daha üzerine gitsem yaşlar pırlardan aşağı akacaktı. Hemen elimi başına götürüp şefkatle okşadım.
-Lütfen korkma oğlum. Sadece bu soğukta böyle üzerin korumasız halde iken, seni sokaklarda bunları satmaya kim mecbur ediyor anlamak istedim. Hadi söyle, kim o adam?
-Babamız… Şey yani babam!
-Baban mı? Gerçek baban mı yani?
-………………...
-Tamam. Tamam… Üzmek istemiyorum seni.
Adın ne bu arada. Nasıl hitap edeyim sana.
-Yaman diye çağırıyorlar beni, dedi ve yine boş boğazlık ettiğini anlayınca “Yani Yaman” benim adım diye tekrarladı.
-Ne güzel ismin varmış Yaman, dedim. Peki, kaç yaşındasın?
-9 oldum bu sene.
-Peki, Yaman, hadi seni daha fazla meşgul etmeyeyim ben, deyip çocuğu serbest bıraktım. O da hızlı adımlarla arkasına bile bakmadan yürüyüp gitti.
Adamın girdiği evi görmüştüm ve orada daha fazla çocuk olacağı kuşkusu taşıyordum. Ben bunun peşini bırakamazdım. Eve gittim. Marketten aldıklarımı içeri bıraktım ve gerisin geriye arabama binerek, doğruca emniyetin yolunu tuttum.
***
Orta yaşlarda ki emniyet amiri benim kuşkularımı ciddiye almıştı. Beklemeden de harekete geçti ve o adrese gitmek üzere, iki ekip arabası ile birlikte, ben öne onlar arkada, adamı gördüğüm evin önüne geldik.
Bir memur uzun uzun çaldıktan sonra, kapı ancak açıldı ve kara sakallı adam kapıda belirdi. Karşısında polisleri görünce ise neye uğradığını şaşırmıştı. Daha “Ne oluyor” demesine fırsat vermeden polisler onu bir kenara ittirerek, daldılar içeri.
Kapı geniş bir avluya açılmıştı ve tam karşıda yine parmaklıklı pencereler ve parmaklıklı yüksek metal bir kapı bulunuyordu. Kara sakallı adamdan o kapının açılması istendiğinde görülen manzara hepimizi şaşkına çevirmişti.
Zira içerde, yaşları 3-4 den 8-10 yaşlarına kadar kız ve erkek birkaç çocuk daha vardı ve yerlere konmuş sünger yataklar üzerinde kıvrılmış duruyorlardı.
Sonradan anlaşıldı ki, bu çocuklar çeşitli illerimizden kaçırılarak, buraya getirilmiş ve dilendiriliyorlardı. Emniyet amiri bu şebekeyi ortaya çıkartmamı sağlayan duyarlılığımdan dolayı beni kutladı.
Ailesinden koparılmış bu yavrular, Yamanın karşıma çıkması sayesinde kurtulmuşlardı ve inşallah onları arayan ailelerine de kavuşacaklardı.
Ertesi gün bu haber tüm ülke duymuştu. Sorumluluk bilincine sahip, duyarlı bir vatandaş olduğum ifade edilerek birçok kurumdan takdir yağıyordu bana. Bir anda kahraman ilan edilmiştim.
Eğer yeni yıl arifesinde mendil satan Yaman’a tesadüfen ve de ikinci kez rastlamasaydım, o halini görüp vicdan yaparak, durumun üzerine gitmeseydim, bu çete olayı da ortaya çıkmayacaktı.
Ömür boyu gururla, mutlulukla anacağım en güzel yılsonu kapanışıydı bu benim için. En güzel Yeni Yıl Armağanına da böylelikle yine ben sahip olmuştum.
Bundan daha büyük bir mutluluk olamazdı.
***
YORUMLAR
hayat sürprizlerle dolu...
bazen hiç ummadığımız anda
beklenmeyen durumlarla karşılaşabiliyoruz...
bir alışveriş sonrası yazarımızın ustalıkla kaleme aldığı
olay örüntüsünde olduğu gibi....
mutlu bir sonla eski yılın kapanışı yapılmış,
yeni yıla yepyeni umutlarla
muhteşem bir kutlamayla kucak açılmış...
ne mutlu size...
güzeldi bu yazınız da
tebrik ediyorum
sevgilerimle
Billur T. Phelps
Çok teşekkür ediyorum ziyaretine ve
yüzüme gülücük konduran güzel yorumuna
Benden de sevgiler,